• 20. yuzyilin basinda bir ilkokul ogretmeni tarafindan yazilmis super etkileyici bir kitap. kitapta iki boyutlu bir dunya anlatiliyor. yazar resmen herseyiyle kafaya oturan bir dunya yaratmis. bu dunyada kareler tuccar, ucgenler asker, cemberler rahip falan gibi hiyerarsik bir yapi var. yok iste bir karenin oglu olursa besgen oluyo falan. sonra birgun bir kure gelip bizim kahramana ucuncu bir boyut oldugunu anlatiyor. bizimkinin allahi sasiyor tabi, anlamiyor. sonra kure teker teker boyutsuz (pointland), tek boyutlu (lineland) ve uc boyutlu dunyalari gezdiriyor bizim kareye. kare bunlari kendi dunyasina gelince herkese anlatiyor ve... dorduncu boyut, uzay-zaman hesabi seylerle ilgilenenler icin okunulusa bir kitap, ilgilenmeyenler de okumali cok eglenceli. kitabin einstein'in makalelerini yayinlamasindan once yazilmis olmasi da ayri bir ilgincliktir. yazarini unuttum ne yazik ki...
  • carl sagan, cosmos kitabında evrenin sınırsız fakat sonlu olduğu teorisini anlatırken flatland'e referans verir, ki bu da abbott'ın farkında olarak ya da olmayarak ne kadar tarihinin ötesinde bir hikaye yazdığının göstergesi sayılabilir.

    kendisi aynı zamanda infinite jest adlı romanda, enfield tennis academy öğrencilerinin müfredatında bulunan bir kitaptır. eskaza sırayla flatland'in üzerine infinite jest okuyacak olursanız, beklemediğiniz bir yerde arkadaşınızı görmüş gibi şaşırıp sevinebilirsiniz.

    gerçi artık şaşırıp sevinemezsiniz, çünkü söyledim.
  • ilk basımı 1884 tarihli kısa roman. yazarı edwin abbott abbott. eserin orijinal adı flatland: a romance of many dimensions.

    ilk bakışta aşırı cinsiyetçi, sınıf ayrımcılığını körükleyen bir hikaye gibi görünüyor. viktorya dönemi bir halk-aristokrasi sınıf ayrımı resmedilmiş: erkek askerler, erkek işçiler, erkek meslek sahipleri, ve aristokrasiye mensup kibar beyler.

    kadınlar? işte orası zurnanın zırt dediği yer. kast sisteminde yeri dahi olmayan cırtlak sesli aptal varlıklar.

    bu tanıma kızdık mı? kızdık. gözden kaçan noktaysa, roman bütün bunları hicvediyor. yazıldığı dönemde kadının toplumdaki yerini karikatürize bir şekilde gözümüze gözümüze sokuyor. kendisi öyle olduğunu düşündüğü için değil, bizim -şimdilik- 21. yüzyıldan kendimize bakıp gülmemiz için.

    'bu kitap ne anlatıyor' sorusuna tek cümlelik, tek olguluk kısa bir cevap veremedim. kitapta farklı farklı konular var:

    1- tek boyutlu (1d), iki boyutlu (2d) ve üç boyutlu (3d) olarak kurgulanmış evrenler ve bu evrenlerin içinde yaşayan geometrik varlıklar anlatılıyor. çok boyuttan az boyuta izdüşümleri akılda kolay canlandırılabilecek örneklerle açıklıyor. geometriye ve izdüşüme yabancı okuyucular için öğretici olsa da üniversitede teknik resim dersi almış herhangi bir günümüz mühendisi için çıtır çerez. olayın geometrik kısmını kaptıramadım diyenler için rengarenk bir animasyon var:

    flatland: the movie (2007)
    http://www.youtube.com/watch?v=mfglluny8z0

    1d evren: çizgi üzerine sıralanmış noktalar ve çizgiler. tüm nüfus tek çizgi üzerinde sıralanmışlar ve birbirlerinin üzerinden atlamaları mümkün değil. bu durumda doğumdan ölüme kadar herkesin komşusu sabit. görüş, komşu nokta ile sınırlı. nüfus, kral, kadınları ve çocuklarından müteşekkil. can sıkıcı derecede erkek egemen bir dünyadayız.

