• fen edebiyat fakültesi öğrencileri üniversiteye giriş sınavından eğitim fakültesini kazanan öğrencilere nazaran daha az puanla fakültelerine yerleşir.ardından dört yıl boyunca detaylı ve kallavi bir eğitimden geçerek fakülteyi bitirmeyi ümit eder.fakültesinde her fakültede olduğu gibi yavşak hocaların varlığı buna müsade etmez ortalama okulu bir buçuk ya da iki yıl uzattıktan sonra mezun olur.ailenin beklentileri diplomayı alınca üst düzeye çıktığı için depresif duygulara kapılır o dershane senin benim bu dershane benim diyerekten çıkış yolu arar kendine.sonuç olarak formasyon alamadıysa ''oğlunuz/kızınız ne iş yapıyor sorusuna?'' türkolog,biyolog ve arkelog gibi cevaplar verecektir.
    eğitim fakültesine kayıt yaptırmaya hak kazanan öğrenciler genellikle öğretmen lisesi çıkışlı olduğu için eğitim derslerine lseden aşikar bir bilgiyle gelirler.eğitimleri genelde kolaydır.(sınıf öğretmenliği,okul öncesi öğretmenliği,türkçe öğretmenliği vb vb...)okul deneyimi için ilköğretim ya da ortaöğretim kurumlarına staja gönderilirler.akabinde mezun olduktan sonra bu fakülte öğrencileri ''ülkemizin ataması yapılmayan öğretmen'' guruhunda bayragı en önde taşırlar.öğretmen sıfatını taşırlar ve devletin bakanı tarafından 'güvercin'' olarak adlandırılırlar.
  • eğitim fakültesinde devam zorunluluğu vardır, fen edebiyatta genellikle yoktur.

    eğitim fakültesinde uygulamalı dersler, sunumlar, stajlar vardır; fen edebiyat fakültesinde çoğunlukla yoktur.

    eğitim fakültesinde alan dersi azdır, ders sayısı da azdır, kredisi yüksek derslerde tek bir dersin içinde bir sürü konu verilir. fen edebiyat fakültesi aynı içeriğe sahip dersleri bile inciğine cinciğine kadar ayırır 85 tane ders koyar tanesi 2 krediden. hepsine de ayrı hoca sokar.

    eğitim fakültesinde öğretmenliğe yönelik eğitim dersleri vardır. hatta içeriğin büyük bir bölümünü de bu dersler oluşturur. fen edebiyatta alan yüklemesi yapılır, tüm dersleriniz alan dersidir. (birinci sınıfa 8 tane alan dersi koyabilir.)

    eğitim fakültesinden çıkan herkes öğretmen olur, fen edebiyattan çıkan %99 öğretmen olur.

    2021 eklemesi:
    bu yazıyı birinci sınıfı bitiren bir fef öğrencisi olarak yazmıştım. şimdi fef mezunu ve eğitim fakültesi öğrencisi olarak güncelleyeyim.

    öncelikle yukarıda yazdığım her şey doğrudur, sizin için gittim, gördüm, onaylıyorum.

    formasyonun kaldırılması ve yapılan açıklamalara rağmen belirsizliğini koruması ve açıköğretimde dahi birçok fef bölümünün bulunması nedenleriyle kimseye bölüm okumayı önermem. bakanın formasyon açıklaması
    özetle fen edebiyatçıların öğretmen olmaları artık daha zor. eğitim fakültesinde dört senede öğretmen olurken fen edebiyat fakültesinde dört yıl kapsamlı bir eğitim gördükten sonra tezsiz yüksek lisans adı altında zannedersem +1 yıllık bir eğitim aldıktan sonra kpss'ye girmeye hak kazanacaksınız. eğer atanırsanız devlet size bir de göreve başladığınız ilk yıl formasyon eğitimi verecek. fakat eğitim fakültesi çıkışlılar böyle bir eğitime tabi değiller.

    gelelim iki fakülte arasındaki farklılıklara.

    eğitim fakültesinde okurken size birinci sınıftan itibaren öğretmen gözüyle bakılır. bütün eğitim buna göre verilir. siz öğretmensiniz denir, adeta dikta edilir bu düşünce.
    fen edebiyat fakültesinde okuduğunuz bölümün meseleleri önemlidir, öğretmenlik sizin zaten hakkınız ama siz onun üstüne çıkın, bölümle alakalı çalışmalar ortaya koyun düşüncesi vardır.

    her iki fakültede de kpss ile ilgili bir bilgi yoktur, her iki fakülte de okulların nasıl işlediği konusunda pek bir bilgi sahibi değildir.

