• borek yapmaya yarayan alet..
  • refika birgül: fırın hakkında her şey

    fırın alırız, televizyon alırız hatta 2’şer tane bulunur evlerde. birçok fonksiyonlu aletler alır, bunlara ciddi paralar veririz ancak kısa süre sonra hevesimiz geçip fonksiyonları daha tam bilmeden alışkanlıkla hep aynı ayarları yapar ve o ayarlarda kullanırız. fırında da hangi fonksiyonla ne pişirdiğimiz, o fonksiyonu ne kadar başarı ile kullandığımız aslen biraz içgüdü biraz da bilgiye dayanarak anlayabiliyoruz.

    ben de bu hafta mutfağın en önemli beyaz eşyası olan fırını derinlemesine inceledim. akılda kalıcı olabilmesi adına örnekleri de olabildiğince basit vermeye çalıştım, aynı bisiklete binmeyi bir kere öğrendikten sonra rahatça kullanmaya devam etmek gibi fırınımızla olan münasebetimiz de rahatça akan bir ilişki gibi olsun.

    ikonlarda kullanılan şekiller ve dereceler markadan markaya biraz farklılık gösterse de bir evrensellik bu konuda oluşmuş durumda. burada olan görsellerin versiyonlarını kendi frınınızda da keşfedebilirsiniz.

    1_alt-u¨st fırın
    fırının en temel fonksiyonudur. alt ve üst çizgi ile gösterilen bu fonksiyon içi de dışı da aynı derecede pişirmeye ihtiyaç duyan yiyeceklerde işe yarar. özellikle çok yüsek ısı gerektiren, yavaş pişirmelerde, saunada terlemek gibi yemeğin kendi halinde pişmesi diyebiliriz. büyük ve içi de pişmesi gereken bir et yaparken, tuzlu veya tatlı kurabiyeler pişirirken de gayet iyi iş görür. genelde tek tepsi pişirmelerinde mantıklıdır. çünkü havayı içinde döndürecek bir fan sistemi çalışmadığından, ortaya yerleşen ikinci tepsi ısı dağılımını dengesizleştirebilir.

    fan çalışmadığı için kabarmasını istediğiniz sufle, kek ve ekmek gibi yiyeceklerde de işe yarayacaktır.

    2_ızgara
    bir yemeği mangalda pişiriyor gibi hissetirmenin en iyi yöntemi. bir anda gelecek yüksek sıcaklık ile yiyeceğin üzeri mühürlenir ve sululuğu içerisinde kalır. pişirim hızlı olacaktır. gözünüz fırında olmalıdır. burada ben pişireceğim malzemenin kalınlığına ve cinsine gore tepsinin yerini en üste veya en üstün bir alt rafına almayı tercih ediyorum.

    kadayıf mantı gibi kısa zamanda pişebilecek, etrafının kızarıp, içinin sulu olmasını istediğiniz yemekler için en iyi yolun bu olduğunu düşünüyorum.

    bir de ufak bir ipucu: diyelim ki köfte yapacaksınız, eğer fırın tepsisinde direkt yaparsanız çıkan su alt taraftan köfteyi haşlar. bunun için ızgara telinde yapmak çok daha iyidir. bu durumda da alta fırın tepsisi yerleştirmek gerekir ki, hem ısının gücü dağılmasın, hem de bu yağlar fırının tabanına dökülmesin. akan yağların iyice yapışmayıp rahatça temizlenebilmesi için alttaki tepsiye 1 parmak su koyun. böylece hem köfteniz de bol nemli bir ortamda pişeceği için daha yumuşak olacak hem de bulaşık da çok kolay temizlenecektir.

    3_turbo
    fanlı ısıtıcıyla ısıtılan sıcak hava, fan sayesinde fırının her yerine eşit oranda ve hızlı bir şekilde dağılır. böylece az enerji ile kısa zamanda pişirme sağlarsınız. turbo pişirme yapacaksanız fırını önden ısıtmanıza gerek olmayacaktır. fan ısının eşit dağılımını sağladığından birden fazla tepsi ile pişirme yapabilirsiniz. dışı çıtır, içi az pişmiş olsun istediğiniz zaman ideal pişirme şeklidir diyebiliriz.

