• goze parmak sokunca cikan ses.
  • kimin ne zaman söylediğini hatırlamadığım, tv programında konuşmacı olan birinin üniversitedeki ders hocasından bahsederken "fark" ı tanımladığı bir anekdotunda kısaca derki;

    "fark : benzer şeyler * * * * arasındaki ayırt edici özelliklerdir, birbiriyle tamamen farklı şeyleri karşılaştırmak gülünç olmaktan öteye zaman kaybıdır, at arabasıyla ferrarinin farklarını sıralamak ne kadar mantıklıdır?"

    şimdi hatırladığım kadarıyla eko diyalog programından bir alıntıydı bu..
  • fark gereklidir ve fark elbette ki iyidir. çünkü fark olmadan anlam diye bir şey olamaz. anlamı belirleyen nedir? herhangi bir nesneden ya da varlığı zihinde tasarlanmış olan şeylerden mi algılarız anlamı?

    değiştirebiliriz soruları, çünkü sorular elbette ki bir maksat, niyet ya da heves taşırlar. heves kelimesinin karşılığını désir olarak gösteriyorum. désir, sadece arzu veya istek diye çevrilemez, üçüncü bir kelime gerekli: şevk! bu, harekete geçirici bir âmildir, işte heves de burada başlar: bir tetikleyici.

    // anlam

    território, hem hakimiyet hem de bölge anlamlarına geliyor. peki farkı nereye yerleştirebiliriz ya da yerleştirmemiz gerekir mi? burada fiziksel bir şiddet var, meşru bir zeminde kullanılan fiziksel şiddet. bunu, devlet kullanır oysa bu dil için de mevcuttur. dil, kendi kalıpları ve çerçevelerinde işlemeye devam ediyor, dışına çıkılması kişiyi yabancı yapabiliyor, elbette ki bu dil kurumların dili.

    oysa, quietude kelimesi sessizlik anlamına geldiği gibi iç huzuru anlamına da geliyor. ne düşünmemiz gerekir? iç huzuru için sessizliğin gerekliliği mi? kelimenin kökenlerini kazdıkça, kazılan şeyin insanın kendi belleği, yani ki arayıp da bulmak istediği şey olduğu açık. buna fırsat veren şey de dil.

    // anlam

    anlamları neye göre veriyoruz? söz gelimi devletin bir merkezi vardır, ve bir de mücadele sahası. ve bu mücadele sahaları zamanla değişirler! gelgelelim dildeki değişme de sembolik değişimlere ayak uydurur. oysa, maddi ve sembolik gibi bir ayrım var, bu korkunç! dil, kendi problemi içinde dönüyor. bir çeşit, yılanın kendi kuyruğunu ısırması gibi.

    // anlam ve sembol

    söz gelimi yeter sayıdan fazla bağla bağlanmış iki veya üç boyutlu sistemler vardır. bunlar, yapı statiği ve kuvvvet önetimi ile akalalıdırlar. bunu sizin için cisimlendirebilirim:

    diyelim ki elimizde colt 35 bir tabanca var. bir de nişan alacağımız yer. yeter sayıdan fazla bağla bağlanmış iki veya üç boyutlu sistem olan bir insanın kafasına ateş edeceğiz. yok lan bu olmadı. insan değil, insan değil evet manken olsun, plastik alaşımlı bir manken, tamamen deneysel bir konu.

    eğer ki silahla ateş etme yöntemlerimiz (nişan alma, tetik düşürmede nefes faktörü filan) konusunda bilgimiz varsa, ve bu konudaki tercübhelerimiz iyiyse, alnının ortasından indirme olasılığımız çok daha yüksektir. buradan hareketle sağlıklı bir bireyin hedefi tutturma olasılığı %100 şeklindedir.

    bu bir farktır.
  • bazen katma değer ismini alır. birinin size katıp, çoğalttığıdır.
  • ben senin durumunda olsaydım, şu an senin yanındaydım

    sen....

    değilsin, olman gerektiğinin bile farkında değilsin... çünkü seçimin çok net, belli
  • herkesin görünüşte yakalamaya çalıştığı başkalık. sonradan kazanılan şeylerle de alakası yoktur. fiziksel görünüşten bahsetmiyorum, onu değiştirmek de artık zaten mümkün. başka birinin de uğraşıp yapabileceği şeylere sahip olmak, farklı olmak demek değil. başkaları için de imkan yahut ihtimal dahilinde olan her şey farktan ayrılmalı. özde fark önemlidir. çok az kişide bulunan gerçek niteliktir.

    "bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yok demektir."

    michel foucault
  • fırıncı küreği ile sporcu küreğinin farkını aramak, tedaviye cevap vermeyen hastalığına tutulmuş bir insanın beyazlığından olsa gerek ondan önce yitirilmiş görünen hastane odasının penceresindeki ölgün yansımasının manzarayı izlerken belirli belirsiz gayreti, karşıdaki boz tepeyi aşındırma işini üstlenmiş çeyrek milyonuncu rüzgar istilasıyla o sırada yolda yürüyen zat-ı muhteremin yüzüne gözüne dolan kumlar yüzünden söylene söylene giderken bir elma ağacının altından geçişi sırasında aklına gelen ilk rengin mavi olma ihtimalinin kırmızıya göre düşük olmasının bahsi ile, belki de renkler üzerine düşünmek için bir boyacı ustası ya da ressam olduğunun görünür bir belirtecini aramanın gereksizliği üzerine düşünmeyi gerektiren oldukça gereksiz bir karşılaştırma olabilir mi? olabilir.
  • yumurtasından çıkmak üzere olan bir civciv= eksilen olsun.
    ve sonunda yumurtasından çıkan o civcive= çıkan diyelim.
    geriye kalan yumurta kabuğu ise= fark olur.
  • geçmiş dönemde özellikle medine bölgesinde kullanılan hacim ölçü birimidir. yaklaşık olarak 12,6 litreye denk gelmektedir.
  • maasa zam gelince sonradan banka hesabına yatan para miktarı.
hesabın var mı? giriş yap