• episode 1: enter the revolution -devrime giriş-
    5 mayıs 1789'da toplanan etats generaux kişi başına oylama için uzun süre imtiyazlılarla burjuvaların çatışmalarına sahne oldu. imtiyazlılar burjuvalarla aynı mecliste eşit olmak istemediklerini açıkladılar.halk temsilcileri ise gerçek temsilcilerin kendileri olduklarını iddia ettiler.ancak hemen ertesinde kral az bir süre önce maliye bakanlığına getirdiği joseph necker'i görevden aldı ve askeri birlikleri versailles çevresinde topladı.bir aristokrasi komplosundan korkan paris halkı ayaklandı ve bastille hapishanesi'ni ele geçirdi.louis xvi, necker'i yeniden göreve getirdi,paris'e geldi,halk hakimiyetini tanıdı ve isyancıların üç renkli kokartını taktı.

    episode 2: büyük korku
    ancak köylerdeki dalgalanma durmamıştı.aristokratların paralı haydutlar tutarak köylüleri kıracağı söylentisi dolaşıyordu.köylüler büyük korkuya kapılıp saldırıya geçtiler.şatoları yaktılar taşra aristokrasisine saldırdılar.aristokratlar da olaylardan korkup yerlerini terk ettiler.olaylardan korkan meclis 4 ağustosta ürünlerden alınan ondalığı kaldırdı.bu bir devrim demekti.fakat kral bu kararları kabul etmek istemedi.ancak başını işportacıların ve kadınların çektiği 6 bin kişilik bir grup versailles'a yürüyüşe geçti ve kralı paris'te oturmaya ve halkın kaderini paylaşmaya zorladı.kraliyet muhafızları da halkla kaynaştı ve fişekleri ulusal muhafızlara verdi.kral mason localarıyla dolmuş orduya güvenemiyordu.marquis de la fayette'in eşlik ettiği konvoyla paris'e getirildiler.

    episode 3: yurtseverlerin bölünüşü
    kurucu meclisin dağılıp yasama meclisinin açılmasından sonra (1791) sağ kanattaki aristokrat üyeler meclisten uzaklaştırıldı. yasama meclisinde sağ kanadı artık la fayette,barnave,le chapelier,mirabeau'nun kurdukları feuillants grubu oluşturmaktadır.bu grup jakobenler klübünden ayrılan yüksek aristokratik burjuvaziyi temsil ediyordu ve devrimi frenlemek istiyordu.meşruti monarşi yanlısıydılar.yasama meclisindeki sol kanat ise jirondenlerin hakim olduğu jakobenler klübüydü. 1791'de kraliçenin ayartmasıyla çoluk çocuk koblenz'e kaçan kral louis xvi varennes'de yakalandılar.avrupadaki koalisyonla buluşmak isteyen kral yabancı güçlere bel bağlamıştı.fakat halkın gözündeki değeri de o anda on paralık oldu.kaçıştan ve yakalanıştan sonra baldırıçıplaklar champs de mars'ta gösteriler yaptılar ve cumhuriyetin ilanını isteyerek imza topladılarsa da la fayette'in komutanlığını yaptığı milli muhafız kıtası tarafından kanlı biçimde ezildiler (bkz: champ de mars katliamı). baldırıçıplaklar ancak köylülerin memnun olduğu bu ortamda devrimden bir şey kazanmadıklarını görüyor yeni bir rejim istiyorlardı.fransa'nın 20 nisan 1792'de avusturya'ya savaş ilan etmesinden sonra durum kötüleşti.kraliçenin başını çektiği saray partisinin ve kralın kışkırttığı savaş fransa'nın zararına doğru ilerledi.

    episode 4: monarşinin devrilişi
    ordular yüzgeri ederken 20 haziranda baldırıçıplaklar ihanet sözünü ortaya attılar ve kralı suçlayarak gösteriler yaptılar.avrupanın koalisyon orduları paris'e yaklaştı.prusya dükü brunswick'in (prusya ordusu komutanı) bildirisi paris'te bir bomba gibi patladı.bildiriye göre kralın ve ailesinin kılına zarar gelirse paris kılıçtan geçirilecekti.bu olayla beraber 10 ağustos'ta sankülot ayaklanma baş gösterdi.isyancılar tuileries sarayına saldırdılar ve isviçreli paralı askerleri katlederek sarayı yağmaladılar.paris'te devrimci bir hükümet kuruldu (paris komünü).kral ve kraliçe komünün isteği üzerine tutuklandılar ve kaleye hapsedildiler.eylülde de aristokratlar üzerine katliama giriştiler (bkz: eylül katliamları).la fayette gibi feuillantlar ülke dışına kaçtılar.paris komününün geçici yönetimi 21 eylül 1792'de konvansiyonun ilanına kadar sürdü.

    episode 5: jakoben-jironden savaşı
    bir asiller komplosu psikozunun sürdüğü bu günlerde yapılan seçimler kuşku ve aşırı tahrik havası içinde geçti. çekimserlik sonucu kararlı devrimci azınlık adaylarını meclise sokabildi. coşkuya kapılmış 749 üyeli konvansiyon hemen cumhuriyeti ilan etti.arkasından gelen valmy zaferi istila tehditini kaldırdı.yeni konvansiyonda ılımlılar (feuillants) grubu yoktu.yeni mecliste üç grup vardı. 260 üyeyle taşralı burjuvalar olan jirondenler, parisli baldırıçıplakların desteğini alan aşırı kanat jakobenler ve duruma göre yer değiştiren çoğunluktaki ova (la plen).çok geçmeden jakoben-jironden savaşı başladı. jirondenler jakobenleri eylül katliamlarını tezgahlamakla suçluyorlar,halkı istismar ve demogojiyle itham ediyorlardı.jakobenler buna karşılık hasımlarının federalizmi üzerinde durdular ve cumhuriyetin bir bölünmez olduğunu onaylattılar.bu sırada jirondenler halktan koparken, montanyar grubunun eline geçen jakobenler klübü halk seksiyonlarıyla ilişkilerini sağlamlaştırıyor ve komünü arkasına alıyordu.10 ekim 1792'de jirondenlerin lideri brissot jakobenler klübünden çıkartıldı.

    episode 6: kralın mahkemesi
    eylül sonlarında başlayan mahkeme 10 ağustosta krallığı deviren ayaklanmanın meşruluk kazanması için gerekliydi.mahkeme sırasında sarayda bulunan bazı belgeler kralı zor duruma düşürdü ancak savunmasını mağrur bir şekilde yapması yargılayanları dahi etkiledi.montanyarlar büyük tantanalar kopartarak suçlamaları sertleştirdiler.tribündeki halkın da desteğine kazanmışlardı.jirondenler ise yarı açık yarı kapalı biçimde kralın savunmasına geçtiler.montanyarların tüm çabalarına karşılık kral ancak zayıf bir çoğunlukla (387 e karsi 361) ölüme mahkum edildi.jirondenler ilk yenilgilerini aldılar.21 ocak 1793'de kral idam edildi.

    episode 7: jirondenlerin sonu
    hemşerilerinin idam edilmesinden ve 300 bin yurttaşının askere alınmasından rahatsız olan vendee eyaleti ayaklandı.ardından bir jironden olan ordu komutanı dumouriez ordusunu düşman safına katmak istedi.askerleri isyan edince kaçtı.baldırıçıplaklar ihanet karşısında gösteriler düzenlediler.bu olaylardan sonra montanyarlar mecliste iyice güçlenmişti.eylülcülere ve paris baldırıçıplaklarına karşı hücumlarını sıklaştıran jirondenler intikam almak için marat'ya saldırdılar ama onun ihtilal mahkemesinde beraat etmesini engelleyemediler (24 nisan 1793).bundan sonra paris komünün devrimci faaliyetini soruşturmak için 12 üyeli bir komisyon kurdular ve aşırılardan hebert'i de hapsettirdiler.konvansiyon kararsızlık içinde kaldıysa da uzun süredir jirondenlerin defterini dürmek için fırsat kollayan komün françois hanriot'un önderliğinde 2 haziran 1793'te meclisi bastı (bkz: #5653879). tartışmalardan sonra konvansiyon salonuna girip isteklerini kabul ettirdiler.maximillien robespierre'in yakın adamlarından couthon'un önerisi üzerine 29 jironden milletvekili ile 2 bakan tutuklandı.

    episode 8: kamu selameti komitesi
    1793 zaferi baldırıçıplakların, daha net olaraksa öfkelilerin zaferiydi.montanyarlar öfkelilerin isteklerine tam olarak yanıt veremeseler de yavaş yavaş onlara uydular.onların programları katı ve netti: küçük mülk sahiplerinden oluşan bir toplum ve ihtilal düşmanlarına terör.kudurganlar diye adlandırılan bu grup o zamanların anarşistleriydi.aynı esnada ülkedeki kralcı ayaklanma jirondenci ayaklanmayla birleşmiş,istila tehditi de yeniden yaklaşmıştı.13 temmuz 1793'te marat jirondenlerce öldürüldü.16 temmuz'da kentin jakoben lideri chalier lyon'da kralcılarca öldürüldü.buna karşın konvansiyon öncelikle bir dizi reformla baldırıçıplakların durumunu düzeltti ve onları devrime bağladı.nisanda kurulmuş olağanüstü bir hükümet olan kamu selameti komitesi 10 temmuzda danton'un çıkartılması ve saint just, couthon ve 27 temmuzda da robespierre'in girmesiyle güçlendi.komitenin içeriği 1794 yazına kadar yaklaşık aynı kaldı.

    episode 9: hürriyetin zorbalığı
    robespierre'in güçlü kişiliği etrafında toplanan komite öncelikle terörü gündeme aldı ve ihtilal mahkemesinin yetkilerini arttırdı.11 eylülde şüphelileri yakalamak için devrim ordusu kuruldu.öfkelilerin lideri jacques roux yargılandı ve intihar edince bu hareket dağıldı.ekimde marie antoinette ve jirondenler giyotine gönderildi.ekim 1793 fransız ordusunun koalisyona karşı büyük zaferleriyle geçti.subay kadroları tüm halka açıldı,hepsi başka işlerle uğraşan birçok kişi cumhuriyet ordusunun büyük generalleri oldular (lazare hoche,murat,jourdan).iç isyanlar da sert şekilde bastırıldı.lyon, jakoben üyeler barras ve fouche tarafından acımasızca cezalandırıldı (toplu olarak mitralyozla kurşuna dizmeler,bağlayarak nehre atmalar v.s.). sonunda baldırıçıplakların diğer isteği de kabul edildi ve tahıl fiyatlarına tavan fiyat konuldu.