    2d evren: levha üzerindeyiz. yönetici sınıf, burjuvazi, ve daha düşük sosyal sınıflardan oluşan bir şehir yaşamı resmedilmiş. görüş sınırlı. burada da kahredici seviyede erkek egemen bir düzen içindeyiz.

    3d evren: bu bizim evrenimiz. görüş ve ışık bizim algıladığımız biçimde. 3d'de kadın erkek ayrımı hatırlamıyorum, vardıysa uyarın.

    2- insanın (öyküdeki haliyle geometrik varlıkların), yaşamlarını sürdürdükleri evren dışında bir gerçeklikle karşılaştıklarında takındıkları inkârcı ve saldırgan tutum anlatılıyor. genel anlamıyla muhafazarkârlık. muhafazakârlığın altında da yeni 'gerçek' ile kişinin kendi varlığının öneminin hatta geçerliliğinin yiteceğine
    dair bireysel korkular var.

    1d-2d: karemiz tek boyutlu dünyaya gittiğinde saldırgan bir kralla karşılaşıyor.
    2d-3d: gökten küre indiğinde, aynı nokta kralın kendisine giriştiği gibi, kare de küreye kafa göz dalıyor.
    3d-nd: karemiz küreye 3'ten fazla boyutun var olabileceğini seriler yardımıyla anlatıyor, ve küre bu ihtimal karşısında dahi sinirden deliriyor, kareye tepiği basıyor.

    özetle, boyut farkıyla birbirlerine üstünlük taslasalar da hepsi aslında kendi referans sistemine hapsolmuş. referans sistemi demişken, kitap ilk yayınlandığında öyle pek ilgi çekmemiş. einstein izafiyet teorisini ortaya atınca, nature dergisi bu kitabı hatırlıyor (zamanın 4. boyut olması açısından) ve yazar ne ileri görüşlü ne şahane bir insanmış gibisinden bir şeyler yazıyor. ve flatland ilk basımından 36 sene sonra 'patlıyor'.

    3- viktoryen bir kast sistemi anlatılıyor. kenar sayısı ile doğru orantılı olarak artan soyluluk, ikizkenar askerlerden başlayıp, çember rahiplere kadar tırmanıyor. evet sosyal sınıfları karenin ağzından ballandıra ballandıra anlatıyor, ama özünde övmüyor, bilakis yeriyor:

    düşük sınıflara mensup olanlar birbirlerini kenarlarına sürtünerek (dokunarak) tanıyorlar. dokunmaya ek olarak bir de görüş ile tanıma var ki, ancak eğitimle öğreniliyor. eğitime haiz olan yüksek sınıflar birbirlerini görerek tanıyabiliyorlar. bu dokunma ve görme olayı sınıf ayrımında önemli bir gösterge: dokunanlar fakir,
    görenler lord.

    günlerden bir gün, renkler keşfediliyor ve herkes bir çılgınlık halinde kenarlarını renk renk boyamaya başlıyor. kenarlar renklenince eğitimsiz düşük sınıflar da görerek birbirlerini tanımaya başlıyorlar. ust siniflara taninan bir ayricalik olan gorme meziyetinin ayaga dusmesiyle yönetici sınıf (çemberler) derhal renkleri yasaklatıyor, ve düzen eski haline dönüyor.

    ya. işte yasakçı, faşist, ezen egemen sınıf. ayrıca bu çember sakallı çemberler 3d evrenin de farkındalar ama halktan bu bilgiyi saklıyorlar. saklıyorlar ki, 2d düzen içinde en yüksek mertebe olan çemberlik, 3d varlıkların da oyuna girmesiyle 2. lige düşmesin.