    eğitim fakültesinde de teorik eğitim verilir, öğretmeyi öğretiyoruz lafı tamamen safsatadır. sadece eğitim fakültesinde öğretmen yetiştirildiği misyonuna dayandırılarak sınıf içi etkinlik hazırlamayı, ders planı yapmayı, okuduğunuz bölümün talim terbiye kurulu'nda yer alan kazanımlarını falan öğretirler, daha doğrusu ödev verirler siz kendiniz yapa yapa öğrenirsiniz. bir de kpss'de yer alan eğitim bilimleri testinin temel bilgilerini edinirsiniz. burada verilen bilgiler formasyondan bir tık daha kapsamlıdır ama sınava yönelik değildir.
    fen edebiyat fakültesi zaten okulla, eğitimle falan ilgilenmez, büyük çoğunluğun öğretmen olacağının farkındadır elbette fakat öğretmenliğe yönelik eğitim verilmez. etkinlik hazırlama, kazanım, meb'de bu dersler nasıl işlenir falan filanlar, fen edebiyat'ın meseleleri değildir. o yeni bulunan dede korkut nüshalarıyla ilgilenir, bir kelimenin tarihi metinlerde geçen arkaik kökünü bulup alıntı olmadığını ispatlamaya çalışır. arada bir de alan derslerini iyi yapamadığınızda, temelinizde eksikler görüp "burada yapamıyorsunuz, sonra gidip lisede anlatamıyorsunuz ve karşımıza sizin gibi öğrenciler çıkmaya devam ediyor" cinsinden bir kısır döngüyü içeren suçlayıcı konuşmalar yapar.

    kpss ise ancak sizin bireysel çalışmanızla alakalıdır. fakat fen edebiyatçı aldığı kapsamlı eğitim sebebiyle daha iyi bir alan temeline sahiptir. eğitim fakültesinde dersler kopuk kopuk olduğu için alan bilgisi eksik kalmıştır çoğu zaman. aynı şekilde fen edebiyatçı hayatında hiç duymadığı eğitim terimlerini sınava çalışırken kendi kendine öğrenmeye çalışır, eğitim fakülteli bunları lisansta kullanarak belirli bir temele oturtmuştur, en azından ilk defa duymuyordur. burada sen hangisini tercih edersin derseniz, ben alanı bilmeyi tercih ederim, derim.

    eğitim fakültesinde dersler fen edebiyat fakültesine göre birbirinden daha kopuktur: alan dersleri vardır, eğitim dersleri vardır, seçmeli dersler vardır ve bunlar birbirinin tamamlayıcısı değildir. sadece bloom taksonomisini falan bilmeniz gerekir etkinlik ödevlerini falan yapabilmeniz için.
    fen edebiyatta sadece alan dersleri vardır, seçmeliler de alan dersidir ve bütün dersler birbiriyle öyle ya da böyle bağlantılıdır. çünkü her biri, o alanın daha iyi anlaşılabilmesi için bölünmüş parçalardır. bölüm aslında bir bütündür. başka bir şeyle bölünmediğiniz için daha donanımlı çıkarsınız. fen edebiyatçı daha donanımlıdır klişesinin altında bu vardır. burada itiraf etmek gerekirse evet fen edebiyatçı bence de daha donanımlıdır. eğitim fakültesinde o kadar şeyden düzgün bir alan eğitimine yer kalmaz. topluca dersler arasında bölük pörçük bir şeylerden bahsedilir, öğrenciler sunum, proje falan hazırlarken bunlara çok odaklanamaz, zaten alan dersleri ilk iki sene ağırlıklıdır, sonra azalır. (fakat eş bölümler okumadığım için benim bu konudaki değerlendirmem çok geçerli olmayabilir.)

    eğitim fakültesinde daha çok öğrenci aktivitesine dayalı bir eğitim vardır. sizden sürekli bir şeyler yapmanız istenir, bununla beraber size çok fazla bir şey anlatılmaz. pek bir şey bilmeden sürekli bir şeyler yapar durursunuz. fen edebiyat fakültesinde konu çok, zaman dardır. bu nedenle her şeyi hoca anlatır, sizden çok iyi ezberlemeniz istenir. ayrıca bilginin akademik kaynakları verilir, buralardan da çalışıp iyice öğrenmeniz istenir. fakat lisans eğitiminde yeni bir şey ortaya koymanız beklenmez. çünkü fen edebiyat fakültesinde bir şey ortaya koymak lisans öğrencisinin harcı değildir. belki dördüncü sınıf öğrencisi bir şeyler yapabilir. biraz da fakültelerin doğası gereği böyle olması gerekiyor galiba. size şöyle söyleyeyim, fen edebiyatta iki sene okumuş bir öğrenci, eğitim fakültesinde aynı bölümün ortaokul branşına geçip bayağı güzel ödevler hazırlayabilir. hocalar da aradaki kalite farkını çoğu zaman fark ediyorlar. çok geçen var, oradan biliyorum. *
  • fen edebiyat ünvan verir, eğitim fakültesi meslek kazandırır. aslında çok ciddi fark var.
  • türkiye'de temel bilimlere verilen önemin düşüklüğünden olsa gerek - belki itiraz eden olacak ama- pek çok üniversitede eğitim fakültesinin öğrenci profili daha parlak, daha kabul görür, çoğunlukla da daha başarılı insanlar oluyor. taşra üniversitelerde okuyan fefli tanıdıklarım çok, ama doğru dürüst bilim yapanına rastlamadım. tarih bölümü mezununun en büyük başarısı dershane tarihçiği oluyor genelde, ya da kimya ya da edebiyat ya da başka bir şey. bir de, bu fefler hep kavga gürültü. eğitim fakülteleri fen edebiyatlara göre çok daha sakin. dersi olan dersliğinde, boşta olan kantinde, yağcılık yapanlar veya işi olanlar hocasının odasında, devamsızlık yapan ya evinde ya oyun salonunda. yani herkes işinde gücünde.

