• kusursuz bir dengesi olan tool teorisi. ne bir carl gustave jung teorisidir, ne drunvalo melchizedek teorisidir. bu bir şarkıdan öte bir birleşimdir. simyacıların yaptığı gibi bir çok alakasız parçayı biraya getirip bu parçalardan en değerli olanı elde etmeye çalışan teoriler gibi, burada yapılan da birbirine garip şekillerle bağlantılanan parçaların aslında ne olduğunu anlatan bir teoridir.

    öncelikle şarkının içerdiği bazı kelimeler var. bu kelimelerin altı mutlaka çizilmeli. çünkü bu kelimeler bütünü oluşturan ana parçalar. bunlar, shadow-gölge, muscle memory- kas hafızası, belly-karın, göbek, armor-zırh ve elbette shedding skin- soyulan, çıkarılan deri...

    kanımca jungun evrimleşmeyle ilgili olarak kromozomlar üzerinden hareket eden teorisini hemen akla getirse de burada durum biraz farklı. jung teorisinde üç tip insandan bahsedilir. birinci tip insanın 44 kromozomu vardır. 42 artı 2 cinsiyet kromozomu. bunlar ilkel ve gelişmemiş bir ırkı temsil ederler ve evrimin ilk basamağını oluştururlar. hatta jung yanılmıyorsam aborjinleri bu insanlara örnek olarak göstermiştir. ikinci tür insan ise 46 kromozoma sahip günümüz insanı. üçüncüsü ise evrimin son aşaması olan 46 kromozom ve 2 cinsiyet kromozomu içeren üstün insan. jung bu übermensch olayına biraz genetik açıdan yaklaşsa da günümüzde ekstra kromozom sayısının bilimsel olarak evrimin son basamağı olabileceğine dair sağlam kanıtlar bulunmuyor. yani bu teori biraz metafizik bir teori. ayrıca malumunz genetik rahatsızlıkların bazıları fazla kromozom içeren hastaları da kapsıyor ve bu insanlar asla üstün özellikler göstermiyorlar. ancak kimse 46+2 kromozomlu bir insanın ne olacağı konusunda birşey diyemiyor. muallak bir konu yani.

    jung teorisinin bu hali ve durumunu bilenler okuyanlar elbetteki şarkının içindeki anlamı direk olarak insanın gelişimine ve evrimine bağladılar. ancak kanımca bu yanlış. çünkü şarkı bize rakamsal olarak 46 yı yani 23x2 yi verse de (bkz: viginti tres) aslında şarkının adı 46 and 2 değil...forty six and 2...yani burada aslında 2 değil 3 rakam var. bunlar, kırk, altı ve 2.

    peki ne anlatıyor tool bu teorisinde hemen görelim;

    benim gölgemin..

    üstümdeki deriyi çıkarıyorum
    yara kabuklarımı kaldırıyorum tekrar
    aşağıdayım
    o yaşlanmış kaslarımın
    içini kazıyorum
    bir ipucu arıyorum

    girişte görülen bu arayış bedenin içine hapsolmuş ruhun çıkış aramasına dairdir. bedenden çıkış yolunun ruhu sarığ sarmalayan eti ne kadar kazırsan kazı mümkün olamayacağını hissedebilirsiniz. burada çıkış kapıları yaralardır. insan ruhu hep bir ipucu arar sorularına cevaplar arar..ama bunu hep yanlış yerde arar yani ette, kaslarında yani hayatın içinde. ama asıl cevaplar acının bizi götürdüğü o uçsuz bucaksız yerde yani hayatın dışında durmaktadır. burada gölgeden kastedilen aslında ruh'tur. benim ruhuma dairdir diye başlıyor sözler. ruhun karanlıkta kalmış çaresiz tarafı da denebilir aslında. ancak simyada ve batıni dinlerde gölge güneşin tam tersi olarak sembolize edilirken bir yandan da ruh olarak düşünülürdü. hatta gölgelerin ruhun birer yansıması olduğu da düşünülürdü..

    karnımın içine doğru kıvrılıyorum
    olduğum şeyden arınıyorum
    kendi karmaşamın ve güvensiz saplantılarımın içinde debeleniyorum
    benimle kesişen bir yama için
    ya da bana rehberlik edecek bir tek kelime için..
    değişimin geldiğini hissetmek istiyorum
    neyin içinde saklandığımı bilmek istiyorum...

    burada açıkça görülebilecek olan anne karnına dönme isteğidir. insan ruhu hayata bulandığı vakit çekip gitmeyi ister. o çekip gideceği yeri de hayatın içinde asla tam olarak bulamaz. aslında o yeri ben söyleyeyim hemen; anne karnı. insan anne karnına yani ruhunun o tertemiz olduğu zaman hep geri dönmeyi diler ama asla başaramaz. yaralarına yamalar arar. bazen ''neden böyle oldu??'' sorusuna cevap olabilecek bir tek kelimeye kul köle olur..ve değişimi diler. nerde olduğunu, onu neyin sardığını bilmek ister. ama cevaplar asla gelmez..işte bu nedenle ruhun arayışı sürer gider...

