• digital fotoğraf makineleri icat olduğundan beridir (küçük, compact olanları daha çok) çok ciddi bir psikolojik hastalık olmuştur. bilimsel olarak bir ismi bir sendrom tanımı falan vardır muhakkak ama ben bilmiyorum.

    evvela bir grubu hemen ayırayım. slr ları ile profesyonel ya da yarı profesyonel çekim yapanları ayrı tutuyorum. kiminin mesleği kiminin ciddi bir hobisidir. onlar tanımdan tamamen hariçtir. üstlerine alınmalarına gerek yok (harbi çok alıngan oluyorlar bu arada fotoğrafçılıkla vs ile ilgili eleştirilerde. tamam bizim de var slr imiz de bu kadar alıngan değiliz)

    ne diyorduk, fotoğraf çekmek ciddi bir hastalık özellikle bizim ülkemiz insanında.

    mesela bir kültür tutuna katılın. rehber desin ki bakın bu 5500 yıllık bir el işi kilim. dünyadaki ilk dokuma kilim vs desin. ben giderim normal bir insan evladı gibi o kilimi incelerim. sağına soluna bakarım. arkadaş bu bir anlık bir şey. ben hayatımda o kilimi bir daha göremeyecem. 40 yılda 1 katılmışım bir tura. gitmişim 5500 yıllık bir eseri görme fırsatım olmuş. mantıklı olan bunu incelemektir benim gibi. giderim incelerim. diğer insanlar ne yapıyor peki?

    hastalığın etkisi ile ellerindeki sikimsonik makineler ile hücum ediyorlar. 2-3 açıdan fotoğraf çekiyorlar. sonra arkalarını dönüp gidiyorlar. ben eserin önünde durmuş incelerken bana gelip müsade eder misiniz diyorlar. sonra gelip foto çekip gidiyorlar.

    bune lan? manyaksınız hepiniz. ciddiyim manyaksınız. müthiş bir manzara var mesela. inanılmaz güzel. hemen 40 kişi koşturuyor fotoğraf çekmeye. deli gibi bir fotoğraf çekme telaşı. çılgıncasına çekiliyor fotolar. sonra herkes arkasına bile bakmadan dönüp gidiyor. manzarayı gerçekten inceleyen kimse yok mına koyim. bi ben bakıyorum vay mına sikim şura ne güzelmiş, vay bak şurda şu var diye inceliyorum.

    delilik lan. ciddiyim delilik. kimse hayatı gözleri ile görmüyor. lensten bakmaya başladık hayata. hayır o dandik kompakt makine ile fotoğrafı çeksen ne olacak ya? fotoğraf nedir. bir anı yaşarsın. tadını çıkarırsın. sonra fotoğrafını çeker anılarına koyarsın.

    bizde ise önce fotoğraf çekiliyor. anılar 2 sene sonra yaşanıyor. kendimiz yaşamıyoruz.
    ciddi bir hastalık bu. adını bilmiyorum ama var bu.
  • bugün size küçük bir egzersizim var. sadece 15 dk alacak. hepsi sadece ve sadece yavaşlamak ve çekiyor olduğunuzu düşünmekle ilgili aslında.

    kameranızı alın – elinizin altında ne varsa. (ben bunu ilk yaptığımda iphone ’umu kullandım) ve arka bahçenize çıkın. (veya eğer kış aynının ortasında iseniz, iç mekanda bir yer seçebilirsiniz – belki oturma odanız – aslında istediğiniz herhangi bir yer de olabilir.)

    şimdi, oturacak bir yer bulun, o mekanın tam ortasına oturun.

    bundan sonraki 10 dakika boyunca sadece oturmaya devam edeceksiniz. 10 dakika boyunca fotoğraf çekmenize izin yok ancak bunun yerine tek göreviniz etrafınızdakileri gözlemlemek ve çekimleriniz için plan yapmak.

    gözlem

    bulunduğunuz yeri iyice içinize sindirin.
    işığa bakın ve ışığın çevrenizdekilere nasıl vurduğunu inceleyin.
    düzenlemelerinizin size nasıl hissettireceğine dair dikkatinizi verin.
    detaylara iyice bakın, belki hızlıca düzenleme yaparken gözden kaçırdığınız bir şeyler olmuştur.
    bu “gözlem” esnasında, çevrede gezmek ve değişik açılardan bakmak isteyebilirsiniz. buna izin var – ancak henüz kameranızı kullanmayın.

    plan

    orada otururken – hangi elementin fotoğrafik bir konu olacağı ve nasıl fotoğraflayacağınız hakkındaki düzenlemeleriniz üzerinde düşünmeye başlayın

    neyi çekeceksiniz?
    hangi perspektiften çekeceksiniz?
    çekimin kompozisyonunu nasıl yapacaksınız?
    değişik sonuçlar almak için nasıl ayarlar yapabilirsiniz?
    hissettiklerinizi, duygu olarak nasıl aktaracaksınız?
    zihninizin gözündeki kareyi nasıl resmedeceksiniz?
    çekim

