• kendi düşünce biçiminden, yaşam tarzından, siyasi görüşünden, dininden... farklı fikirlere tahammülü olmayan, yok sayan, kabullenmeyen insanların oluşturduğu kamuoyu. çağımızda nadir de olsa yer yer, zaman zaman rastlanabiliyor. kimseye hayır getirmez...
    *
  • (bkz: faşizm)
  • kendisinin bile aslinda bu farkliliktan dogdugunun farkinda olmayandir.
    kendi olustugu, buyudugu, yasadigi toplumun gerceklerinden ne kadar uzak oldugunun en guzel ornegidir bu.
    aslinda bakarasniz bir nevi kendini reddetmekdir.
  • guclu oldugu izlenimini yaratmaya cali$tigi ne kadar degeri varsa, aslinda hepsinin pamuk ipligine bagli oldugunu bilir icten ice. budur zaten bunyesinde devamli gozlenebilecek gerilimin sebebi. nasil korkmasin adam yahu?
  • ayrıcalıklar ..
    anlam veremediğim bir diğer şey.
    kavrayamadığım ..
    parçalanmalar.
    düşünce farklılıkları, fiziksel farklılıklar ve ırksal .

    nasıl oluştuğunu bilmiyorum, nasıl durdurabileceği mi...
    insanları, fikirleri, düşünceleri nasıl değiştireceği mi.

    bir toplum içindeki binlerce çarpıklığı nasıl dizginleyebiliriz.
    bilmiyorum ..

    sonrasında türkler, slavlar, amerika, ingiltere ve fransa toplumları ve diğerleri,
    binlerce farklı yapı içerisinde milyonlarca ayrıcalık.

    oysaki tek bir farkın olduğunu,
    sadece bir tane,
    farketmem çokta zor olmadı.

    inanmak veya en kötü karanlığa saplanmak arasındaki o dev farkı.

    farklılıklara bakış açım bu kadar basit.
  • zararlı zihniyet. başkalarından çok insanın kendisine ama. sonuçta benim yanlış ve zararlı bir zihniyetim varsa, başkaları bu zihniyete en fazla birkaç saat katlanır. o zihniyetle ömür boyu yaşayacak benim neticede.

    farklılıklara bu kadar kapalı olmamalıyız. dünya bugüne kadar tembeliyle, çalışkanıyla; utangaçıyla, girişkeniyle geldi. bu kadar farklı tip sayesinde gelişme kaydetti. sessiz insan gördüğümüz zaman şaşırıyoruz, çok konuşan insan gördüğümüz zaman eleştiriyoruz. yumuşak karakterli insan görünce gülüyoruz, sert karakterli insan görünce kaçıyoruz. bunlar değiştiremeyeceğimiz şeyler. savaşmak yerine benimsemek gerek. bir insanın özelliklerini seviyorsan yakınlaşır, sevmiyorsan uzaklaşırsın. olay bu kadar basittir. biz ancak doğal şeyleri şaşırarak eleştiriyor, eleştirdiğimiz şeylerin dibinde bitiyoruz.
  • biz yanlış bir perspektiften bakıyoruz diye 6, 9'a dönüşecek değildir. hani bazı rakamların altına çizgi çizilir ya, dönse de, başka yönden bakılsa da rakamın kaç olduğu anlaşılsın diye. işte o çizgidir bizim ihtilafa düşmemizi engelleyecek olan. allah'ın bak dediği yerden bakabilen çok çeşitli insanlar da o perspektiften baktıkları zamanda bir vahdet üzere birleşmiş, arap aceme, acem arapa, siyah beyaza, beyaz siyaha kardeş olmuş, farklılıklarımız, ırkımız, ten rengimiz, dilimiz ayrışmaya bahane oluşturmamış. rengârenk ama aynı açıdan bakabilerek birbirini anlayabilen güzel bir ümmet olmayı başarmışız. siyahi bir köle olan hz.bilal-i habeşi (r.a.)'yi yükseklere çıkarıp bu güzel dinin güzel toplanma daveti olan ezan-ı şerifi okutan, kadın diri diri toprağa gömülürken cenneti annelerin ayağı altına seren, bir zamanlar nüfuz ve servetinden dolayı asilzâde sayılanlarla sahiplendikleri köleleri aynı safta, çizgide, cephede birleştiren de işte bu allah'ın bak ve gör dediği yerden bakıp görmeleriydi. ki bu bakış zalimi alim, fakiri zengin, avamı asil, köleyi hür yaptı. şimdi sırf biz kendi pis egomuz, nefsimizin tensel dürtüleri şu açıdan bak dediği yerden baktığımız için insan nüfusu kadar ayrı fikrin peyda olduğu şu zamanda kimse bana bu farklılığın zenginlik olduğunu söylemesin. bizi kardeşimizden ayrıştıran fark "zenginlik" değil, "fitne"dir. istediğimiz kadar süsleyelim, kazuratı altın yaldızla boyasanız da kokusundan kurtulamazsınız. hepimiz böyle böyle yalnızlaştık kendi köşemizde. değişik, karmaşık, derin vs. olacağız diye nefsimizin peşinden gittikçe yalnızlaştık. halbuki biz fıtratımızda olduğu gibi temiz, basit ve sade kalsak, biz çoğaldıkça hak da bâtıla galip gelecek ve tüm sorunlarımız bir bir çözülecekti.
hesabın var mı? giriş yap