• adanalılar'ı sinirlendiren sözcük*. konunun tarihsel boyutu da şu şekildedir aslında:

    osmanlı zamanında ii. mahmud dönemindeki mısır valisi kavalalı mehmet ali paşa'nın osmanlı üzerine yürüyerek kütahya'ya kadar osmanlı'yı bozguna uğratması sonucu, ii. mahmut konstantiniye'nin* de işgale uğrayacağından korkmuştur. bu nedenle çarlık rusyası'yla hünkar iskelesi anlaşması yapmıştır kendisini kendi valisinden koruması için*. boğazların çarlık rusyası'nın kontrolüne geçeceğinden korkan ingiltere ve fransa kavalalı mehmet ali paşa'yı* osmanlılar'la barışa zorlamışlardır ve 1833 yılında osmanlılar kendi valisiyle* kütahya antlaşması adı verilen bir antlaşma yapmaya mecbur bırakılmıştır. bu antlaşmaya göre mısır, suriye ve girit valilikleri kavalalı mehmet ali paşa'ya, cidde ve adana valilikleri oğlu ibrahim paşa'ya bırakıldı.

    her ne kadar ii. mahmud'un bunu içine sindiremeyip nizip'te* tekrar kavalalı mehmet ali paşa'nın ordusuyla savaşması ve osmanlılar'ın yenilmesine rağmen 1841 yılındaki londra konferansın'da hegemon güçlerin* bastırması sonucu kavalalı mehmet ali paşa adana ve girit valiliklerini osmanlı'ya bırakmak zorunda kaldıysa da 1833-1841 arasındaki 8 yıllık zarfta ibrahim paşa* mısr'dan getiridiği işçi köylüleri adana'ya yerleştirerek şeker kamışı, pamuk, buğday yetiştirmelerini sağlamıştır. mısır'ın yerel dilinde köylü anlamına gelen fellah denen bu insanların nüfusu kentte bir hayli artmıştır. fakat adana'nın 1841'den sonra osmanlı'nın tekrar eline geçmesiyle ii. mahmut şehrin demografisini türklerden yana değiştirmek için batı ege'deki yörük-türkmen boylarını buralara yerleştirmiştir.

    benim üzüldüğüm nokta, sırf bu olaylar nedeniyle boğazlar ilk defa 1841'deki londra konferansı'yla devletler arası bir kimlik kazanmıştır. bir başka deyişle boğazlar konusundaki kararlar türkler'in tekelinden ilk defa bu konferansta çıkmıştır.
  • adana, hatay ve mersin civarında yaşayan, ataları genelde suriye, lübnan gibi memleketlerden göç etmiş alevilere denir. tabii bu geçen hafta gerçekleşen bir olaydan ziyade 1800lerde cereyan etmiş bir hadisedir.

    pek çoğunu suratlarından ya da konuşmalarından anlamak mümkün değildir.
    özellikle aile büyükleri evlerinde ya da kendi aralarında arapça konuşurlar. ancak bunun ayrımcılık ya da asimile olmamaya çalışmak gibi karmaşık işlerle bir ilgisi yoktur. tek nedeni şu an 60lı yaşlarında olan kuşağın bildiği tek dilin arapça olması. dolayısıyla en küçük çocuklar bile evin içerisinde arapça konuşmalarla büyüdüklerinden bir şekilde arapçayı öğrenirler. sözü edilen arapça da ne suudi arapçası ne de suriye, ırak arapçası değildir. tamamen kendine özgü, türkçe, farsça ve ağırlıkla suriye'ye has arapçadan oluşan bir sentezdir.

    gökte allah yerde fellah gibi bir slogana sahiptirler. kendilerini allah'ın yeryüzündeki elçisi konumunda görmekten ziyade, "orada onun sözü geçer, burada bizim sözümüz" anlayışını özetleyen bir slogandır. ama bunun aksine zararsız, hatta özellikle adana'nın dokusunun garantörüdürler diyebiliriz. son yıllarda artan göçlerle adana'nın iyice değişen yapısı neredeyse bir tek fellahların yoğun olduğu mahallelerde bozulmadan kalmıştır. çünkü dışa kapalı bir yapıları bulunur. ne dışarıdan birinin girmesine ne de bir başkasının dışarı çıkmasına hoş bakmazlar. fellah olmayanlarla evlenen, iş yapan fellahların başına gelen hazin öyküleri anlatan dengbej benzeri amcalar, teyzeler bulunur aralarında.
  • çukurovada ilk pamuk yetiştirmeye başlandığında, türkler bu işi kıvıramamışlardır, bu yüzden pamuk yetiştirmede deneyimli olan mısırlılar bu bölgeye getirtilip bu işte çalıştırılmışlardır. fellah da bu mısırlılara verilen addır.
  • götünden element uyduranların neye/kime yükleyeceğini bilmedikleri arapça'da çiftçi anlamına gelen kelime.

