• bill gates'in bu yil abd'de bir universite veya college'dan mezun olan herkese e-book versiyonunu hediye ettigi kitap (amazon'da $15).

    bu paragraf sonunda verdigim linkte, yazinin ortasindaki pencereden websitesine bir saniyede uye olarak aninda indirebilirsiniz. rastgele bir college ya da universite adini girin istenen yere, nasilsa gercekten sorgulayan bir sistem yok: https://www.gatesnotes.com/…rc=bgtw&linkid=52604752

    dosya ebup formatinda. epub'i calibre kullanarak mobi'ye falan cevirebilir ya da .epub dosya uzantisini .png olarak degistirdikten ve amazon'un send to kindle hizmetini bilgisayara indirip calistirdiktan sonra (browser secenegi de varmis) e-kitaba sag tiklayip "send to kindle" secenegiyle library'ye atabilirsiniz. boylece telefonunuzdaki kindle app ile de okuyabilirsiniz. send to kindle icin: https://www.amazon.com/gp/sendtokindle
  • beynelmilel sağlık profesörünün eseri. 10 konu başlığı altında kategorize edildiğinde irdelenmesi suhuletli olacaktır.
    1-uçurum yaratma eğilimi: siyah beyaz arasındaki uçurumu yaratmamız ve beyaz iyi, siyah kötü algısı.
    2-olumsuzluk eğilimi: haberler yüzünden bu algıda yanılgımız var.
    3-devamlılık eğilimi: hiç bir dönem istikrarlı değildir ancak süreklidir.
    4-korku eğilimi: korktuğumuzda gerçeklerle bağımız zayıflar.
    5-ölçme eğilimi: dünya rakamlar olmadan anlaşılamaz fakat sadece rakamlarla da anlaşılamaz.
    6-genelleştirme eğilimi: şu satırları okuduğunuz gibi kavrama yeteneği kategorize etmeye bağlıdır.
    7-kadercilik eğilimi: değişim yavaş ve küçük adımlarla olduğu için işin içinden kader deyip sıyrılırız.
    8-tek perspektif eğilimi: dünyayı anlamak istiyorsak kendimiz test etmeliyiz.
    9-günah keçisi bulma eğilimi: suç atmak yerine, sistemin işleyişini kavrayın.
    10-acele hareket etmelisin ancak tüm olasılıklara odaklanmaya çalış.
  • bill gates sayesinde oldukça popüler olan kitap. bir kısmını -ücretsiz sürüm- okuma şansı buldum ve oldukça ilgimi çekti. bill gates'in gatesnotes adlı blogunda kaleme aldığı "why ı want to stop talking about the “developing” world" isimli makalenin bir kısmını ingilizce bilmeyen arkadaşlar için çevireyim:

    "“gelişmiş” ve “gelişmekte olan” ülkelerden her zaman bahsetmişimdir, ancak yapmamalıyım.

    rahmetli arkadaşım hans rosling bu sınıflandırmanın anlamsız ve modası geçmiş olduğunu söyledi. çin'i ve demokratik kongo cumhuriyeti'ni aynı kategoride değerlendiren herhangi bir sınıflandırma yararlı olamayacak kadar geniştir; ama ben “gelişmiş” ve “gelişmekte olan” ayrımını dile getirmeye devam ettim çünkü bundan daha doğru ve kolay anlaşılabilir bir alternatif yoktu - şimdiye kadar.

    hans’ın kitabını yeni okudum, içeriğinde dünyayı algılamak için yeni bir çerçeve sunuyor ve dünyayı gelir grubuna göre dörde bölüyor:

    grup 1: bir milyar insanı temsil ediyor. bu, aşırı yoksulluk olarak düşündüğümüz şey. bu gruptaysanız, günde 2 dolardan az ile yaşarsınız ve yalınayak yürüyerek dolaşırsınız. yiyecekleriniz açık ateşte pişirilir ve gününüzün çoğunu su almak için seyahat ederek geçirirsiniz. geceleri pis bir yerde yatarsınız.

