• bir de oyundaki scoutuma hastayim.. adami oyuncu bulsun diye yolluyoz "$ili'nin ba$kenti santiago'dur" diye rapor veriyo.. lan verdigimiz butceyi kariyla kizla yiyip sonra bizle ta$ak mi geciyo nedir..
  • vanity'nin yoğun ısrarlarına ve büyük takımlarla olan başarılı kariyerlerime bok atmasına dayanamayarak küçük bir takımla başlamayı kafama koyduğum oyundur.

    alt liglere şöyle bi göz attım ve beylerbeyi'ni gözüme kestirdim. transfer bütçesi 0k idi ve dolayısıyla transfer yapma şansınız free transferler dışında sıfırdı. biz de kiralıklara yumulduk mecburen. galatasarayın pilot kulübü statüsünde olmamız dolayısıyla galatasaray'ın oynatmadığı her futbolcu için yaptığımız kiralama teklifleri kabul görüyordu. nitekim ilk sene 6 çıtır topçuyu bedel ödemeden kiralık olarak kadromuza kattık.

    http://img194.imageshack.us/…73/ilksenetransfer.jpg

    futbolcuları tanıma çabalarıyla geçen ilk 20 maç sonunda 2.lig b kategorisi a grupta gaziosmanpaşa'nın arkasından 2. olduk ve yükselme grubundaki yerimizi aldık.

    http://img232.imageshack.us/…75/2ligbkategorisi.jpg

    yükselme grubunu bizimle beraber diğer 4 grubun ilk iki sırasındaki takımlar oluşturuyordu, burada da gelenek bozulmadı ve yine gaziosmanpaşa'yla 1-2 olarak bank asya 1. ligine yükselmeyi başardık.

    http://img515.imageshack.us/…2/2ligykselmegrubu.jpg

    bank asyada zorlu geçecek bir sezon bizi bekliyordu ve kadroyu güçleştirmemiz şarttı. yine galatasaray'ın kapısını çaldık ve yine ne varsa topladık, kulübün yolunu tuttuk. bu sefer biraz bokunu çıkarttığımın da farkındaydım. 15 genç topçuyu kiralık olarak kadromuza katmıştık. kiralıkların içinde shabani nonda'nın da olması biraz şaşırtıcı evet, ama sezonun ilk yarısında galatasaray ile 1 maça çıkabilmiş nonda'nın devre arasında teklifimi kabul ederken çok düşündüğünü sanmıyorum. bunlarla beraber ersen martin'i de bonservis bedelsiz kadromuza katmıştık.

    http://img41.imageshack.us/…ikincisezontransfer.jpg

    sezon başlarken yönetime bildirilen takımın o sezonki hedefi orta sıralarda bir yer edinmekti. ama sezon ilerledikçe hedeflerin üzerinde bir başarı yakalanacağı hissedilmeye başlanmıştı. takım oturmuş, kiralık topçular birbirine alışmıştı. ersen martin ve shabani nonda'nın da skor katkılarıyla iyi bir sezon geçiren beylerbeyi ligi 2. sırada bitirerek doğrudan süper lig biletini cebine koydu.

    http://img12.imageshack.us/…12/9131/ersenmartin.jpg
    http://img219.imageshack.us/…/5365/shabaninonda.jpg

    http://img194.imageshack.us/…194/8144/bankasyav.jpg

    beylerbeyi tarihinde ilk defa süper ligdeydi ve hedef tabiki kalıcı olmaktı. sene başlarken verilen şampiyonluk oranlarında kümede kalmamız mucize olarak gözüküyordu, dolayısıyla yönetime verilen sezon hedefi de küme düşmemekti. süper lige çıkılmasıyla değerini 1.5m euro yapan ersen martin bir çırpıda satıldı ve günlerce sürecek transfer çalışmalarımız başladı. bu arada galatasaray tarafımıza sırt çevirdi, sanırım süper lige çıkmamız dolayısıyla rakip olarak algılandık ve kiralık futbolcu taleplerimizin birçoğu ret yedi. iş başa düşmüştü, didik didik türkiye'yi ve avrupa'yı taradık.

    http://img174.imageshack.us/…cuncusezontransfer.jpg

    transferler yapıldı, takım kuruldu, taktik hazırdı ve sezon başladı. sezona 3-0 lık flaş sivasspor galibiyeti ile başladık. trabzonspor 2. hafta kendi sahasında affetmedi ve kimiz neyiz hafiften hatırlamış olduk. ama takip eden haftada alınan fenerbahçe galibiyeti sezonu süpriz bir noktada bitirebileceğimizin habercisi gibiydi. takım coşmuş, topçuların popoları tavana vurmuştu.

    http://img269.imageshack.us/…mg269/7857/fikstur.jpg

    nitekim öyle de oldu, ilk yarı boyunca liderliği bırakmayan gençlerbirliği ile yapılan 5. lik mücadelesinden biz galip çıktık. sezon başında ücret ödemeden alınan przemyslaw kazmierczak, necati ateş ile birlikte takımı sırtlamıştı.

    http://img269.imageshack.us/…9/1553/kazmierczak.jpg
    http://img193.imageshack.us/img193/3904/necati.jpg

    http://img194.imageshack.us/img194/3115/kadros.jpg
    http://img20.imageshack.us/…20/3969/puandurumuf.jpg

    evet böylece sene kaybetmeden süper lige çıktık, şimdi hedef uefa da başarı.
    6 milyon euro'ya kadar yükselen kulüp bütçesinden yönetim ne kadar transfer bütçesi ayıracak bunu merakla bekliyoruz. he birde stadımız var ki 5000 kişilik olduğunu ne siz sorun ne ben söyliim.

