• tesadüfen keşfettiğim 6 bölümlük harika dizi. 2. sezonu 2019'da geliyor.

    --- 1. sezon spoiler ---

    başrol oyuncusunun (bkz: phoebe waller-bridge) mimiklerine hayran oldum. gözleri ekrandan bir anlık bile ayırmamak gerekiyor. zira saniyelik bir hareket tüm sahneyi değiştiriyor.

    fleabag taksiciye boo'yu anlatırken, erkek arkadaşının aldattığı kadının kendisi olduğunu anladım. ama fleabag kendine fazla yüklendi gibi geldi bana. herkes hata yapar. boo'nun dediği gibi o silgi o yüzden var.

    bir de fleabag ve claire terapiye gittiklerinde kadınların konuşmalarına izin verilmemesi, diğer tarafta ise erkeklerin bağırarak kendilerini ifade etmeleri çok iyi bir anlatımdı.

    --- 1. sezon spoiler ---
  • --- spoiler ---

    dizinin özellikle son bölümünde başroldeki kadına, yani fleabag'e "ulen git işte ne duruyon, vur la şuna bi tane 'ne biçim vaftiz anasın' de, 'ne biçim babasın sen kalıbına tükürdüğüm' de" deyip duruyorsun ama kadın aslında birçoğumuz gibi, 'nezaket kuralları' içinde hapsolduğu için hareket edemiyor. her ne kadar açık sözlü gibi dursa da, 'rahat' olduğu izlenimini verse de toplumsal hiyerarşinin içinde gizli olduğu nezaket kuralları; ablasının ya da üvey anasının yüzüne karşı haykırmasını önlüyor. dizinin gerçekçiliği buradan geliyor, aynı anda absürt ve gerçekçi bir dizi olarak niteliğini buradan alıyor.

    kurguyu da beğendim. bazı sözler yarısında kesiliyor diğer sahneye geçerken mesela, bu şekilde bir ritim tutturuluyor ve bu serbestlik dizinin süresinin kısa tutulmasını da sağlıyor. aynı zamanda karakterin dördüncü duvarı yıkması da, bazı şeyler açıklamak için gereksiz diyalog yazılmasını önlüyor ve bu monolog kullanımı dizinin sade olmasını sağlayan etmenlerden biri oluyor (etmen ne kadar garip bir sözcük bu arada ya)...

    --- spoiler ---
  • mükemmel bir müziği kulaklarıma kazandırmış olan özgün ingiliz dizisi
  • ilk iki bölümde değil de 3. bölümden sonra diziyi çok beğendiğimi hatırlıyorum.. karakterlerle yakınlık kurduğum için; tabi yaşam talihsiz serüvenler dizisine dönüşmeye başladığında, hatta en başından itibaren öyle olduğunda hissedilen duyguları ve felaketle nasıl başa çıkamayışımızı anlatıyor.. üstelik serüven kısmı baya bir eksikken..

    karakterlerden çok hikaye izletiyor diziyi ki bu en güzeli benim için.. sırf bi iki karakter yüzünden izlediğim veya izleyemeyip bıraktığım saçma sapan dizileri düşününce
  • bu dizi her ne kadar bir kadın dizisi gibi görünse de bence kesinlikle erkeklerin izlemesi gereken bir dizi. sadece baş kahramanı kadın olduğu için değil bizzat o baş kahramanı oynayan kadın tarafından kaleme alınıp feminist damarını kesinlikle çatlatmadan ama aynı zamanda erkek egemen alana yaranmaya çalışmadan ve en önemlisi kadınlara dair oldukça önemli, değerli küçük saptamaları erkeklerin gözüne sokmadan, olup bitenle inceden inceye dalga geçme becerisini bir an için bile yitirmeyen enerjisi yüzünden. üstelik bunu feminazi bir damarla dilediğince sömürebilecek bir sürü imkana sahipken. kahramanımızın dördüncü duvarı yıkıp izleyicisiyle temas kurduğu her sahnede kadın/erkek ve genel olarak insan ilişkilerine dair bastırılmış, ehlileştirilmiş, hizaya sokulmuş tavır ve davranışların sağlaması yapılıyor harika bir şekilde. ama kesinlikle erkeklere ya da bir kesime yönelik eleştiri, mızmızlanma, hayfılanma vs olmadan.

    neşeli, enerjik, mutlu, esprili görüntülerin ardına gizlenmiş o küçük, sevimli, duyarlı ama yine de mutsuz kadınların (ya da genel olarak insanların) iç sesi yükseliyor sürekli phoebe waller-bridge'ın canlandırdığı karakterden. harika bir dengesi var dizinin. ülkemizde neredeyse herkesin sosyal medyadan kendine dönük yarattığı karakterli, iyi, naif, zeki, esprili, vicdanlı, ahlaklı bıla bıla'' ama yine de hor görülen, dışlanan, haksızlığa uğrayan, iyiliği, güzelliği görmezden gelinen bıla bıla..'' insan modelinin karşılığı adeta (sosyal medyada öyle dersin kim bilecek) fleabag . ama bunda herhangi bir yerinme, övünme ve istismar yok. ben en çok bu normalliğini sevdim karakterin.

    hafif komedisine iliştirdiği hafif, insani trajedisiyle ''o olmak' düşüncesini izleyicisine bu denli gösterişsiz ve incelikli şekilde geçirebilmesi takdire şayan. kendi adıma bayıldım. phoebe waller-bridge'in oyunculuğundan bir an bile aksamayan tanıdık ama ayrıntılarda öldürücü yazarlığına kadar her şeyine bayıldım. umarım ikinci sezonu bir an önce gelir.
  • aynı anda hem katıla katıla güldürebilen hem de hüngür hüngür ağlatabilen çok ilginç bir dizi. 25 dakikalık 6 bölümden oluşuyor... izlemenizi tavsiye ederim.
  • ... ya da ben çok yalnızım....
    bu hiç komik değil.

    (s6)
  • 35 yaşıma girdiğim şu günde şansa ekşi duyuru'daki alakasız bir başlıkta görüp tanıştığım komikliği ile beraber can acıtıcı bir dizi. londra'ya taşınmam arifesinde o şehrin beni rahatsız eden pastelliğini ve pastel insan ilişkilerini de iyi bir dille eleştiriyor.
  • az önce bbc'de reklamını gördüm, sanat eleştirmeni değilim ama hoş bir yapım gibi geldi bana. biraz kurcalayınca kaçırılmış bir dizi olduğunu gördüm. sırada bekleyen ilk tv dizimiz fleabag olsun öyleyse
  • 2.sezonu 17 mayıs'ta gelecek olan dizidir.
    edit:2.sezonu 17 mayıs'ta amazon prime'da tek bir seferde yayınlanacak olan dizi. bbc'de ise haftalık olarak verilmeye yarın başlanacak.
hesabın var mı? giriş yap