• edit: verdigimiz linkler calisir hale getirilmistir. foton kusagindan olsa gerek, esrarengiz bicimde ayni url 4 kere kopyalanmis ucuca. ilginc.

    sacmalik oldugu su kisa yazilardan anlasilacak hadiselerdir:

    http://www.salemctr.com/photon/center5c.html - foton nedir ne degildir

    http://www.crystalinks.com/photonbelt.html - foton kusagi nedir ne degildir

    http://www.straightdope.com/classics/a4_042.html - cecil adams

    http://www.salemctr.com/photon/center5d.html - 92'deki yazi

    karsidakinin savlarini, sag beynin olgunlasmamis diye onemsemeyecek kadar rahat insanlarin inancini, bu makale de yikamayacaktir eminim. hatta bunu okumaya tenezzul etmeyeceklerdir de. ama ben gicik oldugumdan zorla sizin gozunuze sokayim:

    en basitinden doktrin diyor ki (ve bu baslikta da defalarca deginilmis) 1961 yilinda uydular, evrenin belli bir yerinde bir foton kusagi tespit etmisler. halbuki 1961 yilinda ne uzayda bulunan uydularda ne de laboratuvarlarda gelistirilmis bir sekilde bekleyen, o uzakliktaki boyle bir olusumu gozlemleyecek bir ekipman bulunmuyor. dolayisiyla, soylenenin aksine foton kusagina dair bir bulgunun olmamasi da bizi sasirtmayacaktir, bu kapasitedeki bir ekipman bile yokmus daha.

    bunun ustune su basit maddeyi de ekleyip oldurucu vurusu yapabiliriz: bugun yorungedeki uydular ve yerdeki teleskoplar, bu iddia edilen foton kusagini algilayacak ekipmanlarla dolu. teknolojimiz fazlasiyla yeterli oldugundan boyle bir sey olsaydi rastlamamiz kacinilmazdi. tabii ki hicbir bulgu yok ortada. bitti. bu kadar. bir salagin gotunden sallamasina inaniliyor hicbir destek olmadan, bu kadar basittir. neyse, biz zevkini cikarmak icin devam edelim

    daha sonra deniyor ki, bu foton kusagi pleidas denen bir sistemi cevreliyormus ve bizim gunes sistemi de 24 bin yilda bir burayi dolaniyormus. yalan. pleidas sistemi o kadar uzakta ki, 24 bin senede bir boyle bir yorungeyi tamamlamamiz icin isik hizinin onda biri bir hizla donmemiz gerekir ki bu kadar hizli olsaydik gokyuzundeki hemen her yildizin konfigurasyonu ciplak gozle farkedilecek kadar cok hizli degisirdi.

    ama daha da iyisi var. birakin 24 bin yili, biz pleidasin cevresinde hic mi hic donmuyoruz. aksine ondan uzaklasiyoruz

    devam ediyoruz. deniyor ki bu buyuk sistemin merkezinde alychon denen bir yildiz varmis ve her sey onun etrafinda donuyormus. bu da yalan. aksine, elimizdeki tum bulgular alychonun cevresindeki tum sistemlerin dagildiklarini gosteriyor. en azindan, herseyin onun merkez olmadigindan emin olacak kadar cok bulgu var.

    sonra deniyor ki bu pleidas sisteminin icindeki yildizlarin hepsinin gezegeni varmis. bir tanesininin dahi gezegeni oldugu hakkinda bir bulgumuz yok halbuki yeterli teknolojimiz olmasina ragmen.

    bitmiyor efendim. teoriye gore bu foton kusagina girmeden once bir "elektromanyetik null zone" varmis. burada hicbir sey yokmus. hicbir sey derken, bildigimiz gibi isik dahil (bunlar daha kulaga daha ezoterik gelsin diye foton filan diyorlar ama foton dedigin isik quantasidir, bakiniz bastaki linklerden,max plancke saygilar), tum isinimlar elektromanyetik dalgalardir; yani dedikleri buradan ne isik gelir ne sinyal. yine yalan, kulliyen yalan. bal gibi geliyormus. background cosmic radiation'da herhangi bir nonuniformity yok, boyle bir bosluk bulunmuyor.

    simdi her adimda istisnasiz yanlis yaptiklari icin, foton kusagina girecegimiz tarihe dair yapilan tahminler de yalan cikti. bir ara 94 demisler, sonra da 97 sanirim. bir halt olmayinca, bir sonraki tahmini pek yakina almadilar, yani guvende olmak icin mardukla birlestirdiler, 2012 yaptilar, o zaman da birsey olmayinca 22.ya ertelerler.

