• bu sure kriptonit gibi, yazılı olduğu kaynağın zehiri resmen. birkaç entry'de değinilmiş ama olaylara geniş bir açıdan bir daha bakalım.

    1. olaylar islamiyet öncesi geçiyor. islamiyetin kurucusu henüz doğmamış bile. yani meşhur cahiliye devrindeyiz ey ahali.

    2. fil vakasının tarafları: kırmızı köşede, habeş krallığına bağlı yemen valisi olan, islamiyet ortada olmadığına göre hak dini olan hristiyan kral ebrehe. mavi köşede, cahiliye devrinin anlata anlata bitirilemeyen putperestlerinin ileri gelenlerinden olan ve henüz doğmamış peygamberin dedesi putperest abdülmuttalib.

    3. düğüm: hak dininden ebrehe, putperestlerin üzerine gidiyor ve onları hak dinine katmak için saldırıyor. kabe, tahmin edileceği üzre putperestlerin kabesi ve putlarla dolu. günah şehri mekke imana gelecek mi?

    4. bu ebrehe şehrin ileri gelenlerinden putperest abdülmuttalib'in develerini almış. maşallah 200 deve deniyor. abdülmuttalib de develerini geri istiyor. ama kabe konusunda endişeli değil. islam ansiklopedisine kulak verelim: "kâbe’yi merak etmediğini, çünkü onu da kendi sahibinin koruyacağını söylemekle yetinen ve develerini alarak mekke’ye dönen abdülmuttalib, kâbe’ye gidip beytini koruması için allah’a dua ettikten sonra halka şehrin dışına çıkmalarını, dağlara ve vadilere çekilmelerini emretti."

    5. günün sorusu: abdülmuttalib'in dua ettiği allah hangi allah acaba? adamın çocuklarına verdiği isimlere bakalım anlarız. oğullarının adları kabe'deki putlardan geliyor: abdullah, abdüluzza, abdülmenaf. adam puta dua ediyor yani.

    6. burda devreye ebabil hikayesi giriyor. putperestleri hak dinine sokmaya çalışan ve bizim bugün bidiğimiz şekilde allah'ın gönderdiği hristiyanlığa inanan ebrehe'ye karşı, islamiyetteki allah, putperestlerin tarafını tutuyor ve kendi gönderdiği dinin takipçisi ebrehe'ye karşı kabeyi savunuyor. buraya cuk oturan ecnebi nidası şudur: what the fuck?!

    7. çözüm: ebabil kuşları allah'ın kendi dinine savaş açmasıyla putperestleri kurtarmak için hristiyanlara saldırıyor ve kabeyi koruyor. yani allah bir nevi kendi gönderdiği dine karşı savaşıyor ve putperestlerin tarafını tutuyor.

    8. birkaç yıl sonra da kendi dinine karşı destek çıktığı putperestlere etmediğini bırakmıyor ve hepsini cehennemlik ilan ediyor. bu nasıl hikaye arkadaş?

    sağolsun inançlı arkadaşlar bu hikayeyi anlamlı hale getirebilmek için bayağı uğraşmışlar ama kardeşim insaf yahu. her şey bir yana putperestlerin kabesini korumak için kendi dinine düşman olan allah, emevi valisi haccac, kabeyi mancınıkla yıktığında hiç oralı olmuyor. kabe defalarca yangın ve sel baskınlarında yıkılıyor, allah yine oralı olmuyor. ama putperestleri korumak için kendi dinini yaymak isteyenlerle savaşıyor. bu hikayede iyiler hangi tarafta, kötüler hangi tarafta o bile belli değil. oturup bir de sembolizm falan peşinde koşmayın artık. tamam dinde mantık aramayalım da yani hiç mi aramayalım yahu?
  • kuran'daki sureler adlandırılırken onlara surede bahsi geçen bir varlığın, ya da surenin "genel" konusunun adı verilmiştir. mesela aklıma gelenlerden bakara'nın anlamı "inek" (muhtemelen belirli bir tür inek), ankebut'un anlamı "örümcek"tir vb. bu adlandırmada isimlerin türkçe karşılığı olsa da arapçaları tercih edilmiştir (örümcek suresi kulağa biraz garip geliyor ama alışsaydık belki gelmeyecekti, hatta kimilerine malzeme bile olurdu).

