• afrika'da resmi dil olarak da geçen pidgin denen bozuk ingilizce'yi kullanarak söylediği şarkılarıyla afrika'da hızla popülerleşmesinin ardından askeri diktatörlük fela'yı indirmeyi kafasına takmış. polis arama izniyle gelip arama sırasında üzerine bir joint yerleştirmiş. efsaneye göre fela kuti köyün meydanında sigarayı yakmış ve derince bir nefes çekip dumanını başkomserin yüzüne üflemiş. bu vesileyle de bi kahramanlaşmış milletin gözünde. (bir başka hikâyeye göre de polis sigarayı olduğu gibi fela kuti'ye yutturmuş.)

    merkeze gittiklerinde polis dışkı testine göndermek üzere fela'nın dışkısını beklerken o hücredeki bir tiple anlaşmış ve teste temiz dışkı gönderilmiş. kuti daha sonra bu olayları anlattığı bir albüm yapmış. adı da "expensive shit". bedava sıçmamış demek hücredeki ibiş.

    parça da kıyasıya yalnız: https://www.youtube.com/watch?v=bmxvpusexwu
  • popülarite ve politik söylem açısından bob marley'le kıyaslandığını okumuştum; ancak bildiğim kadarıyla askeri yönetim marley'nin evini yakıp, annesini balkondan atıp, kendisinin de kafatasına kalıcı hasarlar verdikten sonra cayır cayır yanan eve itfayenin gelmesini önlemedi. bu şartlar altında nijerya'da kendi yarattığı müziği yapan kuti, pantolonu sömürgeci bir giyecek olarak gördüğünden birkaç konserinde bildiğimiz donla etrafı coşturmuş. ignatius reilly de pantolon endüstrisini içerden sabote etmeye kalkmıyor muydu? ne alakaysa. annesinin ülkenin ilk feministlerinden olmasına ve devrimci söylemlerine rağmen pek çok kaynakta cinsiyetçi olarak tanımlanmış kuti. konserlerde arkasındaki 20 kişiden oluşan kadın korosunun çoğu eşiymiş ve çıplak ayakla şarkılarını söylerken bir yandan da kuti'nin bebekleri karınlarına tekme atmaktaymış içerden. bıraktığı miras ise çok zengin ve çok katmanlı; bir water no get enemy olsun, bir black president olsun, bir yellow fever olsun, bir zombieolsun; bir olsun bizim olsun.
    aidsten öldükten sonra kendisi için red hot and riot albümü kaydedildi. oğlu femi kuti'den common'a, macy gray'den tony allen'a, kelis'e kadar falan kuti şarkıları söyleyen bir karışık ve güzel grup. albüm kapağında "siz şu anda bu albümü tutarken afrika'da 150 kişi daha aidse yakalandı" yazıyor.
  • nijeryali muzisyen, aktivist. kendisi oldukca egitimli ve onemli bir aileden gelmektedir. londra'da trinity muzik okulunda (konservatuar) klasik muzik egitimi almistir. egitimi trompet ve piyano uzerinedir. sarki yazar ve soyler. konservatuarda klasik muzige ilgi duymamis, jazz muzigine ilgi duymustur ancak londra'da meshur olmamistir. daha sonra james brown'dan etkilenerek soul muzigine ilgi duyar ve amerika'ya gider, o donemde amerika'da ki black power akimi cok ilgisini ceker ve memleketine geri dondugunde shrine (ismini yanlis hatirlamis olabilirim) isimli klupte politik sarkilar yapmaya ve soylemeye insanlarla dusuncelerini tartismaya baslar. ınanilmaz populer olur. bir nevi rock star haline gelir. muzigi afro-beat olarak isimlendirilebilir. her cikardigi singlein ardindan hapse atilir. ayni anda 27 kadinla birden evlenir ve hepsiyle beraber ayni evde yasar. bir sarkisi yaklasik 25 dakika hatta 45 dakika bile surer. sarkilari ingilizce ve yaruba dillerindedir. ozellikle davullar sarkilarinda oldukca zordur. davulcusu ise tony allen'dir.
  • expensive shit, roforofo fight, shuffering and shmiling, confusion albümleriyle bir süredir haşır neşir olmaktayım. süresi ortalama 15 dakikayı bulan ve loop dönen bağımlılık yapıcı ritimlerin üzerine harika üflemeli ve klavye çeşitlemeleriyle bütünlük oluşturan şarkılar fazlasıyla muhteşem. özellikle şarkıların belli bir süresinden sonra fela kuti'nin şimdi konuşma sırası diyerek girdiği yerel dil-ingilizce karışımı sözleri ve koronun afrika havasını yansıtan sesleri ile müzik büyüleyici bir hal almaktadır.