    şimdi 10 dakikanızı bulunduğunuz yeri gözlemleyerek ve çekiminizi planlayarak tamamladınız, şimdi kalan 5 dakikanızı kameranızı kullanarak, düşünmekte olduğunuz kareleri yakalamak için kullanabilirsiniz.

    gözlemleme, planlama ve fotoğraf çekimi arasındaki bu tip bir süre oranını, çektiğim fotoğraflardaki gözle görülür iyileşmelerden edindiğim deneyimlerime göre geliştirdim. (bunun tam tersi olarak, kimi zaman yarış içinde hızlı fotoğraflar çektiğim zamanlar da oldu… veya daha kötüsü üzerinde çok fazla düşünmeden, ve içlerinden birinin gerçekten iyi olduğunu umarak çektiğim fotoğraf yığınlarım vardı)

    daha sonar gözlemlemenin, detayları farketmemi sağladığını farkettim. aksi halde bunları kaçırabilirdim. planlama üzerinde zaman ayırmanın, seçtiğim konularımı diğer zamanlara göre çok daha yaratıcı bir şekilde yakalamamı sağladığını farkettim.

    alıntı: darren rowse
  • artık çekilmez bir hal alan eylemdir.
    herkes kendini fotoğraflarla mumyalamaya çalışıyor.
    her şeyi çekmek zorunda değiliz.

    oturup adam gibi çay içip sonra da bunu belgeleme ihiyacı hissediyoruz.
    arkadaşım, çay içtik çay...
    yani adam gibi çay da içemiyoruz.

    facebook, instagram bunların sadece cisimleşmiş hali.
    sorun bundan fazlasıdır.

    çekilmeye değer şeyleri çeken çok az kişi var.
    fotoğraf ishali olduk. sürekli fotoğraf dışkılıyoruz.

    insan bir eylemi fotoğraf çekilmek için yapmaz.
    o eylem niteliğiyle makinaları kendine çeker ve çektirir zaten.

    çekme kardeşim artık sadece ünlülerin tepkisi değil!
  • kendi zevkini kendi hissettiklerini deklanşöre basarak yaratmaktadır.

    yoksa paranızı fotoğraf çekerek kazanmıyorsanız, siktir edin kursları, kitapları çok bilmişlerden gelen önerileri kafanıza göre takılın, siz sevin çektiklerinizi gerisini sallamayın bile.

    "birader ensantene yanlış kullanmışsın", kafa boşluğu nerede bunun", "kompozisyon çok zayıf " diyen orospu çocukları bol keseden sallıyor umursamayın .
  • dünyaya nasıl baktığını görmektir.
  • deklansore basarken bir anlik nefesin tutulmasi, sanki hayatin durdugu an gibi. sanki o anda her sey durmus, gokteki gezegen donusune ara vermis, gunesin isinlari havada asili kalmis, tutulan nefesle birlikte her sey nefessiz kalmis ve sana poz veriyor gibi. bir an, bir perde acilip kapaniyor ve o sahne bitiyor gibi. insanin en bagnaz dusuncelere suruklendigi, o ani, isigi, havayi, elinde tuttugu kucucuk kutunun icine sigdirmaya calistigi zaman.
  • ışıkla resim çizmektir.
  • gözün gördüğünü, ona güvenmeyerek, 'ya unutursa' diyerek dondurmak, makineye hapsetmek. fotoğraf çekmek unutma lüksü demektir bir yerde, ne kadar çok fotoğraflanırsa o kadar çabuk unutulabilir yerler/anlar/olaylar. o kısacık anı kareye hapsetmek sonsuz güven verir insana, hiçbir şey hatırlamak zorunda değildir artık, zamanı dondurmuştur. yaşananlar çoğaldıkça fotoğraflar da artar, anılar gibi yerlerine yenileri gelir. neticede çok zevkli bir uğraştır ama alışkanlık haline geldiğinde anı yaşamaktan çok, onu hapsetme isteği başgösterir ki, 'göz'le bakmayı unutturur.
  • hayata dair aslında çok iyi bildiğimiz ama çoğunlukla unuttuğumuz gerçeği inatla yüzümüze çarpan eylem. bir şeye odaklanırsan onun dışındaki her şeyin nasıl da bulanıklaştığını...
  • balık tutmak gibi bir şey.
    balık tutmak için; iyi bir oltan, iyi bir misinan ve iyi bir yemin yoksa, balığı en bol gölde bile tutman zordur.
    aynı şekilde; fotoğraf çekmek için iyi bir makinen, iyi bir objektifin ve iyi bir ışığın yoksa, en iyi konuyu bile fotoğraflayamayabilirsin.
    fakat; iyi bir makinen, iyi bir objektifin ve iyi bir ışığın varsa, okyanustaki tek balığı bile yakalama ihtimalin vardır. tabii ki usta bir balıkçı olmak da önemli.
    ama öncelikle ekipman ve yetenek.
    gerisi emeğe tâbi.

    çekmeden öğrenilmiyor. her iki anlamda da.
hesabın var mı? giriş yap