    zurna'nın zırt dediği yer ise fil kelimesinin türkçe'sinin de (tabii arapça'dan türkçe'ye geçmiş) fil olması. yani "bakara suresi" demeye gerek yok, zira bakara deyince sure olduğu anlaşılıyor. ama "fil suresi" demek daha uygun, zira fil deyince benim aklıma cin ali'yi traş eden fil geliyor.
  • "bismillahirrahmanirrahim.

    elem tere keyfe fe'ale rabbuke bi ashab-iî fil. elem yec'al key-dehümfi tadliylin ve ersele aleyhim tayren ebabile termiyhim bihi-caretin min sicciylin fece'alehüm ke'asfin me'kûl."

    türkçe meali:
    "rabbinin fil ashabına ne etteğini görmedin mi? o, onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? ve üzerlerine sürü sürü ebabil kuşları göndermedi mi? ki her biri onlara ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar atmışlardı. allah (u teâlâ), onları kurt yeniği yaprağa çeviriverdi."
  • her kuran ayetinin ve suresinin elbette zahiri manası esastır. ancak onların iç alem boyutumuzda da geçerlilikleri vardır.

    habeş valisi ebrehe= nefs/ego. ego, nari/enerjetik bir güç olmakla karanlık yüzlüdür yani siyahidir.

    ebrehe'nin kabeyi yıkmak üzere sefer düzenlemesi= hacıların yani nurani güçlerin ilahi tecelliye ayna olan kalbi tavaf etmelerinden hoşnut değildi. kalp, insanın total bilincinin merkezi olduğu için ehadiyet-i zat'ın aynasıdır. arıların kraliçeleri etrafında toplanmaları gibi tüm nurani kuvvetler kalp etrafında halkalanırlar. tıpkı arılar gibi uğuldayarak zikrederler. günümüz diliyle söylersek, yüksek frekansta titreşen bir elektromanyetik alan oluştururlar.

    ebrehe'nin kabeyi yıkmak isteme nedeni= hacıların kabeyi değil kendi yaptırdığı kiliseyi ziyaret etmelerini istiyordu. o kilise, egonun/nefsin tapınağı idi. ego, insanları hakka değil, kendi mevhum(uydurma) ilahına secde ettirir. o ilah da zaten egonun dışarıya projekte olmuş halidir. tanrı, harici bir ego; ego, dahili bir tanrıdır. ego etrafında kurgulanan din de elbette sahtedir ve hrıstiyanlık gibi insanı insana taptırır.

    kiliseye saldırı ve yakılması= namaz, oruç, zikir, ilim, hikmet vs. uygulamalardan hasıl olan bilinç ve nurun, egoyu ve hakimiyetini sarsmaya başlaması. onun tesis ettiği sahte iç alem düzenini yakıp yıkması.

    ebrehe'nin harekete geçmesi= öfke, şehvet, evham, vesvese, vehim başta olmak üzere tüm karanlık güçlerin hareket geçmesi ve nurani güçleri ve onun halkalandığı kalp merkezini yıkmayı amaçlaması.

    fil= insandaki vehim kuvvesi. bir başka deyimle bizdeki spekülasyon yetisidir. vehim, içimizdeki şeytandır ve egonun tüm karanlıklarını varsayımsal olarak, soru, şüphe, evham, korku, endişe olarak fikir düzeyinde somutlaştırıp önümüze koyar. huzurumuzu yok eder. vehim kuvvesi bu yüzden fil gibi güçlü bir hayvan suretiyle belirir. fil, eski savaşlarda bir nevi tank görevi üstleniyordu. ego dahi vehim kuvvesini, nurani bilinci ezmek için, tank gibi kullanır.

    ebabil kuşları= ilimle hikmetle donanıp aydınlanmış şuurun yüksek frekanstaki titreşimleridir; yani zikirdir...zikir nurları dalga suretindedir ve tüm düşük titreşimleri silip süpürürler; söndürürler. zikrin karşıt güçlere tesiri, rüyada veya keşifte, atılan taş veya sıkılan kurşun olarak görünür. titreşim çok yüksekse, lazer silahı gibi görünür.
  • dini sorgulamama neden olan surelerden biridir. ben bu surede anlatilan olaylari, islamiyet yayildiktan sonra gerceklesti saniyordum. müslümanlarin kutsalina saldirmaya gelen hiristiyan ordusuydu, ebrehe'nin ordusu. ama isin asli öyle degilmis. bu surede anlatilan olay, islamiyetten önce gerceklesiyor. haliyle o dönemde kabe, ici putlarla dolu ve putperest araplarca korunuyor. ilginc olan, ebrehe'nin hiristiyan olmasi ve allah icin savasiyor olmasi. ama allah kendi gönderdigi dine ve kendisine tapan ebrehe'yi korumak yerine, kendisine tapmayan putperest araplari agzinda alevli taslar tasiyan kuslar göndererek savunuyor ve hiristiyan ordusunu yok ediyor. dikkatinizi cekerim, islamiyetten önce gerceklesiyor bu olay.