    episode 10: kliklerle mücadele
    dış düşmanlara karşı zafer kazandıkça içten gelen tehdit aksine büyüyordu.jakobenlerin içinden iki hizip grubu yükseldi.biri danton'un insaflılar grubuydu ve iktisadi özgürlük yanlısıydı ve teröre son verilmesini istiyordu.diğer grup ise soldan gelen hebert'ti.esasen iki grubun içinde de bozguncular bulunuyordu.hebert robespierre'i devrimi uyutmakla suçluyor ve terörü yetersiz buluyordu. ayaklanma tehditiyle robespierre'i sıkıştırdıysa da ne konvansiyonun ne de baldırçıplakların desteğini alamadı ve 24 mart 1794'te karaborsacılar ve casuslarla birlikte idam edildi.danton'un saldırısı ise daha pervasızca gelişti.hebert'i mahkum edilmesine yardım eden sol jakobenler (collot d'herbois,billaud varenne) karşılık olarak danton'un kellesini istiyorlardı.danton ve insaflılar yargılandı ve rüşvetçilikten idam edildiler.bu olaylar sonucunda komün ortadan kalkmıştı, seksiyonların özgürlükleri bitmiş, herbiri bir memuriyete getirilen baldırıçıplaklar sesini çıkartamaz hale gelmişti.bu zaferler aksine montanyarları savunmasız bırakmıştı.

    episode 11: konvansiyon robespierre'e karşı
    daha sonraları thermidorcular olarak adlandırılacak grup robespierre'e karşı birleşti.komünün önemli isimleri hebert,chaumette,jacques roux,marat öldürülmüşlerdi ve montanyarları destekleyecek bir güç kalmamıştı.mecliste tartışmalar ve anlaşmazlıklar gitgide artıyordu.ancak konvansiyon robespierre'in sözünden çıkamıyordu.robespierre, korku içindeki konvansiyona devrim adaletini kuvvetlendiren 22 prairial kanununu (büyük terör yasası) kabul ettirdi.bu kanuna göre suçlananın savunma hakkı yoktu (bir buçuk ayda 300 bin tutuklama,17 bin idam).terördeki bu açık arttırma politikasının suçu robespierre'e ihale edildi.karşıtlarına göre artık konvansiyon komitenin kayıt bürosu komite de robespierre'in mühürdarı olmuştu.zaten komite de iyice bölünmüş ve yorulmuştu.buna karşın hebertçiler ve ılımlılar robespierre'e karşı ittifak kurdular.26 temmuzda robespierre'in savurduğu tehditler terörcüleri de ona karşı çevirdi.22 prairial kanununun çıkarılmasında danışılmayan genel güvenlik komitesi zaten ona karşıydı.robespierre'e karşı komplo kuran grup terörü daha da azdırdı ve suçu ona yükledi.bu grup şu unsurlardan oluşuyordu:
    1.grup: terörden ceplerini dolduranlar (barras,fouche,freron..)
    2.grup:sol jakobenler (billaud varenne,collot d'herbois..)
    3.grup:genel güvenlik komitesi üyeleri (amar,vadier,tallien,louis legendre..)
    4.grup:meclisteki ve komitedeki ılımlılar (lazare carnot,sieyes..)
    28 temmuzda konvansiyon, kavgalı bir oturum sonunda robespierre'e üstünlük sağladı ve tevkif ettirdi.komünün belirli bir müdahalesi olmayınca da yeni sanıklar ertesi sabah idam edildi.
    (bkz: 9 thermidor)

    episode 12: thermidor gericiliği
    burjuva cumhuriyetçilerinden oluşan thermidorcular aynı zamanda da kral katili idiler.robespierre'e hala bağlı montanyarlara güvenemediklerinden eski jirondenlere yanaştılar ancak kralcılara karşı zayıf düştüler.terör dönemi sona erdi,genel maksimum kanunu kaldırıldı.böylece fakirlik hızla arttı.şubat 1795'te vendee'de kralcı ayaklanma baş gösterdi.lazare hoche'un komutasındaki ordu onları yenemedi ve silahları bırakma karşılığında din inanç serbestisi tanındı.1 nisan 1795'te paris'te açlıktan doğan bir ayaklanma gerçekleşti.konvansiyon ayaklanmayı bastırdı ve elebaşları olan montanyarları ve bazı hebertçileri tutukladı.22 nisanda ikinci kez patlak veren isyan bu sefer daha da zor kullanılarak bastırıldı.devrimci saint antoine mahallesine ekmek girişi engellendi ve topa tutma tehditiyle mahalle teslim alındı.montanyarlardan olaya karışanlar idam edildi.böylece halk ihtilali bir daha altından kalkamayacağı bir darbe yemiş oldu.

    episode 13: direktuvarın kuruluşu
    fakat bu durumdan kralcılar karlı çıktı.güneyde bir beyaz terör dalgası başladı.korkuya kapılan konvansiyon kiliseleri rahiplere geri verdi,ihtilal mahkemesini kaldırdı ve milli muhafız kıtasındaki jakobenleri ayıkladı.kralcıları zar zor durdurabilen meclis hem halka hem monarşiye karşıydı.bu yüzden tutunması imkansız olduğu için kendi kendini feshetti (26 ekim 1795).2 kasım 1795'te açılan yeni direktuvar meclisi eski thermidorculardan oluşuyordu.iki adet meclis vardı ve ülkeyi beş direktör yönetiyordu.la revellière,le tourneur,rewbell,paul barras ve lazare carnot ilk beş direktuvar oldular.direktuvar yaptığı 1795 anayasasıyla oldukça totaliter bir rejim getirmişti.
    (bkz: directoire)

    episode 14: eşitlerin gizli birleşmesi
    1796'da ülkedeki işsizlik ve eşitsizlik bir kısım eski montanyarları ve robespierre'cileri (felix le peletier, alexander darthe,jean baptiste drouet), komünist fikirli jakobenlerle (sylvian marechal, babeuf,buonarroti) birleştirdi. bunlar özel mülkiyetin kaldırılması, toprakta reform ve ortak kullanım,fırınların devletleştirilmesi gibi bir programa sahiptiler.komünist programlarını hayata geçirmek için gizli örgütlenmeye girdiler ve paris'te çok güçlü konuma geldiler.ancak direktuvarın erken davranması ve lazare carnot'un çabaları sonucu tutuklandılar ve hareket bastırıldı.
    (bkz: eşitler komplosu)

    episode 15: 18 fructidor
    bu sürede gericilik hız kazandı.seçimlerde yüksek oy alan kralcılar beşyüzler meclisinde çoğunluğu elde ettiler.ülkeden kaçan rahiplere af çıkardılar ve restorasyona başladılar.lazare carnot da onların hizmetine girdi.ardından kralcı barthelemy direktuvara girince diğer direktuvar üyeleri darbe yapmak için ordudan yardım istediler.napoleon bonaparte general augereau'yu paris'e darbe için yolladı.4 ekim 1797'de darbeciler anayasayı çiğneyerek başkente asker soktular ve meclisi feshettiler (18 fructidor darbesi).göçmenler için çıkarılan kanunu da kaldırıp ülkeye geri dönen din adamlarının en kısa zamanda ülkeyi terk etmemeleri durumunda askeri mahkemeye sevketme kararı aldılar.kralcılar tutuklandı,direktuvar üyelerinden carnot gizlenmeyi başararak kaçtı.

    episode 16: napolyon'a giden yol
    ardından direktuvarın politikası sola çark etti.jakoben klüpleri tekrar açıldı.kralcı darbenin bertaraf edilmesinden sonra jakobenler seçimle meclise girmeye başladılar. saygınlığını yitirmiş, ve kimse tarafından sevilmeyen direktuvarın, solun montanyarları ile sağın monarşistleri arasında kalan siyaset alanı çok dardı.direktuvar ancak 15 mayıs 1798 ve 18 haziran 1799 darbeleri (seçimlerin iptali, yüzden fazla jakoben adayın milletvekilliklerinin iptali) ve güç gösterileriyle ayakta durabiliyordu .bu durumda derebeylik uygulamalarının kaldırılmasından hoşnut olan köylüler cumhuriyete pek bağlı değillerdi.bu sebeple direktuvar üyeleri önce general joubert'in darbe yapmasını istediler,ama o savaşta ölünce yerine bonaparte'ı düşündüler.italya kahramanı bu general, devrimin kazançlarını garanti altına alarak,hem iç hem dış düşmanlara barışı kabul ettirecek ve içeride montanyarları da,baldırıçıplakları da, monarşistleri de bertaraf edecek ve devrime son verecek tek kişi olarak görülüyordu.bu genel kanı napolyon'un mısır'dan gelip direktuvarı devirirken hiç bir direnme ile karşılaşmamış olmasını izah eder.

    episode 17: le coup d'etat du 18 brumaire (9 kasım darbesi)
    18 brumaire (9 kasım 1799) darbesinin başlıca hazırlayıcısı sieyes'dir.talleyrand ve fouche de komploya katılarak ilerde büyük güç sahibi olmuşlardır.zaten direktuvar üyesi olan sieyes olayı teşkilatlandırdı,diğer bir üye barras direndi ancak sonunda istifa etmeyi kabul etti. roger ducos da istifa etti.ancak iki jakoben direktuvar üyesi gohier ile moulin istifa etmeyi reddettiler.fakat gohier hapsedildi ve moulin de kaçtı.darbe sabahı geldiğinde her şey harika görünüyordu.napoleon beşyüzler meclisine gelerek üyelere çıkıştı ve onları anayasayı uygulamamakla suçladı.meclis üyeleri durumu anlayınca kahrolsun tiran bağırışmalarıyla napoleon'un üzerine saldırdı.napoleon'un bu beceriksizliği neredeyse hayatına malolacaktı.beşyüzler konseyi üyesi oturum başkanı kardeşi lucien bonaparte onu milletvekillerinin arasından çekip alarak dışarı çıkardı.ardından napoleon'un kanun dışı sayılması için yapılacak oylamayı geciktirdi (böylece yargılanmadan idam edilebilirdi).ardından lucien, meclis önündeki askerlerin yanına geldi ve "komutanınıza bıçaklarla saldırıyorlar,gelin onu koruyun,çıkartın şu pislikleri dışarı" deyip onları kışkırttı.zaten napoleon'a çok bağlı olan general joachim murat'ın komutasında olan meclis humbaracıları da süngülerini takıp meclise girdiler ve kansız biçimde yönetime el koydular.bu olayla birlikte fransız ihtilali fiilen sona erdi.

    ek: napoleon'un meclisteki tartışmasında üyelere söylediği sözler: "the constitution! you yourselves have destroyed it. you violated it on 18 fructidor, you violated it on 22 floreal, you violated it on 30 prairial. it no longer has the respect of anyone."
    (bkz: copy paste değil alınteri)
  • insanların okumuş olmayı istediği ama hiçbirinin okumak istemediği tarihsel bir kesittir. sebebi, devrimler tarihinin şöyle ucundan kapağını kaldıran herkesin hemen fark edebileceği gibi, sürecin içinde çok fazla taraf, fraksiyon, figür, kurum ve evre barındırması ile meraklı okurun cesaretini kırıyor olmasıdır.

