• kahveyi damağımla yanağım arasına sıkışacak şekilde istifliyorum ve sıcak suyu yavaş yavaş yudumluyorum. böylece hem bardak kirlenmemiş oluyor hemde daha yoğun bir tat alıyorum. herkese tavsiye ederim. biz erzurum'da hep böyle içeriz
  • ben de kahve cekirdegini dislerimin arasinda kiriyorum. agza bir miktar sicak su ve sut ekledikten sonra cekirdek parcalari girtlaga dogru cokerken aromasi burnumdan geliyor. su damacasinin cikardigi gulug sesine benzer bir sesle yavas yavas kahvemi icerken filtreden kurtulmus olmanin rahatsizligi tartisilmaz. ola ki filtreyi ozlersem kahveyi, suyu ve sutu maskenin uzerinden dokmeyi deneyecegim.
  • evde çalışmaya başlayınca, her gün french press yıkamaktan daralma geldiği için geçtiğim eylem oldu kendisi. iki kaşık kahve atıp bekletiyorum. üzerine de azıcık süt ekliyorum ve tamamdır. kahve tamamen dibe çöküyor. ha ne oluyor sonunda.. türk kahvesi gibi dibini de içmiyorum.
  • cam demliği ve ince çelik süzgeci olan elektrikli çaydanlıklar ile kolayca yapılabilen bir eylemdir.. öbür türlü hiç uğraşmayın, çamur gibi absürt bir içecek çıkıyor ortaya. iri bir fincanda double türk kahvesi için bin kat daha iyi.
  • zaman zaman yaparim, begenirim de.

    ayri bi damak tadi veriyor.
  • bir zamanlar öğrenci evindeyken yaptığımız eylem.

    arkadaşın babası yurtdışına çalışan şofördü, bize sürekli filtre kahve getirirdi gittiği yerlerden. ama öyle böyle değil nedense adam bize hep filtre kahve getirdiği için mutfağın yarısı kahveydi. hatta arttırıyorum kahvecilerde bile o kadar filtre kahve yoktur o dönem. olamaz yani, olması imkansız evde o kadar çok filtre kahve var. tabi sene 2007 öyle filtre kahve neyin bilmiyoruz. sadece hava atıyoruz millete hatta başka yerde kahve ikram edildiğinde, bizde filtre kahve var biz başka kahve içmiyoruz falan dediğimiz de çoktur mal gibi. ama tabi ki french pressdenen zımbırtıdan zerre haberimiz olmadığı için fincanda kahveyi hazırlayıp bi 5 dk beklerdik dibe çöksün de içelim diye.

    sonra bigün daha önce italya'da yaşamış birisi geldi eve. biz yine geleneksel ikramımız olan filtre kahveden verdik kendisine. bir de uyarıyoruz tabi, hemen içme bi 5 dk bekle de dibe çöksün o filtre kahve çünkü diye. o da bize siz niye french pressle içmiyosunuz ki bunu diye sordu. biz önce dördümüz de french kiss diye anlayıp ona göre yorum yapmaya başlayınca kızcağız önce ne olduğunu bize izah edip cold brewlerden falan bahsetmeye başlayınca ufaktan bi aydınlanma yaşadık tabi. o güne kadar öyle şeyler duymadığımız için bütün gün "büyük baş" gibi bakmıştık garibime.

    ömründe çay içmeyen, kahve kültürü en fazla fincana 2 tatlı kaşığı nescafeyle sıcak suyu koyup emcüklemek olan adamım lan ben. ne işim olur filtreyle, hücum pressle.
  • yıllardır french press ile uğraşmak yerine tercih ettiğim yöntem. daha yoğun, bitter bir tadı oluyor seviyoruz efenim. tadına da alıştığımdan makine kahveleri light geliyor. sert kahve sevenler deneyebilir.
  • bence en iyisi direkt yiyin çekirdeği leblebi gibi
  • çayı kıtlama kahveyi fitleme severim.

    (bkz: kıtlama çay)
    (bkz: fitleme kahve)

    yalnız siyah sıçarsınız bilginiz olsun.
  • bu metod kullanılabilir tercihe göre hatta daha temiz bir fincan için bu yöntemi tavsiye ederim. yine de şu bilgiyi aktarmakta fayda var: elde ettiğiniz fincan profili filtre kahve makinesiyle elde edeceğinizden farklı olacaktır. ekipmansız gerçekleştirilen demleme (kahve ve suyu bir arada bekleterek) "immersion" dediğimiz tekniğe denk geliyor. french press'le yapılan da bu aslında. kahve partiküllerini aşağı doğru ittirmek aslında demleme sürecine çok etki eden bir şey değil, orada amaç fincanı olabildiğince temiz çıkarmaya çalışmak ama kağıt filtre kullanmadan yapılan demlemelerin tamamen partiküllerden arındırılması yine de mümkün değil.

    her neyse bu immersion denilen yöntemde kahve ve su belli bir süre beraber vakit geçiriyorlar. bunun sonucu olarak da daha fazla yağ çözüyoruz kahveden ve fincanımız ideal dünyada daha tatlı ve gövdeli oluyor fakat asitlerin sunduğu kompleks tatlardan taviz vermiş oluyoruz.

    bir de perculation var. burada su kahve yatağına düşüyor, kahveyi çözüyor ve içeceğimiz karafa akıyor (server). standart filtre kahve makineleri ve pour-over ekipmanlar bu yöntemi kullanıyor. yine ideal dünyada fincan sonucu biraz daha asidik ve zarif olmalı french press mantığına göre. ama konu kahve olunca sonucu etkileyen sayısız parametreyi göz ardı edemeyiz.
hesabın var mı? giriş yap