• başlığın tam hali freud’un gelişim dönemlerine göre matematik başarısının analizi olacaktı. şimdi dönelim konumuza. acaba freud’un gelişim evreleri göz önünde bulundurularak, kişinin takılı kaldığı ya da başarıyla geçtiği dönemler dikkate alınıp, bunların alanında son derece uzman psikiyatrlar ile analizi yapılarak ve istatistik biliminden de yararlanarak, kişilerin ileride matematiğe yatkın olup olmadıkları belirlenebilir mi? bu analize göre, sayısal ve sözel alanlara çok önceden yönlendirmeler yapılabilir mi? örneğin; latent ya da falllik dönemdeki takıntılar-başarısızlıklar veya başarılar, gerçekten gelecekteki sayısal zekayı etkileyen bir unsur olabilir mi? tabii ki sayısal zekayı sadece matematik kıstası olarak almak doğru olmayabilir fakat, en azından bir kriter olarak alınabilir. dahası bunu teorik olarak ele aldığım bir husus olarak göz önünde bulundurduğumun altını çizeyim. çünkü uygulamada bu analizlerin uzmanlar tarafından yapılmasının ne kadar zor olacağı aşikar. belki söylediklerim çok saçma gelecek ancak, her fikrin tartışmaya değer olduğunu düşünmekteydim. ek olarak anne ve babaların bireyleri yetiştirmelerindeki tutumları, pek tabii bu dönemleri etkileyecek ve şekillenen kişilik yapısı da yatkın olduğu alanın etkilenmesine neden olabilecektir.

    edit: imla
  • winnicott'un mind-object kavramıyla yaklaşılabilcek problematik.
    #73785592
    soyle bi kitap varmis henuz bakmadim
    https://www.amazon.com/…f-sufficiency/dp/1568214804

    winnicott'un tutan-sağlayan çevre diye bir kavramı var. anne demek yerine bunu veya buna benzer kavramları kullanıyor. anne yerine de yeteri-kadar-iyi anne kavramını kullanıyor. winnicott ikinci dünya savaşı ertesinde öksüz-babasız kalmış çocuklar ve anneleriyle de çalışmış bir insan. ikinci nesil bir psikanalist.

    nasıl ki sınıf eşitsizliğinin algının konusu olmayan, kuran, bir gerçekliği altyapısallığı var bir de bunun tecrübe edilişi var ve tecrübe ediş tamamen kişinin dünyası ile ilgiliyse,
    psikanalizde de bebek doğdugunda kendisine göre o bir bebek değil aslında onun tecrübe edişinde o anne-annenin kolları-meme-süt-ten-kendi teni-annenin gözleri-açlık hisleri-keyif hisleri-ve çeşitli sekanslar bulamacı halinde. yani bir ben var bir de anne var noktasında hiç değil.

    (bu tür bir total ayrışma hiçbir zaman kimse için aslında yaşanmaz aslında ama yavaşça bir öznellik kazanılır, ben bunun bana verilen isim etrafında h e r ş e y e t r a f ı n d a kurmaktayım, şey burda bir pozitiflik ifade etmez potansiyel bile değil, hadi buna şimdilik yolculuk diyelim)

    şimdi winnicott diyor ki bebeğin tutan-sağlayan bir çevreye ihtiyacı vardır, delirmemesi/ölmemesi için. bunun yapısı önemli. yani anne bazen yemek sağlayıp bazen sağlamıyorsa çağrılara-ağlamalara veya başka sinyallere cevip verip vermiyorsa bu çocukta psyche-soma'nin bozulmasina ve zihnin bir bagimsiz kendi kendine var olan bir nesne sanrisi olarak ortaya cikisina neden olur.

    yani varligini zihniyle veya zihin diye sandigi seyle ozdesletirme durumu. burda zihinsel aktivitelerde anne ile saglayan-cevre'nin saglamadigini arama durumu hasil oluyor.
hesabın var mı? giriş yap