• yolda görsen çiğköfteci diyeceğin insanların profesör oldukları üniversitedir.çok şey katmıştır.
  • elazığ da bulunan devlet üniversitesidir.

    büyük bir kampüse sahip olup tüm fakülteler aynı kampüsün içindedir. ancak kampüsün bina haricindeki kısımlar boş, dağ, taştan ibarettir, pek fazla değerlendirilme ihtiyacı hissedilmez yönetimce. yurtlar yine kampüsün içindedir. yemek için kampüste yemekhanesi bulunup yemekleri ucuzdur. teknolojiyle pek arası iyi değildir okulun.

    öğrencilerinin geneli yerli halktandır. bunun en büyük sebeplerinden biri; elazığ insanının dışarıya açılmama/açılamama, hayatını elazığ da başlayıp, sürdürüp, bitirmek isteklerindendir. tıpkı babalarının, dedelerinin yaptığı gibi. bu yüzden kendi şehrindeki üniversiteyi tercih eder çoğu.

    üniversitenin eğitim kalitesi türkiye ortalamasının altındadır. bazı mühendislik fakültesi bölümleri ortalamanın biraz üstündedir. belki akla gelmeyen bir iki bölüm daha vardır ortalamanın üstüne çıkabilecek. genelde eğitimi vasat seviyededir.

    üniversitede sosyal yaşantı/aktivite sıfıra yakındır. üniversite dışında ise tamamen sıfırdır. doğudan gelecek öğrenciler için önceki yaşamlarından farksız bir hayat sunar iken batıdan gelen öğrenciler için çok sıkıcı bir yaşantı sunar. erkek öğrenci sayısı kız öğrenci sayısının 4 katı olup bu oran mühendislik fakültelerinde 40-50 kata çıkabilmektedir (örn; makine mühendisliği).

    mühendislik fakültelerinde bir öğrencinin başarılı olduğunun göstergesi not ortalamasının yüksek olması değil okulu 4 yılda bitirebilmesidir. çünkü bu fakültenin hocaları eğitim kalitesini sınavda kazık sorular sormak olarak görmektedir. öğrenciyi ne kadar terletirsem o kadar başarılı olurum şeklinde. bölümdeki öğrencilerin ortalama %10 u 4 senede bitirebilir okulu. bazı bölümlerde bu sayı 1 yada 2 kişidir. geriye kalanlar genelde 5-6 yada 7-8 yılda bitirirler. öğretim görevlileri öğrencileri 4 yılda okulu bitirttirmemelerini marifet ve kendi aralarında konuşacakları başarı olarak görürler. 9-10 yılda bitirenler için hocalara suç bulmak mantıklı değil zira. 4 yılda bitiren biri için direk “inek” sıfatı yapıştırılır bile. eğer mühendislik fakültesini kazandıysanız daha ilk günden önünüzde ortalama 5-6 yıl olduğunu kabullenmeniz gerekmektedir. bu bölümlerden birini kazanıp gelen herkesin en büyük hedefi yatay geçiş ile batıdaki üniversitelere geçmektir. ancak bu hedef 1. sınıfın sonunda kaldıkları dersler yüzünden çoktan masal olup yeni hedefleri olan 4 yılda bitirebilmeye dönüşür.. öğretim görevlisi fazla olmayan bölümlerdeki asistanlar kendilerini profesör gibi görürler, yanlarına yaklaştırmazlar. genelde pek fazla akademik yayın/makale yayınlamayan/yayınlayamayan öğretim görevlileri vardır. verilen eğitim ile öğrenciler piyasa şartlarında kesinlikle rekabete katılamaz. yıllarca aynı dersler, aynı müfredat verilirde verilir, verilirde verilir. uygulamalı derslerin içeriği ve öğrenciye kazandırdıkları pek fazla değildir. öğretim görevlilerinin hemen hemen hepsi elazığlıdır.

    şehirde gezip görülebilecek 1-2 yer anca vardır. bu iki yeri de gezmek bi kaç saatte biter ve bu yerleri gezdikten sonra “bumuydu yani olay?” şeklinde sorarsınız sizi gezdiren kişiye. şehirde internet cafe haricinde vakit geçirecek hiçbir şey yoktur. bar/disko sayısı 1 (yazıyla bir) ’dir. orada da ne işler çevrildiği belli değildir. dolayısıyla gidilebilecek bar türü yerler yok diyebiliriz. ancak öğrencilerin pek de gitmediği bir miktar meyhane/birane vardır. şehir merkezi denilen yer bir tek caddeden oluşur ve tüm çarşı bu cadde üzerindedir. insanlar kendi aralarında bu caddeye mecburiyet caddesi derler ve bir ucundan öbür ucu yürüyerek 20 dk sürecek kadar kısadır. bu şehirde “gezmek” kavramı tamamen anlamını yitiren bir kelimedir.

    batıdan gelen öğrenciler için gerek sosyal yaşam, gerekse de şehir imkanları olarak tam bir hayal kırıklığıdır. ne okulda doğru düzgün sosyal faaliyetler vardır ne de kampüsün dışında. belki bir okul klubüne üye olursunuz(havacılık, dağcılık vs); ancak onlarında pek bir faaliyet göstermediğini görmeniz fazla uzun sürmez.