    4_alt fırın
    ocağınız çalışmadığında ya da altının iyi pişmiş, üstünün yumuşak kalmasını istediğiniz yemeklerde kullanabilirsiniz. tencereyi içine koyabilir veya lezzetli yumurta yapmak için kullanabilirsiniz.

    pizza pişirirken, başlangıç pişimi olarak önce altı çalıştırıp, son 5 dakikayı da fırının üstünü ısıtarak yaptığınızda tam istediğiniz çıtırlık ve lezzete ulaşacaksınız.

    5_fan-defrost
    özellikle fırının sadece fan özelliğinin çalışması, fırında buzlu, hassas bir yiyeceği daha hızlı çözmekte inanılmaz bir zaman kazandırıyor. fan özelliğinde herhangi bir ısı kullanmazsınız ancak içerideki hava sirküle olarak çözülmeyi hızlandırır. tavuk, balık gibi özenle çözülmesi gereken yiyeceklerde çok işe yarar. bir de bitki kurutmak veya pestil yapmak için kullanabilirsiniz.

    6_fan destekli bu¨yu¨k ızgara
    üst ızgara ve fan modu fırının en çok kullandığım fonksiyonlardan biri. sanki yemeği ocak üzerinde pişirir gibi hissediyorsunuz. üst ısıtmayı fan ile kullandığınızda yemeğin suyunu bırakıp nemlenmesini azalttığından daha çıtır olmasını sağlıyor.

    fırın kullanırken ufak ipuçları
    `1)` yemeği bir kere fırına koyunca orada pişecek diye düşünmeyin. dışının çıtırlığı için yüksek ısı ve fırın nereden ısınıyorsa ona yakın olması gerekir. içinin pişmesini istiyorsanız da ısıyı biraz düşürüp tepsiyi ortaya almak gerekir. bunun için de zaman zaman yer değiştirmek fayda sağlar. örneğin benim nazarımda iyi bir pizza pişirmeye önce en alt hatta fırının tabanına değen seviyede başlanır, son bir dakikasında ızgarada bitirilir. dolayısı ile kek, tatlı gibi pişirmeler olmadıkça arada fırını takip etmek mükemmel sonuç için faydalı olacaktır.

    `2)`kek, merenk, ekmek gibi yiyecekler pişirirken fırının kapağı açılmamalı. fırının içindeki hava ilgili sıcaklıkta ekmeğin içindeki unu kaldırdığı için bu sürede fırının içindeki ısı değişmemelidir. eğer fırının kapağı açılıp, içine soğuk hava girerse bir anda ekmeğinizin içindeki boşluklar küçülür ve bir daha kendine gelmesi zorlaşır

    `3)` bir kere her fırının kendi dili var. cinsine, markasına göre fırının içerisindeki termostatın yeri de değişebiliyor. dolayısı ile 180 dereceye ayarlanmış birkaç farklı fırının pişirme süresi ve performansı değişebilir. özellikle televizyondan veya bir kitaptan tarif denerken bire bir verilene uymak değil kend fırınınızın performansını da hesaba katarak pişirmekte fayda var.

    `4)` muhakkak aklınızda olsun midi ve mini fırınların performansları diğer fırınlara göre çok daha düşüktür.

    pizza yaparken, fırın taşını kullanmanızı ve önce alt fırını kullanıp son anda ızgara moduyla pişirmeyi tamamlayabilirsiniz.

    fırını taş fırına çevirme yöntemi
    demir, iyi bir ısı iletkenidir. bu sebepten hızlı ısınır, hızlı soğur. fırının içinde ısınmış bir tepsi ile bir ekmek yapmak istediğinizde, tepsiye koyacağınız ekmek ekmek hamuru, tepsinin ısısını düşürecektir. tekrar aynı ısıya gelmesi ise vakit alır ve bu da ekmeğin tepsiye değen yerinin daha yumuşak olmasına sebep olur. oysa taş fırın ekmeklerinin altının da üstü gibi kıtır olmasının sebebi ısıyı muhafaza etmesi ve ekmek hamuru geldiği anda onu ısı kaybetmeden mühürlemesi. taş fırın ekmeklerinin altına vurduğunuzda gelen o tok sesin temel sebebi de budur.