    gölgem
    değişim gölgemin içine doğru geliyor
    gölgem derimi soyuyor -bir elbiseyi çıkarır gibi-
    yara kabuklarımı
    yine kaldırıyorum

    insan ruhunu acıyla özgürleştirebilir mi?...evet...ne zaman acı çeksek birşeyler öğreniyoruz. gerçek acıdan bahsediyorum ama. ve bu acıların bıraktığı yara kabuklarından ruhumuzun taştığını biliyoruz..değişim geliyor ve bize o bilinmeyen gerçeği göstermek üzere bedenimizden kurtaracak..

    değişimin beni yuttuğunu-özümsediğini- hissetmek istiyorum
    dışarısının içime kıvrıldığını hissetmek
    metamorfozu hissetmek istiyorum
    katlandığım şeyden arınmak istiyorum.....---yani bu hayattan...----

    ve işte en can alıcı yere geliyoruz...

    gölgem
    değişim geliyor
    şimdi tam zamanı
    kas hafızamı dinle
    üstüme yapışanları -bu giysiyi- düşünüyorum kaç zamandır
    ve işte kırk altı ve 2 tam karşımda duruyor..

    kas hafızasını dinlemek aslında bir nevi hayatın bize sunduğu alışkanlıkarın, refleks olarak yada hep yapageldiğimiz için farkında olamadan bir rutin içinde yaptığımız şeylere dair eylemlerin içine düşmek aslında. yani insan farkında olmadan yaşayıp gidiyor diyor adamlar..kas hafızasıyla yani diş fırçalayarak, vide oyunu oynayarak, yazı yazarak vs...tüm bu eylemler kas hafızasına dair eylemlerdir. bilmeden yapageldiğimiz şeylerdir ve buna göre, tüm bunlar yaşayan yani bir sürü şey yapan ama bütün bunları hayatın sürükleyiciliği içinde yaparken asla yaşamını sorgulamayan insanların yaptığı şeylerdir.

    burada tüm bu aydınlanmanın yaşandığı an karşımıza çıkan bu kırk altı ve 2 de neyin nesi peki?...kırk ve altı aslında buradaki rakamlar..46 değil...40 ve 6...iki ayrı rakam ve iki ayrı şeyin sembolize edilmesi söz konusu. 40 aslında sembolizm de ölümü çağrıştırıyor. yani ruhun bedenden arınmasının doğal sonucu. ama ölmeden ölmeyi becerebilirseniz aydınlanmayı yaşarsınız. aydınlanmanın semboli ise elbetteki altı evrenin altı günde yaratılması da aslında aydınlanmanın sembolü olması için yeterli bir neden..ama asıl kilit nokta 2...yani siz..ikilik...dualizm..gerçek aydınlanmaının çıkış noktası buradaki 2 de yatıyor. herşeyin zıddının oluşu, evrenin ve tüm bilinemeyen yasaların üzerinde dönüp durduğu kusursuz kanundur dualizm...ve işte aydınlanma anında, önce beden ölüyor- yani kırk- sonra aydınlanma yaşanıyor- yani altı ve en sonunda ruh, diğer eşini buluyor. ikizini...yani 2...ve tüm bunların ardınan birleşme gerçekleşiyor.

    yaşamayı seçtim
    büyümeyi, alıp vermeyi,
    ilerlemeyi, öğrenip sevmeyi,
    ağlamayı, öldürmeyi ve ölmeyi
    paranoyak olmayı ve
    yalan söylemeyi, nefreti ve korkuyu
    ilerlememi sağlayacak ne varsa yaptım..

    yaşamayı seçtim
    yalanı, öldürmeyi ve vermeyi
    ölmeyi, öğrenmeyi ve sevmeyi
    bir adım atmamı sağlayacak ne varsa yaptım...

    yalan söyleyip öldürdüğünüz zaman aslında sizz vermiş oluyorsunuz..verdikçe bekliyorsunuz..ve bu ruhunuzu karartıyor..
    halbuki ölmeyi seçseniz, hem öğrenebileceksiniz ve gerçekten de sevmeyi köküne kadar hissedeceksiniz...

    ama hepsi yalan gelir insana. o yüzden aydınlanmanın gerçekleşmesi çok ama çok zordur..

    kırk altı ve 2 tam karşımıza ancak biz ölünce çıkacak ama o zaman da iş işten çoktan geçmiş olacak...
  • bu entry telif hakkı problemi nedeniyle yayından kaldırılmıştır.
  • bu sarki hep bir antropoloji dersi niteliginde olmustur nazarimda. maynard'in dehasini en iyi yansitanlardan.
    bazilari meth'den bahsettigini soyler, "onumde 46 ve 2 saat var", yani 48 saatlik bir paranoya sureci. "bu sureci atlatmak icin her seyi yaparim", "kill and die and to be paranoid and to lie, hate and fear and to do what it takes to move through." ayni zamanda meth kullananlarin da zamanla golgede yasayan insanlara donustugu dusunulunce, kaybedilen bir öz arayisi olarak dusunulebilir bu sarki.