    devrimin hangi olayla başladığı ve hangi yılda bittiği bile üzerinde tamamıyla ittifak sağlanmış bir konu değildir. start noktasını tiers etat'ın kendisini ulusal meclis ilan etmesinden alan vardır. tenis kortu yemini ya da bastille hapishanesi baskınını devrimin ilk başına koyanlar da var. devrimin bittiği tarih için kimi tarihçiler 1794 thermidor darbesini, kimileri 1799 direktuvar rejiminin sona ermesini kimisi de 1804 napolyon'un imparatorluk tacı giymesini esas alır. her koşulda uzun bir süreçtir.

    baştan sona ihtilalin tarihini anlatmak bu entrinin içeriğini aşar. daha önce derli toplu anlatan da olmuş zaten. ben daha çok önemini anlatmak niyetindeyim.

    kurucu ulusal meclis, yasama meclisi, triumviralık, paris komünü, konvansiyon, terror rejimi, kamu güvenliği komitesi, direktuvar, 500 ler meclisi, konsüllük idaresi ve monarşistler, füyyanlar, jakobenler, jirondenler, montanyarlar, kordelyelar, öfkeliler, hoşgörülüler, baldırı çıplaklar ve büyük korku, champ de mars katliamı, aristokratlar komplosu, 10 ağustos isyanı, eylül katliamları, thermidor tepkisi, beyaz terör, eşitler manifestosu, maximum yasası, valmy zaferi, vandee ayaklanması, marat suikasti, 18 brumaire darbesi ve la fayette, mirabeau, sieyes, danton, desmoulins, hebert, fouche, talleyrand, marat, robespierre, bailly, brissot, saint just, babeuf, barras, bonaparte.

    bilinmesi gereken o kadar çok figür, yapı, fraksiyon, dönüm noktası vardır ki ortalama okurun bu geçit töreni karşısında başı döner. libertanyanlığı odağına koyup, insan hakları bildirgesini yazan klik de, mülkiyeti ortadan kaldırmaya niyetlenen, tarihin ilk proto komünistleri de, dine hepten karşı olan anti cleric tayfa da, avrupa'nın en güçlü ordularını hallaç pamuğu gibi kaldırıp atan askeri kurmay da bu sürecin ürünüdür.

    devrim, kadın ayaklanmacıların, kralı maiyetiyle teslim alıp, önüne katarak paris'e sürmesini de gördü, halkın meclis kapısına dadanıp boş laf dinlemeye değil emir vermeye geldik sözlerini de işitti. öyle tuhaf bir çağdır ki. konvansiyon meclisinde devrim liderleri birbirini yererler, hadi bakalım sen giyotine denilen halk kahramanları da tıpış tıpış gidip boynunu bıçak altına uzatırdı. zamanın ruhu o kadar şüpheci bir tedirginlikle yoğrulmuştu ki devrime önderlik eden burjuvazi, arkasına aldığı kalabalık ayak takımının gücünden ürküyordu, ayak takımının temsilcileri köylere sıçrayan isyanın ateşinden korkuyordu, kralı görevden alanlar cumhuriyetçilere yem olmaktan çekiniyor, kralı idam edenler idam sehpasına gönderilmekle terbiye oluyorlardı. dengeler sürekli değişiyordu.

    ihsan oktay anar kalabalıklar için baruttan sonra icat edilmiş en önemli silahtır der. fransız devriminde de böyle oldu. devrimciler kaplanı kafesten bir kez çıkardılar nasıl geri sokacaklarını da bilmiyorlardı.

    böylece meşrutiyetçiler monarşistleri tasfiye etti, cumhuriyetçiler de meşrutiyetçileri. burjuvazi aristokrasiyi, halkçılar ise burjuvazi taraftarlarını yedi. bu böyle devam edip gitti. radikaller ılımlıları, öfkeliler insaflılar grubunu, laikler ruhbanları, jakobenler aşırılık yanlısı hebertistleri, thermidorcular jakobenleri, direktörler babeufçu sosyalistleri tasfiye etti. her daim tekrarlandığı gibi devrim bir kez daha çocuklarını yedi.

    fransız ihtilalinin, özellikle jakoben diktatörlüğü yıllarında, radikallik ve şiddet yönünden emsali yoktur. terör saltanatı denilen 1793-1794 arası on aylık dönemde 17 bin kişi idam edilmiş, 10 binden fazla kişi de zindanlarda ölmüştür. hem amerikan devrimine hem de fransız devrimine katılan ve amerika'da aşırılık yanlısı olarak ünlenen thomas paine, fransız devrimi içinde soft kanat jirondenler için bile fazla ılımlı kalmıştır. (tarihte bazı devrimciler hem eski dünyada hem yeni dünyada ünlüdür. misal thomas paine gibi hem amerikan ve hem de fransız devrimlerinde kilit rol oynayan la fayette'nin lakabı iki dünyanın şövalyesidir. yine yarım asır sonra italya'nın önde gelen devrim önderi garibaldi, uruguay'da da devrimci lejyonlara liderlik etti. bir buçuk asır sonra ispanya iç savaşının efsane generali alberto bayo sürgün bir grup küba'lıya meksika körfezinde askeri eğitim vermekle meşguldü. birkaç yıl içinde öğrencileri fidel, raul, ernesto ve camilo adındaki devrimciler tarihe geçecek işlere girişeceklerdi)

    fransız devrimine geri dönersek çağdaşları büyük devrim derdi. gerçekten de etkileri bakımından dünya tarihinin en büyük birkaç devriminden biridir. sözlük de dahil olmak üzere sağda solda değerini küçültmeye çalışan iddiaları dikkate almayın. bizde tarihçilik mesleği hamaset ve hurafelerden mürekkep bir malumatfuruşluk müessesesi olarak anlaşıldığı için, bu tür tarihi olguların yarattığı etkiyi ölçebilecek sosyal bilimci sayısı azdır.

    fransız devrimi kendinden önceki ve sonraki devrimler içinde kitlesel nitelikteki tek toplumsal devrimdir. yaygın kanının aksine devrimler geniş halk kitlelerin katılımı ile gerçekleşmez. ve çoğu halde taze devrimci güçler, müesses nizamın ezelden bu yana dayattığı biat kültürünü ha deyince kırıp rıza üretemezler. o sebeple devrimci politikaların yerleştirilmesi esnasında cebri metotlara başvurmak oldukça yaygındır. öz olarak devrimler halkla birlikte, halkın desteğiyle yapılmaz. genelde halk için halka rağmen yapılır. eski rejimlerin karşılayamadığı birikmiş toplumsal ihtiyaçları karşılamak niyetindeki küçük örgütlü ve devrimci bir kadro tarafından gerçekleştirilir. fransız devrimi belli açılardan bu profilin dışında seyreden bir örnektir. kitleseldir, dipten gelen dalgadır.

    bugün galatı meşhur haline gelmiş bir çarpıtma sonucu, jakobenizm kavramının tepeden inmeci ve dayatmacı toplumsal reformasyonlar için kullanılması sizi yanıltmasın. jakobenler güçlerini neredeyse tamamıyla paris komüncülerinden ve sans culottes (baldırı çıplak) denilen paris'in alt sınıflarından alıyorlardı. konvansiyon içindeki tüm gruplar içinde halkın doğrudan desteğine sahip tek fraksiyondu. yani propaganda edilenin aksine elitist ve tepeden inmeci değil, tabandan ve katılımcı bir hareket tarzını temsil ediyorlardı.

    fransız devrimi batı hıristiyan dünyası ile islam dünyası üzerinde aynı anda, herhangi gerçek bir etkiye sahip olan ilk büyük fikir hareketidir. hobsbawm'ın uzun 19. yüzyıl dediği (1789-1914) devrimler çağı boyunca husule gelmiş toplumsal hareketler içinde, en köklü değişimler sunan ve etkileri bakımındanen en uzun soluklu olanıdır.

    liberalizm, sosyalizm, milliyetçilik, ulus devlet, vatandaşlık kültürü, laiklik, sağ ve sol tanımları, hatta devrim kavramının kendisi de dahil modern siyasi kabullerin ve ideolojilerin tamamı fransız devrimi ile doğdu. çağdaş devrimler içinde yalnızca fransız devrimi dünyayı kapsama niteliği taşıyordu. orduları, dünyayı devrimcileştirmek için yola koyuldu ve bunu gerçekte yapan fikirleri oldu. pek çok ülkeye hukuk kurallarını, bilimsel ve teknik örgütlenme modelini ve metrik ölçüm sistemini getiren yine büyük devrimdi. fransız devriminden önce özgürlük kelimesi köleyi köle sahibinden ayırt etmeye yarayan, esasen hukuki bir terimden ibaretken siyasal içeriğini devrimle birlikte kazandı. yine kişinin doğduğu ya da yaşadığı yeri anlatan türkçe vatan sözcüğü bile fransız devrimi'nin etkisiyle patrie gibi bir anlama büründü.

    latin amerika'daki bağımsızlık hareketlerinin motivasyon kaynağı yanı başlarındaki amerikan devriminden çok fransız devriminin yankılarıydı. venezuela, kolombiya, panama, ekvador, peru ve bolivya'yı ispanyol sömürge imparatorluğu'nun boyunduruğundan kurtaran simon bolivar'ın tek kahramanı, devrimin kılıcı napolyon bonapart'tı. napolyon cumhuriyete sırt çevirip imparatorluk tacını giydiği gün birçokları gibi ihanete uğramışlığını, hayal kırıklığını gizlemedi. onu rol model almayı bıraktı. kendisi asla bu yola sapmadı. kurtardığı her ülkede cumhuriyet rejimi tesis etmeye çalıştı.

    hindistan'da ingiliz sömürgeciliğine karşı en güçlü direnişi yürüten mysore'un müslüman sultanı tipu sahib jakoben destekçisiydi. laik, liberal ve ilerici bir yönetim tesis etmeye çalıştı. ünvanın başına fransız devriminin diğer neferleri gibi yurttaş sözcüğünü ekletti. hayatı boyunca kast sistemi, çocuk evliliği, kocası ölen kadının kocasıyla birlikte gömülmesi gibi ritüellerle mücadele eden, hint rönesansının babası diye anılan ram mohan roy da en çok fransız devriminden etkilenmişti. aynı zamanda bir din reformcusu olan ram mohan hinduizm'i yeniden yapılandırırken fransız ihtilali ilkelerinden referansla bu uğraşa girişti.

    fransız devriminin artçıları avrupa'nın yaşlı imparatorluklarını milliyetçilik, bağımsızlık, özgürlük gibi fikirlerle sallarken bir yandan da kendi sömürgelerini benzer bir şekilde etkiliyordu. karayipler'deki saint-domingue adında fransız kolonisi bir adada toussaint l'ouverture adlı siyahi bir asker, köle ayaklanmasının başına geçti. sonra bir dizi bağımsızlık muharebesi ile bugün haiti dediğimiz ülkenin kuruluşuna önayak oldu. paradoksal olarak fransa'dan bağımsızlığını ilan etmeye çalışan devrimciler en çok anavatandaki fransız devrimine öykünüyorlardı.