    baska bir mesele de; madem kabe, alevli tas tasiyan kuslarca bile korunuyorken nasil oluyor da yagmurlara, sel baskinlarina karsi korunmuyor. doga olaylarindan (yagmur, rüzgar, deprem vs.) sorumlu bas melek mikail, allah'in evini neden sular altinda birakiyor? (bkz: kabe'nin sular altında kalması)
  • ibn-i arabi, ertuğrul gazi'nin rüyasına girer ve fil suresi ile ilgili konuşur:

    - "ebrehe, filleri ile kabe'ye saldırır. bu savaş kuşlar ve fillerin savaşıdır.
    ne zaman kendini bir kuş kadar küçük ve savunmasız hissedersen aklına bu sure gelsin oğlum.

    bizde güçlü yada büyük olan kazanmaz; allah kimin yanındaysa o kazanır."

    https://media.giphy.com/…z8xdrdm5ibxe0ete/giphy.gif

    (bkz: diriliş ertuğrul)
  • fil vakası/suresi hakkında (biraz ezbere yapılan) yorumlar üzerine birkaç not:

    (1) o dönemde, ordularda fillerin bulunması görülmemiş bir hadise değil. dolayısıyla, bundan sanki çok fantastik bir öğe imiş gibi bahsetmek yanlış. örneğin, 636 yılında yaşanan kadisiye savaşı fillerin de kullanılmış olması itibariyle (de) meşhurdur. (o dönemin savaşlarında filleri kullanmanın sunduğu belli avantajlar var. yani ortada fantastik bir öğe değil, reel bir fonksiyon söz konusu.)

    aslında yukarıdaki madde tek başına yeterli, ama devam edelim:

    (2) ebrehe'nin ordusunda kaç filin bulunduğu belli değildir. "bir taneydi" diyenler olduğu gibi, bu sayıyı artıranlar da var. ancak, sayının birden fazla olduğunu dahi kabul etsek, buradan hareketle ilgili sefer esnasında fillerin su ya da yiyecek ihtiyacının karşılanamayacağı sonucuna varmamız mümkün olmaz. zira, ilgili yıllarda uzun mesafelere (filli ya da filsiz) onbinlerce kişilik ordular sevk edilebiliyordu.

    (3) san'a ile (saldırı öncesinde konaklanan) taif arası takriben 1000 kilometredir. o dönemde bir ordu bir günde takriben 40 kilometre mesafe kat eder. buradan hareketle, 25 günün üzerinde olması için ortada pek bir neden bulunmayan bir seferden söz ettiğimiz söylenebilir. böyle bir yolculuk esnasında bir ya da birden fazla filin su ihtiyacının giderilemeyeceğini düşünmek için de ortada herhangi bir neden yok. ancak daha da önemlisi, bu mesafenin çok daha uzun olması durumunda da böyle bir sonuca varmanın mümkün olmayacağı. zira, bu gibi hesaplamaları çıkış ve varış noktaları arasındaki mesafe üzerinden yapmak doğru değil.

    (4) ilgili dönemde ordu güzergahları için (şayet imkan var ise) nehir kenarları tercih edilir. ancak, güzergah üzerinde nehirler bulunsa da bulunmasa da, hangi yerlerde konaklanacağı ve azalan erzakların nerelerde ikmal edileceği baştan bellidir. ilgili döneme dair sadece bir iki ciddi eser okuyanlar dahi bunu bilirler. örneğin, "a şehri ile b şehri arasındaki yolculukta, x şehri üçüncü duraktır" türünden sıklıkla rastlanan cümleler, bu oturmuş sistem üzerinden ifade bulur.