    "muritler", 2 sarmalli dnadan 12 sarmalliya gecisin (2 sarmal yetmiyor degil mi, e tabii insanin evrimi boyunca beraberinde getirdigi dnasinin buyuk kisminin kullanilmadigini bilmezsen "bu sarmallar ne kadar cok olursa o kadar iyi" diye uydurursun otlu kafayla) foton kusagina girdik diye olmayacagini, foton radyasyonunun (isik degil mi bu) bu modifikasyona hatasiz bicimde yolacamayacagini soyleyenlere "bilimin borusu burada otmez" diyecek retorik piskinlige sahiplerken, bakalim doktrinlerindeki en temel uydurmalarin da cokertildigini gorunce ne yapacak.

    gerci yobazligin siniri arkadas, o zaman da "butun bu kanitlar hukumetlerin uydurmasi, butun bilimadamlari foton kusagini biliyorlar ama bizden saklaniyor" derler, "senin sezgin zayif, sol beynin fazla buyumus" derler. yahu x filesda bile, en azindan sadece amerikan hukumeti komployla suclaniyordu. ulan herkesin teleskobu, uydusu, universitesi, bilimadami var, ne bicim bir orgutlenmeymis de dunyadaki butun hukumetleri ve universiteleri kapsamis birsey sizdirmayacak bicimde. astronomlarin hepsi uzayli ajani deseniz daha cok inanirdim. ama kafa pozitivist ya, sormadan edemiyorum: oyle olsa bile, dunyanin isik hizinin onda biri hizda yolalmadigini nasil aciklarsiniz, gokyuzunu mu boyadilar?
  • bildiğimiz 2 sarmallı dna'yı 12 sarmallı dna'ya hatasız olarak çevirecek, tabii bununla ilintili olarak gereken tüm enzim, protein ve hücresel komponentleri bu üst yaşam formuna uygun olarak modifiye edecek bir foton radyasyonunun bilimsel olarak olabilirliği yoktur. bunu kim uydurmuşsa götünden sallamanın en güzel örneği'ni vermiştir. böyle şeyler ancak süperman'de olur. bunlara inananlar ise hayatın ve yaşamın gerçeklerinden kestirme çıkış yolu arayan irrasyonel kişilerdir.
  • hanim kos kos bu sefer ki bambaska bir new age zirtapozlugu. vallahi saatlerdir okuyorum googleda buldugum new age sitelerini, gozlerimden yaslar geliyor artik. bu ne yaraticilik kitligi, bu ne demagoji yetenegi, bu ne piskinlik yarabbim.

    simdi butun teorinin, avustralyadaki bir dergide 91 yilinda yayinlanan yaziyla basladigi kesin olarak biliniyor. bu yazidan da once bir ufo arastirmacisi sorumlu oldugu dusunulurken, ( dergide yayinlanan makalenin sonundaki kontak o arastirmacininmis ), daha sonra o arastirmacinin bir zamanlar grubunda bulunan bir yuksek lisans ogrencisinin sorumlu oldugu anlasiliyor. yani bizdeki ufo monopolisinin baskani hakan aktan (miydi) beyin grubunda bulunan bir zibidinin boyle bir sey uydurdugunu dusunun, ve inanmaya hazir binlerce insan hic zorluk cekmeden pesinden gitmeyi basarabilmis.

    bunun tv belgeselini ceksem discovery channel icin, adini the making of a religion koyardim. tabii bunun scientologyden farki ise cok daha rahat yanlislanabilir olmasi, zira butun doktrin 92 yilinda yazilan cok kisa bir makaleyle cokertildi. ama bunun ayrintilarini bir sonraki entryde ele alacagiz. simdilik diyecegimiz, bu makaleye ragmen, insanlarin gercekleri inatla gormeyi reddetmeye devam etmesi, ustune piskinligin daniskasiyla 94 yilinda bir de kitap basip (kitapta elbette ki makalenin dile getirdigi ve doktrini curuten saptamalara deginilmiyor) bu inanci populestirmesi.