    yerli halk muhafazakar ve dini bütün insanlardan oluşur genelde. sağ görüşlüdürler çoğu ve dolayısıyla üniversitede de sağ görüş hakimdir. halkın eğitim seviyesi oldukça düşüktür. şehir içinde zinhar mini etekli bir hanım kıza rastlayamazsınız. kazara bir hanım kızımız giymişse peşinde büyük bir toplulukla yürüyordur, taciz bakışlarının eşliğinde sözlü olarak tacizler baş gösterir. bir kısım insanlar ise “utanmaz, anan baban yok mu senin! tööbe tööbe” tarzı terbiye lafları söyler kızcağızımızın duyacağı şekilde. bu sebepten sıfır kollu yada diz hizası etek giyimi de pek yoktur, bu bile taciz bakışlarının üzerinizde olmasına sebeptir. ramazan aylarında gün içinde açık lokanta bulmanız çok zordur, bulsanız da hemen hemen hepsinin yemekleri iftara kadar yoktur. yine ramazan aylarında iftar vaktinde(bir iki saat) durakta bekliyorsanız otobüs bulamazsınız, çünkü tüm belediye şoförleri mesailerini bırakıp iftarlarını yiyordur o esnada. insanları şiveli konuşur ama alışabileceğiniz ve kullanabileceğiniz sempatik bir şiveleri vardır. insanları genelde boş vakitlerini kahve ve kıraathanelerde geçirir. hatta boş değil normal vakitlerini de kahvede geçirirler. sadece yaşlılar değil büyük çoğunluğunu gençler oluşturur bu kitlenin. elazığ da doğru düzgün oturup muhabbet edeceğiniz cafe tarzı gençlere hitap eden şeylerin sayısı da çok azdır. üniversite içinde ise her fakültede bir kantin, her bölümde de küçük çay ocağı bulunur.

    elazığ caddelerinde kaldırıma doğru yönelince gördüğünüz ıslaklığı ilk başlarda yağmur yağmış sanırsınız, yaklaştıkça kaldırım boyunca sürekli olan bu ıslaklığın balgamlı tükürükler olduğunu farketmeniz uzun sürmez. kaldırımda yürüyebilmek için balgamlar üzerinden sek sek atlamalısınız. kaldırımda seyir halinde iken ayağınızın üzerine kusarcasına balgam atan birini her daim görürsünüz ve halk bu konuda hiç bir gariplik görmez. caddede sokakta yerlere tükürmek nefes almak kadar normal bir olaydır. bu sebepten elazığ halkı bir an önce yerlere tükürmemek konusunda kurslara gönderilip eğitilmeli, topluma kazandırılmalıdırlar.

    üniversitede spor faaliyetleri olarak bölümler arası futbol maçları haricinde pek bir şey yoktur. ufak tefek voleybol basketbol karşılaşmaları da olabilir bazen. üniversiteden mezun olana dek bir kez de olsa sportif aktivite yapmış öğrenci sayısı %1 i geçmez (beden eğitimi dersi hariç tabiki).

    elazığ esnafı geçimini genelde öğrencilerden sağlar. fiyatlar normale göre kazıktır genelde, öğrenciyi yolabildiği kadar yolma amacı güderler. halkın gelir kaynağı “öğrenci” olmasına rağmen öğrenciyi sevmezler, hor görürler. dışarıdan gelen öğrencileri kastederek; üniversitenin şehri bozduğunu, yozlaştırdığını düşünürler. çoğu ev sahibi öğrenciye evini kiraya vermez, verenlerde yüksek rakamlara kiraya verirler. ola ki öğrenci evinde yaşıyorsanız komşularınız tarafından sürekli gözlenip yanlışınız yakalanmaya çalışılır. okul yurdunda yaşam ise tam bir rezalettir.

    kişi mezun olduktan sonra hayatının hiçbir noktasında bir daha bu şehre uğramaz, uğramak istemez. orada geçirdiğiniz yılları gençliğinizden çalınmış, yaşanmamış yıllar olarak sayarsınız. hele ki batı dan gelmişseniz sizin için adını dahi duymak istemediğiniz bir üniversite/şehir haline gelmiştir. ne kadarda çabalarsanız çabalayın; geçirdiğiniz yıllar içi boş yıllardır.

