• aslına bakılırsa "bir ışık kaynağından doğru akım elde etme yöntemi" ile ilgili çalışmalara verilen genel addır. burada ışıktan elektrik üretilmesi fotovoltaik etki prensibine dayanır ve dolayısıyla fotovoltaik kelimesi tek başına genel bir ifade olarak kalır. dikkat edilirse, yalnızca güneş değil, yeterli ışınımı sağlayan herhangi bir ışık/güç kaynağı da fotovoltaik çerçevesinde incelenebilir. zira ofis aydınlatmasında dahi üretim yapabilen küçük uygulamalar mevcuttur. ülkemizde ne yazık ki pek çok konuda olduğu gibi, bu sektörde de oldukça geç kalınmıştır. 2012 başında çıkartılan tebliğ ve 2010 sonunda yayınlanan yek* kapsamında ivmelenmeye başlayacağının sinyallerini veren sektör ile ilgili olarak ben de naçizane bir kaç noktaya değinmek istiyorum:

    burada yapılan en büyük yanlışlardan biri photovoltaics yani kısaca pv nin "güneş enerjisi" gibi genel ifadeler ile karıştırılması. oysa csp*gibi uygulamalar da aynı şekilde solar radiation'dan* faydalanmakta ve güneş enerjisinden elektrik üretmekte, ancak bunu fotovoltaik prensibine dayanarak yapmamaktadır. pv, en genel tanımıyla yarı iletkenlere düşen solar radiation'ın (yapay veya doğal) doğru akıma dönüştürülmesi için fotovoltaik etki prensibinden yararlanan sistemler ile ilgili konulara verilen genel addır diyebiliriz sanırım. yani güneş enerjisi pv, csp ve ste* gibi pek çok uygulamayı kapsadığından pv=güneş enerjisi demek yanlış bir ifade olacaktır, ki devletin yetkili organları dahi bu sistemleri eş tutarak hatalı teşvik ifadeleri kullandığı bir yasa çıkarmışken bizlerin yanlış ifadeler kullanması çok normal.

    tanımlara çok takılmış gibi olduk sanırım. peki ozaman, biraz da teknolojisinden ve pratik bilgilerden bahsedelim. onlarca elemandan oluşan bu enerji sistemleri başlıca hücre, modül, junction box, evirici, şarj regulatörü, akü* gibi elemanlardan oluşur. her fotovoltaik sistem uygulama talebi ve şartlar doğrultusunda duruma göre bunlar gibi elemanlara ihtiyaç duyar.

    çok detayına inmeden değinmem gerekirse pv uygulamalarının en önemli komponentlerinden biri modüllerdir. yani elektriği ürettiğimiz hücrelerin bulunduğu paneller. piyasada genellikle güneş paneli veya solar modül şeklinde anılırlar. güneş panelleri çeşitli teknoloji ve hücre* tiplerinde kullanılmaktadır. dünyada en çok kullanılan tipleri c-si yani crystalline silicon bazlı hücreler kullananlarıdır. burada silicon'u bildiğimiz silikon ile karıştırmamalıyız. zira günlük hayatımızda kullandığımız silikon silicone iken, silicon silisyum'u ifade etmektedir. bu da çok sık yapılan yanlışlardandır. bu materyaller için de monocrystalline ve multicrystalline (bir başka isimle polycrystalline) en bilinen sınıflandırma şeklidir. dünyada şu anda bilinen en verimli hücre tipleri monocrystalline bazlıdır. ticari olarak kullanılan bu tip paneller 2012 itibariyle genellikle %16-17 aralığında verimlere sahiptir. ancak amerikan sunpower şirketi 2010 yılında 24.2% lik dünya rekoru kıran bir hücre verimine ulaşmış, son ürün olarak %22.5 lik verimle çalışan monokristal panel üretimini başarmıştır. yine de henüz kolay kolay yaygınlaşacak bir ürün değil. bilim adamları kristal bazlı hücreler ile teorik olarak ışığın %29'undan fazlasını elektriğe çevirmenin mümkün olmayacağı görüşünde olsa da, her yıl bu konuda ciddi çalışmalar yapılmakta. bunun bir üst sınır olup olmadığını bekleyip göreceğiz. bu konu kendi içinde ayrı bir derya olduğu için kendi tecrübelerime dayanarak basitçe kullandıkları hücre yapılarına göre ciddi module teknolojilerini sıralamak daha faydalı olacak. sözlükte büyük küçük harf duyarlılığı olmadığından bileşenler yanlış yazılmış olacak ancak yinede basitçe sıralamak gerekirse:

    - mono c-si*
    - multi c-si *
    - cigs* ve cis*
    - cd-te*
    - a-si * ve µc-si*
    - ga-as*
    - ve sanyo firmasının hit *tipi hücresi şeklinde özetlenebilir. evet evet fena olmadı iyi bir liste. bu teknolojiler kendi içlerinde verimlilik, ekonomi vb. yönlerden pek çok avantajı ve dezavantajı bulunmakta. mühendislik ve hesaplama kısımlarında az çok bilgi sahibi olsam da branşım kimya olmadığı için bu compound'ların detayları konusunda wikipedia daha iyi bir rehber olacaktır kanısındayım.

