• asagidaki minik paragraf gunumuz iliskilerini tarif eder. curumus, kokusmus ve tahammulsuz, cikar kokan, herseyin bir degerinin ve bedelinin oldugu. dostlugun bir degerinin olmadigi, bencilligin ve anlik zevklerin hukum surdugu.

    "en sonunda, insanın ayrılmaz parçası olan her şeyin alış veriş ve pazarlık konusu olduğu zaman gelip çattı. bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaret konusu olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinç gibi şeylerin de ticaret konusu olduğu bir zamandır. tek kelimeyle her şey ticaret konusu oldu. bu genel kokuşma ve evrensel ölçekli alış - veriş dönemidir. eğer ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse, bu, maddi olsun manevi olsun, her şeyin gerçek değerinin saptanması için pazara getirildiği bir zamandır."
  • marx'ın tek başına yayımladığı ilk çalışması. bu eserine kadar hep engels ile birlikte yazmayı tercih etmişken, felsefenin sefaleti'ni tek başına yazmayı tercih etmesi kitabın önemini daha da artırmakta.
  • (bkz: tehâfütü'l-felâsife) - gazali
    (bkz: tehâfüt et-tehâfüt) - ibn rüşd
  • david mcnally, "karl marx: felsefenin sefaleti", içinde: marksist klasikleri okuma kılavuzu (yordam).
    ---------------------
    felsefenin sefaleti, marx'ın tek başına yayımladığı ilk çalışmasıdır. (kitap fransızca yazılıp yayımlandı. almanca baskısı, marx'ın ölümünden iki yıl sonra 1885'te yapıldı.) yayımlanan daha önceki çalışmalarını friedrich engels ile birlikte kaleme alırken, bu sefer marx öne çıkarak kendi görüşünü ifade etmeyi seçmişti. tek başına bu durum bile metine tarihî bir önem kazandırıyor. ama marx'ın yaşamının geri kalan yıllarında yapacağı çalışmaların ipuçlarını veren, devrimci birçok teorik ve siyasi görüşün ilk kez bu eserde sistemli olarak ortaya konması nedeniyle felsefenin sefaleti'nin önemi bunun çok ötesine geçiyor. ileride yapacağı teorik araştırmalar ve işçi sınıfı hareketine bilfiil katılması sayesinde hem kapitalizm analizini hem de işçilerin özgürleşme mücadelesi anlayışını ne kadar derinleştirecek olursa olssun, marx'ın yaşam ülküsünün temel unsurları bu metinde açıkça biçimlenir. gerçekten de, yaşamının sonunda doğru marx, bu kitabın "yirmi yıl sonra kapital'de geliştirieln teorinin tohumlarını içinde taşıdığı"nı yazmıştı (l'egalite'ye yazdığı mektup, 7 nisan 1880).

    1874'te yayımlanan felsefenin sefaleti, kimi zaman anarşist olarak tanımlanan fransız sosyalisti pierre-joseph proudhon'un aynı yıl yayımlamış olduğu çalışmasının ayrıntılı bir eleştirisidir. "ekonomik çelişkiler sistemi ya da ssefaletin felsefesi" adını taşıyan proudhon'un kitabı, sosyalizmi (ya da kendi tercih ettiği ifadeyle "karşılıkçılığı"), liberal ekonomi politiğin öncüllerinden kaynaklanan bir şey olarak sunuyordu. buna uygun olarak, işçilerin işverenlere karşı sınıf mücadelesi yürütmelerine karşı çıkıyor, bu iki grup arasında özgür ve adilane ticarete dayanan bir uyumun sağlanabileceğini savunuyordu. proudhon'un artan etkisinin fransız işçi hareketinin siyasi gelişimini engelleyeceğinden kaygu duyan marx, işçilerin sermayeye karşı sınıf mücadelelerine girişmelerini reddeden bu siyasi görüşün teorik temellerini eleştirmek zorunda hissetti kendisini.

    felsefenin sefaleti, proudhon'un argümanlarına karşı çıkarken kilit öneme sahip beş alanda gerçek anlamda yenilikçi konumlar ortaya koyar. birincisi, başta klasik iktisadın en önde gelen temsilcisi david ricardo'nun ellerinde almış olduğu biçim olmak üzere, marx'ın ekonomi politik eleştirisinin ilk açık ifadesini sunar. ikincis, piyasa ilişkilerini yıkmak yerine onları saflaştırmayı hedefleyen bir sosyalizm anlayışı olan "küçük burjuva sosyalizmi"nin kusurlarıyla ilgili marx'ın ilk analizlerine bu metinde rastlarız. göreceğimiz üzere burada marx, daha sonraları piyasacı sosyalizm denecek olan şeyin kilit noktalarını güçlü bir şekilde eleştirir. üçüncüsü, kitap bize, diyalektik ve materyalist tarih anlayışı konusunda kısa ama çarpıcı bir açıklama sunar. dördüncüsü, "ekonomi politiğin metafiziği"nin eleştirisi amacı çerçevesinde bu çalışma, kapital'de geliştirilen meta fetişizmi teorisinin bazı önemli yönlerine önceden ışık tutar. son olarak, felsefenin sefaleti, işçilerin özgürleşmesi hareketinin inşa edilmesinde işverenlerle doğrudan mücadele etmenin hayati rol oynadığını gösterir.
    ---------------------
  • dönüp dolaşıp, (bkz: felsefenin tesellisi)
  • marx'in, engels'siz tek başına yayımladığı ilk eseridir.