    hakaret vari bir kelime olmasa da bazı kuş beyinli faşist yavşakların bunu bilerek hakaret etmek amacıyla kullandıkları da bir gerçektir

    fleh; toprağı işlemek.
    fellah; çiftçi

    demektir.

    dolayısıyla sadece çukurova bölgesinde yaşayan araplara söylenmesi saçma olan bir kelimedir. çünkü türkiye toprak işinin ve toprak işçiliğinin çok büyük bir alana yayıldığı bir ülkedir. bu bağlamda bu kelimeyi belli bir zümreye mal etmeden bu işi yapan herkese kullanmak gerekir.
  • fellahların alevilik/nusayrilikle alakası yoktur. sünnidirler. toprakla uğraşan her sosyal birimde olduğu gibi muhafazakardırlar. alevi sanılmalarının nedeni kendileri gibi arap ırkından olan nusayrilerle aynı bölgede yoğunlamış olmalarıdır (hatay, adana, mersin)
  • aralarında büyüdüğüm zümre. arapça konuşmaya çalıştığımda gırtlaktan çıkaramadığım sesler için benle dalga geçerlerdi. samimi ve sıcak insanlardır. ama ben onların türkçe aksanlarına bayılırım çok sıcak gelir bazı kelimeleri yersiz kullanırlar ve cümleler genelde devriktir ancak her dem sempatiklerdir.

    "anneni çağırsana" yerine "anneni konuştursana"
    "adama bak beni dövecek" yerine "kal adam beni dövecek" (burada ki kal kelimesi arapça'da ünlem gibi birşey)

    video'daki ilk hanım bu aksan'a örnektir... (bkz: gözcüleri özlemek)

    bu entry onların çok ekmeğini yemiş biri olarak... bir nevi geçmişe özlem yüzünden yazılmıştır... alaycılık kesinlikle söz konusu değildir.
  • (bkz: hasan sas)
  • kelime anlamı olarak mısırlı cifci demektir. peki mısırlı cifcilerin cukurovada ne isi var diye sorarsanız oda muhtemelen kavalalı mehmet ali pasanın bok yemesidir. bir donem ordularıyla kutahyaya kadar gelen pasa anlasma sonucunda bugun fellahların bulundugu bu bolgeleri kısa surede olsa eline gecirir ve fellahları bu bolgelere yerlestirir.
  • bakın , zenciler için "nigga" ne ise, araplar için de "fellah" odur. yani arap olmayan biri söylediğinde kötü niyetli olmasa bile hakaret olarak kabul edilir. ama araplar kendilerine diyebilir. okeeey ?
  • 1. malum partiye oy vereni, neredeyse yok denecek kadar azdır.

    2. yeni nesil çoğunlukla deisttir.

    3. en yaşlısından en gencine istisnasız tamamı, atatürk'ü haklı bir abartıyla sever, hatta çoğunlukla yaşlı kesimin ziyaret ettiği ibadethanelerinde, hz. ali'nin hemen yanında atatürk fotoğrafı vardır.

    4. türkiye sınırları içerisinde kadının gerçek anlamda en değerli olduğu etnik topluluktur ve bu özgüvenle yetişen kızlar, çoğunlukla iş ve sosyal hayatlarında başarılıdırlar.

    5. nüfus yoğunluğu, adana, mersin ve hatay'da toplanmıştır.

    6. 20 - 30 yıl öncesine kadar evliliklerde bırakın fellah olmayanla evlenmeyi, kendi içlerindeki iki farklı mezhep bile (kaluş ve haydari) kendi mezhepleri dışına evliliklere kapalıydı.

    7. özellikle z kuşağı, aile içinde dini ve kültürel baskı görmemektedir. bunun sonucu olarak, azınlık toplumlarda sıkça görülen mikro milliyetçilik kavramı, bu toplulukta kaybolmak üzeredir.

    8. alkol ve yemekle araları iyidir. meşhur adana kebap ve lahmacun, bu etnik kesimin geleneksel yemekleri arasındadır. geleneksel alkollü içecekleri boğma rakıdır.

    9. genetik olarak büyük kısmının kafataslarının arkası düz, alın bölgeleri ise geniştir alt çene kemikleri ise küçüktür.

    10. yeni nesilde olmasa da 50-60 yaş üstünün cümleleri devrik ve sesli harf ile biten kelimelerin son hecesi, fazlaca vurguludur.

    11. yakın zamana kadar, özellikle ülkücü ve muhafazakar kesimden gördükleri baskı sebebiyle, etnik kimliklerini saklamayı tercih etmişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap