• "borges okumanın zorluklarına giriş" alt başlığıyla basılabilecek bir kitap. öykülerin alışılmadık düzeni değil bu kitabı okumayı zorlaştıran. aksine onlar borges'in ustalığını tescilliyor. zor olan, hemen her satırda yazarın okuyucuyu başka bir yazara, başka metinlere göndermesi. adam akıllı okumak için dilbilimden ortaçağ felsefesine, latin amerika tarihinden hristiyanlığın gizlerine birçok alanda bir şeyler bilmek gerekiyor. kitabı bitirene kadar akla karayı seçmem bundandı. yine de hakkıyla "okuduğumu" söylemem zor. bir sayfa borges, üç sayfa incil, bir sayfa borges beş sayfa felsefe tarihi, araya da defne yaprağı.
  • jorge luis borges in toplu eserlerinin yer aldığı kitap.
  • 1944 tarihinde basılmış borges* eseri
    ficciones fabl, hayali ansiklopediler, detektif hikayeleri, varolmayan kitaplar hakkında yorumlar gibi kısa öyküler ve ahlak hikayelerini içermektedir. borges bu kitapta form ve içerik olarak birçok türü * denemiştir.
  • okurken baş dönmesi, boşluk, sersemlik hali ve aynı zamanda başka alemlere yolculuk yapmış hissi veren borges hikayeleri toplamı.
  • yolları çatallanan bahçeye atılan bir adım. bu bahçede düş kurup aylak aylak gezinirken alternatif bir dünyanın mümkün olduğunu tasavvur etmek işten bile değil. bu alternatif başka-dünya hakiki edebiyat ülkesinden otantik bir ruh taşısa da içsel bir yolculuğa da imkân tanıyor.

    anahtar kelimeler:

    dolambaçlı stil
    fantastik kurgu
    metinlerarası gezintiler
    parodi ve pastiş
    ironi
    sentagma

    bu arada, yatay metinlerin klasik okuru yolunu kaybettiğinde ya kendi içine ya da gökyüzüne bakmalı! dikey metinlerin alımlama estetiğine haiz okuru ise metnin kendisini hedef almalı! borges çünkü edebiyatın kendisidir.

    ayrıca;
    (bkz: el aleph /@hanging rock)
    (bkz: historia universal de la infamia /@hanging rock)
  • şahsıma "ben senin derdini ızdırabını sikerdim de dua et bienaldeyiz" hissiyatı vermiş kitaptır. borges'i severim, kitaplarını zevkle okurum ama bu kitabından sonra da bende aynı his oluştu: bu adamın kitapları hiçbir tortu bırakmadan, hiçbir gerçeğe temas etmeden, sanki elimin altından kayıp gidiveriyor. onları okurken aldığım haz dışında geride hiçbir şey bırakmıyorlar. sanatın "beyhude" bir şey olduğuna hiçbir zaman inanmadım, bu nedenle borges'in ustalığının, bilgisinin ve çabasının "beyhude" kalmasını sevmiyorum. ne var ki borges de gücünü, özgünlüğünü tam da bu beyhudelik kavramından alıyor. belki de onu anlayabilmek, anlamlandırabilmek için gereken seviyede değilim, bilemiyorum.

    özgün borges üslubunun en yoğun olduğu kitabı olmasa da bu üsluba göre kurulmuş hikayelerin altlarının en çok doldurulduğu, temellendirilip sağlamlaştırıldığı kitaplarından biridir. tavsiye edilir.

