• ashley judd şarap kadehine vurarak herkesi susturur eğlencenin ve düğünün tam orta yerinde evlilik ile ilgili şöyle bir konuşma yapar;

    --- spoiler ---

    ben evliliğe inanmam. hayır gerçekten inanmam. bence en kötü haliyle evlilik düşmanca politik bir eylemdir. küçük zihinli erkeklerin kadınları elde tutabilmek için uydurdukları bir şeydir.bunu da gelenek ve din maskelerinin ardına saklanarak yaparlar.
    en iyi haliyle evlilik bir mutlu yanılsamadır. birbirlerini gerçekten seven iki insandır. ama birbirlerini ne kadar mutsuz edeceklerinin farkında değillerdir. ama eğer iki insan bunun farkındaysa ve birbirilerine katlanmayı göze alarak evlenmeye karar veriyorlarsa bunun tutuculuk veya yanılsama olduğunu düşünmüyorum.bence bu durum çok radikal, cesurca ve ayrıca da çok romantık.

    diego ve frida'ya...

    --- spoiler ---
  • izledikten sonra soundtrack i esliginde kendimi saraba vurdugum film..
    yüregimi frida ya verip bana nasil kullanacagimi göstermesini istiyorum..
  • "ben iki kere kaza geçirdim, diego. biri sen diğeri otobüs, sen daha çok acı verdin."
  • --- spoiler ---

    - bir evlilikte en önemli şey nedir?
    + kötü bir hafıza.

    --- spoiler ---
  • salma hayek'in başarılı oyunculuğu ve elliot goldenthal imzalı müzikleriyle 8/10'i hak eden film. ki, lâyık görüldüğü oscarlardan biri o güzel müziklere verilmiştir.

    --- spoiler ---

    ~filmde hasta yatağında çizimleriyle moral bulan frida, vefasız sevgilisi "avrupa'ya gideceğim" deyince bedenini kaplayan alçıya bir kelebek çizmeye başlar ve şöyle der: "bu kelebeği bitirmeden burdan gitmeni istiyorum!" sonrasında alçının üzeri kelebekler ile dolar ve bunlar frida'nın iyileşme umudunun ve de hırsının simgesi olurlar.

    ~filmde frida'nın düğününde giydiği elbise çok güzeldir,

    ~sinemada king kong'u seyrederken gorili kocasıyla karşılaştırması gülümsetir,

    ~amerikan rüyasının uzun sürmeyip bitişinin küvetteki yansıması ve buhar olup uçuşu ise anlamlı bir sahnedir.

    --- spoiler ---
  • önyargıyla gitmeme rağmen üzerimde oldukça etki bırakan, hatta hiç yapmadığımı yaptırıp beni höngür şofurt ağlatan film. hayata herşeye rağmen bu denli tutkuyla bağlı bir kadını izlemek, ot bok yüzünden sürekli depresyona giren birinde ağlatıcı etkiye sebep olabiliyor*. müzik ve renkler, onca acıya rağmen sıcacık bir hava, bir canlılık katıyordu filme ki bu da frida kahlonun hayatındaki tezatın güzel bir yansımasıydı fikrimce.
  • amerikalılar altyazı okumayı sevmediklerinden bütün meksikalıların ingilizce konuştuğu film.
  • filmde diyalogların ingilizce/ispanyolca karışımı bir halde gitmesi,troçki amcanın çok daha genç ve "dinamik" olması, filmin akışında bir yerlerde harcanmış olması bile insanı rahatsız etmiyor.. kahlo ve yapıtları arasında kaybolmaksa işin başka bir yanı; nasıl derler "eli öpülesi filmlerden"..

    bir de filmden çıktıktan sonra (burn it blue uğruna cast satır satır okunmuş pek tabi ki) dışarıdaki yaşama kısa süreli bir uyumsuzluk yaşanmıyor değil (rica etsem beni 40'ların meksika'sına götürür müsünüz?)..
  • salma hayek*'in ashley judd* ile bir dans sahnesi var ki bütün o rengarenk görsel ziyafetin önüne geçen bir şölen sunduğu kanısını paylaşıyoruz***
  • görsel açıdan son derece cesur girişimlerin yapıldığı film. özellikle frida ve diego'nun new york seyahatini yarı çizgi-yarı anime anlatan bölüm ve tablolarla gerçek görüntülerin örtüşmeleri çok yaratıcı ve etkileyiciydi. selma hayek'in bu filme önayak olması ve başrolde de iyi bir performans sunması, kendisi hakkındaki önyargılarımızı bayağı bir değiştirdi.
hesabın var mı? giriş yap