    grup 2: üç milyar insanı temsil ediyor. bu gruptaysanız, günde 2 ila 8 dolar arasında yaşarsınız, ayakkabı ve belki bisiklet alabileceğiniz anlamına gelir; bu nedenle su almak çok uzun sürmez. çocuklarınız bütün gün çalışmak yerine eğitim alır. akşam yemeği bir gaz ocağında yapılır ve aileniz zemin yerine şilte üzerinde uyur.

    grup 3: iki milyar insan 3. grupta yaşıyor, günde 8 ila 32 dolar arasında. evinizde akar su ve bir buzdolabı var. ayrıca etrafta dolaşmayı kolaylaştırmak için bir motosiklet de alabilirsiniz. çocuklarınızdan bazıları liseye başlar (ve hatta bitirir).

    grup 4: bir milyar insanı temsik edişyor. günde 32 dolardan fazla harcıyorsanız, 4. gruptasınız. en azından bir lise öğreniminiz var ve muhtemelen arada bir araba alıp tatile çıkabiliyorsunuz.

    bu benim için kırılma noktası oldu. neden önemli? çünkü dünyayı zengin ülkelere ve fakir ülkelere bölerseniz ilerleme kaydetmek zor. sadece iki seçenek olduğunda, belirli bir yaşam kalitesine sahip olmayan birinin “fakir” olduğunu düşünmeniz daha olasıdır. hans bu bakış açısını gökdelenin tepesinde durup şehre bakmakla kıyaslar. 10 veya 50 katlı olmaları farketmeksizin diğer bütün binalar size kısa gözükecektir. hayat, seviye 2. grupta 1’e çok daha iyidir, ancak 4. gruptaysanız bunu görmek zordur.

    gelir seviyesine göre ayrılmış dört grup, factfulness'taki dünyayı daha iyi anlamanıza yardımcı olacak birçok içgörüden sadece biridir. kitabın büyük kısmı, bizi dünyayı doğru görmekten alıkoyan on içgüdüye adanmıştır. bunlar; korku içgüdüsünden (korkutucu şeylere daha fazla önem veriyoruz), büyüklük içgüdüsüne (bağımsız sayılar genellikle olduğundan daha etkileyici görünüyor) ve boşluk içgüdüsüne (çoğu insan iki uç ucun arasına düşüyor) kadar uzanıyor. her biriyle birlikte doğuştan gelen önyargılarımızın nasıl üstesinden gelineceği konusunda pratik tavsiyeler sunar.

    hans, bu içgüdülerin olayları perspektife koymayı zorlaştırdığını savunuyor. doğal bir felaketle ilgili haberleri düşünün - mesela küçük bir kasabada 10 kişiyi öldüren bir kasırga. yalnızca başlıklara bakarsanız, etkinliği dayanılmaz bir trajedi olarak görürsünüz (olduğu gibi). ancak, bunu tarih bağlamına koyarsanız, gelişmiş uyarı sistemleri sayesinde bugün kasırgaların eskisinden çok daha az ölümcül olduğunu bileceksiniz. ölenlerin sevdiklerine teselli olmaz, ancak kasırgadan kurtulan herkes için çok önemlidir."

    buradan makalenin orijinaline ulaşıp kitabın ücretsiz sürümünü okuyabilirsiniz: https://www.gatesnotes.com/books/factfulness
  • isveçli bilim adamı hans rosling’in ürettiği; tahmine gerek kalkmaksızın, delillerle görüşünüzü kanıtladığınızda aldığınız doyum anlamına gelen güzel bir kelime.
  • kitabı bir yerde görmüş, araştırmak için listeme eklemiştim. üstüne bill gates'in önerisi olunca dikkatimi çekti tabi ki.
    öncelikle kitabın en başındaki test ile cahilliğinizi yüzüne çarpan bir kitap olmuş. birçok insanın şempanzelere oran ile daha az doğru cevap verdiğini öğrendiğimiz kitap. aslında eğitimin bir noktada insanların bakış açılarını belli bir noktaya kadar değiştirebildiğini, insanların önüne ne kadar gerçek veriler konulsa da o bakış açılarının bir yere kadar değişebildiğini okutan kitap gerçekten.

