• hikayesine bakmadan önce 'yedi kocalı hürmüz' benzeri bir oyun izleyeceğimi düşünmüştüm. devlet ve şehir tiyatrolarından bilet alırken hangi oyuna güzel bir açıdan yer bulursam alıyorum, amacım sezondaki bütün oyunları izleyebilmek çünkü. ki ikisinde de oyunculukların iyi olmadığı oyun çok nadir oluyor. hikayenin sarmadığı zamanlar olabiliyor yalnız. bu durumlarda da canlı izleme fikri her şeyin önüne geçiyor kafamda.

    --- spoiler ---

    fatima'nın erkekleri annelerini küçük yaşta kaybeden iki kardeşten erkek olanın babasının baskılarından dolayı intihar etmesi ve buna dayanamayan ablanın gemiyle amerika'ya kaçması üzerine bir oyun.

    amerika'da bir akrabasının oğluyla formalite evlilik yapıyor, aşık oluyor, yönetmen olmak için adeta sürünüyor ve bir gün zar zor birleştirebildiği görüntülerden oluşan filmiyle birilerinin dikkatini çekebiliyor.

    ''türkiye'de fatma olan ismine bir 'i' harfi ekleyerek yeni biri oluyor'' hayatı değişiyor.

    biz bunları ünlü yönetmen fatima'nın kişisel eşyalarından oluşan müzayedenin açılışıyla öğreniyoruz. fatima çıkıyor sahneye ve müzayededeki her bir parçanın hikayesini anımsıyor tek tek... biz de başından geçenleri görmüş oluyoruz.

    fatima'nın erkekleri derken; babası, kardeşi, sevgilisi, yakın erkek arkadaşı, eşi, doğduktan sonra ölen oğlu, birçok düşükten sonra doğmayı başarabilen tek oğlu aslan ve yönetmen olma serüveninde destek ya da köstek olan erkekler kastediliyor.

    --- spoiler ---

    küçük bir çiftlikte büyüyen ürkek bir kadının dönüşümünü çok iyi anlatmıştı hikaye. klişelerden ziyade canlı tutan diyaloglar vardı. iki kişinin bütün rolleri oynamasını da sevdim. özlem güveli çok iyiydi. daha önce canlı izlememiştim ama televizyonda gördüğümüz bir yüz. burnu estetikli olsa da iyi oyuncu. operasyon mimiklerini etkilememiş.

    can şıkyıldız kardeş, baba, sevgili vs herkesi oynayarak göz doldurdu. onu da takdir ediyorum.
  • istanbul devlet tiyatrosu’nun tek perde ve 70 dakikalık taze oyunu.

    küçük bir kasabada, bir çiftlikte, hiç görmediği annesinin anısı ve babasının baskısıyla büyüyen fatma’nın (daha sonra fatima) yaşadığı büyük travma sonrası gemiyle amerika’ya kaçarak hollywood’ta zirveye tırmanışını ve gerisini anlatan kendi halinde bir oyun.

    fatima’nın çok güzel ifade ettiği gibi “insan sıralı yaşıyor da anlatması dağınık.” müzayedeye çıkmış eşyaları/anıları arasında savrulurken hem şansına hem şanssızlığına tanık oluyorsunuz. hayatının çeşitli dönemlerinden sırasız olarak kabuslar, çılgın partiler, hayaller ülkesinde var olma çabaları, erkekler ve bunların arkasındaki mutluluklar, dramlar, yıkımlar hızlı geçişlerle sahneye dökülüyor. hayatına çok iyi insanlar girmiş ama çok erken kaybetmiş. bu kayıplardan bizi en çok yakanı da ateş oldu. nasıl güzel bir kardeştir o öyle.

    ışıltılı dekor yer yer kör etse de ışık yönetimiyle birlikte hoş bir atmosfer yaratmış. o parlaklığın gerisindeki karanlık dokunaklı.

