• bugün bir tane aldım bu formadan. beni tanıyanlar bırakın fenerbahçe forması almamı, feneriuma gireceğime bile inanmazlar. normal şartlarda, beni çeken hiç bir yanı yok. tek önemi, kıymetli bir rakibimin forması olması. tahmin edileceği üzere, bir iddia * kaybettim ve fenerbahçe forması almam gerekiyordu. gerçi iddaayı kazanan arkadaşımız ''forma alamana gerek yok, kazandım ya, bu bana yeter '' demişti ama laf ağızdan bir kere çıkmıştı. ''sen ister kabul, ister etme o forma alınacak. hem de daha değerli olsun diye, gidip kendim alacağım'' dedim ama içimden. hiç bir zaman büyük konuşmayacaksın arkadaş. ''işim olmaz fenerium'da, hiç bir güç beni oraya sokamaz'' dediğim oluyordu. ama aynı zamanda takdir ettiğim yanları da vardı. ürün çeşitleri, satış başarıları gibi bir çok alanda, ülkenin en iyisi durumundalar. neyse işte ''hayatta girmem'' dediğim fenerium'da aldım soluğu. kapısında bir duraksadım. arkama baktım önce, etrafta tanıdık kimse var mı diye. dizlerimi bükmeden yürümeye başladım, ne kadar istekli olduğumu siz anlayın işte. ''hoşgeldiniz'' ile karşılandım. her sene deplasmana gelip, karşılıklı küfürleştiğimizi bilselerdi acaba yine böyle karşılarlar mıydı diye de düşünmedim değil. kendi kendime gülerek, gezmeye başladım. renk cümbüşü vardı, alışkın değiliz tabi böyle renklere. siyah ile beyaza alışan gözler, başta yadırgadı. ''napiyorsun oğlum, al alacağını da, bir an evvel çıkalım. bir gören olacak'' diye içsesimden uyarı geldi. hızlı hızlı formaların yanına gittim. ''şu çubuklu olandan istiyorum'' dedim ama çalışan arkadaş bana başka bir öneri de bulundu ''esmersiniz, ben olsam kuruluş formadan alırdım'' * *. çok sağol arkadaşım, bir de alexe benzet, tam olsun. nese biraz sinirlenmeye başladığımı fark ettim, ettirdim. ''bundan istiyorum, zaten kendime değil.'' zaten iddaayı kazanan arkadaşım istemiyordu formasını. ben de küçük bir forma alarak, bir çocuğa hediye olarak vermeyi planlamıştım. sonunda kabus bitti ve formayı alarak feneriumdan çıktım. çıktım da, elimde kocaman fenerium torbası. kabus gibi bir gündü. kurtulmak lazımdı, yoksa mahalleye giremezdim. flashforwardlar başlamıştı, ''söyle ercy söyle söyle ne oldu, aziz amca seni de torbaya koydu'', ''ercy doğru söyle, bugün ne içtin ? '' migrosa daldım hemen. üç, beş çikolata, şeker aldıktan sonra kasada büyük poşet talep ettim. kasiyer ablamızın şaşkın bakışları altında, migros poşetine diğer poşeti koydum.

    bir an evvel kurtulmak lazımdı. mahalle kültürü olan bir yere vardım. sokak arasında top oynayan çocukları aradı gözlerim. çok sürmedi tabi. yol ortasında top oynayan çocukların yanına gittim. topları önüme doğru geldiğinde, atladım sahaya * ;

    +hangi takımı tutuyorsunuz bakalım ?
    -(ses yok)
    +ben beşiktaşlıyım (salak salak sırıtarak)
    -biz de beşiktaşlıyız abi (ulan ilk defa, çoğunluğu beşiktaşlı olan bir arkadaş grubu)
    +hepiniz mi yani ?
    -ya abi bir tek şu fenerli

    +fenerli misin sen?
    -evet
    +ya ben birisine forma aldım, küçük geldi. sana versem kabul eder misin ?
    -hangi formadan ki ? (tipe bak, forma beğenmiyor)
    +dur bak şu (poşetten çıkartıyorum o sırada)
    -var bundan bende. (vay arkadaş)

    istemedi beyefendi formayı. sanırım çocukların hepsi beni deli sandı. kabus gibi başlayan gün, aynı şekilde devam ediyordu ki, bir kaç sokak ötede bir kaç çocuk daha gördüm. bu sefer hazırlıklıydım. yanlarına gittim ''fenerli var mı aranızda'' diye sordum. iki kişi vardı. ''formanız var mı?'' diye sordum. biri ''daha yeni aldık, arkasına da alex'' yazdırdım dedi. diğerinden ses çıkmadı. migros poşetinde çıkardığım fenerium poşetini o sesi çıkmayan çocuğu uzattım. sevindi.

    bir fenerbahçe formasını alacağımı hiç düşünmezdim. ama daha ilginci, bir fenerbahçe formasıyla birisini mutlu edebileceğim ve bu durumdan da mutlu olabileceğim aklımın ucundan geçmezdi. ne diyeyim ki şimdi ben.