    kitap; hayata bakış açımızı on temel içgüdü altında toplamış. aslında burada bir çoğumuzun zaman zaman okuduğu haberleri ve algılama biçimi üzerinde sayısal veriler ile o kadar güzel durmuş ki kitap öyle hemen bir anda okunmuyor. okuduğunuz her bölüm, gördüğünüz veriler size dünyanın geçmişten şimdiye kadar ne kadar yol aldığını gösterdiği için insanda tekrardan bir araştırma yapsa hissi uyandırıyor.

    evet veriler çoğu zaten umutlu şeyler gösteriyor fakat ben hala bunu daha bir üst noktaya taşıyabiliriz olarak baktığım için yeterli gelmiyor da olabilir, bilemiyorum.
    en çok hoşuma giden noktalardan biri de yazarın kendini de eleştirmesi ve bunu hepimize aktarabilmesi.
    yani düşünsenize insanların yanıldığı bilgiler hakkında konferanslar, konuşmalar, araştırma yaparken bile zihninizin sınırları o kadar açık değil ve bir konuşma sonrası afrika birliği'nin başkanı nkosazana dlamini-zuma size gelip " grafikler hoştu ve iyi bir konuşmacısınız fakat vizyonunuz yok." diyor.
    ve kader içgüdüsü bölümünün sonunda :
    "afrikalı dostlarımın ve meslektaşlarımın bana yıllar boyu öğrettiği onca şeye rağmen "onların" bir gün "bize" gerçekten yetişebileceğini hala gerçekten hayal edemiyordum." diyerek kendini çok güzel eleştirmiş.

    kitap aslında yumak haline gelen içgüdüleri kendi içinde açmaya ve algılarımızın bizi ne kadar etkilediğine değinmiş sayısal veriler eşliğinde .

    ** "tecrübesiz olduğum ve ilk kez bir acil durumla karşı karşıya kaldığım için beynim derhal en kötü senaryoyu üretmişti. görmek istediğimi görmemiştim. görmekten korktuğumu görmüştüm. eleştirel düşünce her zaman zordur ama korktuğumuz zaman neredeyse imkansızlaşır. korku zihinlerimizi ele geçirince olgulara yer kalmaz."
  • hani bazilari surekli sikayet ediyor ya onca zaman icinde bula bule bu zamani mi bulduk dogacak diye, heh iste bu kitap o bazilarinin agzina agzina vuruyor. dunyanin sanilanin aksine her yonuyle kotuye gitmedigini, iyilesmekte olan da bircok sey oldugunu gosteriyor. hayata ve dunyaya dair biraz umut isigina ihtiyaciniz varsa onerilir. sadece ogrencilerimle degil danisanlarimla da bir nevi hoca ogrenci iliskisi kurarim bazen ve onlara kitap veririm odev olarak.. inanilmaz karamsar bi sekilde ofisimin kapisini calan genclere ozellikle veriyorum bu kitabi..
  • evet isveç'ten bakınca dünya harika bir yer gibi görülebilir kendilerini bir de bizim tarafımızdan bakmaya davet ediyorum.

    zamanında akıllı bir adam bir şöyle demiş:"rakamlar dansöz gibidir, bir çok şeyi gösterir ama en önemli şeyi göstermez". abimiz bize rakamlarla dünyanın harika bir yer olduğunu ve her geçen daha iyiye gittiğini anlatmaya çalışıyor. sanırım dünyadaki kaynakları fütursuzca sömüren azgın azınlığın yeni vicdan mastürbasyonu. kitabı bir şişirmişler ki sormayın gitsin.