    şimdilik beylerbeyi'nden bildireceklerimiz bu kadar, sözü gökyüzünde bizi izleyen arkadaşımız orhan şengürbüz'e bırakıyorum..
  • yapılan yorumları ve eleştirileri okudum ve kendi tecrübemi aktarmanın iyi olacağına karar verdim.

    hemen baştan söyleyeyim be oyunu steam üzerinden oynuyorum. yani parayı bastırdım aldım orcinal orcinal.

    grafiklerde kimi korsan ve orijinal oyun sahibinin yaşadığı sorunları (amc leri çifter görmek falan) hiç yaşamadım, ama ben oyunu 9.2.0 updateinden itibaren oynamaya başladım, dolayısıyla bunlar o patch ile düzeltilmiş şeyler olabilir.

    aşırı sakatlık gibi bir sorun asla yaşamadım. bu sakatlık ve abuk maç sonuçları konusunda korsan kopyalara özellikle konulmuş bir bug (yani bir şekilde activation ı ile oynanmış kopyada yürürlüğe girip adamın ağzına soçan) olması olasılığı kuvvetle muhtemel. internetteki ingiltere menşeyli bloglardan ve genel fm community den daha otoriter bir kaynağım yok bu iddiada bulunurken ama eğer si böyle bir şey yaptıysa şaşırmam. hatta bir ara 9.2.0 patchinden önce kimi orijinal kopyalarda da bu bugın aktive olduğuna dair söylentiler çıkmış benim eski forumlardan çıkarttığım kadarı ile.

    şimdi gelelim benim tarihçeme. ben efsanevi 2001 versiyonundan beri fm ya da başka herhang bir menajerlik oyunu oynamadım. o zamanlarda da uzman oldum lan ben diyecek kadar zaman harcamadım efor sarfetmedim. şimdi taptaze yaşı geçkince bir menahjerlik oyuncusu oalrak tekrar çıktım piyasaya. tüm oyunlara geçmişte yaptığım aban, yala yut, bitir, parçala, oyundan bıkana kadar oyna sonra at köşeye pratiğinden sıyrılmaya karar verdim ve hayatımda ilk defa olarak (şartların da zorlamasıyla) bunu becerdim.

    buradan galatasarayı fenerbahçeyi alıp şampiyonlar ligi şampiyonu yapmaya kasan arkadaşlara sesleniyorum. bir menajerlik oyunundan keyif almak için bir ülkedeki en alt ligden bir takımı alıp yükseltebildiğiniz kadar yükseltmek, başka takımlardan teklif almak. kariyerinizde sıçramalar yapmak inanın tuttuğunuz takımı atıl kurt modunda kupalara salmaktan daga eğlenceli.

    ben oyuna beylerbeyi ile başladım. neden? çünkü top training ve excellent youth facilityleri var. dahası galatasarayın pilot takımı olduğu için hem her sene bir sürü beleş ve iyi loan oyuncusu geliyor hem de senede bir buçuk ila iki buçuk milyon dolar arasında para. fm bu miktarı rastgele olarak sene başında belirliyor. üstelik beylerbeyi 2008 de ikinci lige yükseldiği için takımın idaresi de müsamahakar ve beklentileri düşük.

    ilk sene hiç transfer parası yoktu. ikinci ligde (yani süper lig ve bank asyadan sonraki üçüncü seviye ligimiz) yabancı oynatma hakkımız da yok. ancak turkish trial day de süper bir amc bulunuyor genelde adı da emrullah güvenç. eğer mutlu edebilirseniz süper lig seviyesinde bir topcu ve haftada 500-600 dolar arasına razı edebiliyosunuz. sonra bir dl/wbl/ml olarak özgür çek, ki 18 yaşındaki bu genç yetenek 2008 de bedava geldiği ve haftada 400 dolara oynadığı beylerbeyine dört sene sonra gençlerbirliğine tam 8 milyon dolar artı degeri 3 milyon olan başka bir topçu karşılığında giderek ihya etmiştir, takımınızın vazgeçilmez elemanı. 20 li yaşlarında süper ligin en iyi komple sol taraf oyuncularından birisi. aslında training ile aml bile oyanayacak hale gelir. takımda bir iki tane 30 larında olup da haftada 700 - 800 dolar alan emektar var ki hiç acımadan üstüne para istemeden yolluyoruz free transfer ile. nitekim wage budget sadece 5500 ve board bunun 600-700 üstüne çıkmama izin veriyor ama daha fazlasına değil.