    4- bu kitap kadın düşmanlığını anlatıyor. katıksız, süzme, öz, en eski biçimiyle insani (erkeği) günaha sokan, özünde üremek dışında bir işe yaramayan bir kadın tasviri yapılmış.

    ilginçtir öykü boyunca bir kadınla direk karşılaşmadığımız için bu hikayenin kadınları hakkında kendi yargılarımıza varamıyoruz, yalnızca karenin ağzından kadınları dinliyoruz. kareye göreyse kadınlar karikatürize derecede sinsi ve işgüzar, ama aptal, üzerine de kıskanç ve dedikoducular.

    kadınlar birer çizgiden ibaret; kenarları olmadığı için kenar sayısıyla tanımlanan sosyal sınıflar içinde yerleri dahi yok. ilginç bir nokta şu ki, çizgi kadın bıçak gibi, şiş gibi bir şey. kafası kızdı mı erkeğini oracıkta şişleyebilir. kadının silahı bedeni (mesajlar.. mesajlar..). bu yüzden kadın düşmanlığının başkanı karemiz, evde karısının yüzüne karşı canım cicim minik kuşum havalarında.

    diğer yandan kadınlar öğrenilmiş bir çaresizlik içerisinde mütemadiyen aşağılanarak yaşayıp gidiyorlar. kadın-erkek hiyerarşisinde de, kast sisteminde oldugu gibi, egemen sınıfın (erkeğin) ahlaki değerleri işine geldiği gibi. kadının adı olmadığı gibi, değişen bir şey de yok.
  • kadın olmanın çizgi olamakla eşleştirildiği kitap. kenar sayınız arttıkça soyluluğunuz artar. daireler en üst tabakadır. askerler de tepe açısı dar ikizkenar
    üçgenler. mızrak misali tabii. birini tanımak için dokunmanın gerektiği, bir ikizkenar üçgen olsam bir kareyi nasıl görürdüm diye düşünmeme sebep olup, kitabın sayfasıyla gözümü aynı hizaya getirip ikizkenar üçgen olmaya çalışmama sebep olmuş kitap aynı zamanda. yazarı da bir kare bu arada. bu dünyada amacınız daire olmak. (bkz: sonsuz sayıda kenar)
  • kitap, ayrıntı yayınları tarafından açıklamalı düzülke adıyla basılmış.
    adı geçen açıklamaları ian stewart yazmış ve bu sayede kitabın türkiye iş bankası kültür yayınları versiyonu 136 sayfa iken ayrıntı yayınları versiyonu 400 sayfa oluvermiş. ayrıca kitap sayfa sayısına yaraşır biçimde ağır kitaplar dizisine dahil edilmiş.*
  • kitabin yazari edwin a. abbott.
  • kafa dengi'nde gökdemir ihsan'ın tavsiye ettiği bir kitaptır.
  • çocuklarına açık fikirli olmayı öğretmek isteyen her ebeveynin okutması gereken kitap. hatta herkesin bir şekilde okuması için 100 temel eser arasına alınması şart.

    --- spoiler ---

    kitap 2 boyutlu bir evrende yaşayan bir karenin hikayesini anlatıyor.
    karemiz devlet dairesindeki işinde kendi halinde gidip gelmekte.
    yaşadığı 2 boyutlu dünyada cisimlerin sadece önlerini ve arkalarını görebiliyor:)

    dünyanın kendi içinde bir sınıf ayrımı var. bir cismin ne kadar çok köşesi varsa, o kadar soylu sayılıyor. tabii tam yuvarlak daireler sonsuz köşeli ve en üst sınıf.

    bu kare bir gün başka bir kareyle tanışır.
    ama o karenin bir sırrı vardır. kendisi aslında bir küptür.
    ama 2 boyutlu düzlemi ziyaret ettiğinde, vücudunun sadece 1 kısmı düzleme sığdığından o kısım bir kare olarak görünmekte.
    bu sırrını devlet memuru karemize anlatır.

    kare tabii ki inanmaz. 3. boyutu kafasında bile canlandıramaz.
    küp de onu tek boyutlu bir "doğru"ya götürür. doğruda sadece yanyana noktalar olduğu için kendilerinin de sadece 1 noktası bu doğruya temas eder.