    çevrenizdeki herkes asgari yaşam standartlarında yaşıyorsa kimse kendi yaşam kalitesini sorgulamaz. dünya böyle bir seviyeye doğru evriliyor.
  • yönlendirici bir takım üç seçenekli sorulara insanların yönlendirilip yanlış cevap vermelerinden hareketle, "üç seçeneğin önüne birer muz koysam şempanzeler yüzde 33 doğru cevap verirlerdi. dolayısıyla siz normal insanlar şempanzelerden bile daha aptal, daha cahilsiniz" gibi ipe sapa gelmez bir argümanla başlayan ve mal bulmuş mağribi gibi bu saçmalığı şu ana kadar okuduğum kırk sayfanın neredeyse hepsinde tekrarlayan, bunun yanında "gelişen ülkelerde kızların yüzde 60'ı ilkokulu bitiriyor artık. bakın gördünüz mü, artık doğu batı, zengin fakir yok" tarzı zırvalarla besleyen, eşyanın doğasından kaynaklanan ve 5 yaşındaki veletlerin bile bildiği "önemli olan rakamlar değil, onların ifade ettikleridir" gibi (üfff, vay vay vay, lafa gel) aptal saptal argümanlarla tepeden bakan, okuyucusunu ve insanları "size doğrusunu öğreteceğim ey cahil sürüsü" tarzı bir üslupla aptal yerine koyan, ilk defa bir kitabı okurken beni ciddi manada sinirlendiren kitaptır. evet o bubble haritaların filan özellikle bazıları güzel, ama bunu bu kadar beğenen bil geytsin de ben ta.. düştü gözümden. misal şu iki eşit çizginin birinin ucuna dışa bakan diğerinin ucuna içe bakan oklar çizdiğinde bilişsel defolarımız nedeniyle ucu dışa bakanı uzun algılıyoruz ya. ha o çizgileri göterip "a. dışa bakanlı çizgi uzun, b. içe bakanlı uzun, c. ikisi eşit" şeklinde seçenekler verseler, eşit olduğunu bilmeyen insanların çoğu "dışa bakanlı" diyor ya. hah, bu gosling amca diyor ki "üç seçeneğin önüne muz koysam, şempanzelerin bile yüzde 33ü doğru cevap verir". ve bunu çok matah bir tespit yapmış gibi her sayfada tekrarlıyor "siz şempanzelerden daha aptalsınız" tadında. kitabın sadece ilk kırk sayfasında buna benzer 4-5 tane mantık, yaklaşım ve karşılaştırma hatası var, en az. bak rosling efendi, birincisi o maymunlar soru cevaplamıyor, muz yiyor. ikincisi önüne konan muzun seçilen cevap olduğunu kabul edeceksen, çok bilimsel ölçme değerlendirme yöntemin buysa, o sınavdan insanlar da yüzde 33 alacaklardır. şempanzelerin önüne bir tane sahte ama çok güzel görünen muzla iki tane de dışı kararmış ama içi hala gayet sağlam ve sağlıklı muzu koy bakalım, yani yönlendirilmiş soru sor bakalım yüzde kaçı doğru cevap veriyor? tanım: göklere çıkarılan, ama hatalı ve ukala argümnlarıyla beni kırk sayfada çok fena sinirlendirmeyi başarmış kitaptır. bakalım bitirince edit ederim, ama bu yazdıklarım, ilk 40 sayfada nesnel şekilde ortada olan abukluklar olduğundan değişme olasılıkları sıfıra yakın. not: "sen öyle bir kitap yazabilir misin de eleştiriyorsun" timi, aklınızdan bile geçirmeyin, sinirliyim, alayınıza dümdüz kayarım, demedi demeyin.
  • turuncu kapaklı, kurgusal olmayan, dünyamız ile ilgili bilgileri aktarmak için farklı methotlar sunacağını beyan eden kitaptır.

    13 soru sorarak başlatıp 5 doğru ile ters köşe yapmıştır, güzel yorumlar ile birlikte eleştirileri de göz önünde bulundurarak bir şans vereceğim. *
  • bu kitap nasıl hala türkçe'ye çevrilmedi yahu!
hesabın var mı? giriş yap