    oyunun rastgele yarattığı genç oyunculrdan zekai zorlu (oyun her sene youth team için oyuncu yaratıyor elbette) büyüyünce rene adler kadar iyi olacak bir kaleci adayımız. bu inanılmaz talihimin üstüne gidip 34 yaşındaki kalecim haliti takımdan kesip 16 yaşındaki zekai yi en iyi antreman maçtır felsefesiyle ilk maçtan kaleye koyuyorum. zekai sonuçta tam 17 sezon takımda kalarak ve 24 yaşından itibaren a milli takım kalesini önce ara ara sonra ise sürekli koruyacak hale geliyor. beylerbeyinin youth team süper çalışıyor zaten, hemen her sene a takıma ileride monte eidlecek bir adam çıkıyor. mesela 2012 yılında adem reçber isimli aml/ml pozisyonlarında oynayan arkadaş arda turan kailtiesine ulasmayı beceriyor 2017 itibari ile. demem o ki youth team den oyuncu çıkartmak ve onların adam olmasını görmek (ve satıp milyoner olmak) süper zevkli. hemen burada bir anterman parantezi açalım. training sandığınızdan daha da önemli. yapmanız gereken ilk iş paraya kıyıp en iyi koçları bulmak. muhakkak iyi bir youth coach ve goalkeeping coach ayarlamak lazım yoksa bırakın gençleri büyütmeyi mevcutları bile oldukları düzeyde tutmak zorlaşıyor. eğer training ayarlarıyla uğraşamam diyorsanız buyrun burada yapılmışı var. hem youth team içn hem büyükler için her pozisyona özel antreman programı.

    http://www.freewebs.com/tugstraining/

    efendim şansımız yaver gidiyor ve galatasaraydan ilk sene murat akça ve semih kaya isimli iki süper yetenekli dc kiralık olarak yollanıyor. fm dunyasında semih de murat da sonraki yıllarda bir kaç kez a milli olacak kadar gelişiyorlar (ben kendi adıma bunda bir payım olduğu için mutluyum gururluyum, maksat türk futboluna hizmet etmek). zaten media predicitonı 3. lük olan takımımız semih ve muratın sağlam defansı, özgür çek in sol kanadı bir şahin gibi mudafaası ve emrullah güvenç kardeşimizin amc deki muhteşem performansı ile ikinci lig birinci grupta ikinci olarak şampiyonluk grubuna kalıyor. adanademir spor gibi duayenlerin de oldugu grupta üçüncü sırayı alıp play off lara kalıyor. iki penaltılara giden maç sonrasında önce karşıyakayı sonra da pendik sporu eleyerek bank asya birinci ligine terfi ediyor. bu ilk senenin sonunda zekai süper maçlar oynuyor arada sırada ve iyi bir training takvimi ile handling 17 kicking 16 ve aerial ability 17 olan bir kaleci kıvamına geliyor ruhing out 7-8 gibi bir şeyler ama onu da biraz deep defend ederek bertaraf ediyoruz. (attributelar aşağı yukarı aklımda elbette bir aşağı iki yukarı olabilir ne de olsa aslında üç ay falan oldu oyuna başlayalı)

    ikinci sezon board umuz ligde kalmaya bak ligde kalamasak bile mücadele et yeter diyor, ama ben risk alıp mid table için mücadele ederim ben hacı sen bana transfer bütçesi ver diyorum. onlar da iyi madem diyerek, galatasaraydan da gelecek paraya güvenerek bir buçuk milyon dolar bütçe veriyorlar. ben sezon sonuna doğru iyi scoutlarım sayesinde iki üç iyi denecek oyuncuyu kontratlarının bitmesine yakın "approach to sign" ile kandırarak bonservis vermeden takıma katıyorum. ahım şahım değiller hatta isimleri bile aklımda değil ama bir tanesi almanyadan kölnün altyapısından serbest kaldıktan sonra geliyor ve ipne bir herif olduğu için zor zamanında kendisine kucak açan beylerbeyini iki sezon sonra tam da değeri 4 milyon falan olmuşken free transfer ile denizlispora giderek terkediyor. neyse bu dramalar bir yana sezonun en şanslı olayı galatasaraydan gelen bütün oyuncuların muhteşem olması. mehmet güven skibbe (evet skibbe gerçek dünyanın aksine hala görevinin başında ve bir 4 sene daha devam edecek. hatta iki sene sonra bir şampiyonluk ve uefa kupasında yarı final bile görecek ve ardından da inter e gidecek) tarafından yedekliğe mahkum edileceğine benim şevkat dolu kollarıma yollanıyor. mehmetle beraber sağ kanada serkan kurtuluş, amc/fc olarak irfan başaran ve geçen senenin sevgilileri semih kaya ve murat akça geliyor. zaten süper lig kalitesinde üç dört kiralık ve zekai ve özgür gibi mücize cevherler ile başarısız olmaya imkan yok ama ben transfer paramı da iyi kullanıyorum. slavia pragdan kladrubsky isimli çek oyuncuyu alıyorum 3 milyon dolara. transfer bütçem yetmeyeceği için de 24 ay taksitle alıyorum 22 yaşındaki kladrubsky dmc/mc/dc ve dahi dr oynayabilen tam bir defansif joker. aynı zamanda çok sadakatli ve müşfik. tam 14 sene futboldan emekli olup fitness coach olarak beylerbeyinde çalışmaya başlayana kadar takımda kalıyor. ben hiç çekinmeden galatasarayı falan alıp oynayanlara bile tavsiye ederim kendisini. tam bir görev adamı, önceleri tabii ki key player oluyor takımda ama zamanla takım güçlendikçe olası bir sakatlıkta boş kalan bölgeye monte etmek için, ya da oyun içerisinde taktik değiştirirken geçişi kolay ve az adam değişikliği ile yapmak için birebir. alın oynatın anacım.

