• sanırsam ki eski sevgilimi ellerimle başgöz edersem nihayete erecek rüyalar silsilesi.

    eski sevgilim sözlükte yazar imiş. bir sabah yine yeni yeniden ofise geliyorum, sözlüğü açıyorum, badi butonuna tıklıyorum, entryleri sıradan okuyorum. başlık bir sonraki sevgiliden beklentiler, entry ise yalnızca iki kelimeden müteşekkil: "iyi sevişsin".. bunu okuyorum, of tanrım yarabbim bir bozum oluyorum, bir sinirim bozuluyor, bir ağlama geliyor ki düşman başına, sanki adam sözlükten ölümcül bir hastalığın pençesinde kıvrım kıvrım kıvrandığımı açıklamış! durur muyum, hemen annemi arıyorum, soruyorum, "anne ben kötü mü sevişiyorum?" diyorum, annem de gayet kendinden emin, tereddütsüz "saçmalama annem benim nerden çıkarıyorsun bunları, sen muhteşem sevişiyorsun vb" diyor. annemin benim nasıl seviştiğini nereden ve nasıl bildiğini bilmemekle beraber aramalarıma devam ediyorum hız kesmeden, tüm arkadaşlarımı arayıp iyi seviştiğimi konfirme ediyorum, içim rahatlıyor, o entry'i kötüleyip bilgisayarı kapatıyorum..

    ertesi gece ise mezkur şahsın nişanlanacağı haberiyle şenleniyor renkli rüyalarım. nişan törenine de katılmak zorundaymışım. yine mağmaya kadar iniyorum, kazanlarca kaynamış su ile haşır neşir oluyorum, ağlaya ağlaya kuyumcuya gidiyorum, ramazan pidesi kadar bir yarım altın alıyorum, ex aşkım'ın gözleri yeşil olduğu için bir de yeşil kurdele bağlatıyorum küçük servetin ucuna. neyse, nikahına beni çağır sevgilim, istersen şahidin olurum senin tandansıyla iştirak ediyorum nişanın yapılacağı düğün salonuna. nedense kesecekleri pastayı ben götürüyorum salona, servis arabasını itekliyorum sinirle, mutlu çiftimizin önüne gelince park ediyorum pastayı, kolumdaki tansaş poşetinden altını çıkarıp takıyorum papyonuna, önceden hazırlamış olduğum sitemkar lafları edip hırsla terk ediyorum olay mahalini.

    aferin bana, kendimi seviyorum omzumu öpüyorum yemin ederim.
  • türkiye'yi temsilen eurovisiona katılıyorum. şarkım daha sonraları mettalica'dan da dinleyeceğiniz enter sandman... o gazlı intro, gitar soloları, sahne performansı derken öyle bir şov sergiliyorum ki, yunanistan bile 12 puan veriyor.
  • bir kısım sözlük kızlarıyla ıssız bir adaya düşüyorum ve olaylar gelişiyor. sözlük kızlarının yüzde 95'i benden daha çok kıllı ve bıyıklı olduğundan kabus şeklinde geçiyor rüya. uyandığımda yanımda 2 taş rus kızı bulup rahatlıyorum.
  • şener şen'e 2000 euro para veriyorum. ve göksu parkı'ndan kalkan ilk gemiyle gece beni niagara şelalesi'sine kaçak olarak götürmesini istiyorum.yolculuğu ben ve beraberimdeki 2 adıyaman'lı hiç tanımadığım çakmak gazı dolduran amca tipli adamlarla yapıyorum.seyir halinde kasislerden geçiyoruz.nasıl deniz ise artık... sonunda varıyoruz. gerçekten de niagara şelalesi'ne götürmüş oluyor beni banker yakup esanslı şener şen.sadece şelale biraz güzeldere şelalesine benziyordu sanki.semaverler-mangallar filanda vardı.
  • uyurken alt bölümlerini örtülü tutmakta zorlanan birisi olarak çok çeşitli rüyalar görmüşlüğüm var ama bu best of albüme girer.

    kayseri tren istasyonu'nda himmet, hayret, saffet ve gayret'in yanına varıp "demekki altınlar beşe bölünecek" diyip hep beraber halay çekmeye başlamamız kadar fantastiğini bir daha görebilir miyim bilemiyorum
  • bu sabah gördüğüm...