    gerci kiziyoruz ama bu tip, 20.yy dinleri toplumun kacinilmaz bir yan urunudur. new age akimlari, istisnasiz bicimde endustriyellesmis toplumlarda, rahata ermis, yasamin temel zorluklarinin ustesinden geldigi icin artik cani sikilan ve hayatina yeni anlamlar arayan bireylerin bu ihtiyaclarinin, 60lardan sonra hippi kulturuyle birlesmesiyle ortaya cikmislardir. bu gazla kimisi kendini dogu dinlerine verir, kimisi de gordugumuz gibi kicindan cult'lar uydurur.

    yani, batinin dogu dinlerini felsefi olarak kesfi 1800'lerin sonunda sonlanmisken, kulturel olarak bunlari kucaklamasi tam da bu hippi hareketlerinin baslamasina denk gelir. abd'deki ilk budist manastirin san franciscoda acilmasi tesaduf olmasa gerek. fakat iste, budizmde aradigini bulamayan, daha fantastik yaklasimlara inanmaya hazir arkadaslar da, ayni donemlerde, ayni sehirlerde, benzer topluluklar icinde bu osur osur ipe diz tadindaki new akimlarini yaratmislar ve uydurma olduklari kanitlansa dahi yobazca -evet sanirim en uygun kelime bu, yobazca- inanmayi surdurmuslerdir

    neyse, zeki ogrencimizin neler yaptigi sorulunca, ufo arastirmacisi onun gruptan ayrilmadan once bir astronomla gorustugunu belirtmis. bu astronom da 92'deki karsi makaleyi yazan kisinin tanidigi oldugu icin, hemen ziyaret edilmis. astronom, cocukla konusulanlarin tam ayrintisini hatirlamasa da, kesinlikle foton kusagi diye birseyden bahsetmediginden eminmis, tek yaptigi pleidas sistemiyle ilgili bilgi vermekmis. daha sonra olayla baglantisi ortaya cikan baska bir bilimadami da foton kusagina gulup gectigini, kendisinin genel olarak astronomi hakkinda bilgi verdigini belirtmis.

    yani sonuc olarak peygamberimiz, hakan unakitan (yok, bu kesin degildi) tadinda birinin, ufo meraklisi bir stajyeriyken gidiyor astronomi hakkinda birkac detay ogrenip, ufo grubundan ayrilarak, kendini hikayeyi yazmaya veriyor. daha sonra bu new age modasindan kar etmek isteyenler suruyle kitap basarlarken, endustri toplumununun mutsuz bireyleri ise kiyisindan kosesinden kisisel tatmin ariyor. olayin ozu budur. simdi kisaca curuk noktalara bakalim ki kafalarda suphe kalmasin...
  • lazer kalkanları devredeyse sorun olmaz.
  • foton ne desen cevap veremeyecek yarrak kafalıların heyecanla savundugu bir senaryonun başrol oyuncusu.

    haa o gün gelipte kuşağa ben de girersem hemen bu entry i psişik güçlerimle silerim size de unuttururum, orası da ayrı...
  • ilk olarak 1961'de paul otto hesse tarafindan pleiades yakinlarinda gozlenmi$, samanyolu galaksisi'nde yogun foton enerjisi barindirdigi ve dunyayta dogru hareket ettigi du$unulen ve pek cok tarikat, mezhep tarafindan dunyaya vardigindan super degi$imlere sebep olacagina inanilan olu$um..

    dunyaya 1996'da varacagi hesaplanmi$ olan bu ku$ak sozkonusu tarihte hic bir $ey olmayinca cogu astrolog, kahin, zerzevatci bu ku$aga olan ilgisini azaltmi$tir..

