• ruhun, araf ya da bir arada-lık pozisyonunda veyahut da eşikte kalma halindense; umut ile korku ya da kaygı, sevgiyle nefret arasında dalgalanma, savrulma, gidip gelme halidir fluctuatio animi.
    şu bilinçsiz genel geçer, "aman öldüm bittim, dipteyim depresyondayım net göremiyorum"la ya da tam tersi, "oooh ne ala! vur patlasın çal oynasın, safam olsun"lu depresif ergen emareleri ile alakası yok. yani fluctuatio animi böyle bir şey değil; spinoza kavramlarının temel özelliklerinden olan, bir kaynaktan çıkan, sonra uzanabileceği yerleri tarayan en sonunda da ilk çıktığı kaynağa dönen, bu gidiş gelişlerde de rotasını kaybetmediği gibi dokunduğu herşeyi o ilk kaynağa getirip pekiştirenlerden...
    fluctuatio animi de böyledir; üstesinden gelebilir miyim bilmiyorum ama anlatmaya çabalıyım, hatta çapalamaya çabalayım: conatus insanın varlıkta, varoluşta kalma, ona sebat etme, kendi varlığını koruma çabası. insana özünü bu çabanın verdiğini söyler spinoza, ama sadece insana değil canlı ya da cansız bütün herşeyde var bu; suyunki buharlaşmamak, taşınki direnç göstermek, demirinki paslanmamak gibi...
    ancak bu conatus doğaya üstün değildir. spinoza'ya göre tanrı ya da doğa herşeye hakimdir. insan bilme, anlama çabasıyla bu conatusunu doruğa çıkarır, en temel insani etkinliktir bilmek, düşünmek ve eylemek.
    sonra o, aristo'dan ayrı olarak duygularımızı denetleyen düzenleyen varlıklar olduğumuzla yetinmez, onların dönüştürülebilir olduğuna inanır. çünkü ona göre, eğer insan duygularını denetleyemez, kısıtlayamazsa köleleşir. köle insan fortuna'nın[talih, kader] esiridir. bu esaret insanı kendisi için iyi şeyleri görmeden bile alıkoyar. spinoza "anladığımız kadar etkin anlayamadığımız kadar edilginiz" der, yani meful olmaktan fail olmaya gidişte bir başka deyişle hayatları, farkında olmadıkları etmenler tarafından belirlenenler olmaktan kendileri tarafından biçimlendirilebilir olmaya dönüşmek demektir etkin olmak. burada da bilmek için bilmek, sadece anlamak için anlamak tuzukuruluğunu dışarda bırakır. çünkü bu dönüşüm akılla elde edilen bilgi sayesinde olur ve bilgi anlamaya yolaçar; anladıkça da erdemli, özgür ve mutlu oluruz.

    işte fluctuatio animi anlamayan, anlamadığı için eyleyemeyen, eyleyemediği için edilgen duygulanımların etkisi altındaki ruhun ifratla tefrit arasında gidip gelmesidir. ruhu, tutkular tarafından ele geçirilmiş insan, korkunun ikiz kardeşi umut olduğunu bilse bile, bütün bu akışın bilincine varmadan yine de savruluyor demektir. bu akış, dalgalanma halinden insan, kendi gücünü dışa vurması olan bilgiyle, bile anlaya eyleyerek üstelik de bunu bir özgürlük bağlamına oturtarak bilinçli neşeli, umutlu bir düzleme geçer.
    spinoza bütün bu gidiş gelişleri aklı devreye sokarak, onu özgürlüğe giden yolda bir bağıntı yaparak bu bağıntının en muhkem yerine de eyleyerek umut etmeyi koyarak, kederden neşeye geçişi ruhun daha büyük bir yetkinliğe geçişinin olmazsa olmazı olarak belirler. ruhun maruz kaldığı bu kaçınılmaz dalgalanma da bir potansiyeli üretmenin, conatus'u yetkinleştirmenin adı olur.

    etika'yı bitirirken söyle der:
    " ruhun duygulanışları üzerindeki gücüne ve ruhun hürlüğüne dair ispat etmek istedğim şeyleri burada tamamladım. bu söylediklerimle, bilge kişinin ne kadar değeri olduğunu ve güç bakımından yalnız şehvet arzusuna göre hareket eden bilgisizden ne kadar üstün olduğu görülüyor. bilgisiz, bir çok bakımlardan dış nedenler tarafından sürüklenmesi yüzünden, bir içmemnunluğunu asla hakkıyla elde etmemiş olmasından başka, kendi kendisi, tanrı ve şeyler konusunda hemen tam bir şuursuzluk içindedir ve tesir almadan[edilgin olmadan] çıkar çıkmaz var olmadan da çıkar. her ne kadar oraya götürdüğünü gösterdiğim yol son derece çetin gibi görünüyorsa da, yine de oraya gidilebilir. şüphesiz bu, çok nadir bulunmuş olan çetin bir yol olmalıdır. eğer selamet insanın elinde bulunsa ve oraya zahmetsizce ulaşılmış olsaydı, hemen herkes tarafından ihmale nasıl uğrayabilirdi?
    fakat, güzel olan her şey nadir olduğu kadar da güçtür."
  • en bariz örneği kıskançlık ve karşılıksız sevgidir aslında bunun. fakat fluctatio animi öyle kontrol edilebilir bir şey de değildir. varolma gücümüzdeki azalış bizim yaşamın sevinçlerine dair çeşitliliğimizi de azaltır. üstelik spinoza'nın neron örneğindeki gibi, bizi erdemsizliğe sürükler. öte yandan doğa her şeye içkin ve muktedirdir. bilgi ve idrak her türlü kederi dönüştürebilir spinoza'nın iyimser felsefesinde, insan bildiği ve irade ettiği ölçüde özgürleşir. peki yedim mi ben bunu? yemedim valla.
  • spinoza'nın "ruhun dalgalanması" adını verdiği durum. felsefi olarak uzun uzun örneklerle tartışılan açılımları vardır bu tanımın lakin, kısaca kafa karışıklığı ve iki arada bi derede kalma durumu diyerek özetleyelim.
  • spinoza kavramı. tinsel med-cezirlenme veya ruhsal dalgalanma diye çevrilebilir.

    spinoza bu gel-git hallerinden, meçhul duygulanımların yersiz yurtsuzlaştırmasından, aradalıktan kurtulmayı conatus aracılığıyla yapmanın doğru olduğuna işaret eder.
    sallantıdalığı özgürce dizgeleştirme olgusu olan istençsel conatus devreye girdiğinde fluctuatio animi, gerektiği yola revan olan insanda yok olur.

    bu spinoza ve conatus ekseninde böyle işler iken nietzsche'nin güç istencinde farklı işler. nietzsche'nin güç istenci'nde conatus'daki gibi bir tinsel ya da bilişsel yönelteç, direksiyon yoktur. fluctuatio animi gerçekleşirken bu aradalık, sallantıdalık bir 'eksik' değildir, nietzsche'de. aradalığın kendini güçlendirmesi dahi evetlenir güç istenci'nde.
    insan yola revan olmaz burada. yol ile insan, benliğe revan olur.
    özgürlüğün tanımıyla, içeriğiyle gelen tutsak edişini de tarumar eder güç istenci.
hesabın var mı? giriş yap