    cumhuriyet ve eşitlikçiliğe inanan beethoven devrimin en büyük kahramanı napolyon'un hayranıydı. avusturya orduları fransız orduları karşısında bozguna uğrarken bile napolyon'u savunmayı bırakmadı. 3. senfonisini ona ithaf etti. daha sona bonapart imparatorluk tacını giyip cumhuriyete son verdiğinde tıpkı bolivar gibi hayal kırıklığına uğradı, ithafını geri aldı.

    bir asırdan uzun süre sonra rus devrimcileri fransız ihtilalinin en önemli sembolü olan la marseilleaise marşını benimseyecekler yerini enternasyonel'e bırakana kadar, ulusal marş ilan edeceklerdi. lenin sürgünden dönerken yoldaşları tren garında hep bir ağızdan o marseillaise söyleyeceklerdi.

    osmanlı'nın devrimci ve aydın kuşağı jön türklerin en bilinen ismi namık kemal marşı ezbere bilir, coştuğu zamanlarda bağıra çağıra okurdu. atatürk'ün prensipleştirdiği altı okun üçü, laiklik, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik doğrudan fransız devriminin etkisiydi. (halkçılık, devletçilik ve devrimcilik ise rus devriminin mirasıdır)

    milli mücadelenin ilk yazılı vesikası olan amasya tamiminden başlamak üzere. erzurum ve sivas kongresi kararlarında, misak-ı millide ve hatta 1921 ve 1924 anayasalarında fransız devriminin en önemli yazılı deklarasyonu insan ve yurttaş hakları beyannamesinin izlerini görmek mümkündür. tbmm, konvansiyon meclisinden örnekle teşkil edilmiştir. istiklal mahkemeleri, danton'un kurduğu inkilap mahkemelerinin bir benzeri olmuştur.

    benzer esinleri 1848 devrimlerinde, bolşevik devriminde hatta çin'deki sun yat sen devriminde bile görmek mümkündür. fransız ihtilali kendinden sonraki tüm devrimler için kutup yıldızı olmuştur.
  • ihtilal madalyonunun kanlı ve karanlık yüzüne ışık tutalım bu sefer, hem de adım adım örneklerle:

    fransız ihtilali, tarihin en kanlı olaylarından bir tanesiydi. 1789 ile 1799 arasında, fransa halkı sosyal ve politik sistemlerinde dramatik değişiklikler yaşadılar: aristokratik ve kilise ayrıcalığına dayalı monarşik bir sistemi yıktılar ve onu daha demokratik bir toplum vizyonuyla değiştirmeye çalıştılar ama fransa'da yüzbinlerce erkek, kadın ve çocuk bu siyasi ve sosyal dönüşümlerin bedelini hayatlarıyla ödeyecekti.

    çoğu tarihçi, devrimin şiddetini özellikle giyotinle ilişkilendirse de, devrim boyunca farklı birçok yöntemle kan döküldü. insanlar sokaklarda, hapishanelerde ve hatta kiliselerde birbirlerine saldırdılar. kraliyet ailesindeki, aristokrasideki ve kilisedeki erkekler ile kadınlar, ancien régime* ile olan ilişkileri nedeniyle katledildi. şanslı olanlar hızlıca kelleleri madam giyotin ile kesilerek can verenlerdi. devrim sonrası dönemin tek bir vizyonu yoktu ve bu nedenle devrim ilerledikçe güçlenen çeşitli hizipler, yüzlerini birbirlerine çevirdiler.

    korkunç fransız ihtilali masalları, olaylardan yüzyıllar sonra bile hala şok etme ve rahatsız etme gücüne sahiptir. devrimdeki kaotik anlar, sonraki yüzyıllarda vuku bulan acımasız isyanların ve daha öncesinde katolik kilisesi'nin yaptığı korkunç işkence yöntemlerinin yanında, insan doğasının karanlık tarafının herkesin görmesi için çıplak bırakıldığı tarihteki önemli anlar arasında yerini almıştır. bu devrim sadece özgürlük*, eşitlik* ve kardeşlik'ten* ibaret değildi; aslında daha çok eşitlik, özgürlük ve "vahşet" gibiydi.

    -bastille hapishanesi baskını, devrimin ilk kanı dökülür:
    çoğu tarihçi, bir kale-hapishane baskınını fransız ihtilali'nin resmi olmayan başlangıcı olarak görür. bu nedenle fransızlar, bastille günü'nü 14 temmuz'da ulusal bayram olarak kutlarlar.

    bastille saint-antoine, devlet tarafından yönetilen bir paris kalesiydi. kalede silah, barut ve bir avuç tutuklu bulunuyordu. 14 temmuz 1789'da sadece yedi tutuklu kalmıştı. kalenin komutanı 49 yaşındaki bernard-rené de launay, 1740 yılında, bastille kalesi'nde, burası babası tarafından yönetilirken doğdu. kaderin trajik bir oyunu olarak, launay'nin hayatı bastille'de başladı ve bastille'de sona erdi.

    barut ve silahlara el koymak için o kader gününde kaleye fransız halkından oluşan bir kalabalık yaklaştı. bernard de launay, başlangıçta kalabalığa karşı samimi ve içten davranmasına rağmen, işler hızla kontrolden çıktı. kalabalık kaleye saldırdı ve içeri girdi, de launay'ı yakaladı ve kalenin dışına güvenli bir şekilde çıkacağına dair söz verildi. verilen sözün aksine, kalabalık hızla şiddete başvurdu ve bernard de launay'yi dövüp bıçaklamaya başladı, acımasız bir linçten sonra öldü. kalabalık launey'nin başını kesti, bir mızrağın başına astı ve paris sokaklarında teşhir edildi.

    -joseph foulon de doué, paris'ten kaçarken bir çete tarafından alıkonulur:
    ihtilal'in en korkunç olaylarından biri, sıradan halkın düşman olarak gördüğü kral xvi. louis'nin maliye bakanı joseph foulon de doué'nun öldürülmesiydi. 14 temmuz 1789'da, bastille'in basılmasından sonra, joseph de doué şehirden kaçması gerektiğini anlamıştı ve kaçmaya çalıştı ancak paris'in dışında yakalandı ve köylüler onu çıplak ayakla şehre geri yürüttü.

    paris'e yapılan aşağılayıcı yürüyüş, joseph de doué'nun sorunlarının yalnızca başlangıcıydı. büyük bir çete, eski maliye bakanını almış ve adaleti kendi elleriyle sağlamaya karar vermişti. önce joseph de doué'yu linç etmeye başladılar, sonra boynuna bir ip bağladılar ve onu bir direğe astılar ancak ip koptu, bu yüzden tekrar tekrar denediler ama joseph de doué'nin kilolu vücudunu kaldıramadığı için ip üç kez koptu. sonunda çete yumuşadı ve kellesinin kesilmesinin aynı sonucu vereceğine karar verdi. böylece de doué'nin kafasını kestiler, ağzını samanla doldurdular ve kesik başını bir mızrakta halka teşhir ettiler.

    peki neden saman? paris halkı, fransa'daki fakirlerin aç olduğu söylediğinde, joseph de doué onlara saman yemeleri gerektiğini söylemişti. saman, halk tarafından hor görülen maliye bakanı'na son bir jestti.

    -lafayette markisi, ulusal muhafızlar'a devrimcilere ateş etme emri verir:
    gilbert du motier de la fayette, amerikan devrimi'nin bir kahramanıydı. baskıcı tiranlık karşısında demokratik haklara inanan bir idealist olan lafayette markisi, fransız ihtilali'ne katıldı. etkileyici kariyeri göz önüne alındığında, ulusal konvansiyon tarafından kurulan bir tür milis kolluk kuvvet gücü olan ulusal muhafızlar'ın başına getirildi. devrimin bu aşamasında, fransa resmi olarak büyük britanya tarzında anayasal bir monarşi yönetimine sahipti; xvi. louis, çok az güce sahip olmasına rağmen, isim olarak kral olmaya devam ediyordu.

    radikal devrimciler ise, bir kralın fransa'da az ya da çok herhangi bir güce sahip olmasını istemiyorlardı. 17 temmuz 1791'de bir grup protestocu, kralın iktidardan alınmasını talep eden bir dilekçe toplama girişiminde bulundu ve bunu meclise sunmaya çalıştı. champs de mars'ın etrafında toplanan kalabalık, ulusal muhafızlar'a taş atarak olayı alevlendirdi ve lafayette, adamlarına kalabalığa ateş açmalarını emretti. 50 kadar insan, onları koruması gereken muhafızlar tarafından öldürüldü.

    -parisliler kraliyet sarayı'nı basar:
    10 ağustos 1792'de, hem radikal liderler hem de sıradan işçiler de dahil olmak üzere bir grup devrimci, kraliyet ailesinin paris'te ikamet ettiği tuileries sarayı'na baskın düzenledi. devrimciler, sarayın savunmasını aştıktan sonra, ulusal cephe üyelerini de davalarına katılmaya ikna ettiler. bu sırada kral ve kraliyet ailesi ise saraydan kaçmıştı.

    kral ve kraliyet ailesi kaçtıktan sonra, olaylar hızla şiddetlendi. kralın yeminli muhafızları olan isviçreli muhafızlar, silahlarını bırakmayı reddettiler ve saray ile avlu boyunca göğüs göğüse amansız çatışmalar patlak verdi. erkek saray mensupları, hizmetkarlar ve isviçreli muhafızların tamamı öldürüldü. saray mensubu ya da hizmetçi fark etmeksizin orada bulunan kadınların hayatları ise bağışlandı. 10 ağustos 1792'deki saray baskınında yaklaşık 1000 erkek hayatını kaybetti.