    26000 yilda bir gune$ sistemine denk gelmektedir.. dolayisiyla bir daha uzun sure lafinin edilmeyecegi tahmin edilmektedir..
  • maya takviminin sonu olarak belirtilen 2012 yılında dünyanın içine gireceği düşünülen astronomik oluşum. ezoterik kaynaklarda bu dönemin, zıvanadan çıkmış olan insan nesline ait demir çağın sonunu ve altın çağın başlangıcını işaret ettiği anlatılır. foton kuşağının, vaktiyle ilk insan ırkının tohumunun yeryüzüne ekilmesinde rolü olan sirius gezegeninden ziyaretçilerin gelmesiyle ilişkisi olduğu varsayılarak, bu dönemde yeni ziyaretçilerin gelerek insanlar arasında yeterli bilinç düzeyine erişmiş olanları başka bir boyuta taşıyacakları ve bu boyutta insani egoların bulunmadığı altın çağın yaşanacağı rivayet edilir. ayrıca bu bilginin kutsal kitaplarda öyle ya da böyle tasvir edilmiş olduğu iddiasında bulunulur. ilginçtir ki, bu anlatılanlarla sembolik olarak benzerlikler taşıyan çeşitli ayetler vardır ve gökten gelen bir etkiyle kıyamete (uyanış) ulaşılacağı ve sonunda inananların (bilinçlenenlerin) allah'a döndürülmek üzere yeniden diriltilecekleri anlatılmaktadır. dünya hayatının bir oyundan ibaret olup gerçek hayatın ahirette (diğer boyut) cennet yaşamı (altın çağ) olarak anlatılması da paralellik gibi düşünülebilir. kıyamet sonrası boyut atlamadaki ölüm ve diriliş sembolik olabilir. ahirete gidişin illa fiziksel ölüm sonrası olması şart olmayabilir. gerçek bu ise, bu kitaplardaki anlatılışının o dönemlerde başka türlü anlaşılması beklenemezdi. başka bir ilginçlik ise bu ezoterik bilgileri ve iddiaları iletenlerin aslında hıristiyan öğretilerinin ağırlıkta olduğu toplumlarda yetişen yazarlar olmasıdır.
    fazla bilim kurgu gibi gelen bir başka iddia da; foton kuşağına girildiğinde dünyada manyetik etkileşimler yaşanacağı ve birkaç gün boyunca gecenin hüküm süreceği, kutupların yer değiştireceği, insanda da dna sarmalında başlayan evrimleşme sürecinin tamamlanacağıdır. zira yeni boyuta geçildiğinde insanın fiziksel bedeninin duruma ayak uydurabilmesi için dna sarmalının, ilk yaratıldığı halde olduğu gibi 12'li formunu geri kazanması gerekiyormuş.

    edit : enteresan gelişme; nasa'dan haber gelmiştir (alıntı hürriyet 29/03/2009) :

    12 eylül 2012'de güneşte patlamalar olabilir ve dünyada enerji kaynakları imha olabilir. taş devrine dönülebilir...
  • mor ve ötesi'nin 1996'da yaptığı müziği 2014'e taşıyabilmiş bir grup, evet arkadaşlar şöhret olmak için 17 yılınız daha kaldı. biraz sabredin, 2031 yılında eurovision'a sizi gönderiyoruz.
  • 2012 cemaatinin son günlerdeki en popüler fantazilerinden biri. bu konuyla ilgili atıp tutan insanlar terminolojiye o kadar uzaklar ki okurken dünyayı kurtaran adam tadı almak mümkün. galaksinin sıfır hattı, foton enerjisiyle çalışan aygıtlar, 1 milyon yılda 5.5 saniye hareket eden gök cisimleri gibi ne olduğu belirsiz, bilimsel literatürde rastlanamayan bir dünya muğlak ifade var. muhtemelen kendileri de neden bahsettiklerini bilmiyorlar. bu tarz makat kaynaklı teorilerin genel sıkıntısı da bu zaten. insanlar astronomi, fizik gibi üzerine yıllarca emek harcayıp ciddi bir birikimden sonra ancak belli bir seviyeye gelinebilecek kompleks disiplinlerin uzmanlık alanlarında iki makale okuyup bilimsel bir gözlem yapma veya veri elde etme zahmetlerine girmeden tamamen filozofik yaklaşımlarla fantazi teoriler üretmeye çalışıyorlar.