    sektörde işlerin nasıl çalıştığını özetlemek gerekirse bir kaç ana sınıf var diyebiliriz;

    - üreticiler,
    - projelendirme ve mühendislik hizmetleri verenler (epc* vb.),
    - uygulayıcılar (epc'ler bu iş yapıyor gözükse de çoğunlukla taşeron firmalara yaptırmakta)
    - ve pek tabii müşteriler ile bankalar gibi kredilendirme kuruluşları.

    türkiye'de bu işleri parça parça veya bir bütün halinde yapan/yapmaya çalışan pek çok firma bulunmakta. ancak bana sorarsanız en önemli noktalardan biri yerli üretim. gerçi sadece benim bildiğim merdiven altı dahil toplam 8 yerli panel üreticisi var. aramızda kalsın.

    ar-ge anlamında yapılabilecek ve bana sorarsanız ülkemiz adına yapılması gereken yığınla iş var. ancak aksi gibi dünyada da şu anda inanılmaz bir arz patlaması yaşanmakta, sektördeki tüm firmalar bir bir batmakta. bu derece doymuş bir sektörde üretici olmak ne derece fisible olacaktır, orası ayrı bir konu ancak türkiye, mevcut irradiation değerleri (bkz: pvgis) göz önünde bulundurulduğunda avrupa'da ispanya'dan sonra 2. sırada yer almakta. ve ülkemizde henüz adam akıllı bir ges* yok. bu ne denli patlama yaşanabilecek bir alan olduğunun açık bir kanıtı, kaçınılmaz bir şekilde bu teknoloji ülkemize gelecek, ancak ne derece biz bunun know-how kısmında yer alabilecek, ne derece yerli ürün bazında yer alabileceğiz? o konuda karamsarım, zira politikalarda bunu düşüncemi destekler nitelikte. verilen teşvikler avrupanın 3 te 1 bazında, elektrik faturası ile yarışamayacak hale gelen yerli üretim destekleri var. 2010 da çıkan kanun kapsamında, ilk 5 yıl teşvik desteği veren bir yönetmelik ile şebekeye satışa 2013'den önce başlanamayacak bir süreç yönetimi var. yani teşviği kullanmak için 2 yıl. evet inanılmaz bir destek! rüzgarda yönetmelikler nedeniyle tıkanan sektör, lisans konularında güneşte de kösteklenmek üzere. umarım lobi çalışmaları olumlu sonuç verir ve bu aksaklıklar giderilir. zira ülkemizin en büyük cari açık kalemini oluşturan enerji, yenilenebilir veya değil yerli kaynaklar olmadan karşılanmaya devam ederse, hangi alanda nasıl bir atılım yapacağımızın önemi kalmayacak, dışa bağımlılık sonsuza dek sürecek. zira enerji yoksa, hiç bir şeyiniz yok demektir
  • fotovoltaik enerji üretiminde, diğer hemen hemen tüm yenilenebilir enerji alanlarında olduğu gibi, almanya dünyada birinci konumdadır, türkiye'nin ortalasının 1/3ü kadar güneşlenme süresine sahipken...

    fotovoltaik sistemlerin en önemli altyapısını, tahmin edileceği üzere, güneş kollektörleri (panelleri) oluştururlar. burada dikkat edilmesi gereken unsur, bu panellerin evvelden beri yazlıklarda vb. su ısıtmada kullanılan konvansiyonel (boyalı) kollektörler değil, daha ziyade; yeni nesil nanoteknolojik, seçici yüzeyli güneş kollektörleri olmalarıdır.

    bu kollektorler özel kablolama, depolama ve iletim sistemleriyle desteklendiğinde, üretilen elektrik gayet muazzam bir miktara ulaşılabilir (güneşlenme süresinin nispeten az olduğu kış zamanlarında bile) ve hatta fazladan üretilen enerji, akıllı sistemler/ve kimi akıllı sayaç vb. uygulamaları ile şebekeye geri satılabilir.
  • (photos- yun. ı$ık) ile (volta- voltage)'nın birle$imiyle olu$mu$tur.. kabaca ı$ık ve elektrik demektir.. güne$ pili denilen hadiseyle ilgilenir. pv'de en iyi ülkeler almanya, japonya, avustralya ve birle$ik devletler'dir.
    http://www.ise.fraunhofer.de/welcome_english.html
  • fotovoltaik elektroliz ile hidrojen üretimi için de gerekli olandır. şöyle ki, fotovoltaik bir hücre ya da hücre dizisi kendi başına stabil şekilde elektrik üretebilmekten acizdirler. sabit hücre kullanmak yerine güneşe doğru yönelen hücrelerin geliştirilmesiyle her ne kadar verimliliği %6 kadar artırılabilse de yine de toplamda %24-28 bariyerini geçmeyen bir teknolojiden bahsediyoruz. ki bunun termodinamik verimlilik limiti ve kuantum limitleri de çok da iç açıcı değildir. bu yüzden varolan verimliliği de en yüksek düzeyde kullanabilmek için üretilen enerji direk şebekeye dağıtılmak yerine elektroliz ile suyu hidrojen ve oksijene ayırarak depolanabilir enerji üretilmiş olur. çünkü hidrojen dediğimiz şey şu anda kullandığımız sıvı fosil yakıtların yaklaşık 3 katı enerji yoğunluğuna sahip efsane bir madde. bunun yanında elektriğin aksine sıfır kayıpla depolanabilme özelliğine sahip. ve hammaddesi olarak kullanılacak suyun içinde fosil yakıtlar gibi sülfür bazlı yabancı maddeler olmadığı için sıfır karbon emisyonu gibi çevreci bir özelliği var. he çok tehlikeli mi? acayip! kendisiyle uğraşırken çok büyük dikkat gerekiyor. lpg veya doğalgazdan çok daha yanıcı. ayrıca kendisinin enerjiye dönüştürülebilmesi için %99.999 kadar yüksek bir saflıkta olması gerekiyor. yoksa kendisini işleyen hücrelerde kullanılan katalizörler zehirlenerek çok kolay deaktive olabiliyorlar.