    -lamballe prensesi marie-therese-louise de savoie, paris sokaklarında saldırıya uğrar:
    devrimciler, ancien regime'in tüm kalıntılarına, özellikle de kraliyet ailesiyle yakından ilişkili aristokratlara saldırdı. kraliçe marie antoinette'in yakın arkadaşı olan lamballe prensesi de, devrimin anti-monarşik öfkesinin kurbanı olan bu sınıftan bir insandı.

    savoylu marie-louise, 8 eylül 1749'da torino'da doğmuştu. 1766'da, 17 yaşındayken geniş fransız kraliyet ailesinin bir üyesiyle evlendi. kocasının ölümü, marie-louise'e hatırı sayılır bir servet ile fransız toplumunun en yüksek zümrelerine giriş bileti bıraktı. o sırada avusturya'dan genç bir gelin olan gelecekteki kraliçe marie antoinette ile kısa sürede arkadaş oldu. marie antoinette'in uzak bir diyardan oluşu, onu kendi sarayında yabancı biri haline getirmişti. bu yüzden zaten az sayıda olan birkaç arkadaşı ile oldukça yakınlaştı. lamballe prensesi de kraliçeyle epey zaman geçiren bir avuç yakınından biriydi. monarşiyi eleştirenler, iki kadın arasındaki dostluğu bir silah olarak kullandılar, ahlaksız suçlamalarda bulundular ve önce hakaretlerle saldırdılar. arkadaşlıklarının doğası gereği yasadışı olduğunu ve kraliçenin avusturyalı ahlaksızlığının kanıtı olduğunu iddia ettiler.

    devrim 1789'da patlak verdiğinde, lamballe prensesi kraliçeye verdiği destekte tereddütsüzdü. salonunda bazen ulusal konvansiyon üyelerini ağırlayan prenses, bir yandan da dostu kraliçe ile ait olduğu aristokrasiye gönülden bağlıydı. sonunda 1791'de, kraliyet ailesinin fransa'dan kaçmasına yardım etmek adına güçlü arkadaşları ile görüşmek için büyük britanya'ya gitti. 1792 yazında ise hapsedildi, 3 eylül 1792'de ihtilal mahkemesinin huzuruna çıkarıldı. devrime sadakat yemini etmeye zorlandığında, kesin olarak reddetti ve meclis onu büyük bir kalabalığın toplandığı sokağa attı.

    prensesin ölümüyle ilgili pek çok hikaye vardır; tarihçiler tek bir versiyon üzerinde hemfikir değiller. kesin olan şey, şiddetli bir sonla karşılaştı ve bedeni oldukça büyük bir saldırıya uğradı. devrimciler prensesi öldürdükten sonra başını bir mızrağa geçirdiler ve onu kraliçenin hapishanedeki hücresine götürdüler. burada, kraliçeyi değerli arkadaşının kopmuş kafasını öpmeye zorladılar.

    -brissac dükü, versailles sarayı'nda kanlı bir ölümle karşılaşır:
    louis hercule timoléon de cossé-brissac, kraliyet sarayının seçkin bir üyesi ve tarihteki "en fransız ismi"nin sahibiydi*. ayrıca eski kral xv. louis'nin son metresi madame du barry'nin yeni sevgilisiydi.

    devrim sırasında kral xvi. louis, bir tür kolluk kuvvet olan anayasal muhafızlar'ı kurdu ve başına da brissac dükü'nü getirdi. devrimci mahkeme anayasal muhafızları dağıttığı zaman, brissac dükünün kendisi de devrimin ana hedefi haline geldi.

    monarşi ile ilişkili birçok aristokrat gibi, dük brissac da şiddetli bir sonla karşılaştı. 9 eylül 1792'de, versailles'da eylül katliamları olarak anılan dönemde öldürüldü. düşmanları kafasını kesti ve bir mızrağa taktı. daha sonra mızrakla madame du barry'nin konutuna kadar yürüdüler ve pencereden içeri fırlattılar, kadın korkudan bayılıp kalmıştı.

    -devrimci çeteler, eylül 1792'de en az 1.200 kişiyi katleder:
    1792 yılındaki eylül katliamları, fransız ihtilali sırasında yaşanan belki de en rezil ve en korkunç olaydı. yaklaşık beş günlük bir süre içinde, devrimci çeteler 1.200'den fazla insanı katletti.

    kurbanların bir kısmı bulabildikleri aristokratlar ile mahkumlardı, ancak çoğu rahip ve rahibeydi. ihtilal sırasında, ancien regime'in açık bir sembolü olduğu için katolik kilisesi'ne bir saldırı başlatıldı. eylül katliamları'nın ilk kurbanları, abbey de saint-germain des prés'ye giden 24 rahipti. daha sonra, bir kalabalık yakındaki bir karmelit manastırı'nın duvarlarına tırmandı ve sopalar, mızraklar ve baltalarla 150 din adamını katletti.

    -jean-paul marat banyo yaparken ölümcül bir şekilde bıçaklanır:
    devrimdeki en kötü şöhretli ve efsanevi ölümlerden biri, muhafazakar seslere rutin olarak saldıran, toplumu yeniden yaratmak ve devrimi düşmanlarından arındırmak için terör rejimi'nin gerekli olduğuna inanan, radikal jakobenleri destekleyen, l'ami de peuple gazetesinde yazan jean-paul marat'nın ölümüydü. özellikle rakip jironden siyasi hizip üyelerine saldırmayı severdi rahmetli. marat ayrıca, cildini tahrip eden bir hastalıktan da mustaripti.

    13 temmuz 1793'te marat, evinde cilt hastalığı tedavisi için banyo yaparken, bir jironden olan charlotte corday evine geldi. marat küvetinde banyo yaparken, onun için önemli bilgilere sahip olduğunu iddia eden ve kendisine bildireceğini söyleyen corday'e izin verdi ve banyo yaparken konuşmaya başladılar. aniden corday bir bıçak çıkardı, marat'ın göğsüne sapladı ve ona kanlı ve hızlı bir son hazırladı.

    corday kısa süre sonra tutuklandı ve devrimci mahkemeye çıkarıldı. yargılaması sırasında, "100.000 kişiyi kurtarmak için 1 adamı öldürdüğüne" inandığını söyledi ama ölümden o da kaçamadı ve benzer şekilde kanlı bir sonla karşılaştı: 17 temmuz 1793'te giyotin ile idam edildi.

    -maximilien robespierre'nin 27.000 kişiyi ölüme götüren terör rejimi hüküm sürer:
    insanlar fransız ihtilali'ni (yaklaşık 10 yıllık bir dönem) düşündüklerinde, genellikle devrimin 1793-1794 yılları arasında yalnızca bir senelik aşaması olan terör rejimi'ni gözleri önüne getirirler. inanılması güç bir şekilde bu kısa dönem, yaklaşık 27.000 erkek, kadın ve çocuğun ölümüne sahne oldu: yaklaşık 17.000 kişi idam edildi ve 10.000 kişi de hapishanede can verdi. devrimdeki şiddet, ne terör rejimi'yle başlamış, ne de bitmişti ama bu dönemin devrimde son derece ürpertici bir an olduğu açıktır.

    maximilien robespierre yozlaştırılamaz* bir jakobendi (düzeni sağlamak için şiddetin gerekli olduğuna inanan radikal bir kulüp) ve teröre tutkuyla bağlıydı. giyotin ise, hüküm giymiş suçlulara nazik ve hızlı bir son vereceğini düşünen ılımlı ve yenilik düşüncesine sahip devrimci reformcular tarafından benimsenmiş olsa da, robespierre ve jakobenler onu bol bol kullandılar. halk da onu çok sevdi ve devrimin düşmanlarını madam giyotin ile idam etmek, halka açık bir gösteri haline geldi.

    terör rejimi çok sayıda kurbanı giyotine göndermişti. bunların arasında feminist devrimci olympe de gouges, kral xvi. louis, kraliçe marie antoinette ve nihayetinde 1794'te robespierre'nin kendisi de vardır.

    -devrimciler, fransız kraliyet ailesinin çürüyen bedenlerini lahitlerinden çıkarır ve kalıntıları yok ederler:
    kral xvi. louis ve kraliçe marie antoinette, madam giyotin'in soğuk kucaklaşmasını hissettikten sonra, devrimciler binlerce diğer giyotin kurbanlarının kalıntılarıyla birlikte kral ile kraliçenin bedenlerini tabutlara yerleştirdiler, paris'teki madeleine mezarlığı'ndaki işaretsiz bir mezara gömdüler ve üzerlerine sönmemiş kireç attılar.

    xvi. louis ve marie antoinette, kalıntıları geri alınacak ve 1817'de saint-denis bazilikası'na gömülecek olan şanslı kişiler olsa da, diğer kraliyet ailesi mensupları o kadar şanslı değildi. fransız ihtilali'nin anti-monarşik coşkun kalabalığının bir kısmı, kraliyet mensuplarının -tüm asillerin, hatta uzun süredir ölü olanların- devrimin düşmanları olduğu ve anılarının dahi yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. monarşinin tüm sembolleri saldırıya uğradı, bu da krallar ile kraliçelerin çürüyen bedenlerini günyüzüne çıkarmak anlamına geliyordu. temmuz 1793'te kraliyet mezarlarını tahrip etmek ve yıkmak resmi ve rutin bir iş haline gelmişti.

    devrimciler, fransız asilzadelerinin büyük çoğunluğunun yüzyıllardır gömülü olduğu saint-denis bazilikası'nda kraliyet mezarlarını kazdılar, daha sonra cesetlerin üzerine sönmemiş kireç serpip onları kül ederek, bir toplu mezarda kalıntıları yeniden gömdüler. fransa genelinde, iv.henri ve catherine de medici de dahil olmak üzere, kraliyet ailesi üyeleri bu şekilde mezarlarından çıkarıldılar ve yeniden gömüldüler. fransa'daki fontevraud manastırı'na gömülen ingiliz kraliyet ailesi ii. henry, karısı akitanyalı eleanor ve aslan yürekli richard'ın* cesetleri de aynı şekilde devrim sırasında çıkartıldı ve saldırıya uğradı.

    devrimciler yalnızca kraliyet mensuplarını hedef almadılar. kral iv. henri'nin en sevdiği metresi diane de poitiers gibi kraliyet ailesiyle bağlantılı kraliyet mensubu olmayanlar bile benzer bir kaderle karşılaştı.

    -en az 1.800 kişi nantes'ta cumhuriyetçi düğünü yöntemiyle idam edilir:
    çoğu insan fransız ihtilali'ni paris'teki madam giyotin ile sembolize eder, ancak ülkenin diğer bölgeleri de siyasi toplu infazlarda oldukça üretken ve yaratıcı olmuştur. kasım 1793'ten şubat 1794'e kadar, yaklaşık dört ay boyunca nantes şehri, binlerce erkek, kadın ve çocuğun boğulduğu kendi terör saltanatını sürdü. ulusal konvansiyon temsilcisi jean-baptiste carrier, karşı devrimcileri belirlemek için nantes'a gönderildi ve görevini tutkuyla üstlenerek bir mahkeme kurdu.

    carrier'nin yöntemi açıktı: devrim karşıtı faaliyetler gerekçesiyle şüphelenilen mahkumlar, özel bir atılma tahtası olan gemilerle loire nehri'ne getirilirler ve daha sonra yavaş ve sulu bir sonla karşılaşarak nehre atılırlar. kitlesel boğmaların kışın yapıldığı düşünüldüğünde, dondurucu sular özellikle ölümcüldü. carrier'nin cumhuriyetçi düğünü adını verdiği bu yöntemde, erkek ve kadın mahkumlar nehre atılmadan önce soyulup birbirlerine bağlandıktan sonra suya atılırdı.

    devrim karşıtı faaliyetlerden şüphelenilen herhangi biri risk altında olsa da, carrier özellikle rahipler ve rahibeler ancien regime'deki toplumun en önemli düzeyini oluşturduğu için özellikle din adamlarını hedef aldı. kasım 1793'te bir gecede 90 rahip, cumhuriyetçi düğünü yöntemi ile nehir sularına atılmıştı.