    bu şanslı transferler ile birinci lig ikinci ligden daha da kolay geçiyor. takım ikinci olarak doğrudan süper lige çıkıyor ve peri hikayesi de burada duraklamaya başlıyor. bundan sonraki beş sene boyunca takım galatasaraydan gelen oyunucalrın kalitesine bağlı olarak 8 ila 14ncülük arasında gidip geliyor. bir defa türkiye kupasında final oynamayı becerdim ki o sene fenerbahce şampiyon ve kupa galibi olduğui için de uefaya gittim. orada ilk eleme turunu geçtim ama gruplara kalamadım.

    takım daha fazla gelişme kaydedemiyor çünkü reputation az olduğu için oyuncular gelmiyor, kaldı ki 5040 kişilik stadyumu ile de fazla maç geliri yok. zamanla youth teamden gelenler satılıyor a takıma çıkıyor falan ve sürekli süper lig macerası ile seyirci ortalamsı 1200 den 5000 e çıkıyor. board ısrarlı isteklerim karşısında dayanamayıp 19500 kişilik bir stadyum inşa etme kararı laıyor çünkü yer yokluğundan beylerbeyi 75. yıl da genişleme imkanı fazla yok. stadyumun inşaatı 2 seneye yakın sürüyor ve o zamana kadar öyle böyle birikmiş olan 20 milyon doların tamamı gidiyor. ancak yeni stadyuma geçip de hem maç gelirleri artıp bir de senede 2 milyonluk kit sponsorship gelince takım atağa kalkıyor. artık 9. sezonunnda bir menajer olarak ben de kulübün favori personellerinden birisi olmuş durumdayım. iki sezon sonra 2016 da takım ligi muhteşem bir 7 haftalık kazanma rekoru ile 4 üncü bitirerek tekrar uefa (oyundaki adıyla euro cup) ya kalıyor. bu defa artık olgunlaşan kladrubsky özgür (iki sene gençlerbirliğinde mucizeler yarattıktan sonra geri geliyor kendisi gençlerbirliğinde bir brezilyalının ardında yedek kaldıgı için) zekai ve murat akça (sonradan transfer diyorum galatasaraydan. nedense gs free transfer ile serbest bırakıyor gül gibi çocuğu) ile gruplara kalıyor, hatta gruplardan çıkıp ilk eleme turuna kadar ulaşıyorum. bu turda aslında bölüm sonu canavarı olması gereken milan ac ile karşılaşınca san sirodan (ben san siro diyim sen tecavüz anla) zevk almaktan başka çıkar yol kalmıyor elbette. ancak takım artık ortalama seyirci sayısı 17.000 olan ve büyük maçlarda stada ful çektrien bir takım haline geldiği için yavaş yavaş oyuncu almak koalylaşıyor. oyunun sonradan yarattığı muhteşem yetenek ukraynalı yetenekler fc roman yevtushenko ve amr/amc alexandr holovko sırasıyla 18 ve 19 yaşında birer sıpayken scoutlarımın radarına yakalanıyorlar (surekli üç scout ayrı assignmentlar le uzmanı oldukları bölgelerde tarama yapıyor. bir ukraynalı bir nijeryalı bir de brezilyalı scoutum var ve ilhan cavcava rahmet okutacak performans gösteriyorlar oyuncu avlamak konusunda) bu iki oyuncu birisi ardanın sağ ayaklısı birisi de andriv shevchenko ayarında olacak yetenekler ve hala takımdalar.

