• magellan' ın öldürüldüğü ada ülkesi.
  • (bkz: tagalog)
  • halk kahramanlari jose rizal'dır. heryerde adını görebilirsiniz. elveda anavatanım adlı şiiri etkileyicidir.

    gidilesi bir yerdir. mutfağına alışmak zaman alır. güzel filipin kızlarının yurtdışına gidebilmek için yapmayacakları şey yoktur. bir ispanyol kalesi vardı, adını hatırlamıyorum. manila yakınlarında bir yerde. çok hoşuma gitmişti orası.

    üzücü olan nokta ise ülkenin tam bir sömürge olmasıdır. en çok konuşulan dil tagalog ve ingilizcedir. eski bir ispanyol sömürgesi olmasına rağmen ispanyolca konuşulmaması ama herkesin çok güzel ingilizce bilmesi şaşırtıcıdır.

    halo halo diye bir dondurmaları var, bizim aşure gibi bir şey. bir de jeepney dedikleri bir taşıtları var, yolcu otobüsüyle jeep karışımı bir şey. ha bir de jollibee'ler var ki mcdonalds tarzı bir zincir; her yerde var.

    gidilesi, görülesi, eğlenilesi, öğrenilesi ama hemen yurda dönülesi bir yerdir. zira cebe, cüzdana dikkat etmek gerekir. bir de heryerde sıkı pazarlık yapmak..

    bir de yahoo messenger'dan cep telefonuna mesaj gönderebiliyorlar ki, bir sürü tanıdığım kullanıyor.

    dillerindeyse "ma" ön eki çok fazla kullanılıyor. anlamını çözemedim. bazen "çok" anlamına geliyor, bazen "daha" oluyor, bazen de "sadece". genelde basit bir dilleri var.
  • ya bütün halkı internetkolik, her kızın msn'i var, kamera kar$ısında anadan üryan chat yapıyor ya da belli bir guruh degi$ik nicklerle filipinlerin adını kötülüyo!.
  • 20 kişilik vapur batınca 100 kişinin öldüğü tek ülkedir.
  • (bkz: #7565277)
  • ustunuzde az kumas, az plastik ve az likit ve az elektronik tasiyarak hayatta kalabileceginiz, ic catismalariyla turkiye`ye benzeyen, keyif-arzu-vicdan-sehvet-kisisel gelisim-kitlesel olusum-din-millet-ekran, tezgahlarindan gecilmeyen ucuncu dunya ulkelerinden biri.

    kendi vatandaslari tarafindan, amerikan kuklasi oldugu soylenilegelinen ulkelerden filipinler'de, sikeli secimler ve sikkedeki yozlasma, elastik androidlerin devraldigi televizyon sovlari ve kahramanlarin boks maclari genel muhabbet konularindan.

    amerikan guresi, horoz dovusu, okul-sokak cetesi, yerel siyasi cinayetleriyle, bariscildan cok yardimsever denilebilir insanlarin bol bol sakalastigi, gulmeyene anormalite bindirdigi ulkenin ilk sunulan yemegi bir tur buzlu tatli. halo halo adindaki tatli, dondurucu seker tadiyla, karmasik bir resmi gecidin urunu. krem karamel, hindistancevizi sekerlemesi, cig sut kremasi, mango ve muz parcalari ve yesil bir tur jolenin, kirik buz parcalarinin ustune yerlestirilmesi ve tercihen dondurma toplariyla kombine edilmesi ile hazirlaniyor.

    sokaklarda yuruyenlerin deger birimi ten rengi. meme ucu beyazlatan krem sabun dusunuldugunde bile herseyin beyazi makbul gorulurken, cok guzel ve tropik esmerlere sahip olduklarinin farkindalar. beyaz sut pahali. peynirleri turkiye'den gelen icin kondanse mayonez. kalsiyum yetmezliginden dis dokulmesi cok yaygin. ancak, disi olanin disleri bembeyaz. insanlarin gelir seviyeleri-yozlasmadaki seviyesizlikleri dislerinden de anlasilabiliyor.

