• modern hayatın seyyâhı... "kentin içinde boş gezen aylak" derler kimi esrik litaratürlerde..
    misal beat kuşağının alfa erkeği jack kerouac amerika'nın en çılgın flaneur'üdür. vurur kendini kentten kente... (bkz: on the road)
  • disi flaneur olmaz, cunku olana flaneuse denir.
  • sehrin caddelerinde herhangi bir yere varmayi hedeflemeden gezinen kimse demektir, asil istedigi sokaklari sokaklara ekleyip, bir noktada sehrin girdabinda kaybolmaktir. sehirli bir kavramdir, paris olmasa da bir buyuk sehiri akla getirmelidir.
  • (bkz: vagabond)
  • yurumeyi, gozlemlemeyi, otu boku kafasinda kurgulamayi (orn: fantasmagoria) ve hayal kurmayi, filme girmeyi (bkz: dream logic) sever. nesnelerle, sokaklarla ve kalabaliklarla bireylere nazaran daha hasir nesirdir. zamaninda paris'in pasajlarinda dukkanlarin vitrinlerinde kendi akislerini gormek icin ciktiklari yuruyusleri (bkz: to see is to be seen) daha bir yavas ve oturakli olsun diye yanlarinda kaplumbaqa gezdirdikleri rivayet edilir. diqer dillere cevrilmesi, tarihsel, sosyolojik ya da edebi kistaslardan biriyle cercevelenip sunulmasi beraberinde surekli bir anlam kaymasi getirir, zemini cok kaygandir, bu onu daha da ilginc ve gizemli kilar. walter benjamin'in pasajlarinin m konvolutu tamamen flaneur'e ayrilmistir, flaneur'un toptan kucaklamaya gelmeyen ruhu burda yamali bohca gibi onunuze serilir. ele avuca siqmayan, bu celiski ve gizem dolu metropol karakteri evrimleserek modernist ve postmodernist -amma illaki kapitalist- yapilanmanin tum hastalikli ve cekici unsurlarina sevgi-nefret iliskisiyle baqlanmistir. flaneur stranger ve badaud tipolojileriyle de ic ice gecmistir. ama her sart altinda "flaneur kendini sadece evinin disindayken evinde hisseden" soyu tukenmekte olan, korunma altina alinmasi gereken oyle garip ve saskin bir yasam formudur. fiil hali flanerie'dir, ayrica bu kelimenin nerde gecerse gecsin her zaman italik yazilmasi racondandir. (bkz: kendimden biliyorum); (bkz: kendimden biliyorsam namerdim)
  • kentin caddelerini evi bellemistir. hem gezer hem seyreder. seyrederken kılıktan kılığa da girer. yirmibirinci yüzyılın flaneurü film seyircisidir, seyrederken seyahat eder hem her anlatı bir yolculuk hikayesidir (bkz: michel de certeau) zaten. osmanlının güzel flaneurlerinden biri için (bkz: mustafa sait bey).
  • etrafındaki kalabalıkla ilgisi olmayan, herşeye daimi seyirci yusuf atılgan'ın aylak adam'ı flaneur'un türk edebiyatındaki karşılıklarından biridir... bir de oğuz atay'ınkiler var tabii, en ölümsüz flaneur'ler onun kaleminden çıkmadır...
  • (bkz: turist ömer)
  • gelecekte birçok sözlük yazarının dijital anlamda tanımlanacağı kavram.
  • londra, farringdon road uzerinde bulunan market restoran. yuksek tavanlarin, tavana kadar raflarin, taze sebze meyve tablalarinin, zeytinyagi, baharat kokularinin esliginde nefis yemekler sunar.
hesabın var mı? giriş yap