    -fransız birlikleri vendée'de binlerce köylüyü katleder:
    1790'ların başlarında devrimin büyüyen radikalizmini herkes benimsememişti. nitekim, kuzeybatı fransa'daki bütün bir bölge, devrimin ideallerine ve yeni hristiyanlıktan arındırma misyonuna, kitlesel zorunlu askerlik* politikasına ve toplumsal düzenin altüst oluşuna boyun eğmeyi reddetti. vendée adındaki bu bölge, tutumu sebebiyle ciddi bir misillemeyle karşı karşıya kalacaktı.

    çoğunlukla fakir ve dindar köylülerin yaşadığı vendée, devrime karşı kitlesel bir ayaklanmanın temel merkeziydi. siviller bile kendi ordularını kurmuşlar ve 1793 boyunca birkaç kanlı muharebe ile devrimci güçlerle çatışmışlardı. 1793'ün sonunda çatışmalar kısmen durmuştu ancak vendée sakinlerine karşı intikam daha yeni başlıyordu.

    1794'ün başlarında, hükümet kendisine sorun çıkaran bölgeyi cezalandırmak için acımasız bir politika başlattı. general louis marie turreau, vendée'de ilerleyip yollarına çıkan tüm royalist erkek, kadın ve çocukları katletmek için cehennem sütunları adını verdiği birlikleriyle bölgeye ilerledi. köyleri ve ekinleri yaktılar, insanlara ateş açtılar, bölgeyi kana buladılar. vendée' deki bu olaylarda yaklaşık 170.000 kişi öldürüldü. vendée'deki savaşın ayrıntıları sonraki dönemlerde hararetle tartışılmaya devam etse de, devrimin sadece "halkı" temsil etmediği gerçeği gün gibi ortaya çıkmaktaydı.

    -1795 yılında fransa genelindeki hapishanelerde tutulan jakobenlere karşı saldırılar başlar:
    maximilien robespierre'nin düşüşünden ve 1794'te terör rejimi'nin sona ermesinden sonra, devrim jakoben radikallerinin aleyhine döndü. ilk beyaz terör olarak bilinen siyasi bir tasfiyede, jakobenler hızla fransa genelinde yakalandı ve tutuklandı, çoğu terör dönemi faaliyetleri için giyotine gönderildi.

    sıradan halk gerçekten de jakobenleri nihai zalimler olarak görüyordu ve kalabalıklar halinde jakobenlere saldırdıkça büyük bir şiddet patlak verdi. yerel gazeteler de bu davranışı teşvik ettiler ve hatta bilinen jakobenlerin isimlerini yayımladılar. mayıs 1795'te lyon'da büyük bir kalabalık, adaleti kendi ellerine almaya karar verdi. grup, bir hapishaneyi ateşe verdi ve alevlerden kaçmak için çatıya tırmanan jakoben mahkumları yakalayıp katlettiler. jakobenler'e yönelik büyük saldırılar fransa genelinde gerçekleşiyordu. 5 haziran 1795'te, marsilya'daki fort saint-jean'ın müdürü, bir kalabalığın hapishaneye girip 100 jakoben tutsağı öldürmesini engellemek için hiçbir şey yapmayacaktı.

    -gilbert romme giyotinde ölmemek için intihar eder:
    gilbert romme, fransız devrimi'nin en ilginç yönlerinden birinin arkasındaki fikirdi: devrim takvimi. devrimciler, ancien regime'i silme projelerine bağlı olarak, romme'nin eylül 1793'te tamamladığı yeni bir takvim sistemi için onu görevlendirmişti.

    ancak romme'nin devrime katkıları onun hayatını kurtaramayacaktı. haziran 1795'te yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. aklını ve fikirlerini devrime adamış olan romme, devrimcilerin bedenini almasını istemiyordu. giyotinle yüzleşmek yerine, mahkeme salonunun dışındaki merdivenlerde gizlediği bir bıçakla kendini bıçakladı ve kendi belirlediği şekilde ölüme gitti.
  • ihtilal fırtınaları serisinde vol. x: ihtilali hazırlayan ekonomik koşullar, soylu sınıfının isyanı ile gelişen toplumsal hareket

    fransız ihtilali'ni -beş yıllık bir zaman zarfında muazzam boyutlara ulaşan bir devrim- meydana getiren birçok faktör, batı yaşamının düşünme tarzını, hatta giyim, konuşma ve gündelik davranışlarını geleneksel olandan tamamen yeni olana dönüştürdü. fakat sonuçları çok kapsamlı olan bu devrim kaçınılmaz mıydı? bu soruya yanıt vermek kolay değildir. aleni ayrıcalıklar üzerine kurulmuş ve genellikle çatışan bir yasal yetkiler karmaşası içerisinde bocalayan arkaik fransız devleti gelecek yüzyıla çok zor girebilirdi. kraliyet idaresi bu denli beceriksiz olmasaydı, fransa ingiltere'ninkine benzer bir doğrultuda kademeli olarak gelişebilirdi. aslında bu olasılık, yazıları devrimci entelijansiya üzerinde rousseau'nun yazılarından daha az etkili olmayan voltaire, montesquieu ve diderot gibi filozofların rüyası olmuştu. fakat devrim'de öncü bir rol oynayan bu adamlar, hatta döneminde aşırı devrimci olarak görünen jean-paul marat dahi, 1780'lerin sonunda veya 1790'ların başında patlayan olayları veya onların açtığı alternatif gelişim çizgilerini tahmin edemedi.

    fransız ihtilali, ironik olarak, ne köylü sınıfının ne de değişik burjuvaların değil, soylu sınıfın bir ayaklanması ile başladı. üst sınıfın ayaklanmasının doğrudan nedeni fransa'nın feci mali durumundan kaynaklanıyordu. xiv. louis'nin başa geçmesinden itibaren masraflı savaşlar ve iç konsolidasyon, devletin borçlarını giderek idare edilemez noktalara getirmiş ve sonraki hükümdarlar döneminde, 1733'ten sonra fiyatların artışı ve sarayda ayrıcalıklı tabakalara tahsis edilen harcamalar aşırı ölçüde şişmişti. en yıkıcı olanları, monarşinin 1733 ve 1783 yılları arasındaki dört büyük savaş için yaptığı, toplamı yaklaşık dört milyar livreyi bulan ve o dönem için muazzam bir miktar olan harcama ile ruhban sınıfının, soylu sınıfın ve soylu unvanı verilmiş görevlilerin sahip oldukları vergi muafiyeti nedeniyle borçları denetim altına alma çabalarının çoğunlukla başarısız olmasıydı.

    fransa 1776'ya kadar, kralın bakanlığındaki genel kontrolörlükte içgörü sahibi bir ekonomistten zivade kurnaz bir banker olan cenovalı protestan jacques necker'in kötüleştirdiği, felaket noktasına varan bir mali krizle karşılaştı. necker, aslında borç almanın yararlı etkilerine inanan bir bankerdi. dolayısıyla da, onun rehberliğindeki hükümetin mali problemleri, genellikle yüzde 10'a varan faiz karşılığında alınan bir borçlanma sonucunda ortadan kalkmış görünüyordu. ülkenin mali durumu hakkında gerçeklerin çarpıtılması necker'in bütçe politikalarına bir başarı cilası verdi. kraliyet maliyesinin halka açık ilk ifşası olan 1781'deki krala hesap’ta, necker'in kasıtlı tahrifatları, yıllık gelirlerde giderler çıktıktan sonra on milyon livre artının olduğu yolunda tozpembe bir tablo yarattı. esasında, ülkenin yıllık açığı, birikmiş borçlarını bir kenara bırakırsak 46 milyon livreyi geçiyordu. 1788 yılına kadar, fransa'nın giderlerinin neredeyse yarısı ulusal borcun faizini kapatmaktaydı ve necker'in rakamlarının aksini iddia edecek diğer bilgi kaynaklarının yokluğunda, kamuoyu giderek artan ciddi mali darboğazlardan habersiz kaldı.

    1783'de, fransa'nın britanya'ya karşı amerikan savaşına katılışının bir sonucu olarak borcun daha da artmasından kısa süre sonra, necker'in yerine genel kontrolör olarak charles alexandre de calonne geçti. ulusal iflas engellenecekse vergi sisteminin yenilenmesi gerektiğinin bilincinde olan calonne, soylu sınıfın ve ruhban sınıfının vergi sorumluluğunu toprak ve onun üretimi üzerine doğrudan bir vergi konulmasıyla artıracak kapsamlı, geniş ölçekli bir plan önerdi. bu plan hiçbir istisnaya ver vermiyordu: ruhban sınıfı, soylular ve sıradan insanlara aynı şekilde vergi yükü düşüyordu ve daha rahatsız edici olanı, varlıklılar üzerine giderek daha çok vergi yükü koyabiliyordu. corvee'nin yanında nefret edilen gabelle ve taille'nin ağırlığını azaltıyor, köylülük üzerine konan vergi yükünü hafifletiyordu.

    bundan başka, calonne'nin planı bir veya daha fazla kişinin oturduğu bütün köylerde vergi takdiri için yerel meclis seçimleri yapılması çağrısında bulundu. her ne kadar yıllık kazancı 600 livre’den fazla gelire sahip toprak sahipleri bu meclislere girebildiyse de, plan, köyler arasındaki vergi yükünün dağıtılması için bir bölge meclisleri sistemi yarattı: ayrıca généralitelerde eyalet meclislerinin oluşturulmasını, üç toplumsal zümre yani ruhban sınıfı, soylular ve avam arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmayı da kapsıyordu. böylece soylu sınıfı ve ruhban sınıfı vergilendirilmekle kalmıyor, onların yerel yönetim üzerindeki egemenlikleri de ellerinden alınıyordu. calonne'nin planı hayata geçirilmiş olsaydı, yalnızca fransa'nın vergi sistemini değil, yerelliklere önemli yetkiler vererek onun politikasını da önemli ölçüde değiştirecekti. calonne, fransız politik yapısını adem-i merkezileştirme arayışında değildi; aslında calonne'nin yeni meclisleri kraliyetin yüksek memurlarının yakın gözetimi altında olacaktı: "reform, etkin bir adem-i merkeziyetçilikten çok, tekbiçimli bir yönetsel yapıya ulaşmak amacıyla tasarımlandı.''