    hulk hogan bizim mahallede arkadaşımın evinde yaşıyormuş ve yine mahalledeki mobilyacıda oyuncakçı gibi bişiymiş. biz hogan ile orada boğuşup mağazayı biraz dağıtmışız. gidip özür dilememiz gerekiyomuş. hava da soğuk, bu yaz günü nasıl böyle kar oldu falan diyorum kar kıyafetleri giyiyorum, hogan'ın evinin altına gidiyorum sesleniyorum. karısı çıkıyo mide kasları gözüküyor kadının "karısı bile kaslı vay be" falan gibi bişiler düşünüyorum bekliyorum hogan gelsin diye gelmiyo ibne.

    kendisine buradan sesleniyorum, açık mektup. beni nasıl orada bekletirsin ulan deve. senin ağzını burnunu kırarım.
  • sevgili dostlarım ruya anlatmak pek iyi olmaz derdi rahmetli babannem ama geçenlerde gördüğüm bu fantastik ruyayı anlatmama izin verin.

    karanlık bir ortamdayız yanımda robert de niro var, silahlar filan hazır yuksek bir yerdeyiz.
    -abi ne var ne yok? diyorum
    -valla ne olsun ugrasıyoruz al pacino ipnesiyle. diyor.
    -hakkaten nedir abi sizin bu olay? bi hesaplaşamadınız gitti.
    -ipne çocugu akıllı ya ugrastırıyor bizi
    -siktiret abi ben seni daha çok severim zaten diyorum
    (bu arada al pacino ve bir kaç kişiyi görebiliyoruz açık bir alanda hummalı bir şekilde geziniyorlar)
    -bak görüyorsun değilmi şimdi istesem öldürürüm ama boşver serefsizin evladını
    -tamam abi kızma hadi gidelim.
    -nereye gidecegiz diyor. (ilginçtir casino'daki pembe takım elbise var üzerinde, ruya normal sankide kıyafet ilginç)
    -bize gidelim bi yemek yeriz
    -yok ya zahmet olmasın şimdi
    -zahmet olmaz abi de rahat edemezsen gitmeyiz surda esnaf lokantası var
    -tamam
    .....
    -abi yediysen kalkalım mı? bugun cuma. sela da okundu.
    -tamam kalkalım senin abdestin var herhalde...
  • bir siniftayim. öss'ye hazirlaniyor herkes. abim de, selin'e * felsefe sorularini cözmeye yardimci oluyor. ben de yanlarina yaklasiyorum. abim, yavas yavas anlatiyor. sorunun tekine geliyorlar.

    -asagidakilerden hangisi dua ile olacak is degildir?

    soru zaten senlik, siklari birbirinden senlik. ben devraliyorum anlatma isini. bak diyorum selin, soruyu ve siklari ilk okudugunda, tüm siklar dogru ya da yanlis gibi geliyorsa, yani hepsi uyuyorsa, sirayla hepsini teker teker incelemelisin vs. diye anlatirken, birden sinifin hocasi, kenan doguluo soruyu hic kimse dogru yapamaz diye atliyor. megersem soruyu o hazirlamis. birden, 'kenan dogulu'nun flashback'ini izliyoruz. birkac yil önce, volkan * yolda yürüyen kenan dogulu'yu durduruyor. hisstt, genc, kac yasindasin sen bakayim diye soruyor. kenan dogulu da cevap veriyor. volkan da, ya iyi cok gec kalmamisim, bir iki yil sonra öss'ye giricem, üniversiteye gidicem, biraz kültür mültür birseyler ögrenirim, insallah söyle "böyle olacak" diyor. kenan dogulu bu olaydan feyz alip, bu soruyu hazirliyor ve volkanin hic olmayacak bir duaya amin demesinden dolayi, o siklardan birine, volkanin "söyle böyle" olacak diye dedigi seyi koyuyor. zaten siklarin hepsi deli sacmasi bir tanesi, su sekilde

    c) milka: findikli, milka: sütlü, milka: fistikli

    flashback'den gercek hayata döndügümüzde benim acaip tuvalete gitme ihtiyacim hasil oluyor. kosa kosa gidiyorum ve mesanemi büyük bir cosku ile bosaltirken, bir yandan da, en az ses cikaran yer neresiydi bu klozetin diye düsünüyorum (bkz: klozete iserken en az ses cikaran noktayi bulmak). bir yandan ya, iyi ya bari en azindan* abimi görüyorum diyorum, zaten normalde de yilda bir iki kere görürdüm, ne güzel diyorum.