    özet; eğer mecbur değilseniz, son fırsatınız değilse, başka tercih şansınız yoksa gençliğinizi öldürmeyiniz, öldürtmeyiniz.
  • 5 senelik tecrübeyle soruyorum; emin misin?

    hafta sonları düğün yapılan yemekhane ( öğrenci evi )
    kantinlerin bildiğin kahve ortamı oluşu ( tavla bile var çat çat kafan şişer )
    men in black !? ( ağır ülkücü! abiler! )
    şehirde sıfır aktivite

    emin ol lise düzeyinin altında bir ortam bulacaksın.
    öğrenci profili de bu saydıklarıma paralel şekilde oluşuyor.

    yetmiyor bir daha soruyorum; son kararın mı?
  • rektörünün google'da mühendislik diye arama yapıp, ismini gördüğü her bölümü açtığı üniversite.
  • şimdi efenim bu üniversitenin kampüsüne 5 farklı giriş var bazı kapılarda öğrenci kontrolü yapılırken bazı kapılarda yapılmıyor. üniversite içerisinde piknik yapmaya gelen anadolu ailelerine siz derse giderken çimene yayılan başörtülü ablalara lisede okuldan kaçıp kampüsün içinde dolaşan tiplere rastlayabiliyorsunuz. kampüs şehire yakın demiyorum şehrin bizzat kendisi olduğundan kampüs cazibesi çekiciliği burada yok.

    dağ manzaralı bir üniversitedir. sitesinde açan çiçeklere sakın aldanmayın. deniz manzarasını hatta o yıllarca gördüğünüz manzaranızı kapatan apartmanları bile özlersiniz.

    üniversite kıyafet özgürlüğünden pek nasibini alamamıştır. erkekler takım elbise kızlar başörtü tunik ile gezer. gerçi ben mezun olalı 2 sene olacak muhtemelen zamana ayak uydurup kara çarşafa geçmişlerdir. tunik derken yanlış anlaşılma olasın tabi tunik çorap ikilisi değil kot pantolon üzerine tunik giyiliyor burada.

    kantinleri genel olarak iyidir ama farklı fakültelerden ve şehirden (esnaf gençler falan) kantine akın ettiğinden çekilmez bir hal alır. benim berberim de kız tavlamak için bizim kantine sık geliyormuş tabi sonradan öğrendim. kantinlerde osmanlı padişahlarının ve türk büyüklerimizin resmi bulunur. bu müzik kutusu denen aletler vardır. özgün müzik çalınmaz daha çok fatih kısaparmak, esat kabaklı, yusuf harputlu v.b uzar gider bu.

    öğrenci işlerine işiniz düşmemesi için gayret gösterin çünkü buradaki insanlara laf anlatmak gerçekten güç. hangi sınavı kazanıp memur olmuşlar merak ediyor insan. benzer durumlar yurt memurları için de geçerli. mesai burada 1 saat geç başlar 1 saat erken biter öğle araları uzatmalıdır.

    ders kitapları konusunda çok rahatsınız çünkü zaten hocanız size kendi kitabını ya da biricik, türkiye'de çok değerli olan ama adı duyulmamış arkadaşının kitabını satıp sizi o zahmetten kurtaracaktır. hemen hemen bütün akademisyenler elazığlı demiş miydik ? demiş olduk.

    tercih edilmemesi gereken üniversitelerde zirveye oynar. hatta araştırma yapsak okuma yazma oranı türkiye ortalamasının altında çıkar.
  • urap 2012 raporuna göre,

    - 96 devlet üniversitesi arasında on altıncı,
    - özel üniversiteleri de dahil edince yirminci,
    - mühendislik alanında türkiye altıncısı,
    - tıp alanında türkiye yirmi beşincisi,

    olan üniversite.

    kaymak: http://tr.urapcenter.org/2012/

    genel sıralamada dokuz eylül üniversitesi, uludağ üniversitesi, akdeniz üniversitesi, yıldız teknik üniversitesi gibi ciddi üniversiteleri geride bırakarak göz doldurandır.
  • bir çok kişi doğu anadolu'da kurulan üniversite diye küçümserken tıp fakültesi bir çok üniversiteye göre fersah fersah kalitede olan bir üniversitedir. tus'ta en başarılı 5 üniversite arasındadır genelde.

    tanım: bu üniversitenin tıp fakültesinden mezun olmuş birisi olarak ve gelecek senelerde yardımsever bir hekim olmak isteyen arkadaşlara kesinlikle tavsiye ederim,pişman olmazsınız.

    edit: tanım.
  • yeni elazığ havalimanının açılışının ardından, boşta kalan eski elazığ havalimanını bünyesine katarak havacılık ve akıllı taşıt bilimleri yüksekokulu'nu kuran üniversite.

    http://www.airporthaber.com/…siteye-devredildi.html
  • akraba üniversitesidir

    çoğu akademisyen birbiri ile kan yoluyla birbirine bağlıdır
  • bir akademik kadrosu var ki vay beni vay. nerede bir işe yaramaz varsa profesör olmuş. tamamen yalakalık üzerine kurulu bir düzen . bir zamanların sıkı ülkücüleri bugün akp yanlısı olmuş bir de bu yetmez gibi birbirlerini ısırıyorlar . tek kelime ingilizce bilgisi olmadan nasıl o ünvanları alıyorlar bunu ben de merak ediyorum .bilimle uğraşmazlar genelde. akşama kadar birbirlerinin odasında dedikodu yaparlar. sonra dedikodu yaptıkları ile konuşup diğerinin dedikodusunu yaparlar . eskiden kaliteliydi , iyi akademisyenler vardı ama bugün cuma namazında kim kime görünecek diye yarış halindeler . tıp fakültesi tr deki en kalitesiz tıp fakültesidir. uzak durula!
hesabın var mı? giriş yap