    formasyon ise - itiraz eden olmasın- türkiye'de öğretmen yeriştirmedeki en büyük yanlışlıktır. öğretmenliğe de pek önem vermiyorlar. verilen eğitimin ağırlığı da kaliteli öğretmen olmalarını sağlamıyor. atıyorum matematik bölümü mezunu birinin üniversitede öğrendiği pek çok şey lise matematik derslerinde bile öğretilmeyen şeyler. bir de gariptir, eğitim fakültesine 240.000 başarı barajı geldi, yani devlet öğretmen yetiştirirken ilk 240 binlik dilimi dikkate alacak. ama bu baraj feflere gelmedi. ayrıca ben formasyon eğitimi için de böyle bir barajdan haberdar değilim. eğer bu baraj yoksa ilk 240 bine giremeyen pek çok fef öğrencisi ileride aldığı bir formasyonla öğretmen olabilecek ve bu iş yine arapsaçı olacak.

    olması gereken ne, hangi bölümün öğrencisi daha başarılı olmalıydı derseniz; olması gereken olsaydı çoğumuz başka başka yerlerde, başka işlerde olurduk herhâlde.
  • formasyonlu bir fef'li olarak söyleyebileceğim şey, ikisinin de yüksek lise olduğudur.
    bizzat şahit olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim, üniversiteyi liseye döndüren bölüm başkanının insiyatifidir.
  • birincisi, ilgili bilim dalında uzman (biyolog, sosyolog vb) yetiştirirken; ikincisi, ilgili bilim dalında öğretmen yetiştirir.

    doğru düzgün işleyen bir talim tedrisat sisteminde; fen ede. mezunları bilim insanı olup araştırmalar yapıp yayınlar. eğitim fakültesi akademisyen ve öğrencileri, bu fen ede. mezunu bilim insanlarının yayınlarından faydalanıp bilgilenir ve öğretmen ünvanıyla mezun olur. sonra bu öğretmenler öğrenci yetiştirir. her bilim insanından iyi bir eğitimci olması beklenemez. ama her öğretmen kendi dalında en azından vasat bir eğitim verebilir. ortalamanın üstünde vasıflara sahip bir öğretmen, hakkında hiç bir bilgiye sahip olmadığı bir konuyu bile öğretebilir. çünkü önemli olan bilimsel bilgi değil öğretme vasfıdır. x ağacının y bölgesinde yetişen 100 farklı türünden ztw alt türünde uzman bir ağaç bilimci, fakültede öğrencilerine tek kelime öğretemezken; eğitim fakültesi mezunu vasat bir acemi biyoloji öğretmeni bu ztw ağacı hakkında ciltlerce eğitici kitap yazabilir.

    teoride durum böyle. türkiye gerçekliğinde ise önemli olan hangi fakülte ve üniversiteden mezunu olmak değil; motivasyon ve şanstır.
  • her ikisi de kendi içinde değerlidir ve karşılaştırılması manasızdır. önemli olan öğrencinin bu alanlarda kendini ne derece geliştirdiği ve farkındalığını arttırdığıdır. iş bu entry 4 yıl boyunca ingiliz/amerikan edebiyatı dersleri - şiir, drama, hikaye ve roman - almış bir eğitim fakültesi mezunu tarafından yazılmıştır!
  • fen-edebiyat mezunuyum. eğitim fakültesinde öğretim görevlisiyim. fen-edebiyat, üniversitedir; eğitim, yüksek lise.
  • odtü'de pek bir farkı olmayan versus. * fizik alanındaki tek fark, eğitim fakültesinde formasyon derslerinin olması, fen edebiyatta da seçmeli derslerde paket program şeklinde olmasıydı. tüm derslere ve sınavlara ortak girip ortak değerlendiriliyorduk. eğitim fakültesinin sloganı da hatta bu doğrultudaydı; "biz öğretmen değil bilim adamı yetiştiriyoruz.". hatta eğitim fakültesinden olup, seçmeli derslerini paket programlardan alıp fen edebiyat mezunlarının kabul edildiği yüksek lisans programlarına girebilen arkadaşlarım oldu.
hesabın var mı? giriş yap