    mesanemin yaptigi basinc ile uyaniyor ve rüyanin sonundaki tuvalet sahnesinin sebebi anlasiliyor. kalkip, benzer coskuyla tuvalete mesanemi bosaltiyorum.
  • pieta yla ben ankara da, bilim ve sanat kitabevindeymisiz. artik ne icin geldiysek. bir bakiyoruz, icerisi tiklim tikis, olay nedir anlayamadan, kapidan kafamizi uzatiyoruz ki, nihat genc sinirli sinirli, "gel gel" isareti yapiyor bize. "bisey oldu heralde" diyor pieta. (ruyada bile boyle saf konusmayi beceriyor, buna da simdi hayret ediyorum) "heralde" diyorum ben de.

    nihat genc bu sefer dukkanin orjinalinde olmayan, ruya sebebi ile orada bulunan merdiveni isaret ediyor. kalabaligin arasindan guclukle bir iki basamak cikiyoruz. bi konusmanin sesi geliyor yukaridan. tanidik bi ses anlatiyor, yine de cikaramiyoruz kim. kalabalik, dinlemeye calisiyor. basamaklar bile insan dolu, daha fazla tirmanamayacagimizi anlayip biz de duruyoruz bi bosluk bulup. aradan mehmet oz u goruyorum, o da beni goruyor, "gelmeyin" isareti yapiyor ve asagiya bize dogru hareketleniyor.

    dukkan sahibi diye sanirsam, kalabalik yol veriyor, mehmet abi yanimiza ulasiyor. "satis isi olmus" diyor. anlamiyorum, "neyi abi" diye soruyorum. "chp yi diyor italyanlara satmislar." "ben haa" diyorum, pieta "hiii" diyor.

    babamin sesini duyuyorum sonra, yuksek tonda, sinirli sinirli soyleniyor. "neden kizdi ki simdi babam bu ise" diye dusunuyorum once, sonra, kulaklarim tam algiliyor soylediklerini, beynim de anlamlandiriyor sagolsun. "esegin sipasi evladim, saat 9 oldu, sen hala yatakta misin yoksa" diyor babam. "bi dahaki sefere bu kadar cok icmiycem" diye soylenerek yataktan kalkiyorum.
  • gün boyunca algılanan verilerin, gece beyin tarafından çorba haline getirilmesi nedeniyle hakkaten çok fantastik geçen rüyalardır.

    bir kaç gecedir, birand'ın belgesellerini izliyorum, hafızayı tazelemek adına. geçen gece de bir taraftan belgesele bakarken, bir taraftan da bilgisayardan telefon faturası ödedim, sonra uykum geldi yattım.

    rüyamda bir dükkana alışverişe gidiyorum, ne dükkanı olduğu belli değil, kasada ödeme yapmak için kartımı uzatıyorum, kasiyer kız alıyor geçiriyor pos'tan sonra geri veriyor, "limit yok" diye.

    "limit olması lazım" diyorum, "ismet inönü öldüğü için bütün kartların limitleri donduruldu, haberiniz yok mu" diyor kız.

    "ismet inönü'nün ölmesiyle kredi kartının ne alakası var" diyorum. sırada bekleyenler bana şaşırıyor, "ismet inönü ölmüş hala kartta limit var sanıyor, vay salak" gibi laflar ediyorlar. "ismet inönü çoktan ölmedi mi zaten" diyorum, kovuyorlar beni dükkandan.

    hatunu arıyorum, böyle böyle oldu diye anlatıyorum, o da beni garipsiyor, "ismet inönü ölmüş normal tabi kartta limit olmaması" diyor. e peki napıcaz diye bankayı arıyorum, "yeniden kart başvurusu yapmanız lazım" diyor. böyle caresizlik içinde debelenirken uyanmışım.

    alın size bilinçaltı çorbası.
hesabın var mı? giriş yap