    öz derken, ben cok daha farkli seylerden bahsettigini dusunuyorum methden ote. nasil evrimlestigimize ve golgemizde neleri sakladigimiza yakiniyor sanki. sarkiyi schism ile ardarda dinleyince, bir cok sey farkli anlam kazandi aklimda. "i know the pieces fit, cause i watched them fall away" ve "bring the pieces back together, rediscover communication" dizeleri ozellikle, ki disposition'u da dusununce, iletisimsizligin bizi nasil insandan bozma hale getirdigi, nasil her seyi parca parca ettigi maynard'in kafasini bayagi bir kurcalamis ki cogu sarkisina bunu yansitiyor. iletisim, bir merak giderme yoludur. merak ediyor gibi gorunme, ya da ogrenilmis bir merak sureci degil simdi herkesin bilincsizce icinde bulundugu gibi. bu sarkida ise artik bu merak doruguna ulasmis ki adam haykiriyor, "bilmek istiyorum" diye. "hoping i can clear the way by stepping through my shadow, coming out the other side. step into the shadow." golge. neler sakliyorum golgemde? evrimimde? simdi etrafa bakalim, meraktan yoksun, sadece bir seyleri yapiyor olmak icin hareket eden insanlar. parcalarin bir butune uygun biliyorum, simdi nasil dagildiklarini goruyorum cunku.. evrimlesme sureci, illa ki iyiye gitme sureci degil herkesin bildigi gibi. "simdi"yi anlamlandirmamdaki en buyuk etken, nasil evrimlestigimi anlamak olabilir. nasil oldu bu degisim? nasil donustuk biz?

    iletisimsizlige nasil vardim bilmiyorum evrimden. ama sarkinin adini dusununce, 46+2.. 46 kromozomla evrimlestik, 45+2 ise down sendromu diye bildigimiz sey. yani maynard, bu +2 kromozomun daha ust bir insana dogru gelisme olmasindan ote, zamanla nasil zihinsel ozurlu bir topluma dogru evrildigimize dem vuruyor sanki. yoksa 48 deyip gecseymis, neden +2? ya da her seyi uyduruyorum. bu adamin aklini sinamak, kaliba sokmak imkansiz.

    sarkida gecen "shadow" kelimesinin sayisi ise oniki. 4+6+2. ama bu bilgi gundelik hayatta pek bir isimize yaramayacak.
  • danny carey bu parçanın malum solo attığı bölümü hiçbir zaman aynı şekilde çalamamıştır. sallaya sallaya ben de yaparım öyle, ne var ki?
  • 44 & 2 durumumda olan insan oğlu bu kromozom sayısı ile bir çok değişiklik modifikasyona tabi olmushtur. misal olarak uzuyan boy azalan kilo azalan kıl yeni nesillerde tohumu dahi olmiyan 20 yaş dişleri ve kuyrum sokumu hatta apandasitsiz insanlar bile mevcut.

    fakat gen sayısının değişimi çok çarpıcı farklar yaratabilir . örnek olarak mongolizm . tool un savunduğu teorilerde melchezedekin teorisi olup dünya üzerin var kabul ettiği parcellerin "morpho genetic grids" hayatın belli bir bölgede temsil edildiğini savunur.
    belirli bir parcelde hayat tükenirse o parcelde kaybolur. genlere eklenicek +2 ninde tamamen sosyallikle ilgili olması durumudur. yani hayatı insan bazından kaldırıp parcel boyutunda görmektir.
    kişinin bireysel korku arzu ve egosunda uzaklaşıp total visyon total amaç için varolmasıdır. bu fikri farklı şekillerde savunan birçok inanış , bir çok felsefe ve yayınlanmış metin bulunmaktadır.
    bu konuların daha derin incelenmesi pek mühimdir lütfen....
  • giri$teki bas ve sonundaki zile abanma atraksiyonu insanı spawn'a dönü$türür, çok gazdır!
    yeni ba$layanlar için tool kitabının giri$inde yer alan parçalardandır.
  • "gölgede olanın gölgesi olmaz" diyerek gölgesinden kaçmak için gölge arayan beşer. homo umbra.
  • o'keefe foundation mıdır nedir onun yaptığı ve çocukların cover'ladığı sürümünü orijinalinden daha çok seviyorum.

    https://www.youtube.com/watch?v=myklvygqac0
  • aşırı derecede düzensiz bir şarkı ve çekici yapan da bu düzensizlik. bana kalırsa her yönüyle çok iyi işlenmiş bir şarkı. kimi yerde 7/8 kimi yerde 8/8 kafalarına göre sıralamışlar. pena ile bas gitar çalmayı sevdirdi diyebilirim.
  • her dinledigimde bana maynard'i, dansını, danny'yi ve o geceki muhtesem atmosferi bir daha hatirlatan super sarki.

    (bkz: 7 eylul 2007 tool istanbul konseri)
hesabın var mı? giriş yap