• fulbright anlaşmasını eleştirenlerle dalga geçmek için "milli eğitimi abd tasarlıyormuş. bu anlaşma oymuş. peki nasıl tasarlıyor? ne yapıyor mesela? din dersinde çaktırmadan incil mi okutuyorlarmış" diyenlere dönemin tanığı olarak yaşadıklarımı anlatayım.

    12 eylül 1980 darbesi sonrası müdürümüz bizim sınıftan güvendiği öğrencileri okulun deposuna götürdü. emir geldi bazı kitaplar yakılacak dendi. paketleri açılmamış gıcır gıcır yüzlerce kitabı bahçede yaktık. yaktığımız kitaplardan hatırladıklarım amerika iç savaş tarihi, amerika siyasi tarihi. bu bilgi sana yetti mi kardeş?

    yetmediyse devam edeyim. o dönem bir sene boyunca kapsamlı olarak osmanlı tarihi kadar roma tarihi öğrenirdik. emir geldi, roma tarihi kapsamlı anlatılmayacak, yüzeysel geçilecek dendi. yetmedi mi? kurtuluş savaşı ve türkiye cumhuriyeti mustafa kemal'in orduları düşmanları yurttan kovdu düzeyinde basitçe geçiştirilir, türk tarihi 1. dünya savaşı'nda bitirilirdi. osmanlı tarihi ise hamasi tarih olarak anlatılırdı.
    darbe sonrası müfredata atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersi eklendi de millet bu ülke nasıl kuruldu onu öğrendi.

    eğitim, toplumu biçimlendirme, toplumsal dinamikleri güçlendirme ya da çökertme de kullanılan bir araç olduğu kadar istihbarat faaliyetinin bir türü olarak da karşımıza çıkar. birey için hafıza ne ise, milletler için de tarih odur. bir milleti tarihinden koparınız, o millet temel dayanaklarından yoksun kalır. hafızasını kaybeden bir insan nasıl geleceğini planlayamazsa, tarihini bilmeyen ya da yanlış bilen bir millet de bugününü ve geleceğini doğru tanımlayamaz.

    bugün kurtuluş savaşında “aslında ingiltere’ye karşı bir savaş vermedik.” , “atatürk bir diktatördü.”, “osmanlı’yı yıkan atatürk ve cumhuriyetin kurucu kadrosudur.” diyen kafalar fulbright kafalarıdır. sen din dersinde çaktırmadan incil mi okuttular diye dalganı geçmeye devam edebilirsin.

    edit: bir de aziz nesin bilgisi ekleyeyim. 1948 yılında gazetede amerika'nın hudutları türkiye'den geçer" şeklinde bir başlık atılır. aziz nesin truman doktrinine karşı modern emperyalizmin türkiye’ye girişine karşı halkı uyandırmak için mizah dışı bir manifesto olan “nereye gidiyoruz” broşürünü hazırlar. amerika haberi alır almaz bunu engellemek ister. broşür henüz basılmadan aziz nesin göz altına alınır ve basılmayan, bir kişinin bile okumadığı broşür yüzünden milli menfaatlere aykırı eylemde bulunmak suçundan yargılanıp mahkum edilir. 10 ay hapis ve bursa'ya sürgün cezası alır. aziz nesin daha sonra o günleri bir sürgünün anıları kitabında anlatır.
  • pek çok yazar neden bu anlaşma hakkında az entry olduğunu, nasıl bunca yıl gizli kalabildiğini merak etmiş. açıklayayım: gizli bir durum yok. hakkında yazılanların ekseriyeti yalan ve komplo teorisi.

    fulbright komisyonu türk eğitim sistemini şekillendiren, milli eğitim bakanlığını yöneten bir kurum değil. komisyonun görevi yabancı öğrencilerin abd'de, abd'li öğrencilerin de yabancı ülkelerde öğrenim görmesi için burs vermek. burs hakkında detaylı çokça bilgi fulbright başlığında mevcut.