    bu iki yıldızın da (daha doğrusu yıldız adayı olup yıldızlaşan evlatlarımın) katılımıyla takım artık şampiyonluğa oynayacak hale geldi. 2020 sezonunda ligi gençlerbirliğinin (valla billa gençlerbirliği sağlam finansı sayesinde uzun vadede ilk üçten düşmeyen bir takım oluyor bu fm dunyasında) ardından ikinci olarak şampiyonlar ligine kaldı. iki eleme turunun ardından şampiyonlar liginde gruplara da kalmayı başardım. basel, rangers, ve interli grupta iki galibiyet (ikisi de basele karşı) ve bir beraberlik (rangers deplasman) ile üçüncü olarak uefada devam edip yarı final gördüm. bu başarılarım sonucu romanya beni 2022 dünya kupası elemeleri için göreve çağırdı ve bir hagi hayranı olarak reddetmedim elbette. grupta ikinci olarak fransada yapılan dünya kupasına katıldım ve yarı finalde ev sahibi fransaya elendim. bu arada beylerbeyi ile 2021 ve 2022 de ligi sırasıyla 3 ve 2 bitirerek şampiyonlar ligine kaldım. bu arada türk takımlarının başarısı yüzünden türkiye 2020 den itibaren şampiyonlar ligine 4 takımla katılmaya başlıyor. darısı gerçek dünyadan futbolumuzun başına. düzenli şampiyonlar ligi hem finansı düzeltiyor (galibiyet başına 900 beraberlige 450 bin dolar artı tv gelirleri de cabası) hem de sponsorluk anlaşmalarının artmasına yol açıyor. 2022 itibari ile senede 3 milyon dolarlık stadyum, 7 milyon dolarlık forma ve 4 milyon dolarlık genel sponsorluk gelirim var. artık galatasaraydan daha iyi olmama ragmen oradan gelen 2,2 milyon dolar ve arada sırada oynatmaya değecek oyuncular da gelmeye devam ediyor. kulup ben artık başkasının pilot takımı olmak istemem o yuzden parent kulup aramam dese de mevcut sözleşmeyi de bozmuyor.

    velhasıl ekimde oyunu ilk yükledigimden beri 5 ayda tek bir takımla yaşadığım macera işte bu. bunun keyfi hazır bir takımı alıp şampiyon yapmaktan çook çok öte. benzer bir yol çizmek isteyenlere öneriler ise şöyle:

    - iyi bir youth system ve traininge verilecek önem olmazsa olmaz. artık genç takımdan gelenler nadiren takıma girebilseler bile senede ortalama 10 milyon dolar futbolcu satısından gelir elde eidyorum. 18-19 yaşındaki genç yetenekler rahatlıkla 1 buçuk 2 milyona kakalanıyor. satarken mutlaka bir sonraki satıştan pay alma şartını da koyun. hiç tahmin etmediğiniz genç oyuncular parlak bir sezonun ardından marsilya basel hamburg ayarında takımlara acayip paralara gidiyor ve havadan para kazanıyorsunuz. yukarıda linkini verdiğim anteman programı epeyce başarılı. ama en parlak oyuncularınıza ve gençlerinize özel training programı hazırlamaktan çekinmeyin. fatdasını göreceksiniz.

    - ya under 18 ya da under 20 takımını sezonun en az yarısı kendiniz idare edin. böylece gençlerin sizin taktiklerinizle büyümesini sağlarsınız ve onları daha iyi tanırsınız. bu aynı zamanda onların sizi daha kolaylıkla favored personnel olarak algılamasına yol açar ki bunun faydaları dediğinizi yapmaktan transfer olmak isteiyp huysuzluk çıkarmamaya kadar çeşitli alanlarda hissedilir.

    - muhakkak paraya kıyıp iyi coachlar ve scoutlar barındırın. her daim dünyayı gezen bir kaç scoutunuz olsun ki genç yetenekler kaçmasın.

    - aşağı liglerde tek forvetli sistemler daha etkili. iki dmc üç attacking midfielderlı bir 4-2-3-1 (şimdiki galatasaray gibi biraz) fena çalışmaz ama amr ve aml aynı zamanda ml ve mr de olsun ki defans tamamen dr ve dl nin üstüne yıkılmasın. ve sistem de rahatlıkla 4-4-1-1 e çevrilebilsin.

    - aynı taktiğin bir ev bir de deplasman versiyonu ile oynamak iyidir. taktik geliştiriken teker teker posizyonlara direktifler vermeye üşenmeyin. bütün takımın dengeli bir şekilde hatları birbirinden kopmadan (ömer üründül ruhu geldiysen hemen git) oynaması için teker teker oyuncuların ve pozisyonların passing style olsun mentality olsu closing down olsun özelliklerini ayarlamak lazım. bende 50-60 klasik ve deneysel taktiğin her pozisyon için optimize edilmiş hali var isteyen mesaj atsın e-mail adresiyle beraber yollayayım. tek yapmak gereken fm klasöründe tactics alıtına paste etmek o kadar.

    -scoutlardan birisini bir sonraki rakibi takip etmekle görevlendirmek her zaman akılıcadır. üşenmeyin adamın ne dediğini dinleyin, bazan işe yarar şeyler söyler gerçekten.