    özlem güveli ve can şıkyıldız iyi bir uyum yakalamışlar. fakat bir tık aşağıdan gitmelerinde fayda var. misal oyun biraz daha uzun olsaydı gerçekten yorucu olacaktı. tamam fatima coşkulu bir karakter ama çocuk, genç kız ve hollywood’un köpekbalığı olmuş fatima’yı ayırt etmek biraz güç. oysa ki geçmişiyle yüzleşebilmiş dingin fatima’yı kolaylıkla ayırt ettik. zaman karmaşasından çok bu kafa karıştırıyor bence. ek olarak ajda pekkan’ın seninleyim’i oyuna çok yakışmış.
  • izlenirken neresi flashback, neresi flashforward, hangisi güncel zaman patikası gibi sorulara yol açan oyun. sanırsın tarantino yazmış yönetmiş. özetle güzel oyundur, pişman olmazsınız, oyunculuklar güzel, duygular iyi yansıtılmış.

    ayrıca oyunu dt küçük sahnede izledik. google maps'e göre kapalı durumda, lakin henüz kapalı değil. birinin google maps'e henüz kapanmadığını bildirmesi gerekir sanırsam.
  • dot oyunlarındaki yönetmenliğini beğendiğim serkan salihoğlu'nun devlet tiyatrosu için oyun yönetmesine pek sevindim. umarım ali kemal güven'in metni hayal kırıklığı yaratmaz. prömiyeri 6 mart 2018 tarihinde küçük sahnede gerçekleşecek olan oyunun diğer gösterim tarihleri ise 7-8-9-10-11-13-14-15-16-17 ve 18 mart olarak belirlenmiş. keyifli seyirler!
  • bu akşam devlet tiyatroları cevahir sahnesinde izlediğim güzel oyun
    sahne dekor müzikler harikaydı
    oyunculuklar müthiş
    konu çok iyiydi konunun bize yansıtılması çok güzeldi
    kısacası içinizde güzel duygularla ayrılacağınız bir oyun 8/10
  • istanbul devlet tiyatrosunun 6 martta küçük sahnede prömiyer yapacak olan yeni oyunu. gösterim tarihleri 6-7-8-9-10 ve 11 mart.

    yazan : ali kemal güven
    yöneten : serkan salihoğlu
    oyuncular: özlem güveli , can şıkyıldız

    "şöhretli bir hollywood yıldızı olan fatima'nın eşyaları müzayedeye çıkarılmıştır. her bir eşya, onun önemli bir anısına tekabül etmektedir. kronolojik olmayan bu öyküde, fatima'nın kaba ve acımasız bir baba yüzünden intihar eden erkek kardeşini, türkiye'deki evinden kaçıp amerika'da aşık olmasını ve kaybedişini, şöhret basamaklarını tırmanmasını, piyasanın acımasız prodüktörlerinden birisi haline gelmesini, oğlunun yarattığı hayal kırıklığını ve yaşlanmaya başlamasını sinematografik bir kurguyla anlatır. aslında pırıltılar içinde görünen o şöhretin ardında saklanan acılar ve kayıplarla örülmüş bir kadının yaşamıdır anlatılan."

