• medyanın dolduruşuyla bir anda rakip olarak görülen iki değerli insanın geldiği son noktayı özetleyen cümle.
  • muhtemelen bir iki cevval türk muhabirinin şöyle bir diyalogunun sonucu gerçekleşmiş olay.

    -ya cemalettin'cim toynağımı çekecek bizim şef öğlen oldu hala patlatamadık bir haber
    -valla abi ya otomobil osman'da mankenleri boşladı bu ara halbuki giderdik böyle başımız sıkışınca tuğba falan bir şeyler çıkarırdı şapkasından
    -hah şapka dedin de aklıma geldi bu ferhan şensoy'un bir kavuğu vardı yakında polemik çıkarmadık onunla ilgili
    -harbiden abi notlarıma bakıyorum da iki yıldır atlamışız bu kavuğu; birilerine vermeyecektir mutlaka, şakir oğlum ara ses tiyatrosunu ferhan bey'den bir randevu al bakiyim.

    netice itibariyle birbirinden zeki bu iki adamın, birkaç vasatlık uygulamacısı magazin muhabirinin gazına gelmesi acıdır.
  • yanlış ve eksik olarak çarpıtılarak gazeteler tarafından kamuoyuna sunulan cevap.öncelikle şu noktanın altını çizmek gerekir ki,cem yılmaz söz konusu beyanatı gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine vermiştir.cem yılmaz'ın soruya karşılık verdiği cevabın tamamı şu şekildedir:

    ben yakında kavuğu değil kafamı devredeceğim. kavuk meselesi çok abartıldı, bu işten de sıkıldım. bence alsın o kavuğu, kuru temizlemeciye versin

    birinci husus cem yılmaz'ın ifadesinde "ferhan" şeklinde bir hitabı yoktur.askerlik arkadaşına komuta verir düzeyine indirgenmiş gazete başlığı son derece hatalı ve yanlış anlaşılmalara mahal verecek bir durumdadır.

    ikinci husus "ben yakında kavuğu değil kafamı devireceğim" açıklamasının üstünde durulmaması olmuştur.bu açıklamayla cem yılmaz bu tür sorulardan duyduğu sıkıntıyı,bıkkınlığı dile getirmektedir.kaldı ki,aylardır basın tarafından bilinçli olarak ortaya atılan bu suni tartışma konusunda hiç bir zaman cem yılmaz kavuğa talip olduğunu dile getirmemiştir.

    üçüncüsü ve en önemli husus ise cem yılmaz'ın son cümlesini algılamaktaki farklılıktır.isteyen bunu ferhan şensoya karşı yapılmış bir saygısızlık bir ayıp olarak görülebilir.yıllardır takip ettiğim cem yılmazın bu sözleriyle haddini aşma niyetinde olduğu kanısında değilim.tam tersine cem yılmaz bu sözleriyle "aylardır süren bu boktan tartışmanın artık kabak tadı verdiğini,yapılmak istenen bu it dalaşı sonucu bundan en fazla kavuğun manevi değerinin zarar gördüğünü söylemek istemiştir".türk tiyatrosunun en önemli simgelerinden birinin bu kadar dangalakça tabirlerle ve konularla gündeme gelmesinden rahatsızlık duyan bir kişinin söylemidir bu.

    magazin basınında bu artık bir illet,hastalık oldu.eskiden bu tür sidik yarıştırma gayretlerini aykut ışıklar yapardı.allahın her günü "şu şarkıcının sesi şundan daha iyi,şunun götünü şunun memesinden daha çok beğeniyorlar" şeklinde sekiz yaşındaki çocuk zekasıyla ortaya yem atar milletin kapışmasından haz alırdı.fakat yıllar geçti güzide basınımız ibneleştikçe ibneleşti.artık her ikon,her siluet ardından çıkarılacak beş para etmez polemikler için iğdiş ediliyor,paramparça ediliyor.

    şu noktadan sonra el birliğiyle yerle yeksan edilmiş kavuğun ne önemi kaldı?ismail dümbüllü'nün münir özkul'a teslim ettiği kavuk ferhan şensoydan sonra her kimin başına girse de orta oyunu öldükten sonra,yerlerde süründükten sonra tuluatın anası sikildikten sonra kime ne fayda?
  • pek mustesna basinimizin olaylari carpitarak/koruklendirerek malzeme yaratma cabalari zincirinin son halkalarindan bir alinti. sozluk ahalisi de buna alet oluyor olabilir kanisindayim.
  • 1989 yılında, istanbul'u satıyorum adlı oyun gösterime girerken, tuluatı çok sevmediği bilinen münir özkul, ferhan şensoy’dan "lütfen oyun sırasında tüluat yapma. ben kitaplı kütüphaneden geliyorum" şeklinde bir istekte bulunur. öz eleştiri konusunda oldukça rahat olan münir özkul, eksikliklerinden birinin açık bir şekilde tuluat yeteneğinin çok gelişmemesi olduğunu zaten açıklamıştır. ferhan şensoy, münir özkul’a saygısından ötürü hiç doğaçlama yapmaz. ama bir gün; ferhan şensoy, turgut özalın zamanında çok tartışılan açıklamasıyla ilgili bir espri yapar. oyun sırasında ferhan şensoy’un aklına gelir bu. onunla ilgili bir espri yapıştırır. büyük alkış kopar salonda, münir özkul kendini boşlukta hisseder, ne yapacağını şaşırır, her şeyi unutur bir anda. ferhan şensoy, hemen duruma uygun bir şey uydurup, usulca fısıldar münir özkul’un kulağına. gözünde ışık yanar özkul’un. oyun bitiminde teşekkür eder çırağına.. ertesi gün kavuğu bir naylon torbaya koyup ferhan şensoy’a getirir. "bu kavuk senindir" der. daha sonra bir tören yapılır ve ferhan şensoy kavuğu devralır. ferhan şensoy’un dediği gibi, özal'ın galiba bilmeden bu işte payı büyüktür.