    zaten araştırırsanız 2012'ye kadar neredeyse hiçbir yerde bu komisyonun milli eğitimi şekillendirdiği gibi bir iddia yok. google'da zaman aralığı vererek araştırdım, fulbright anlaşması ile ilgili bulabildiğim en eski kaynaklar şunlar:
    1) 2002 yılında dhkp-c ile ilintili olduğunu tahmin ettiğim bir web sitesi bu anlaşmadan bahsediyor (link). onlar da fulbright anlaşması türk milli eğitimini şekillendiriyor falan demiyor. bu değişim programıyla pek çok amerikalı türkiye'ye geldi, casusluk yaptı diyor.
    2) 2006 yılında cokbilgi.com isimli bir blog'da yine bu anlaşmadan bahsediliyor (link). kaynak tam net değil ama galiba oktay sinanoğlu'nun büyük uyanış kitabı. komisyonun türkiye'deki eğitim kurumlarında yabancı dilde eğitim verilmesine karar verdiği iddiası var. ayrıca komisyonun türk eğitimini düzenlediği, abd dışişleri bakanına karşı sorumlu olduğu, türk hükümetinin denetiminin dışında olduğu ve hatta amerikan memurlarını okul, üniversite ve bakanlıklara yerleştirme yetkisi olduğu gibi akla yatkın gelmeyen iddialar var. anlaşılan o ki fulbright anlaşması'nın milli eğitimi şekillendirdiği ile ilgili iddianın esas kökeni oktay sinanoğlu'nun bu kitabına dayanıyor.
    3) 2008 yılında menkibeler isimli bir blog, "amerikan gizli hükümeti kurukafa & kemikler" başlıklı bir blog yazısında bu anlaşmadan bahsediyor (link). yazıda bolca illuminati, her şeyi gören göz piramidi vs. gibi alışık olduğumuz komplo teorisi imgeleri var. bu yazıda 8 kişilik fulbright komisyonu'nun 60 yıldır türkiye'deki eğitimi şekillendirdiği iddia ediliyor. bunun için de cengiz özakıncı'nın 2007 tarihli "türkiye'nin siyasi intiharı yeni osmanlı tuzağı" kitabını referans gösteriyor.

    2008'den sonra bu iddialar yavaş yavaş artıyor. çeşitli gazetelerde ve internet bloglarında benzer yazılar çıkıyor. fulbright anlaşması ile ilgili aramalar 2016 ve 2018'de zirve yapıyor (link)

    tahmin edebileceğiniz gibi özellikle bu tarz komplo teorilerine inanmaya yatkın olan dinci ve ulusalcı kesim bu iddiaları tekrar tekrar ısıtıp önümüze sürüyor. neredeyse hiçbiri kaynak vermiyor. verenler de birbirlerine atıfta bulunuyor. böylece yazılanlar sanki doğruluğu herkesçe bilinen şeylermiş gibi sunuluyor.

    bütün bu yazılar 27 aralık 1949'da imzalanan anlaşmadan bahsediyor. üşenmedim anlaşmanın metnini bulup okudum. siz de okuyabilirsiniz: 7460 sayılı resmî gazete, 5596 no'lu kanun. (aynı anlaşma olduğuna eminim, zira hem alıntılanan içeriğin bir kısmı harfiyen aynı, hem de kanunun son maddesi bütün bu yazılarda anlatılan 27 aralık 1949 tarihine işaret ediyor.)

    rica ediyorum anlaşmaya bir göz atın. göreceksiniz ki bu anlaşmada milli eğitimi şekillendirme ile ilgili abd'nin eline güç veren hiç bir madde yok. türk öğrencilerin abd'de, abd'li öğrencilerin de türkiye'de eğitim alacağı bir burs programından bahsediliyor. (üstelik anlaşma sadece türkiye ile imzalanmış da değil, abd'nin bugün 160 ülke ile fulbright bursu anlaşması var.) anlaşmada yeni kurulacak olan 8 kişilik komisyonun ilgileneceği işler de yazıyor. bunlar bütçe yönetimi, bursiyer tavsiyesi, türkiye'de okuyacak abd'lilere yol yordam gösterme gibi operasyonel konular. bunun dışında komisyonun senede bir kez türk ve amerikan hükumetlerine faaliyetleri ile ilgili rapor vereceğinden bahsediliyor. bu rapor da komplo teorilerinde yazdığı gibi "eğitimin şekillendirilmesine" dair bir rapor değil. bu yıl ne yaptık, ne ettik tarzında bir faaliyet raporu.

    muhtemelen bildiğiniz üzere her ülkenin buna benzer eğitim bursları var. bizim de türkiye'de okuyacak yabancı öğrenciler için farabi, ali kuşçu, ibni haldun gibi fulbright benzeri burs programlarımız var (link). yabancı ülkelerin sağladığı fulbright benzeri bazı burslar şöyle: jean monnet bursu (avrupa), erasmus programı (avrupa), daad (almanya), monbukagakusho (japonya), niied (kore). bunlar bir çırpıda aklıma gelenler. eminim yazdıklarım bu tarz bursların onda biri bile değildir.