    şimdiden iyi seyiler
  • tiyatroyu gerçek anlamıyla hissettiren oyun. kafa dağıtmak için, bir akşamı değerlendirmek için gidebileceğiniz bir oyun değil bunu belirtmem lazım. oyunculuğu, kurguyu, dramı yaşayıp seyirci olarak kendinizi tamamen teslim etmenizi, dikkatinizi tümüyle vermenizi gerektiren bir oyun.
    özlem güveli 'yi ful yaprakları ve tersine dünya oyunlarında izleme fırsatını yakalamış, oyunculuğunun ne kadar iyi olduğunu görmüştüm. fatima'nın erkekleri oyununda genç kız, ve orta yaşlı kadın karakterlerini canlandırmasıyla beni hiç şaşırtmadı. muhteşem bir performans ve efor sarf ettiğini görebiliyorsunuz.
    can şıkyıldız'ı ise ilk defa izledim. o da farklı yaşlarda farklı karakterleri canlandırmasına rağmen hepsinin hakkını sonuna kadar verebilmiş. sonraki oyunlarını muhakkak takipte olacağım.
    bir kadının kendisini bulmasına (ve kaybetmesine) sebep olan hayatına girmiş tüm erkekleri izliyorsunuz. babasını, kardeşini, sevgilisini, kocasını, oğlunu... onların fatma'yı, fatima yapan yaşanmışlıklarını izliyorsunuz.
    oyunun belli bir zaman çizelgesi üzerinden ilerlemiyor oluşunun bazı izleyicilere kafa karışıklığı yaşatacağına dair önyargılar olabilir. bunu özellikle belirtmek istiyorum, başta yazdığım gibi dikkatinizi vermeniz gereken bir oyun. oyunun ortasında açıp telefonunuza bakmadığınız sürece böyle bir sıkıntı yaşamazsınız. oyunda sürekli bir kıyafet değişimi var. her kıyafet değişimi başka bir zamana geçişi simgeliyor zaten. bu yüzden bende hiç bir karmaşa duygusu yaşatmadı. ayrıca kronolojik ilerleyişinin olmaması oyuna farklı bir dinamizm katmış.
    güldüğüm ve gözlerimin dolduğu, içimin acıdığı, karakterlere zaman zaman isyan ettiğim ve çok etkilendiğim bir oyundu.
    tekrar söylemek istiyorum, gerçek bir tiyatro performansı izleme şansını kaçırmadan bu oyunu izleyin.
    afişini de çok sevdiğimi ayrıca belirtmek isterim.
  • oyunda geçen çok güzel bir replik var :
    “insan ömründe, eğer şanslıysan, bir an var. akreple yelkovan arasında gizli bir dakika. tık tık. aslında hiçbir şeyin sana ait olmadığını, çıplak bir misafirden ibaret olduğunu anladığın bir an.”
    son cümleyi tekrar ediyorum :
    "aslında hiçbir şeyin sana ait olmadığını, çıplak bir misafirden ibaret olduğunu anladığın bir an " çok güzel değil mi ya?
  • herkesin seveceği bir oyun değil. o nedenle “mutlaka izleyin” diyemem ama ben çok etkilendim. tiyatroda kolay kolay ağlamam, sinemadaki dramı daha çok seviyorum ama bu oyun ağlattı. bunda özlem güveli’nin güçlü sesinin de etkisi olabilir.

    salihli’de bir çiftlikten çıkıp amerikan sinemasında tutunmuş ve oldukça da başarılı olmuş fatima black ve onun hayatında önemli yerleri olan dört erkeğin hikayesi oldukça sade ama etkileyici bir dekor eşliğinde anlatılıyor.

    tüm bu hikayelerin arasında virginia woolf, proust ve ajda pekkan’dan bahsettikleri için ayrıca mutlu oldum.
  • sonunda gidebildiğim, tek perde, duyguları yüksek, sahne dekoru göz dolduran aynı zamanda yoran oyun. özellikle can bey'in rolünü daha doğrusu rollerini oynayışını takdir ettim. gözüm kendisini bi yerden ısırıyor ama hala bulamadım nerden hatırladığımı. bulunca yeşillendireceğim. kronolojik karmaşanın iyi olup olmadığı konusunda kararsızım hala ama seyirciyi oyunda tuttuğu kesin. müzayede detayı muazzam. çünkü kronolojiyi daha karmaşık yapan da karmaşık olmasını anlamlandıran da o. sahnede az kişi olan oyunların sıkıcılığından uzak olması da bence oyuncuların marifeti. izlenir efendim.
hesabın var mı? giriş yap