    -maç sırasında opposition instructions ı boş geçmeyin. standart bir taktik olmasa da strikerlara hemen her zaman hard tackle , show onto weaker foot ve wingerlara da closing down allways gerekebilir. eğer rakip target man kullanıyorsa yani tek santrafor ve iki ya da üç atatcking midfielder ile oynuyorsa ve striker iri yarıysa tight marking ve easy tackling yaparak hucum foul yapmaya zorlayabilirsiniz. az adam attırmadım öyle. bir de mesela arda gibi alex gibi lincoln gibi adamlara markingi 15 den staminası da 14-15 den az adamlarla pres yapmayın çünkü hem presi görüp geçerler çok yetenekli olanlar hem de ardayı tutacam derken dr ya da dl nizin imanı gevrer işe yaramaz hale gelir.

    son olarak bütün bu beylerbeyi destanını yazarken hiç maç tekrar etmedim. sadece komple iki sezonu tekrar oynadım istediğim kadar başarılı olmadığım için. birinci ligden süper lige iki denemede çıktım, bir de bir kere süper ligden düştüm ve o seneyi tekrar oynadım. ama asla tek tek maçları tekrar oynamadım. bence siz de oynamayın ki oyundan aldığınız zevk daha uzun zamana yayılsın.
  • yaklaşık 8 ay kadar oynadım bu oyunu, her fm versiyonunda yaptığım gibi beşiktaş ile başladım oyuna. kendime söz vermiştim, radikal olacaktım. bir takım yabancıları gönderdikten sonra hücum hattına takviye yapma kararı aldım. kanatları düşünerek benfica'dan angel di maria'yı kiralamaya karar verdim. elimin kayması sonucu, hayatım değişti. oscar cardozo idi onun adı, ansızın bir çekim hissettim kendisine. kendisini 1.1 milyon euro kira bedeli ödeyerek takımıma kazandırdım 1 seneliğine. taraftar sıkıntılıydı, şüpheliydi. bobo gibi huyunu suyunu bildikleri bir adam bonservisi ile gönderilmiş, yerine 27 yaşında adı duyulmamış bir paraguaylı kiralık olarak getirilmişti.

    cardozo farklıydı, kimse anlamıyordu, ama ben anlamıştım. takımın başında 3 hazırlık maçı yaptım, cardozo 2sini sakat olduğu için kaçırdı, birinde 85.dakikada oyuna girdi. takımın başındaki ilk resmi maçım, uefa kupası elemesi olarak rapid wien ileydi. ilk kez çıkacaktı cardozo inönü çimlerine. radikal bir karar ile kendisini ilk 11'e koydum. güveniyordum ona,yapacaksın dedim. ilk maçı olmasına rağmen for the fans ! dedim. iyiyi her zaman takdir etti onlar oscar, seni de edecekler dedim.

    ilk 15 dakika, akıllı paslar yaptı oscar. ben bile daha iyi oynayabileceğini düşünüyordum. 17.dakikada delgado yerde kaldı. hakem kaleye 32 metre mesafeden serbest vuruş kullanılmasına hükmetti. delgado geçti önce topun başına, ceza sahasına ortalayacak, takım seken toplarla gol arayacaktı. dur dedi cardozo, ben kullancağım. topun başından çekildi delgado. derin bir nefes aldo cardozo. bir koeman edası ile vurdu topa. top filelerle buluştu. taraftarlar şaşkın, cardozo daha şaşkındı. nasıl tepki vereceği belliydi cardozo'nun. kapalı'ya koştu, sizin için buradayım dedi. o gece cardozo 4 gol attı, 1 asist yaptı ve rapid wien'i 6-1 gibi net bir skorla mağlup ettik. oscar'ın kiralanması sürecinden beri tercihlerimi sorgulayan şüpheci basın, maçı cardozo: beşiktaşın yeni kralı gibi başlıklarla duyurmaya başladı ertesi sabah.

    çok şey öğretti oscar bana o sezon, volelerle gol attı, uzaklardan gol attı, frikiklerden gol attı. bir rakibi vardı o sezon, sivasspor'un sporting lizbon'dan kiraladığı şu sıralar gerçek hayatta kayserispor ile gollerini sıralayan ariza makukula. rakip dediğime bakmayın, cardozo o sezon ligi 34 gol 16 asist ile tamamlarken avrupa ve kupada toplam 15 gol attı. makukula ise 19 gol 4 asist ile takip etti kendisini.

    yavaş yavaş sezon sonu yaklaşmaya başlamış, ben ise cardozo'nun kira kontratındaki 7 milyon euroluk ücreti vererek kendisinin bonservisini alma planları yapıyordum. yapamadım. yıldırım demirören'den defalarca ekstra fund talep ettim, olmadı, yapamadım. kendisi haziran ayının başında kalbinde bir umut ile atatürk havalimanı'na gitti, taraftar oradaydı, döneceksin diyorlardı, yarın değil belki, ama döneceksin. oscar'ın favoured teams'inde beşiktaş vardı artık. 4 temmuz sabahı liverpool 19 milyon pound önerdi cardozo için benfica'ya. klüp kabul etti, oscar haftada 90.000 euroluk bir sözleşme imzaladı 4 yıllığına liverpool ile. ben ve taraftarlar, üzülemedik bile. hakediyordu o bulunduğu yeri, seviyorduk onu. gururumuzdu o.

    kendisi 3 sene sonra liverpool ile inönüye geldi, 2 gol attı beşiktaş'ına. taraftar hala adını haykırıyordu, cardozo'nun yüzünde ben işimi yapıyorum dostlar bakışı vardı, sevinmemesi bile onu daha büyütüyordu kalbimizde. oscar 28 yaşından 35 yaşına kadar liverpool forması giydi, 179 gole imza attı. bir yıldızdı o artık.

