• doğrusu için; (bkz: fark edilmek)
  • farkedilmiyorsam farkettirmeyeceğim.

    (bkz: fark et), fark etmek, fark etmez
  • we all need.
  • birçokları için önemli bir ihtiyaç olan, hatta 2019'un dünyasında yemekten sudan da öte, en temel ihtiyaç haline dönüşmüş olgudur.

    herkes için geçerli değildir bu tabi.

    gözlerindeki ışık etrafındakilerden farklı yanan az miktarda insan için farkedilmek günün sonunda yorucu bir deneyimdir.

    karşına çıkan insanların içinden sızan enerjiden beslenmeye çalıştığına kanaat getirirsin çünkü bir noktada. onlar için, senin nasıl olduğun, kendini nasıl hissettiğin önemli değildir o esnada. merakla ve hemen altında kuşku ve hevesin karışımı bir ifadeyle bakarlar yüzüne, kimisinde buna bir miktar saldırganlık bile eklenebilir.

    karşılık olarak, ifadesinde merak ve hevesin daha ağır bastığı insanlara, ihtiyaç duydukları apaçık olan "onaylanma hissinden" sunabilirsin bir miktar. bunu yapmak için tek gereken, rahatsız olmadığını belli ettiğin, nötr ile olumlu arasında bir yerde duran bir bakışla karşılık vermektir.

    daha karanlık bir karışıma sahip olan ifadeleri ise dikkate almayabilir, veya "gereksizlik yapma" diyen gözlerle uzaklaştırabilirsin. ancak bu durumda, farkedilmeyen veya farkedilse de yeterince beğenilmeyen*bir kişinin düşmanca tavırlarına hazır olmanız gerekir.

    her halükarda, bu deneyim hayatın bir parçası olarak sürüp gittikçe, gözleri kalabalıklarınkinden başka türlü parlayan bu kişiyi yorabilmektedir.

    bir noktada, olumlu enerji taşıyanlar da dahil olmak üzere, saplantılı olduğu sahibince gizlenemeyen bir türde merak taşıyan, çoğunlukla da sonrasında farkedilme ve beğenilme ihtirası taşıyan tüm bakışlar rahatsız eder kişiyi.

    ya kalabalıkların büyümemiş çocuklar olarak senden istedikleri "rahat ettirmeyi" sağlarsın onlara, ya da her şeyi siyah-beyaz gördükleri bu dünyanın siyahı olmaya razı olursun.

    biraz daha genç olsan, bir süperstar edasıyla yaşayabilecek, "evet, ben buyum, şimdi de aranızdan kıskanıp durduğunuz gamsızlığımla geçip gidiyorum" tipinde bir ruh haliyle de var olabileceksindir. ama kendi hayatının truman'ı olma ihtimalin seni uzak tutar, böylesine bir tutumdan.

    bir gün gelir, karar verirsin; olgun, ya da olma yolunda ilerlediğini hissettirmeyen hiçbir ruha artık geri dönüp bakmamaya... "enerji hırsızlığına, içlerinde hissettikleri yetersizlikle bakışlarını şuursuzca bana yönelten insanlara karşılık vermeye son" dersin, içten içe ve kararlılıkla. onları kendi akıl hapishanelerindeki münferit ruhsal gelişimlerine terkedersin.

    bu seni daha az farkedilir yapmaz kalabalıkların içinde, hatta yaşanacak olan bunun tam tersidir. ama sen artık, içini, gerçekten içinden gelmediği sürece kendi içinde tutmaktan hiç vazgeçmezsin.

    ...

    sonra yolculuk sona ererken karşında bir çocuğın sana baktığını farkeder, gözlerinde yaşatıldığı hayatın endişesi, döner yüzüne geniş geniş gülümsersin. hemen üstünr bir başka kız çocuğu çıkar karşına, inmekten korkan bir ifadeyle bakar sana, minik elinden hafifçe tutar, az ilerde onu bekleyen annesine ulaşmasına yardım edersin.

    insanlar büyüdükçe içlerindeki korku ve güvensizlikleri böylesine çekilmez yapan nedir, diye düşünürsün.
  • 21. yy mottosu; “ ne olur beni farkedin, yoksa boğazımı kesmeye kadar gidebilirim”.
  • ekşisözlük ilgilileri beni farkeden ve çaylaklıktan çıkarın sıkıldım burada .
  • insan duygularını zıplatan unsur, olumlu ve olumsuz.. özellikle farkedemeyecek durumdayken farkedildiğinde fark yaratıyor.

    farkımı farkedene farkını öde, farz.
    bu benim içimin dışa vuruşu, karamsar tarz(karamsarlık iyi bişi değil sago kafiye uyumuyla yanlış kelime seçmiş bence)

    aslında en önemlisi şunun farkına varmak;
    farkedilmek mi?
    fark etmek mi?
hesabın var mı? giriş yap