    kavuğun ferhan şensoy’a geçme hikayesi aslında çok kolay gibi gözüküyor. elbette öyle değil. bir ayrıntı var. o da, şensoy'un kavuğun o zamanki sahibi münir özkul’la aynı sahneyi paylaşması ve uzun yıllar tiyatroya pek çok pozisyonda hizmet etmesi. elbette kavuğun hak edilmesi, onlarca oyun ve emekten sonra gerçekleşmiş bir durum. münir özkul gibi bir ustanın, boynuzun kulağı geçtiğini artık hissetmesi ve bunu sessiz sedasız, seve seve yerine getirmesi takdire değer. görüldüğü üzere bir terbiye, usta-çırak ilişkisi, saygı ve sevgi söz konusu ortada. şimdi, şu bitmek bilmeyen kavuk tartışmasının bence en az ferhan şensoy kadar gönülsüz diğer başrol oyuncusu cem yılmaza bakıldığında, elbette kavuğun kendisine verilmesi için bir neden gözükmüyor. ama dediğim gibi, cem yılmaz’ın da bu konuyu pek umursadığını düşünmüyorum. umursuyorsa ve bu lafı gerçekten ferhan şensoy’a laf sokmak için söylüyorsa zaten kavuğu da, o kavuğu taşıyan ustayı da ciddiye almıyor demektir. ki zaten binbir gürültü koparıp o kavuğu kafasına zorla sokmak isteyenleri, bizzat kendisi bu şekilde haksız duruma düşürür. ortada ne bir usta-çırak ilişkisi, ne bir sevgi, ne de bir saygı var. ben göremiyorum. gözüken dedikodular, düzeysizlik, asparagas ve daha bir sürü çirkinlik. bu olup biten çirkinlikleri düşününce, kavuğun gerçekten bir temizliğe ihtiyacı olduğuna da hak veremeden edemiyorsunuz.

    belirtmek istediğim bir nokta da şu. eğer ferhan şensoy’un kavuk tartışmasını gösterime giren filmiyle alakalandırıp reklamı için kullandığını düşünenler varsa, “yanılıyorsunuz” derim. bir gazetecinin, kolay kolay filmlerde görev almayan ve yıllar sonra bir filmde oynamaya karar veren usta bir oyuncuyla röportaj yapmak istemesi oldukça doğaldır. doğal olmayan, kavukla ilgili bir soruyu araya sokup konuyu çatallaştıran gazetecinin niyet sorunudur. ferhan şensoy’un kendisine sorulan sorular karşısında nasıl sinirlendiğini, artık küfür etmesine ramak kaldığı sanırım fark edilmiyor. bu ülkede vizyona girecek iddialı bir filmden önce her oyuncuyla röportaj yapılıyor. bu röportajın da bundan başka bir amacı olmazken, herkesin haklı bir şekilde kötülediği medyanın patavatsız bir elemanının işlediği cüretin hemen ferhan şensoy’un aleyhinde delil olarak kullanmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. yani yönetmen gelecek ve diyecek ki: “ferhan abi, şu filmin hatrı için sendeki şu kavuğu polemik konusu yap. millet konuşsun. bizde köşeyi dönelim.” ferhan şensoy’un bu kadar üzerine titrediği ve şerefle taşıdığı bir sembolü bir film için alet edeceğine inanmak bana ters geliyor. ama ferhan şensoy'un bu ülkede o kadar da sevilen biri olmadığını bilmek, olayın gerçek boyutunu anlamama yetiyor da artıyor bile.
  • bahsi gecen soyleme konu olan haberde kenan isiga verdigi enfes ayariyla bana kesintisiz bir dakikalik saygi durusu gibi bir kahkaha armagan etmis kisi cem yilmazdan baskasi olamaz. eger degilse, muhabir cocuksa, o cocugun zamani gelmis. salin inletsin ortaligi.
hesabın var mı? giriş yap