    doğruda hayat çok zordur. çünkü noktalar sadece sağa ve sola hareket edebilmektedir:) ve sağında / solunda hangi nokta varsa ömrünün sonuna kadar onlarla yaşarsın. ileri geri gitme şansın yok.

    karemiz aradaki farkı anlar. doğrudaki noktalara 2. boyuttan bahseder. tabii ki ona inanmazlar. delirdiğini düşünürler.

    o da 2. boyuta döner. 2. boyuttaki tanıdıklarına 3. boyuttan insanlarla tanıştığını anlatır. kimse ona inanmaz. hatta sapkın fikirleriyle gençleri zehirlediğini düşünüp toplumdan aforoz ederler. o da 3. boyuta göç eder.

    orada mutlu bir hayata başlar. ama bir kere ufku açılmıştır. 3. boyutta da bir dördüncü boyutun olup olamayacağını sorgulamaya başlar. 3. boyuttakiler bunu bir hakaret olarak alır. çünkü en üstün boyut zaten budur. daha ötesi ne olabilir ki?

    --- spoiler ---
  • victoria devri sosyal yapısına eleştiri özelliği taşıyan bilim kurgu bir distopyadır. halbuki bugün de okusanız yüzyıl içinde pek bir şeyin değişmediğini göreceksiniz.

    nasıl küre'nin iki boyutlu evrendeki izdüşümü daire arakesitiyse, dördüncü boyutun üçüncü boyuttaki izdüşümü de yekün bir hareketin arakesidi olabilir, diyor. 1800'lerde boyutları konu alan bu teoriyi anlamak sanıyorum ki daha zordu, ama artık motion graphics ile anlatılmak isteneni görsel olarak da gözümüzde canlandırabiliriz.

    ben olayı çok ciddiye alıp bütün versiyonlarını tek tek kıyaslamalı bir biçimde internetten inceledim. asimov önsözlü olan ne kadar havalı dursa da, kitap ian stewart'ın açıklamalı versiyonundan okunmalı. (bkz: açıklamalı düzülke)

    edit: basımı durdurulmuş.
  • hayatının hiçbir döneminde geometriden pek hazzetmemiş biri olarak benim bile elimden düşürmeden okumamı sağlayacak sürükleyicilikte, türünün tek örneği geometrik roman, hatta yazıldığı dönemin sosyal yapısını resmedişi/hicvedişiyle çok daha fazlası. lisede felsefe öğretmenimin tavsiyesi üzerine okuyup çok beğenmiştim. kesinlikle insanın ufkunu genişleten, bakış açısını değiştiren kitaplardan.

    kitabın baş kahramanı kareye, boyut kavramından haberi dahi olmayan, kendisiyle sınırlı bir evreni olmasına rağmen halinden memnun olan noktadan bahseden kürenin sarf ettiği sözlerse, "cehalet mutluluktur" algısına sert bir eleştiri niteliğinde. "kişinin ileriye dönük düşüncelerinin olması, gözünü olan bitene kapayıp elde edeceği acizce bir mutluluktan daha iyidir." karenin başından geçenlerin özeti aslında bu cümle.

    bir yanda daha fazlasının var olduğu bilmemenin verdiği cehaletle mutlu bir biçimde yaşayan, görülenin ötesindeki dünyadan bahsedildiğindeyse rahatlarının kaçmaması için reddeden ya da algılamayı başaramayan noktalar ülkesindeki nokta, çizgiler ülkesindeki çizgiler, düzlemler ülkesindeki şekiller. diğer yanda ise iki boyutun ötesine cismen olmasa da zihnen geçmeyi başaran, ancak bu öğretiyi diğerlerine yaymakta aciz kaldığı için hem gerçek hem de mecazi anlamda parmaklıklar arkasına tıkılan, kendi tabiriyle düzlemler ülkesinin prometheus'u bir kare.
hesabın var mı? giriş yap