    önemsiz not: (bkz: sabah sabah kafayı bulmak istemek) :)

    önemli not: çocukları mutlu edeceksek, bir de galatasaraylı birisiyle iddiaya girip, kaybetmeye razıyım. bir daha ki sefere de galatasaray store anılarımızı anlatırız :)
  • daima yatağımın başucunda duran, küçükken yenildiğimizde gözyaşlarımı, şimdilerde ise sevincimi paylaşmış. benim için çok farklı bir yeri olan formadır. her takım gibi fenerbahçe forması da kutsaldır.
  • liberyali balikcilar tarafindan da terletilmektedir...

    bu vesile ile, yanlis gormuyor ve yanlis bilmiyorsam, pierre van hooijdonk'u da saygi ve sevgi ile analim...
  • hala forma göğüs sponsoru bulunamamıştır. ama sorsan paraya ihtiyacimiz var falan.

    brnce herhangi bir özel onkoloji hastanesiyle anlasilabilir.cunku tam hedef kitleye yonelik bi reklam firsati var.
  • en güzeli budur. nedenini de açıklayayım:

    2016 yılında fb'nin göğüs ve kol reklamı olmayan bir döneminde alınmış deplasman formasıdır ve rengi çok hoştur. tişört gibi giyiyorum bazen dışarıda.

    görsel
    görsel bu da ev sahibi versiyonu (reklamsız) lol.
  • 1990 yılına kadar, üzerinde fenerbahçe amblemi olmayan forma.
    (bkz: amblemsiz fenerbahçe forması)
    (bkz: inanılmaz ama gerçek)
  • önce biraz kendimden bahsedeyim;

    doksanlı yılların istanbul' unda, şehrin çok da nezih olmayan semtlerinden birinde büyüdüm. fakir de değildik ama ne bileyim, durumumuz çok da iyi değilmiş sanırsam. orta direk yani, neyse. o zamanlar fenerium yok piyasada, adidas ise sadece almanya' da akrabası olanların giyebildiği bir marka. dedim ya belki de adidas var da bizim semte henüz uğramamış. neyse özetle, fenerbahçe' nin pazarda satılan sarı, sapsarı formasını alabilmek için -şortsuz- iki hafta konfeksiyonda çalışmak gerekiyor. çünkü haftalık 500 lira ve usta 1,5 haftalık çalışmayı kabul etmiyor. forma da 750 bin lira. fakat bu benim için daha iyi çünkü kalan parayla kırtasiyeden lacivert bir şort alacağım. (evet, kırtasiyeden şort. dediğim gibi, semtimiz biraz değişik)

    neyse abiler, ben çalıştım o konfeksiyonda, mübarek gün küfür etmek istemiyorum ama bildiğim kafam sikildi arabeskin her türlüsünü cızırtılı dinlemekten, bugün kafam bu kadar büyükse bir sebebi de bu fenerbahçe formasını almak arzumdur sanıyorum. ayrıca konfeksiyondaki insan tripleri psikolojimi uzunca bir süre olumsuz yönde de etkilemiş olabilir ama o zamanlar fazla düşünmemiştim, es geçiyorum.

    dediğim gibi iki hafta geçti, paramı aldım gittim pazardan sapsarı, sadece yakası mavi ve üzerinde vakıfbank yazan formayı aldım, kırtasiyeden de lacivert şort. allah' ım deliriyorum. her şey çok güzel ama bir eksik var. forma çok sarı.. baktım olacak gibi değil, zira sarı forma gerçekten çok sarı ve üzerinde pek emek yok, gittim lacivert gazlı boya aldım bir kaç tane. ve o formayı annem her hafta yıkayana kadar farklı bir tasarımla giydim. arkasına da adımı yazdım özene bözene.. yani ister inanın ister inanmayın ama her hafta başka bir markanın logosunu çiziyordum formaya, her hafta değişik bir şekilde boyuyordum sarının üstünü laciverte ve gören herkes hayran kalıyordu formama. oysa alınabilecek en ucuz, en basit formaydı..

    ama üzerinde emek vardı. bir de sadece çocukken sahip olduğunuz kalpten gelen sevgi.

    velhasıl kelam, daha önce de söylediğim gibi seneyi bir kazak bir kotla geçiren koca koca adamlar oturmuş güzel forma çıksa da alsak diyoruz. forumlarda amatörlerin tasarladığı formalara falan baya baya kovalayan adam var lan. ama 2013 yılının türkiye' sinde bize layık görülen üzerinde vakıfbank yazan sarı bir forma bile değil. peki ne? taraftarın gücü adı verilen fakat taraftarsız kapalı kapılar ardında, sadece ve sadece sahtesinin çıkarılamaması için üzerinde işlemler yapılmış, sağı solu kabartılmış formalar. çubuklu forma dediğimiz forma üzerindeki her türlü reklamı geçtim adidas' ın 3 çubuk reklamı alenen, beyaz forma desem yorum bile yapmak istemiyorum hele ki o kollar hakkında. eğer tek amacınız insanlar adidas' tan forma değil fenerium' dan fenerium markalı ürünler alsın, biz kazanalımsa, fenerium yapsın formaları bütün para size kalsın. bu kadar mı kansızlaştınız be adamlar.

    bu kadar vizyonsuz, bu kadar emeksiz, bu kadar sevgisiz iş olmamalı. ulan 30 yaşında adam oturmuş formalara içlendiğim için sayfalarca yazı yazıyorum burada. ayrıca esmer webo' ya koyu formayı, bembeyaz kadlec' e de beyaz formayı giydiren adam hiç mi bir şey bilmiyorsun ya sen renkler hakkında. ulan webo' ya beyaz formayı, kadlec' e laciverti giydirsen görsel açıdan bir hava yakalayacaksın belki ama....

    neyse, -doğru ya da yanlış- her türlü pisliğe bulaştırdınız şu takımı, bari hayallerimizden, çocukluğumuzdan uzak duraydınız.

    en azından sarı forma yapsaydınız, üstünü yazar çizer giyerdik. ne tadım kaldı ne tuzum akşam akşam ya.
  • şu adresten hemen hemen tüm resmi formalar görülebilir. güzel arşiv.
    http://fenerformalari.blogspot.com.tr/
  • yeniden yeşillenerek gönüllere taht kurmuştur.
hesabın var mı? giriş yap