    taş fırın ekmeği etkisini evinizde bulunduracağınız bir fırın taşı ile sağlayabilirsiniz. eğer fırın taşınız yoksa büyük yayvan bir güveci ters çevirip ısıtarak kullanabilirsiniz, fırın taşı etkisini sağlayacaktır. fırında pizza, pide, ekmek, hatta börek yaparken fırın taşı çok iyi olacaktır.siz pidenizi yapana kadar fırında 40 dakika ısınsın, kullandıktan sonra da kendi halinde soğumaya bırakın. suyun altına sıcakken yerleştirirseniz çatlar.
  • birde üzerlerinde saat bulunur. hiçbir evde o saatin doğru gösterdiğine şahit olamadım. ya yanlıştır yada 00:00 olarak yanıp sönmektedir ki bizimki senelerdir yanıp söner. nedeni türkiye gibi her hafta elektirik giden bir ülkede sıfırlanan saatlerin ayarlanmamasıdır, hadi ayarladın yaptın ettin hallettin diyelim; saatin kaç olduğunu merak edip fırına bakma ihtimali olan bir insanla tanışmadım.
  • elektrikli fırını temizlerken hep kullandığım kimyasalı iyice durulayıp durulamadığımdan kaygı duyardım. makineyi musluk yardımıyla durulamak da imkansız.
    en son pişirme işleminde yanık kokuları evi sardığında, temizlik vakti gelmiştir, diye işe koyuldum.
    yağ çözücü kimyasalı sünger yardımıyla uyguladım (tabii ki de fırının fişi çekilmiş ve soğuk haldeyken). bir saat bekledikten sonra süngerle iyice sildim. bir saat daha bekledim. süngerle duruladım. duruladığım suyu kirlendikçe değiştirdim. kağıt havlu ile de fırının içini kuruladıktan sonra beni tekrardan bir şüphe sardı. ya deterjan artıkları kaldıysa.
    borcamın yarısına su koyup fırına yerleştirdim ve kapağı kapattım. fırını en yüksek sıcaklığına (200 santigrat derece) getirdim. yirmi dakika çalıştırdıktan sonra fişi çektim. kapağı kapalı halde bir saat beklettim. borcamı çıkardım. suyun yüzeyinde yağ gibi birikintiler vardı. kağıt havlu ile fırının içini kuruttum. sonra borcamı temizleyip temiz su koydum. işlemi tekrarladım.
    fırını kağıt havlu ile kuruttuktan sonra kapağı açık bıraktım. yarın fırında kek yapacağım. umarım zehirlenmem.

    ekleme: zehirlenmedim.
    o borcam uygulamasında da fırını silmeden önce soğumasını bekledim. yani fırını temizlemek koca bir günümü harcadı. artık fırını temizlemekte o kadar da titiz değilim. bulaşık deterjanlı suyla siliyorum. sonra kagıt havlu ile kurutuyorum. ardından su ile siliyorum. sonra yine kağıt havlu ile kuruluyorum. bitti gitti.
  • hayret kimse yazmamis, 15 yil once turkiye'de yoktu. rte hepimize firin getirdi. insan gibi yemek pisirmeyi ogrendik.
  • mutlaka geze geze gidip gelinen yer

    (bkz: annenin ekmek almaya gondermesi)
    (bkz: geze geze gider gelirsin)
  • kullanana dek varlığı belki önemli görülmese de bir defa kullandıktan sonra yokluğu insanı derin dertlere gark eden; ham tüketim, ateşte ızgara ve suda haşlama sonrası insanın dördüncü ve en önemli yemek yapma yöntemi.

    olayı aslında çok basit: kapalı bir alana ısı (yoksa sıcaklık mı? hangisi hangisiydi?) veriyoruz, sonra içeride dönen ısı, içine attığımız arkadaşın içini dışını bir güzel kimyasala sokuyor, biz de malı tüketiyoruz.

    ve fakat...

    hanımın baba beyin kanaması geçirince kızı aldı bir telaş. önce "hasta olma, olursan hastalıktan önce ben seni öldürürüm" dedi, sonra "hadi kan testine gidiyorsun". ya ben 40 senedir bir kere kan testi yaptırmış insan değilim. ne testi? "ben iyiyim, sen kendi derdine yan" diye bir dedim, iki dedim, sonunda pes ettim gittim. verdiğim parayı söylemeyeyim, üzülürsünüz. neyse ki sigorta karşılıyor.

    ne çıktı testte? tiroid bombok, insülin ve glukoz da öyle. bir iki bir şey daha fena, en birincisi kolesterol. genel olarak diyor ki şeker gibi adamsın ama iyiler erken ölür. başka bir deyişle "tip 2 diyabet değilsen olacaksın, adam ol keriz olma". ne yapıyoruz bu durumda?

    ne yapıyoruz? tabi ki sağlıklı besleniyoruz. iyi de bu iş öyle kolay değil ki? diyetisyen dediğin kimseler ne işe yarıyor, bir şekilde sağlıklı beslenme derdine düşen kimse anlıyor. dört sene bunun okulu okunur mu bilmem ama bayağı boktan bir işle uğraşıyorlar, onu biliyorum.

    ne gibi?