    kitapla değil,onunla olan anımla ilgili bir dipnot: avşa adasında bir sahaf var. deniz kenarında,yıkık dökük bir yer. pek kimse uğramıyor ama müthiş kitaplar var, hem de epey ucuza veriyor adam. bu kitabı da buradan almıştım ,aklıma gelmişken bahsedeyim dedim. bir tek sattıkları korsan murakami kitaplarından dolayı puan kırdım ama gitmişken dolaşılıp alışveriş yapılabilir.
  • sr.borges'ten hiç bi bok anlamadım deme seviyesi.
    son öyküye - ya da adı her neyse- geldiğimde kitabı yeniden okumaya karar verdim. başka bahara tabii. teşekkürler luis.
  • yaklaşık 3 sene önce bir arkadaşım önermişti, borges okumaya başlamak için en iyisi diyerek. o günden beri çok kez aldım kitabı elime, her defasında sen benden büyüksün kabullenişiyle bıraktım. adım adım gidiyorum ama halledeceğim.
  • ''oysa gerçeklikte, çekilişlerin sayısı sonsuzdur. bütün çekilişler başka çekilişlere açılır; kesin sonuç yoktur. cahiller, sonsuz çekilişlerin, sonsuz bir süre gerektirdiğini sanırlar; oysa ünlü 'kaplumbağa ile tavşan' meselesinde olduğu gibi zamanın sonsuza dek bölünebilir olması yeterlidir. bu sonsuzluk şans'ın rakamlarıyla ve platoncuların beğenisini kazanan piyango'nun göksel bir örneğiyle kusursuz bir uyum gösterir''

    kötü bir başlangıç yaptığımı düşündüğüm yazarlara ikinci bir şans verdiğim bir dönemdeydim. nabokov'u göz ile tanıyıp sonra lolita'sını okuyunca, yazarı aslında ne kadar eksik değerlendirdiğimi düşünmüştüm. hemen ardından da ölüm ve pusula ile tanıdığım borges'i tekrar ele almaya karar verdim çünkü hiç haddim olmayarak ilk borges deneyimimde çok sıkıldığımı, berbat bir yazar olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.

    ficciones yazarına başlangıç için en iyi kitap olarak anılıyor. büyük bir hevesle, zihnimin gerçekten aktif olarak çalıştığı bir süreçte borges'i tekrar değerlendirmek üzere başladım.

    "sınırsızlık ve sarmal düzenler teması üzerine kurulu bu metinlerde yazar okurunu cervantes’ten baudelaire’e, james joyce’tan louis-ferdinand céline’e uzanan bir yelpazede edebiyat tarihi gezintisine çıkarır" gibi bir tanıtıma aldanıp kendimi hazırladım, üstesinden gelmem gerekecek kadar yoğun bir kitap olduğunu düşündüm. referanslar, keşifler de bir yapıt için oldukça önemli bir özellikti neticede.

    iki bölüme sahip kitabın ilk yarısında biraz zorlanmış olsam da yoğunluğu konusunda abartıldığını rahatlıkla söyleyebilirim.

    yazarın sınırsızlık, sarmal düzenler, simetri ve zaman gibi kavramlar üzerine odaklanacağını düşünürken yeni paragrafla birlikte başka bir konuya sıçradığını görmek, bir iki sayfa sonra da öykünün bitmesi bende kocaman bir boşluk hissi uyandırdı.

    sanki aşırı önemli bir konudan bahseden öğretmeni dinlerken bir türlü odaklanamamak gibi sorunlar yaşamaya başladım. odaklandığımda ise gözlerim hızlanarak satırları süzüyordu ve öykü bitsin isteğiyle yanıp tutuşuyordum çünkü bir öze ulaşamıyordum, ulaştığım kadarı bana yetmiyordu.

    yazarın deyimiyle, birer gereksiz yineleme olan bu yapıtların kusuru kitap olma iddiası taşıması, gerçekten. pedro paramo isimli kitabı okurken de aynı hissi yaşamıştım.

    nasıl bir his biliyor musun, iyi bir zihne misafir olduğunu biliyorsun ama iyi bir yazar olmadığını düşünüyorsun karşındakinin. okurken düşündüren, sarhoş eden bir tarafı olması bende pek karşılık bulmadı, aksine, gerçekten odaklanarak okuduğumda bile kurgunun, öykünün merkezinin beni tatmin etmediğini söyleyebilirim.

    ben borges'in okuru değilmişim, onu öğrendim en azından bu süreçte.
hesabın var mı? giriş yap