    35 yaşını doldurmasının üzerinden 2 ay geçtikten sonra, oscar'ın 4 sene önce yenilenen sözleşmesi sona erdi. emindim yenileneceğine o sözleşmenin, yenilenmedi. kendisine bir teklif yaptım, rakiplerim arasında dehşet yerlere gelmiş bir manchester city, inter ve marsilya vardı. bir umut vardı ama kalbimde, oscar'ın havalimanı kapısındaki tebessümü aklımdaydı, döneceğine söz vermişti. yaptım teklifimi. oscar anında kabul etti. taraftarlardan 1'i bile yaşıyla ile ilgili bir yorumda bulunmadı. onu seviyorduk, ve kapımız her zaman açıktı. 3 ay sonra oscar yine inönü çimlerindeydi. o sezon uefa kupasındaydık, oscar aynı şekilde klasını konuşturmaya devam ediyordu. basamakları bir bir atladık, finale ulaştık. mekan wembley stadıydı. rakip sampdoria. oscar hafif sakattı, kendisini ilk 11de başlatmadım, ama bu maçta oynayacaktı, bunu o da bende biliyordum. o devre arasında emekliliğini açıklamıştı. son maçıydı bu, bunu biliyorduk. 67.dakikada oyuna girdi. 88.dakikaya kadar 0-0 eşitlik ile devam etti maç. batuhan kaleye 27 metre uzaklıkta düşürüldü. hakem serbest vuruşa hükmetti. oscar geçti topun başına. bir bakış attı tribündeki beşiktaşlılara, gülümsedi, derin bir nefes aldı. o koeman edası ile yine vurdu 8 sene önce vurduğu topa. top filelerle buluştu. kupa bizim oldu.

    oscar kaldırdı o kupayı, bizim kupamızı. o maç son maçı oldu oscar'ın, bıraktı futbolu 35 yaşında. attığı goller yaptığı hareketler değildi bizim gönlümüzü çelen. farklıydı o, ben biliyordum, artık herkes biliyor.
  • 3 boyutlu görüntüde oyuncu sakatlanıp yerde kalınca ilginçtir kendi imkanlarıyla sahadan çıkıyor. yılan gibi "fıtı fıtı" sürüklenen adam var sahada resmen. ya da hakem ayağıyla iteliyor saha dışına kadar. şaka yaptığımı sananlar varsa yanılıyorlar... ellerini ve kollarıni kullanmadan sürünen insanlar görüyorum sürekli.
  • asistanımın da silva bobo ve holosko için "maça pek kendilerini vermiyorlar" şeklinde yaptığı yorumla gerçekçiliğin dibine vurmuştur. hadi dedim ben de çocuk parkı mı burası bobo'yla uğraşıcam gideyim bi premier league takımı aliym... neticede gittim wigan'ı aldım yeni oyun açtım... ikinci gün bir mesaj... o da ne; bizim scout gitmiş araştırma yapmış, rapor sunuyor; "matias delgado'yu alsak iyi olur" hemen görevine son verdim bizim dallamanın. oyun mu oynuyorsunuz lan bana? hadi tamam oyun da, oyunu bana mı oynuyorsunuz sağa dönüyorum bobo, sola dönüyorum delgado... biraz daha oynasam serdar özkan'ı önerecek... korkuyorum continue yapamıyorum şerefsizim...
  • ucu ucuna kazandığım derbide rakip takımın hakemi nasıl satın aldığına şahit olduğum oyun oldu. 10 dakika uzatma mı olur lan. hakem resmen adamlar gol atana kadar bitirmemek istedi maçı. takım ismi vermiyorum, sonra biz kötü oluyoruz, entry kötü oluyor.
  • squad harmony, bu oyunun kilit noktasıdır.

    sezonun ilk yarısı çok güzel gidiyor. kadronuz geniş, 30 tane adamınız var. hepsi birbirinden diri. peşpeşe seri galibiyetler alıyorsunuz. herkes memnun...

    sonra sezon arası giriyor ve bir bakıyorsunuz oynatmadığınız adamların çoğu başlıyor "vay efendim ben niye oynamıyorum, hacı azcık da beni oynat, ya sev ya terket" gibi serzenişlere. eften püften de olsa bu adamları oynatmadınız mı artistleşiyorlar. takımın gidişatını sallamıyorlar..