    (5) fil suresi bir yana, "bakın kutsal kitap'ta ben de bir hata buldum; böyle şeylere inanılır mı? aha ha ha" gibi sözler sarf etmek maalesef genel anlamda epey yaygın. bu yönde tavırlar sergileyen kişiler, aslında sadece konu hakkındaki cehaletlerini ortaya koyuyor ve sadece kendileri gibi kimselerden takdir görüyorlar. her metnin olduğu gibi kutsal metinlerin de analizleri, sorgulamaları ya da eleştirileri elbette yapılabilir, yapılıyor. ancak metin kritiğinin farklı yöntemleri var ve bu yöntemlerin (neredeyse istisnasız olarak) hepsi için, ilgili metnin yazıldığı döneme dair ciddi bir birikime sahip olmak bir ön gereklilik durumunda.

    bu konuda ayrıca (bkz: kuran /@derinsular)

    fil vakası hakkında ayrıca bkz.: http://www.derinsular.com/…hz-muhammedden-sonra.pdf (sayfa 40)

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • kimin hangi tanrı tanrıçaya inandığından bağımsız olarak ki tek bir paganizm yoktur. pagan tanrı/tanrıçalarına put diye hakaret edenlerin kendi peygamberlerine karşı kendilerince saygısızlık olarak nitelendirilen ama her zaman saygısızlık olmayan şeyler söylenildiği zaman coşmalarını anlamlandıramadığımız açıkça tanrı veya başka bir varlığın pagan tanrılarını korumasını anlatan suredir.
  • gördüğüm en fantastik ekşi başlıklarından birisi.

    dayanamadım hepsini okudum. hepi topu 20 civarı entri var şöyle bir bakınca neler neler söylenmiş.

    savaşın kafirler ile müslümanları arasında geçtiğini söyleyen mi dersiniz. yahu peygamberin doğmasına daha 50 gün var. mekkenin sahipleri müslüman olmuş. (bkz: #56721308)

    taş değil mikrop atıldı diyen (bkz: #102506259)

    kuşlar taş atmadı volkan patladı diyeni es geçmemeliyiz. (bkz: #105494298)

    filler dere kenarından gitmiş olabilir mantığıyla , 10 binlerce kişilik ordunun çölde nasıl hareket edeceğini askeri lojistik bilgileri ortaya döken mi ararsın. (bkz: #43204096)

    bir diğeri kuran da küfür olmayacağı için laf sokulduğunu aslında laf çevrilerek bok denmek istendiğini ama bunu ince bir dille anlatıldığı söylemiş. (bkz: #66920397)

    bir arkadaş uzaylıların varlığına kanıt demiş (bkz: #14352712)

    bir arkadaş rusların başına meteor yağmasına atıf yapmış. (bkz: #32460339)

    bir diğeri insansız hava araçlarının geleceğine delalet eden kuran mucizesi olduğunu anlatmış. (bkz: #35926704)

    bir başkası said nursi diliyle şeytanın aslında fil kılığına girdiğini ve kuşların şeytana taş attığımı izah etmiş. (bkz: #40882821)

    bir diğeri en günahsızımız bu sureyi okursa düşmanın darma duman olacağını iddia etmiş. (bkz: #40894230)

    bir başkası diriliş ertuğrul izleyip gelmiş. savaşın kuşlarla filler arasında geçtiğinden bahsediyor. kuşlara hükmeden yaratıcı kendi yarattığı filmlere neden hükmedemiyor diye sormuyor ama. (bkz: #65718892)

    arapların mancınık bulduğunu söyleyeni es geçmeyelim. (bkz: #83480944)

    ayette geçen her kelimenin aslında başka bir anlam taşıdığını söyleyen mi dersin. fil şu demek, taş bu demek, ebabil şu demek, bir tek kendi anlamlarını taşımıyor geçen kelimeler. (bkz: #94656924)

    5 ayetlik bir sureden konu nerelere geliyor bir sureyi 3 kişi aynı anlamda yorumlayamıyor. ondan sonra türkiye'de sol neden farklı fraksiyonlara bölünüp duruyor diye dertleniyor insanlar. bu işin sağı solu mu var. insanımızın kafası güzel insanımız çılgın arkadaş.
  • bu fitne ateşinin yandığı günlerde bilhassa "fil suresi"nin bolca okunması tavsiye ediliyor. namazlarda ve namaz haricinde...muhyiddin-i arabi'nin "fil suresi" yorumu:

    1- görmedin mi? rabbin fil sahiplerine nasıl yaptı?