    honda'nın konuyla ilgili olarak japonya'da geliştirdiği güzel bir proje var.
    http://www.fuelcelltoday.com/…ctural-office-grounds
    http://green.autoblog.com/…pans-saitama-prefecture/

    özetle sadece su ve güneşten bir gün içinde, arabayı 150 km götürebilecek kadar hidrojen üretebilecek bir istasyon. honda ileride bunlara daha çok yatırım yapacak gibi gözüküyor. ama hali hazırdaki mevcut akaryakıt altyapısını bir hidrojen dağıtım ağına çevirmek çok zor gözüküyor. bunun başlıca sebebi hidrojenin normal şartlar altında gaz olması. bu yüzden depolanması zor ve yüksek basınçlara çıkmayı gerektirebiliyor. şu anda alanda yapılan çalışmalar nasıl böyle yüksek basınçlara çıkmasak da bu kadar hidrojeni depolayabilsek üzerine. türkiye'de de bildiğim kadarıyla çeşitli üniversitelerde bununla ilgili çalışmalar yapılıyor ve yine bildiğim kadarıyla yüzey alanı/hacim oranı çok yüksek adzorberler üzerinde duruluyor. böylece küp şeker büyüklüğünde bir nesne sizi birkaç saat götürebilecek kadar hidrojen depolayabilecek.

    konuyu fotovoltaikten solar hidrojene doğru kaydırdım fakat sonuç odur ki, fotovoltaikler tek başına istikrarlı olarak elektrik üretemeyebilirken elektrikle hidrojen üretilse bütün stabilite problemleri ortadan kalkar. hem greenpeace'ci arkadaşlar da bize böyle teknolojilerle gelseler belki adam yerine koyup dinlerdik he?
  • dünya ve geleceğiyle ile ilgili her sorunun cevabı olan teknoloji. kamu kurum ve kuruluşlarına geçmesi itibariyle güzel destek bulacağını umuyorum.
  • ışık kaynagındaki fotonların n tipi yarıiletken(negatif) malzeme tarafından absoplanarak buradaki elektronları uyarıp, p tipi yarıilekten(pozitif) malzemeye dogru yolculuga cıkarması sonucunda oluşan akım ve voltaj üreten sistemlerin genel adıdı.

    gelecekte birgün heryerde bu sistemi kullancaz evde arabada, götümüze bile takcaz bunları.
  • yüksek miktarlı yatırımlar gerektirdiği için, bunu yapabilecek yerli firma sayısı bir elin parmaklarını geçmez ki onlar da bu durumun farkında. tam da bu sebepten bu ülkeye çivi bile çakmamaktalar.
    çiviyi alıp satmak herhangi bir maliyet getirmiyor nasıl olsa.

    velev ki yabancı bir yatırımcı türkiye'de böyle bir iş düşünse o zaman da hökümetimizle görüşmek zorunda. onlar da bir adres gösteriyorlar, git şu arkadaşla ortak ol bari, sen bizi tanı biz de seni tanıyalım diyorlar.

    haliyle zenginimiz daha bir zengin oluyor. çivi bile çakmadan.

    tanım: (bkz: yofıd) şöyle bir projede kullanılacak olan enerjiyi sağlayan dönüştürücü.
  • ileride cep telefonu, tablet, saat gibi mobil cihazların ekranlarında yer alarak, ışık kaynağından şarj olmalarını sağlaması beklenen bir teknoloji.

    https://youtu.be/iqxw8b_eklu
  • türkçesi güneş pili mi, güneş hücresi mi, güneş gözesi mi olsun diye tartışmalar bir sonuca bağlanamayınca fotovoltaik olarak dilimize girmiş kelime.
  • nedir, nerelerde vardır, kurulu kapasitelerle ilgili bir kaynak; -2005 / 2006 yılı kaynaklarından derlenmiş -

    http://en.wikipedia.org/wiki/photovoltaics
hesabın var mı? giriş yap