    sonra bu ayaklanmalar ilk 11'i de etkiliyor. vay efendim beni maçtan erken çıkardın yok şunla biz iyi anlaşamıyozlar, ben başka takıma gidiyom hacılar başlıyor ve bir bakıyoruz squad harmony %1'lere doğru ışık hızıyla yol almış.

    ne yapsanız ağzınızla kuş tutsanız puan kayıplarına engel olamıyorsunuz.. (örnek:karabüksporla başladım ilk devreyi 9 puan önde tamamlarken ikinci devrede bu squad harmony(%1) belasına ilk 10 maçın 7sini kaybettim)

    en favori forvetiniz gol orucuna giriyor, vatandaşlar idmana çıkmıyor vs. kısacası bir kez squad harmony düştümü tam bir huzursuzluk havası eşliğinde hem moraller düşüyor hem de tüm oyuncular başkaldırmaya başlıyor.

    fakat dandik bir takım olsanız da eğer squad harmony'i %70-80 lerin üstünde sürekli tutabilirseniz sezon boyu başarılı olursunuz.

    peki ne yapmalı? işte bu sorunu olanlara fm uzmanı jamaikalı bilim adamı drajalo'dan bir rehber geliyor:

    kim korkar squad harmony'den? by drajalo

    1. oyuncunun status'ü çok çok önemli.. key player ya da first team player olarak seçtiklerinizi maçların hemen hemen hepsinde oynatmalısınız. nadiren oynatacağınız adamların status ü backup player ya da rotation player gibi son seçeneklerden biri olmalı.
    burdaki püf noktası şu: ilk transfer ederken sizden başka bir takım o adamı istiyorsa illaki teklifinizi key player statüsüne çıkarıp teklif veriyorsunuz teklifinizi kabul etsin diye.. teklifinizi kabul eder etmez status'u değiştirin eğer o adamı yedek olarak alıyorsanız. hiç oynatmayı düşünmüyorsanız kiralamaya çalışın. olmazsa da koyverin gitsin şerefsiz.

    2. 2 haftada bir yedekler için hazırlık maçı yaptırın ki biraz olsun maç kondisyonları ve moralleri yerine gelsin.(ama tamamen böyle yaparak sorunu çözemiyorsunuz. bu kez ipneler vay efendim biz niye daha önemli maçlarda oynamıyoz sen bizi hor mu görüyorsun demeye başlıyorlar.)

    3. kadronun rotasyonuna olabildiğince önem verin. hangi oyuncuya hangi status ü verdiyseniz o sıklıkta oynatmaya çalışın. en azından maça sonradan sokun.. status'ü first team ya da key player olan adamı 4-5 hafta oynatmazsanız ya da bir backup - rotation player ı 10 hafta oynatmazsanız vay halinize..

    4. kadro derinliği ancak rotasyonu başarabilirseniz güzel. bu sebeple alt liglerde oynarken ya da kupa vs. olayları yokken 20-25 kişilik bir kadro bence ideal. kadro ne kadar çok sayısal olarak büyürse o denli squad harmony nin bozulma tehlikesi olur.

    5. devre arası transfer yapmamaya, her sezon bizim üç büyükler gibi revizyona gidip 10-15 adam almamaya(bosman efendi sağolsun ne kadar rahat alınıyo beleş diye tık tık 20 tane adam alıyonuz dee mii?) ve vay efendim ben ronaldoyu istiyom keşke bize gelse çok süper olurdu tarzında basına demeç verip oyuncularınızı kıskandırmamaya, huzursuz etmemeye çalışın. bence her sezon en fazla 3-4 oyuncu transfer edilmeli. (tabii çok dandik bir takımınız varsa ilk sezon squad harmony i riske atıp komple değiştirebilirsiniz.)

    6. oyuncuların moralini yükseltmek için her türlü yalakalığı yapın. ama disiplinden de taviz vermeyin. ben gitcem diyen adama dur demeyin, yol verin gitsin.. yoksa huzursuzluk yaratır it. maç konuşmalarında da özellikle deplasmanda yenilseniz de ağır konuşmayın.

    7. team talks feedback ten sürekli olarak maç konuşmalarınızın adamlara etkisini inceleyin ona göre ayar verin.

    8.maaş dengesini de çok iyi sağlamalısınız ki takım içinde kıskançlıklar çıkmasın..

    9. aldığınız staff larda mental özelliklerin de kuvvetli olmasına çok dikkat edin.

    işte fm böyle derin bir oyun... ama bunu ancak real madrid, manchester united gibi takımlarla değil de karabükspor, batman şenlikspor, pazarspor gibi takımlarla oynarken en iyi şekilde anlayabilirsiniz.
  • "yıldırım demirören kulübü çok seviyor ve ayrılmayı hiç düşünmüyor"

    işte bu kadar gerçekçi olmasından dolayı sevilen oyundur.
  • bu oyunun en buyuk rakibi cm 01/02 nin patchli hali olacaktır
hesabın var mı? giriş yap