    şekerde neler yasak neler değil aşağı yukarı belli. bunun yanına hipertiroid ve kolesterol ekleyin. ne yiyeceğim lan ben? enişteye doktor vaktinde "kırkına kadar kuzuyu, kırkından sonra kuzunun yediğini yiyeceksin" demiş. ben daha kırk olmadan kuzunun yediğini yemeliyim. hay bin lombar!

    fark ettin mi, hipertiroid yüzünden kilo vermem lazım ama fazla kilo ve yanında şeker var. ne oluyoruz ulan?

    benim şimdi öyle hızlı şekilde değil, yavaş ve düzenli kilo vermem, bu arada kas kaybetmemem, bu arada kolesterolü düşürmem ve bunları yaparken mümkünse tiroidi düzene koymam lazım - ki sonuncu için ilaç lazım olacak büyük ihtimalle, bakalım.

    hop, bir ek: ailede kolon benden beyin kanseri geçmişi var. diyete bunu da ekliyoruz.

    bu durumda, sayın yargıç, ben ne yemeliyim? kırmızı et yasak, yumurta yasak, fasulye-barbunya filan yasak, pirinç buğday patates zaten yasak... soğan ve domates tartışmalı, sarımsak hakkında laf eden henüz yok, yeşillik zaten yesen de bir yemesen de. patlıcan ve kabak bir yere kadar, peynir ve süt de öyle.

    ve tabi alemin kralı, sahte et ürünü tavuk ve balık...

    yağ almam lazım ki hormonlar düzgün devam etsin. tereyağı olmuyor, illa zeytinyağı. o da, salataya. lazımsa bir de fındık fıstıktan yağ almam lazım ama onların da yarısı şeker yarısı yağ.

    ipince bir ip üstünde cambazlik...

    aha işte fırın burada devreye giriyor. kızartma hayattan çıktı mı elde kalıyor haşlama ve çiğ tüketme - tabi ki fırından ayrı. tamam, bu abimizin de kendince eksileri var da genele vurdun mu haşlama sonrası en sağlıklı hal bu - çiğ tüketim en güzeli tabi ama balığı tavuğu nasıl çiğ tüketeceksin?

    dediğim, sağlıklı yaşamak zorundaysanız - ki hepimiz zorundayız ya, neyse, bu adam seçmeli değil zorunlu. köfte mi yaptın? at fırına. tavuk? at fırına. balık? fırın ne güne duruyor? brokoli filan, allah affetsin minyatür ağaç? tabi ki fırın! pırasa filan olmuyor ama mantar oluyor bari. hoş, o da bayağı şeker ve azıcık protein ya bilinenin aksine, neyse.

    kullanın kullandırın. gidip air fryer almayın, kazık yemeyin. eski usul davul fırın her işinizi görür. hem kocaman tepsisi var, birkaç seferde değil tek seferde yaparsınız ne yapıyorsanız. direkt fırın olan fırınınız varsa zaten en kralı. kirada olmasak ben de onlara bakardım ya, kirayı allah alsın.

    arz ederim.
  • ekmeğinin**kokusu hergün bu saatlerde sokağa yayılan ve beni benden alan yer..
  • ilk kullanımdan önce, kullanma klavuzunda belirtilen süre kadar içi boş olarak çalıştırılması gereken alet.
  • ulkemizde degeri unutulmus bir isletme. bizler bitirdik bunu. o taze ekmegi almadik kose basindaki firindan, gittik bakkala, bim'e, migrosa. biz gitmek istemesek de gonderildik bir sekilde. o taptaze baklavayi almadik bu canim firindan da gittik karfura, toptan aldik. ucuza geldi ama kose basindaki firini bitirdik. her sabah kac tane ekmek isteyebilecegimizi aklinda tutan, neyi sevip, neyi sevmedigimizi bilebilecek kadar bizi iyi taniyan firina sirtimizi donduk. karfur, migros bizi nah tanir. degil her sabah git, gunun 24 saatini orada gecir, yine bana misin demez. ama firin oyle miydi? evin oglu askere gidince allah kavustursun, kiz evlenince hadi gozun aydin diyecekti ama diyemedi. cunku biz bitirdik onu.
hesabın var mı? giriş yap