    fakat plan parlömanları kızdırdı. bunun sağlam sebepleri vardı. bu on üç temyiz mahkemesi, mirasla geçen yargıçlığı ve soyluluk unvanlarını satın alarak vergilendirmenin çoğundan muafiyet elde eden zenginlerden oluşuyordu. calonne'nin kırsal meclisler planı, yarı kanun koyucu organlar olarak bunların resmi gücüne meydan okudu, çünkü krallığın kararnameleri, tarihsel olarak bu mahkemelerde tescil edilmek zorundaydı. aslında, parlömanlar kendi kontrollerindeki fransa'yı adem-i merkezileştirmek için şevkle hareket etmiş gibi görünüyorlardı. on beşinci yüzyıldan itibaren, kanunları ve kararnameleri tescil etmek olan geleneksel haklarını, hoşlarına gitmeyen herhangi bir yasa veya kararnameyi tescil etmeyi basitçe reddederek fiili bir veto hakkına dönüştürme girişimde bulunmuşlardı, bu onları krallık ile doğrudan karşı karşıya getirdi. monarşi, onların reddini yalnızca bir emirname ile görmezden gelebilirdi. bu yüzden, parlömanların gücü aslında krala engeldi ve kraliyet yüksek memurlarına ve eyalet valilerine karşı eyalet meclisleri ile işbirliklerini sürekli devam ettirmek zorunda kaldılar.

    onların engellerinden ve yarı resmi yasama yetkilerinden bunalan xv. louis, paris parlömanını - krallıkta en önemli olanı- basitçe feshetmişti ve yerine işlevleri kesinlikle tüzel olan düzenli bir temyiz mahkemeleri sistemi koymuştu. fakat deneyimsiz ardılı, beceriksiz xvi. louis, naif bir girişimle paris parlömanını 1774' te yeniden canlandırdı ve parlöman şimdi yalnızca kraliyet buyruklarını veto etme yetkisine değil, vergilere izin verme yetkisine de hakkı olduğu iddiasında bılunarak monarşinin otoritesini önemsememeye başlamıştı. bu güç, aslında krallıktaki üç toplumsal statünün meclisi olan, 1614'ten beri toplanmayan etats generaux'ya aitti. etats'nın ayrıcalığını keyfi biçimde kendileri kullanan parlömanlar calonne'nin planını engellediler ve bakanın mali sistemi reforme etme çabalarını kraliyet erkinin külfetli ve baskıcı suistimalleri olarak göstermeye çalıştılar. bundan başka, necker'in önceki sahte bütçe fazlası raporunu, kraliyet otoritesini denetim altına alma çabalarına geniş halk desteği toplamak için demagojik biçimde kullandılar, onların halkın özgürlüğünü destekleyenler olarak gösterilmesine izin verdiler, hatta gerçekte fransa'yı mali bir yıkımdan kurtarma planı olan şeye muhalefetlerini haklı çıkarmak için aydınlanma filozoflarının toplumsal sözleşme teorileri gibi fikirleri kullandılar.

    parlömanların plana katılmayacağını ve louis'nin onlara karşı üstün gelecek bir kişilikten yoksun olduğunu açıkça gören calonne 1787'de, amacı planın nasıl yürürlüğe konulacağını tartışmak olan bir seçkinler meclisi'nin toplanması konusunda kralı ikna etti. louis'nin, delege olarak ek bir vergi yüküne karşı çıkacak olan soyluları ve diğer yüksek statülü şahsiyetleri seçmesinin beklendiği göz önüne alındığında, calonne'nin meclislerin kendi önerisini tasdik etmeyeceği yolunda şüpheye kapılması gerekirdi; oysa o, franız toplumunun bütün kesimleri nezdinde bir ağırlıktan yoksun olduğu konusunda pek az kuşku bırakmış olan bir monarkın aldığı kararlara bel bağlamıştı.

    kralın kişilik yoksunluğu fransız monarşisinin başarısızlığının tek nedeni değildi. on sekizinci yüzyıl sonları tamamen toplumsal huzursuzluk ve değişim talepleri zamanıydı. fransa'nın gittikçe büyüyen kentlerinde ayrıcalık ilkesi etrafında kurulmuş bir toplumdan hoşnutsuz şehir isyanları görülürken, kırsal kesimdeki hoşnutsuzluk açık taşra isyanları noktalarına ulaştı. ülkede yeni bir olgu ortaya çıkıyordu: tanımlanabilir bir kamuoyu. fransız halkı yüzyıllar boyu, kral ve bakanları hakkındaki haberler için kendi yerel papazlarının ağzına bakmıştı; aslında nüfusun yaklaşık üçte ikisi bu dönemde hala okur-yazar değildi ve vaizlerin onların toplumsal görüşlerini şekillendirmesine izin vermişti. fakat tamamen yeni olan gelişmeler ülkenin kültürel manzarasını değiştiriyordu. aydınlanma, fransız toplumunun tavanından tabanına süzülüyordu, dinsel inancın ve feodal hiyerarşinin yıkılması gibi sonuçlarıyla birlikte hem de. yeni bir aydınlar sınıfı, bir entelijansiya, fransa'yı -özellikle kasabalarında ve kentlerinde- ayrıcalığa karşı açıkça düşman olan broşürler, dergiler, yazılar ve kitaplarla aydınlatmaya başlamıştı. ülkenin mali durumu, kral ve bakanları arasındaki özel bir konu olmaktan çıkmış ve monarşik devletin kendi yeterliliğinin ölçüldüğü ve yargılandığı bir ölçüt olmuştu. bu nedenle, parlömanlar ve kral arasındaki çatışma çok açıkça gözleniyordu. bu çatışma, giderek ayrıcalık sahibi soylu adamların, sıradan zanaatkarların ve yaşam tarzından bağımsız bütün okur-yazar sıradan insanların ilgi konusu haline geldi.

    her ne kadar temkinli biçimde de olsa cumhuriyetçi fikirler bile tartışılıyordu. 1776 pensilvanya eyalet anayasası da dahil, amerikan devrimi'nin kurucu belgeleri, farklı anlatımları ve kurumları geniş ölçüde okundu ve artan bir çoşkuyla tartışıldı. politik kulüpleri, tiers etat'nın amacını değişik yollarla geliştirerek ve filozofların yazılarını, sayısı giderek artan bir okuyucu kitlesi için yaygınlaştırdı. yeni eleştirel yazılar, okur-yazar olmayanlar için yüksek sesle okundu. fransız halkının daha bilgili kesimleri, roma cumhuriyeti tarihinden kendi dönemlerine dek, otoritenin saldırgan eleştirileri olan taşlamalardan ve saray ile aristokrasi içindeki çatışma haberlerinden etkilendi. palais royal kahvehaneleri -politik olarak hırslı orleans dükü i. philippe'in paris halkına vermiş olduğu bahçeler gibi- bütün fransa kent ve kasabalardaki kafeler gibi, radikal bir ajitasyon merkezi haline geldi. doymak bilmez binlerce okuyucunun üzerine broşürler yağdı ve salonlardan kralın ikametgahı tuileries önündeki asker karakollarına kadar her yerde, kentin şahidi olan çağdaş ziyaretçiler olarak okundu. fransız devrimi'nin ateşi, ondan önceki amerikan devrimi gibi, aslında kamusal bir alanda yaratıldı; burada halk kitleleri, reformlar yapması için monarşiye baskı yapmayı ümit edebildi, küstah aristokrasiyi tehdit edebildi ve nihayetinde tıpkı zamanın göstereceği gibi, kendi amaçlarına ulaşmak için devrimci şiddet kullanabildi.

    çağın çok sayıdaki ironisine eklenecek olan şey, ülkenin ileri gelenleri olarak adlandırılan kişilerin, toplanmak için çok hevesli olmaları ve bu nedenle monarşinin devleti kontrol etmesine meydan okumak için başka bir forum yaratmasıdır. kurumlaşmış kooperatif güçten yoksun olmaktan sıkılmış fransız soyluluğu, fronde'den sonra kaybetmiş oldukları gücü yeniden kazanmaya istekliydi. nihayetinde seçkinler meclisi, 29 ocak 1787'de versay'da toplandığında, ağırlıklı olarak kan bağı prenslerinin ve düklerin, eyalet valilerinin, ruhban sınıfının ve belediye başkanlarının içinde olduğu soylulardan oluşuyordu; aslında, 144 ileri gelenden yalnızca 10'u soylu değildi. kısacası meclis, hiçbir şekilde yeni vergi yükü istemeyen, kesinlikle çok ayrıcalıklı kişilerden oluşuyordu ve açıkça kralın otoritesini zayıflatmaya eğilimliydi. calonne, ürkütücü mali durumu ortaya çıkarmak için yaptığı sistemli çabalara karşın seçkinlerin amacını büyük ölçüde yanlış hesaplamıştı; aslında onların çoğu, parlömanlardan daha az olmamak üzere, kendi ayrıcalıklarından, özellikle vergi muafiyetlerinden herhangi bir şeyin eksilmesine kategorik olarak karşıydı. otoritelerini, en az kraliyet üst memurlarınca danışmanlık yapılan meclisler kadar, onun önerdiği meclislere de bırakmak istemiyorlardı.

    aksine, necker'in düzmece raporuna geri dönen ileri gelenler, broşürlerde calonne'yi karaladı, bu durum, ardından istismar edilen bakanı, meclisin gizli olan toplantı tutanaklarının tüm metnini yayımlamaya, böylece halkı, devletin -onun mali savurganlıklarının- en saklı ve utanç verici sırlarına ve liderlerinin davranışına tanık olmaya itti. fransız tarihinde belki de ilk defa, bir zamanlar gizli olan elitler meclisinin toplantı tutanakları -ortalığı dolduran bütün suçlamalar ve karşı suçlamalarla birlikte - herkesin görmesi için neşterle kesilmiş bir irin gibi açılmıştı ve halk ister necker'e ister calonne'ye inanmayı seçsin, kulüplerde ve kafelerde meclisin toplantı tutanaklarının tartışılması ülkenin politik ateşini yükseltti, özellikle paris'te.

    tipik olarak, çekişmeyle geçen dört verimsiz aydan sonra, kral louis, kızgın soyluların şikayetlerine boyun eğdi ve calonne'yi, adı kendisine kraliçe tarafından önerilen, daha yumuşakbaşlı bir genel denetçi olan brienne ile değiştirdi. calonne'nin önerilerini yumuşatma girişimlerine rağmen brienne, en sonunda, toprak vergisinin eşitleştirilmesi dahil, selefinin planlarının çoğunu benimsemek zorunda kaldı. bu yalnızca seçkinler meclisi'nin inatçı direnişi ile bir kez daha karşılaşılmasına neden oldu. aslında, herhangi bir mali otoritenin olmadığını reddeden ileri gelenler, ebedi zarar kaynakları olan krala ve ülkeye, artık mevcut olmayan etats généraux'nun vergi koyma hakkı olduğunu hatırlattı. amerikan devrimi'ndeki çatışmasından yeni dönmüş olan lafayette markisi, krallığın karşılaştığı problemlerin hal yoluna konulması için gerçek ulusal meclis çağrısında bulundu. kralın kardeşi (artois kontu) ona "siz yoksa etats généraux çağrısında mı bulunuyorsunuz?" diye sertçe sorduğunda ona şu cevabı verdi: "evet lordum, hatta ondan daha iyi bir meclis." muhtemelen fransa'dakilerin çoğu adına konuşan lafayette'nin açıkça kafasında olan şey, etats généraux'yu, düzenli aralıklarla toplandığından ve açıkça belirlenmiş güçleri uygulandığından emin olmak için bir anayasa ile amerikan kongresi'ni model olarak alan bir yasama meclisine dönüştürmekti.