    şu an alakam olmamasına rağmen küçükken koyu bir fenerbahçeli olarak okocha ve uche'den dolayı nijerya'ya sempati duyardım, bu sempati kaldığı yerden devam ediyor. yoruba falan derken en son kendimi nijerya'daki etnik grupları araştırırken buldum.

    fela kuti'nin filmlik bir hayatı olmuş. donla röportaj vermesi veya konsere çıkması, 25 karısı olması, aidsten ölmesi, ingiltere'de tıp eğitimini yarıda bırakıp müziğe odaklanması bunlar oldukça ilginç detaylar fakat bana asıl ilginç gelen çok katı bir ordunun iktidarda olduğu bir ülkede protest müzik yapabilme gücüne sahip olması. öyle bir güç ki, kendisi dahil tüm ailesinin öldürülme ihtimaline bile direnebiliyor. ki bu ihtimallerin bir kısmı gerçekleşiyor, bir kısmı ise gerçekleşmeye çok yaklaşıyor. fakat bu sıradışılık sadece fela kuti'ye has bir özellik değil, kuti genleriyle alakalı bir durum sanırım. annesinin ülkenin ilk feminist aktivistlerinden olması veya kuzeninin nobel edebiyat ödülü'nü alan ilk afrikalı olması sadece tesadüften ibaret olamaz.

    bu zamana kadar amerikan film endüstrisinin bu adamın yaşamına el atmaması çok ilginç cidden. belgeselden bahsetmiyorum, adamla ilgili birkaç belgesel yapılmış. (finding fela! bu sene birçok festivalde gösterildi, en yakın tarih olarak 25-27 nisan tarihleri arasında sundance film festivali'nde gösterimi olacak). fakat benim demek istediğim böyle bir hikayeden çok rahat bir başyapıt çıkar. miles davis'in filmi yapılıyor şu an bence bir sonraki adım fela kuti olmalı.

    jazz amerika'ya göç eden afrikalıların torunlarının bir buluşuydu, bu müzikse afrika'nın tam kalbinden bize sesleniyor.
  • müzisyen kişiliği zaten bir uç ama hayatının anlamı da sadece müzik değilmiş, aktivist bir kişiymiş, siyasetle içli dışlıymış,
    kanımca çok da sıradan bir aileden gelmiyor,
    babası nijerya öğretmenler birliğnin ilk başkanıymış.
    hali hazırda tıp eğitimi alıyorken bakmış onun yeri değil bırakmış okulu gitmiş müzik eğitimi almaya zaten ailede 2 tane tanınmış doktor varmış , (ailede ek olarak nobelli bir yazar da mevcut )
    askerlerin evlerini basıp annesini camdan atması ve fela kutinin annesinin tabutunu dansçılarıyla sarayın merdivenlerine bırakması onun sade bir müzisyen olmadığını gösteriyor( aslına bakarsak olay da bir bit yeniği var annesi sadece yaralanmış da olabilir)
    unutmadan 20 küsür dansçısı ve koristiyle aynı anda evlenmiş.
    58 yaşında aidsten ölmüş. tabi arkasında o kadar yapıt bırakmış ki listelemek çok zor.
    (bkz: kalakuta cumhuriyeti) ni kurmuş yanlış anlaşılma olmasın bu bir grup.
hesabın var mı? giriş yap