    “rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?” fil sahipleri kıssası
    meşhurdur. fil olayı, resulullah’a (s.a.v) yakın bir zamanda meydana
    gelmişti. olay, allah’ın gücünü gösteren büyük delillerden, o’nun
    dokunulmaz kıldığı bir şeyi çiğneme cüretini gösteren kimselere yönelik
    öfkesinin sonuçlarından biridir. kuşlara ve vahşi hayvanlara ilham
    etmekle insana ilham etmek birbirine yakın mahiyettedir. çünkü söz
    konusu varlıkların nefisleri yalındır. ayrıca, yüce allah’ın kendilerine
    verdiği özellikler itibariyle taşların bir varlık üzerinde etkili olmaları da
    görülmemiş, garip, akıl almaz bir şey değildir. bir kimse kudret âlemine
    muttali olur, gözlerinin önünden hikmet perdesi açılırsa, buna benzer
    birçok şey görecektir.

    nitekim, günümüzde de buna benzer bir olay meydana geldi. şöyle
    ki: eyburd şehri, farelerin istilasına uğradı. bunlar şehrin bütün ekili
    arazilerini mahvettiler. sonra ceyhun ırmağının kıyısına doğru çöle
    yöneldiler. her biri ırmak kıyısındaki ormandan bir odun parçası alarak
    üzerine çıkıp ırmağın öbür kıyısına geçti. bu olay, kıyamet sahneleri ve
    benzerleri gibi tevil kabul etmeyen bir gerçektir.

    fil olayının teviline gelince: bil ki, habeşli nefis ebrehe’si, allah’ın
    gerçek evi olan kalp kâbesini yıkmak ve istila etmek üzere harekete
    geçti. ruhani kuvvetler hacılarının, kendisi tarafından bina edilen
    cismani tabiat kilisesine yönelip ona saygı sunmalarını istedi. derken
    ameli akıl kureyşlisi, akli gıda fazlasının kalıntılarıyla bu kilisenin içine
    pisledi. bu, tıpkı güzel adetler ve övgüye değer adap gibi tabii olgulara
    özgü bir tedip yöntemiydi. kureyş kafilesinin tutuşturduğu ruhani
    kuvvetlerin şevk ateşinin kıvılcımları kiliseye sıçradı ve riyazetle onu
    yaktı.

    bunun üzerine nefis habeşi ebrehe’si askerlerini harekete geçirdi,
    nefsani kuvvetlerden, onların gazap, şehvet gibi tabiatları itibariyle
    karanlık olan sıfatlarından oluşan ordularını seferber etti. vehim
    şeytanının akıl orduları karşısında yenilmeyen ve savaşta onlara karşı
    koyan fili ordunun önüne geçti. muaz’ın (r.a) rivayet ettiği gibi şeytan,
    resulullah (s.a.v) zamanında en çok fil şekline girerdi. nitekim
    rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “şeytan, hortumunu adem
    oğlunun kalbinin üzerine koyar, adem oğlu allah’ı anınca, hemen geri
    çekilip gizlenir.”

    2- onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
    3- onların üstüne ebabil gönderdi.
    4- onlara taşlardan atıyorlardı.
    5- böylece yenilip çiğnenmiş onları ekine çevirdi.

    allah, “onların tuzaklarını” planlarını boşa çıkardı. “onların
    üstüne…gönderdi.” ruh nuruyla aydınlanmış bembeyaz fikir ve zikir
    “ebabil” kuşlarını üzerlerine gönderdi. kıyas suretleri ve zekâ çoklukları
    gibi hızlı toplulukları üzerlerine saldı. o kuşlar, “onlara…” üzerlerine
    hızla isabet eden “taşlardan atıyorlardı.”

    her biri için tescil edilmiş, her
    birine tahsis edilmiş riyazetler atıyordu. her birinin üzerine, şeriat ve akıl
    kalemiyle, onu atan kişinin adı yazılıydı. “bu riyazet, falan kuvveti
    yerinden söküp helak eder” diye belirtilmişti.

    ezilme ve teshir edilme
    riyazetinin gazap kuvvetini, oruç riyazetinin şehvet kuvvetini, tevazu
    riyazetinin kibir kuvvetini, zelillik riyazetinin zorbalık kuvvetini yerinden
    söküp helak etmesi gibi. “böylece…onları…çevirdi.” hareketsiz, durmuş
    halde helak edilmiş olarak bıraktı. “yenilip çiğnenmiş ekin” gibi. yani
    tıpkı bitkisel kuvvetler gibi öldürülmüş, gücü ve özellikleri yok edilmiş,
    riyazet aracılığıyla kendine özgü hareketlerini yapamaz hale getirilmiş
    kıldı. allah, doğrusunu herkesten daha iyi bilir.
hesabın var mı? giriş yap