    yönetici elitleri bizatihi kendilerinin yol açtıkları krizlere kör kılan inanılmaz bir miyoplukla, önde gelenlerin pek çoğu, etats'nın toplanması yönünde bir talepte bulundular ve bunu çoğu kez sinik bir yaklaşımla, yeni bir vergilendirmeden kaçınma ümidiyle yaptılar. etats'nın kendi geleneksel yapısı, soyluluğun -dünyevi olanlar ile ruhban sınıfının birleşimi- egemenliğini garantiliyordu: en son 1614'te toplanan üç etat’ın ruhban sınıfı, soylular ve avam her biri, eşit sayıda temsilciye sahip olmuş ve ayrı ayrı toplanmış, tartışmış ve bireysel üyeler olarak değil etats olarak oy kullanmıştı. bu prosedür bütün anlaşmazlık konularında soyluluğa ve ruhban sınıfına üçüncü zümre'de üstünlük sağlamak için gerekli olan ikiye bir çoğunluğu vermişti. kral, belki de etats toplantı çağrısını anlaşılabilir biçimde tedirgin edici buldu; onu pekala etienne marcel'in 1350'lerdeki ayaklanmasıyla ilişkilendirmiş olabilir; yine de seçkinler meclisi'ni, fransa'nın mali problemlerini tamamen çözülmeden bırakarak mayıs'ta dağıttı.

    1787 yazında brienne, bir kez daha calonne kadar saf bir şekilde, gazetelere, faturalara ve diğer dokümanlara yeni bir pul vergisi koymayı denedi -diğer avrupa ülkelerinde yeterince yaygın olan bir uygulamaydı bu-. bu girişim herhangi bir yeni vergiyi resmileştirme yetkisinin sadece etats'da olduğunu iddia eden parlömanların tepkisine neden oldu. bir etats toplantı çağrısı şimdi aristokrasiyi ve parlömanları bir araya getiren bir çığlık haline geldi, fransız toplumunun bütün tabakalarını etkiledi. aslında, fransa'yı anayasal bir monarşiye dönüştürmeyi ümit eden, aralarında lafayette, marquis de condorcet ve kont mirabeau'nun olduğu yarı-cumhuriyetçi bir hizip kurmuş olan avukatlar, papazlar, ticaret adamları ve soylular tarafından yaygınlaştırılan ulusal bir dava haline geldi. genellikle adlandırıldığı üzere, bu "amerikanların" ve "vatanseverlerin" fikirleri, bir gözlemcinin bildirdiği gibi, "demokrasi ve ayaklanmanın halk okulu" haline gelmekte olan kafelerde çok popülerleşti.

    kral, fransız toplumunun diğer tabakaları bir yana, kendi soylularından aldığı az bir destekle çırpındı. kendinden öncekilere öykünerek bir kez daha parlömanları kaldırmaya ve yerlerine kendi temyiz mahkemelerini (grands bailliages) koymaya çalışırken yeni vergiler için kararnameler çıkardı, fakat parlömanlar ona açıkça meydan okudu ve etats généraux talebinde bulunan protestolar yayımladı. en sonunda, etat'ları beş yıl sonra, 1792'de, sonrasında ise acilen mayıs 1789'da toplamaya razı oldu. monarşinin ortaya koyduğu herhangi bir gecikmeye karşı muhalefet, aristokrasi içinde bile kitleseldi. kralın adlandırdığı gibi bir soylu devrimi fransa'yı, özellikle béarn, bretonya ve dauphine'i kasıp kavurdu. taşradaki soylular, ruhban sınıfının ve memur gruplarının tüm desteğine sahip olma güvencesiyle, yasal yetkisi olmayan meclislerinde kışkırtıcı şekilde toplandı. birçok kentte büyük ayaklanmalar patladı. dauphiné eyaletinde, parlöman adalet sarayından çıkarıldı, fakat yargıçlar, krallık emirnameleri kabul edildiği takdirde dauphine'nin artık kendisini krala sadakat borçlu bir bölge olarak görmeyeceğini sert bir dille ilan etti. askeri vali, sonradan kiremit günü olarak bilinen 7 haziran'da, grenoble'a asker göndererek parlömanın sesini kısmaya çalıştığında, yurttaşlar askerleri kremit bombardımanına tuttu, onları uzaklaştırdı ve coşkulu biçimde parlömanın adliye sarayına geri dönmesine eşlik etti.

    ayaklananlar yalnızca soylular değildi. brienne'nin oluşturduğu yeni belediyesel yapılarda, kralın üst düzey memurlarınca atanan belediye başkanı, köylüler tarafından seçilmişti ve onlara karşı sorumluydu. "alsas'da yeni belediyeler kurulur kurulmaz, onların ilk özel çabası feodal lordlarına karşı eylemler yapmaktı ve sonrasında belediyelerin kurulmasının yarattığı sayısız suistimalden çok şikayet edildi." devrim kapıdaydı.
  • iii. selim devri reisülküttaplarından atıf efendi "muvazene-i politike" eserinde şöyle niteler ihtilali: "voltaire ve rousseau misillü meşhur zındıkların eserleriyle husûle gelmiş bir fısk ü fücûr cümbüşü."
  • hakkında araştırma gereği duyulmayan, sadece ilkokul ya da lisedeki tarih kitabında okunanaların doğru kabul edildiği tarihi olaydır. şöyle ki;
    mesela fransız ihtilali ile milliyetçilik akımları birbirine çok uzak iki kavramdır. fransız ihtilali monarşi ile tebaa arasındadır. aristokratlar ile sokaktaki insan arasındadır. fransız ihtilali milliyetçilik akımlarına neden olmamıştır. monarşik rejimlerin sallanmasına, aristokrasinin zayıflamasına sebep olmuştur.. mesela 1830 - 1848 ihtilalleri derseniz anlarım ama fransız ihtilali için milliyetçilik rüzgarları estirdi demek çok zor. fransız ihtilali sonucunda milliyetçilik doğdu demek ayıptır, günahtır. keza milliyetçilik akımı ihtilalden yüzyıllar önce de vardı ve hep olacaktır.
    fransa'da (hatta sadece paris'te) sadece fransızların olduğu ortamda fransız ihtilali, fransız krala ve fransız arisokratlara karşı yapıldı, fransızlar fransızları giyotine yolladılar. sloganları hürriyet, eşitlik, kardeşliktir. bağımsızlık değildir, çünkü bağımsızlık isteyecekleri bir başka devletin içinde yaşamıyorlardı.. dertleri kendi fransalarında hür yaşamaktı, kendilerine adaletli davranılmasıydı, aristokrat tabaka karşısında ezilmemekti...
    fransız ihtilali ile "her milletin kendi devletini kurma isteği" düşüncesi, "tekerlek icat edildi ve onun sonucunda uçak yapıldı" gibisinden bir bağlamadır. nasıl ki tekerlekten sonra uçağa kadar birçok merhale geçti ise, fransız ihtilalinden sonra da birçok merhale geçti...
    fransız ihtilalinin yarattığı hürriyet ortamında, o zamana kadar sesini çıkartamayan, kafasını kaldıramayan, mahkeme bile görmeden zindanlara atılan, idam edilen insanlar rahatlamışlar, seyahatler yapabilmişler(bilir misiniz senyör'den izin almadan 5 km. den uzağa gitmek yasakmış bazı yerlerde) okuma yazma öğrenmişler, kitaplar gazeteler okuyabilmişler, aynı fikirde olanlar birleşmişler, cemiyetler, dernekler kurabilmişler ve ondan sonra (mesela) "- madem ki ben sırp'ım kendi devletimi kurayım" demişlerdir. yoksa fransız ihtilali "sırplar sırp devleti kursun" "her millet kendi devletini kursun" gibi bir slogana, düşünceye, ön görüye, ideale sahip değildir. yukarıdan atılan taş birbirine çarparak aşağıdaki kayaları da yuvarlar... fransız ihtilali başka sonuçlar için domino etkisi yapmıştır, ama bizatihi "milliyetçilik" onun içinde yoktur.

    edit: bir abimiz yazmış iyi de yazmış. alıntı lan bu. yazayım da sonradan başım ağrımasın
  • başkalarının genellikle uygarca yaptığı işi fransızlar barbarca yaptılar. onların elinde, devrim bir nefret patlaması ile, şiddet ile, yokedicilik ile özdeşleşti. dünyayı değiştirmenin kanıtı eylemin insanları yoketmesi oldu. eğer zor, şiddet, terör uygarlığın temeline katılıyorsa, fransa hiç kuşkusuz en uygar ülke olmalıdır. devrimle kazanıldığı iddağa edilen özgürlük, eşitlik, kardeşlik aslında fransızlar bu kavramları yalnızca onları çiğnemek için kullandılar. ‘özgürlükçü’ fransa köleliği kurumsallaştıran avrupa ülkeleri arasındaydı. ‘eşitlikçi’ fransa içerde eşitsizliği pekiştirirken dışarda ülkeleri sömürgeleştirdi ve cezayir bile fransa’dan bağımsızlığını ancak 1962’de kazandı. kardeş fransa nazi rejimi ile işbirliğinde öylesine yürektendi ki, nazi almanyasına kendisi için ayrılan kotanın üzerinde yahudi teslim etti
  • charles dickens'in iki sehrin hikayesi romaninin fonunu olusturan olay. kitapta, ihtilalin iyice cigirindan cikip, kimin kellesinin ne icin ucuruldugunun belli olmadigi, kurunun yaninda yas da yanar bir hale gelindigi asamada yer alan, tuyler urpertici bir sekilde anlatilmis bir sahne vardir: acliktan, ofkeden delirmis, gozunu kan burumus halk, meydanin ortasindaki kocaman, giyk giyk berbat sesler cikaran biley tasinin etradinda dolanmakta, ellerindeki bicaklari, satirlari vs. bilemektedirler, bicaklarin bazilarinin uzerinde kurdele, sac. vs. parcalari vardir, insanlarin bir kismi tasin etrafinda amacsizca donmektedir. cok canli anlatilmis, korkunc bir sahnedir, insanlarin yuz ifadeleri gozunuzun onune gelir, tasin giyk giyk sinir bozucu sesini duyar gibi olursunuz.

    oylanmislar arasinda gorup hatirlayinca, bin sene sonra edit (bkz: aşık olunan roman karakterleri/@grizabella)
hesabın var mı? giriş yap