• yıllar sonra geçenlerde bir ankara-istanbul yolculuğunda otobüste* seyrettiğim, havadaki tüyü görünce resmen forrest gump diye çığlık attığım muhteşem sinema eseri. dublajlısı orijinal tadını vermiyor ama kesinlikle seyretmekten bıkılmayacak filmler arasında. aradan geçen onca seneye rağmen çoğu sahnesinin ve repliğinin beynime kazınmış olduğunu görmek de şaşırtıcıydı. tom hanks'e hayran olma sebebidir ayrıca, iki osacarlık performans çıkartmış resmen.
  • insana beyaz rengini yani renksizliği** her yönüyle çağrıştıran, ben bir sanat eseriyim diye bas bas bağıran film.
  • filmin bir diğer süper kahramanı da gery sinise'nin canlandırdığı teğmen dan'dir. eskiden beri varolan aile geleneği olan savaşta ölme olayını gerçekleştiremediği ve üstüne bacaksız kaldığı için hayata ve herşeye kızgın adam rolü kalbimizi fethetmiştir. uzun saçlı ve sakallı ve tabii ki sinirli hali zaman zaman güldürürken teknede forrest'a "sana hayatımı kurtardığın için daha önce hiç teşekkür etmemiştim" dedikten sonra denize atlaması bir o kadar derinden etkilemiştir. jenny karakteri ise tüm film boyunca benden paso küfür yemiştir.
    filmden akılda kalan sahneler ise; tüyün forrest'ın önüne süzülerek gelmesi, mezar başındaki konuşma, asker arkadaşıyla hayalleri üzerine konuşmaları...
  • "75 iq'ya sahip olmak, gercek hayatta idiyot olmak anlamina gelirken orduda dahi olmak anlamina gelir" gibi ince ayarlari bunyesinde barindiran film.
  • hayatımda seyrettiğim en iyi filmlerden, en sevdiğim filmlerden biri. insanın farklı yaşlarında tekrar tekrar seyretmesi gereken bir film. inanç, dürüstük, aşk, mutluluk, başarı, annelik, dostluk, sadakat, mertlik, cesaret, sevgi, saygı, görev...hayatla ilgili her şey var bu filmde. tom hanks, sally field ve robin wright penn'in oyunculukları müthiş.
  • robert zemeckis'in bilinmeyen yönlerini ortaya çıkaran süper film. robert filmi yapmadan önce zaman makinasını geliştirmiş ve 10 yıl sonrasına giderek binlerce dizi film izlemiş ve aralarında en yaratıcı olarak gördüğü "bir istanbul masalı" isimli dizinin jeneriğini bi güzel çalmıştır. filmdeki diğer güzel sahnelerin de yine üstün türk yaratıcılığı ürünü olduğunu ise zaman bizlere kanıtlayacaktır. saygılarımla.
  • yönetmenin dikkat çektiği noktalardan birisi de filmin ba$ında, yukardan doğru süzülüp forrest'in ayaklarına dü$en ve forrest'in günlüğünün içine aldığı tüydür.. i$te bu tüyle birlikte hayatı sorgulamamızı istiyor yönetmen.. ve filmin sonunda o tüyün kitabın arasından kayıp dü$mesi dikkate değerdir..
  • dun gece yok yere, son izleyisimin uzerinden bilmem kac yil gectikten sonra bir daha izledigim, yine duygulandigim, aska geldigim hayattan koptugum gercek bir basyapit..aradan bayagi bir zaman gectigi icin (en az 5 yil) daha farkli bir gozle izledigim kesin ama filmin kalitesi o kadar ust seviyedeki ilk izledigim gunku gibi carpti beni..kaderin ne oldugunu, insan iradesinin kendi kaderi uzerinde ne kadar etkili oldugunu falan bir tuy, fedakar bir anne (oglunun iq'sunu 75ten 80e cikarmak icin canini disine takmistir) ve liutenant dan gibi mutevazi bir malzeme kompozisyonuyla cok guzel irdeleyen forrestin yasam oykusu. hani romani yazilacak adam diycez yazilmisi var, oyle bir hayat yani.

    jenny'e duyulan ask ancak bir salak boyle sevebilir dedirtecek kadar yucedir. jenny karakterine filmin sonuna kadar kizmak yerine onu anlamaya calismak gerek, zira onun kucukken "sevgi dolu surekli onu ve kardeslerini opup oksayan" babasi kizin benliginde derin yaralar acmis isbu kiz da kendini hippilige vermistir. nitekim oldukten sonra forrest'in sevgi dolu kayinpederinin evini buldozerle yiktirmasi bosuna degildir.

    bir ayrinti da soyle carpti bu sefer gozume. gorunen o ki south park ekibi bu filmden tarz olarak epey bir ilham almislar, bir de karakter transferi var: servis soforu abla south parkta da erkeksi tavirlariyla gorunmektedir ara sira.

    hasili roman gibi, siir gibi, tablo gibi, bir filmdir, oskarlarini fazlasiyla hak etmistir..robert zemeckisi tebrik etmekten baska cikar yol yoktur.
  • yıllarca ormanda kamp yapan, kamp atesinin etrafında sosis kizartıp dans eden insan topluluğunun olduğu ve herbirinin sırayla olduruleceğini düsünduğum (bkz: forest camp), o zamanlar izlemeye değmez deyip gectiğim, ancak şans eseri izledikten sonra adının forrest gump olan bir çocuğun hikayesini anlatan enfes bir film olduğunu anladığım sinema eseri.
  • dün gece itibariyle nihayet izlemis oldugum ve adamcagizin 75 ıq ile onca basardıklarından sonra bi arkadasin film sonunda forrestin annesi icin "kadın verdi ama degdi" demesiyle yıkıldıgım film..
hesabın var mı? giriş yap