    felsefenin sefaleti, proudhon'un piyasacı sosyalizmine, sefaletin felsefesine çok ağır eleştiriler barındıran bir kitaptır.

    proudhon, ricardo'nun eksik emek değer teorisine dayanarak metaların mübadele değerini açıklamıştır. ancak bu kusurlu bir yaklaşımdır. 20 liralık bir pantolonla yine 20 liralık bir gömleğin eşit emekle üretildiğini ve bu nedenle işçilerin de eşit ücret almaları gerektiğini söyler. ancak her işçinin emeği bir değildir. marx, yabancılaşmış emeğin ortadan kalkması gerektiğini savunur. marx'tan alıntı yapalım hemen. "eşit emek miktarları birbiriyle mübadele edilirken, bundan hareketle emeğin istisnasız her ediminin somut bir şekilde eşit olduğu söylenemez, çünkü bir işçinin yarım günlük çalışması bir diğerinin bir günlük çalışmasına eşit olabilir."

    proudhon yine sistemin ihtiyacı olan şeyin bankacılık sistemi olduğunu ve üreticilerin bankalara ödeyecekleri faizleri metalara ekleyerek sömürüye devam edebilmelerini savunmuştur. sendikalara bu görevi uygun gören proudhon'a marx karşı çıkar. işçilerin, işverenlere karşı mücadeleleri, sendikalarla birlikte siyasallaşacaktır. hem siyasal hem de toplumsal değişimlerin yaşanabilmesi için sendikaların varlığı şarttır. sendikalar devletle ve işverenlerle değil işçilerle birlik olmak durumundadır.

    proudhon'un o dönem işçiler üzerindeki kaçınılmaz etkisinden dolayı, grev ve sendikaların işe yaramaz hale getirilmesine karşı çıkmasıyla marx bu eseri ele alarak, işçi sınıfının kurtuluşunu amaçlayan sosyalizmi tahayyül ederek, piyasacı ve liberal görüşleri destekleyen sosyalistleri eleştirmiştir.
  • (bkz: on iki kisi)
  • ''yabancı tahıl üzerine koruyucu gümrük konulması çok çirkin birşeydir; bu, halkların açlığı üzerinde spekülasyon yapmak demektir.''

    ''serbest ticaret sistemi eski ulusları parçalar ve proletarya ile burjuvazi ile arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı uç noktasına iter. tek sözcükle, serbest ticaret sistemi toplumsal devrimi hızlandırır. işte yalnızca bu devrimci anlamıyladır ki, baylar, ben serbest ticaretten yanayım''

    (bkz: hızlandırmadı)
  • karl marx'ın en az demogoji yaptığı eleştri eseridir.marx'ın ilk eserlerinin her zaman daha nitelikli olduğunu ve daha az demogoji yaptığını düşünmüşümdür.bunun nedeni sanırım o zamanlar bir kuru götü bir de kaleminden başka bir şeyi olmamasıdır.

    özellikle insanın kendi tarihinin nesnesi ve öznesi olduğu yönünde yaptığı vurgular, evrensel doğrular kategorisindedir ve her devrin her dramını açıklar niteliktedir.insanın standart donanım bir öze sahip olduğunu iddiaa etmek , insana dair sorunlara çözüm üretme işlemini boka sardırıyor.devamlı dolapçı beygiri gibi aynı yerlerde dönüp durmaya neden oluyor.daha önce bir felsefeci bunu bu kadar açıkca belirtmiş mi bilmiyorum.eğer bunu bu kadar açıkca belirten felsefeci marx ise, işte insanlığın ve insana ait tüm edimlerin dönüşümünün başlayacağı fikir bu kitapta yer alan şu fikirdir:

    “ama insanları kendi tarihlerinin oyuncuları ve yazarları olarak sunduğumuz anda gerçek başlangış noktasına ulaşırsınız,çünkü daha baştan sözünü etmiş olduğunuz o ölümsüz ilkeleri bırakmış bulunuyorsunuz.”
  • iste tum bunlar olurken (bkz: osmanlı imparatorluğu'ndaki filozof sayısı)
hesabın var mı? giriş yap