    bu teorilerin gerçekçiliğini geçtim neden bilimsel ortamlarda sürekli hor görüldüğünü sorguladığınızda karşınıza çıkan en önemli savunma mekanizması nasa, esa, hükümetler bu bilgileri bizden saklıyor argümanı oluyor. hadi bunu yedik diyelim. hükümetler falan bir şekilde bir takım olayları ört-bas ediyor. bugün dünya üzerinde her an amatör/yarı profesyonel yüzlerce astronom envai çeşit araç gereçle gökyüzünü tarıyor, kendi çaplarında uzayı dinliyorlar. varlığının çok bariz olması gereken böyle bir yapıyı onların da keşfedememesi biraz tuhaf değil mi? yoksa nasa onlara da mı sus payı vermiş? her şeyi geçiyorum bu kadar devasa etkileri olması beklenen bir mevzuyu hangi güç, nasıl ört-bas edebilir? nasa'da esa'da çalışan, yıllarını bu işlere vermiş astrofizikçi, kozmolog, astrobiyolog kadroları taş kalpli androidlerden mi oluşuyor? bu insanların endişelenecekleri anası babası ailesi sevdiği çoluğu çocuğu yok mu ki bu oyuna alet oluyorlar? ben nasa'da çalışan bir fizikçiyim ve saniyede bilmem kaç km hızla dünyaya doğru gelen dev bir kuşak keşfettim diyelim. ben nasıl bir manyak, piskopat olmalıyım ki bu bilgiyi kamuoyundan saklayayım?

    bu teorileri sallayan adamların kendileri de bir tuhaf. adam açıyor sosyal medyadaki hesabında, bloğunda yazıyor bir dünya işte niburu, galaktik döngü falan uzun uzun yazılar, ordan burdan kopyala yapıştırlar. 10 dakika sonra bir bakıyorsun kuzey-güney izliyorum, pes oynuyorum, arkadaşlarla nutella aşeriyoruz falan diye tweet atıyor. arkadaş daha demin dünya yok oluyor, karanlık çağ, öldük bittik diye atıp tutan adam sen değil miydin? böyle bir durumda normal bir insan kendi götünü kurtarmaya çalışır. ben şimdi senin yazdığın onca şeyi nasıl ciddiye alayım ki.

    ciddiye alanlar var tabi. insanlar hayatlarından memnun olmadıklarında veya ümidi kestiklerinde iyi yönde bir değişim isterler. bu değişimi kendileri yapamayınca da dışarıdan bir gücün yardımından medet ummaya başlarlar. zamanla bu umut inanca oradan da saplantıya dönüşür. bu dünya genelinde böyle. 6 milyar küsür insandan kaç tanesi hayalini kurdukları hayatı yaşayabiliyor? çok küçük bir azınlık sadece. geri kalanlarımız mutsuz, depresyonda vasat bir hayatın içindeler. işşsizlik, açlık, savaşlar, hastalıklar vs. de bonusu. böyle bir ortamda herkes kendi çapında bir kurtarıcı bekliyor. kimi için bu kurtarıcı mesih, kimi için marduk vs. birilerinin veya bir şeylerin gelip sihirli bir değnekle tüm hayatımızı alice harikalar diyarında'ya çevirmesini, bize filmlerdeki gibi süper güçler bahşetmesini bekliyoruz. ortalıkta bunu vaad eden bir sürü şarlatan olunca da söylediklerinin doğru olduğuna gözü kapalı inanma eğilimdeyiz. insanları kandırmak kandırıldıklarına inandırmaktan daha kolaydır derler. çoğu zaman çok doğru bir söz çünkü duymak istemediğimiz gerçekler yerine tatlı hayallere inanmak, kendimizi kandırmak yaşama tutunmamız için pozitif bir motivasyon sağlıyor olabilir. yine de benim nacizane önerim bu mevzulara kafa yormak yerine düzenli sayısal oynamanın daha gerçekçi olduğu yönünde. es kaza tutturursanız ne niburu kalır hayatınızda ne de foton kuşağı.
hesabın var mı? giriş yap