    beyazlar ve kismi beyaza calan tenli mahluklar, saticilarin/dilencilerin/orospularin/parababalarinin/ gorus alaninda paril paril parliyor. ve parayla kamasan kasasiz filipinlilerce, etleri dahil her yerinden faydalanma arzusu uyandiriyor. bira sisesiyle "ver parani, yoksa siseyi senle kirarim" teditlerine aldirmamak gerekli. ulkede kasatura zaten yok.

    filipinler`de dis mahsul oldugunuzu anladiklari andan itibaren genel bir adiniz var: o da "joe". amerikan, japon ve ispanyol somurgeciliginden dile kalan ispanyolca kelimeler, cuzdan soz konusu oldugunda amerikan hakimiyetinin baskinligini sokaklara seriyor. "brad pitt, bu ise benim dublorum olarak basladi", "tek rakibim nikol kidman" icsesiyle dolasiyorken, "hey joe, ne var ne yok!" diye bagiran halkin arasindan yururken, camurlu sokagin siyahi, kirmizi haliya donusebilir. fakat, halisunatif halida biraktiginiz ayakizlerinde dolar isaretleri gorunmedigi taktirde, degersizlesip "ahmet, mehmet, ayse, fatma" oluverebilirsiniz.

    turkiye icin futbol ne demekse, filipinler icin basketbol o demek. basketseverler olarak genel bir uyusumdalar.

    filipinleler'e fakir demek adolf hitler'e hayvan demek ya da hamburgere kofte demek ya da turkiye'ye asya ya da avrupa demek kadar yersiz. alisveris merkezlerinin havalandirma sistemleri turkiye'nin silahlanmaya harcadigi paranin yuzde biri bile olabilecek kadar cok. soforu ve 2 hizmetcisi olan aileler kendilerini orta sinif saymaktalar. bir de sayiklamaya bile mecali olmayan, sokakta olu gibi yatarak dilenirken elindeki plastik para bardagini birakmayan cocuklar var. "masaj yapayim mi, ben fuhus yapmam. amerika'ya gidecegim cunku babam amerikan denizcisiydi. zaten hastaliktan korkarim. cocugum var anneyim. bisey oldu hastayim. yabacilarla konusmayi severim." diye dolasan kadinlara - dilediginiz an toz olma konusunda kendinize guveniniz tamsa - cok primli starbucks'ta 2 bucuk milyona kahve ismarlayabilirsiniz. ama hastalik ilaci almayin, kurtaj surubu cikiyor.

    muzik iki turlu; bir genc rock grubu furyasi, bir bossa nova pop. sozler liseli sevgililer, yemek listesi, toplu tasima araclari hakkinda.

    din cesitli. katolikler kuzeye hakim, muslumanlar guneye, ama kimse kendine hakim gorunmemekte. camilerin medreseleri var. zemin iklim nedeniyle halisiz. yerde uyuyarak bekleyenler var. kapi girislerinde bekleyen takkeli beyler, muslumana benzetemediklerini de iceri aliyorlar ama tedirginligin yumusatilmis agresyona donustugu "bir sorun mu var? gelisinin nedenini bildir." gosterisinden gecmek gerekiyor. "sana mi geldim, ibadet edilen yere geldim ya da amacim sadece kendimi gozlemden ibaret" laflari aptalca olur. turkiye'den geldim, demeniz yeterli. camideki pipili cocuklar genel ve pratik olarak cami avlusuna iseyebiliyor. ergenlik cagina girmis olanlardan zarfla yardim toplamak da adetten.

    kiliseler ise para toplama islemini kelebek fileleriyle gerceklestiriyor. ve kilise en az televizyon kadar guclu. insanlara iyi hissettiriyor. filipinler'e bir araya gelebilecekleri bir cati ve sosyal aktiviteler sunuyor. olculu dans partileri, mazbut yemek torenleri, tanri adina islenen konularda gezinen fetvali stand-uplar.

    ulkenin yerli ve ilkel olarak gorulen yaratik grubunun adi bir tur asaglama sifati. "dumagat". dumagat gibi kara oldugunu soyleyerek biriyle sakalasabilirsiniz. komik oldugu icin degil, kulturel aidiyet merakiniz varsa giderebilmeniz icin. dumagatlar disleri kirmizi olsun diye agac koku cigniyorlar. tisort ve ic camasirsiz da olsa sort, ve amerikan kepiyle dolasiyorlar. saclari kivircikmis, emin degilim bana dalgali geldi. ama, gozleri otekilerden daha anlamli, cunku aclar.

    ulkede birden cok dil var... ilakano, tagalog...
    bunlara lehce deniliyor ve birbirlerini anlayamiyorlar.
    ama bu bir sorun olmuyormus. cunku, okulun dili ingilizce.

    cinliler her yil para icin kaciriliyorlar. bu ulke icin ciddi bir sorun.

    hukumeti elestiren gazeteciler olduruluyor ya da uyarilarak hayatta birakiliyor. bu daha az gundemli bir problem. cunku, elestirel gazetecilerin ulke gundemini mesgul edecek kadar maddi yetkinligi zaten yok. bu yil icinde 859 kisi komunist olduklari gerekcesiyle yargilanmadan infaz edilmis. bahcesi bile prestijli universitelerin birinde uluslararasi iliskiler okuyan bir arkadas, butun iyiniyeti ve olumkalim istatistikleriyle ilgilenmekten sikilisiyla, "insan haklari meselesi yok ki artik," dedi.

    filipinler'in iddialarindan biri, varolan ulkeler arasindaki en demokratik ulkelerden biri olduklari. iddianin dayandirildigi cita ise "herkes diledigini yapmakta hur." ben, bir anarsizm carpiciligi goremedim, icerde tedirgin bir komunist parti var. hurlukle kastedilen seksi serbestlik.

    cumhurbaskanlari guzel bir cuceymis. adi gloria. ve cok tatli, fondotenli, makyajli. ozel gunlerde dini mesajlar veren beklemis badem sekeri gibi bir kadin. elestiriye tahammulsuz olusunun nedenleri arastiriliyor.

    bir senatorun tek kampanya icin 150 milyon filipin pesosu harcadigini ilan ettigi gece, ucuz ve kaliteli bir fuhus otelinde tek kisi kalmak 1250 peso. yani, hareketli bir siyasi kampanya ve 1001 gecelik duraksiz masturbasyon ayni paraya cikar. ya da, filipinler'de, ayda 1000'le iki cocuk okutabilir, bes aileyi pirincle besleyebilirsiniz.

    filipinler'e turkiye'den geldiyseniz, size ilk soylenilen kelime "yilmasz bektasz" olacak, sasirmayin, onu turkiye'nin prensi ya da genc krali saniyorlar. cunku filipinler'in, dunya guzellik yarismasina imzasini atmis guzeli ve sinema oyuncusu rufa perez, turkiye'ye, bektas ailesine fit bir gelinlikle gelin gitmis.
  • eski calistigim sirkette, bu ulkeden abd'ye gelmis birkac kisi calisiyordu.

    bir tanesi [40 yaslarinda bir kadin] bir gun yanima gelip "bizim guzellik yarismasi birincimiz sizin prensiniz ile evli, biliyor musun?" dedi. kendisine turkiye'de prens olmadigini soyledim. suratima uzun uzun ve aciyarak bakti ve "olur mu? evliler, cok zenginler" dedi sanki evli ve cok zengin olmalarinin tezinin dogruluguna katkisi varmis gibi. "kimden bahsediyorsunuz bilmiyorum ama turkiye bir cumhuriyet, dolayisi ile prensi yok" dedim. bir sure daha israr etti, beni ikna edemeyecegini anlayinca da bana aciyarak uzaklasti.

    eminim ki hala turkiye'nin bir prensi olduguna inaniyor.
  • adının kaynağı konusunda iğrenç espriler bulunan ülke. şöyle ki:

    philip; bütün eşyalarının üstüne ismini yazmasına rağmen (philip's) eşyalarını başkalarının alıp durmasına çok üzülmektedir.
    bunun üzerine bir ağacın altında hüngür hüngür ağlamakta ve inlemektedir. onu bu halde gören yore halkı philip'in inlediği yere nefis bir isim bulur: filipinler...
hesabın var mı? giriş yap