    peki amerika neden yabancı öğrencilere burs veriyor? bunu açıklamak için komplo teorisine gerek yok. biz neden veriyorsak onlar da ondan veriyor. her ülke kendi suyundan içmiş kişilerin başka ülkelerde etkili pozisyonlara gelmesinden fayda görür. bu casusluk vs. anlamında değil. yabancı bir ülkenin tedrisatından geçerseniz o ülkenin dünya görüşü ve değerlerine maruz kalır, zamanla kendi dünya görüşünüz ve değerleriniz ile harmanlarsınız. bu kötü bir şey değildir. insanın perspektifini genişletir, dünyasını zenginleştirir. hatırlarsınız zamanında afrika ve güneydoğu asya'daki fetö okullarına da bu yüzden övgüler diziliyordu. "bu okullarda eğitim gören öğrenciler ileride ülkelerinin başına geçecek, o zaman bu okulların esas değeri anlaşılacak" deniyordu. ki her ne kadar fetö bu okulları kendi misyonu doğrultusunda şekillendirmiş olsa da yabancı ülkelerde türk okulu açma fikri özünde yanlış veya kötü bir düşünce değildi. türk okulları bir bakıma o ülkelerin robert kolejleri idi.

    bu arada fulbright programı sadece siyasi bir amaç güdüyormuş gibi de anlaşılmasın. bilimden sanata pek çok alanda etkili olan yüzlerce isimden bahsediyoruz. lütfen bu programdan destek almış kişiler listesine bakın (link) bu kişilerden 59 tanesi nobel almış, 37 tanesi devlet başkanı olmuş, 1 tanesi de birleşmiş milletler genel sekreterliği yapmış. bu kadar kişinin amerikan tedrisatından geçmiş olmasının amerika için faydasını nasıl yadsıyabilirsiniz? bunu açıklamak için komplo teorisine gerek var mı? hem burs alanın, hem de burs verenin karşılıklı fayda gördüğü bir durum söz konusu.

    neyse konuyu dağıttım. özetle fulbright anlaşması'nın türkiye'de milli eğitimi şekillendiren bir komisyon kurduğuna dair iddialar asılsız komplo teorileridir. fulbright yabancı öğrencilere burs veren erasmus gibi bir burs programıdır. "fulbright anlaşması 70 yıldır milli eğitim müfredatımızı şekillendiriyor" iddiası, "dünyayı yöneten sekiz aile varmış" geyiği gibi bir şeydir. iddiayı ilk ortaya attığını tahmin ettiğim oktay sinanoğlu'nun da en iyi ihtimalle olayı yanlış anladığını tahmin ediyorum. lütfen bu saçma olay burada bitsin. böyle komplo teorilerine prim verip her şeye yok "ameriganın işi" yok "yahudilerin oyunu" diyerek kendi beyin hücrelerimizi öldürmeyelim. katetmemiz gereken çok yol var. enerjimizi böyle şeylere harcamayalım.

    düzenleme: komplo teorisinin çıkış kaynaklarına dair eklemeler.
  • 27 aralık 1949 tarihinde imzalanan, türkiye ve abd hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında anlaşma. pek meşhur 5. maddesi aşağıdaki gibi.

    "komisyon dördü tc ve dördü abd vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. bunlara ek olarak türkiye' deki abd diplomatik heyetinin başı komisyonun fahri başkanı olacaktır. komisyonda oyların eşit olması durumunda kesin oyu misyon şefi verecektir."
  • "komisyon, dördü tc vatandaşı ve dördü abd vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. bunlara ek olarak türkiye’deki abd diplomatik heyetin başı, (amerikan büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacaktır.komisyonda oyların eşit oluşması durumunda kesin oyu misyon şefi (amerikan büyük elçisi verecektir.”

    komisyonun abd vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin elçilikteki cia mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir, böylece cia, milli eğitim bakanlığı’na rahatça sızma olanağı bulacak ve komisyon üyesi sıfatıyla öğrenci ve eğitim üyeleri arasında ajanlar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır.

    okul kitaplarına ve ders kitaplarına amerikan propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.”

    o günden 2007' ye 58 yıldır, “milli eğitim”imizi ve daha pek çok bakanlığımızı amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.

    bu durun, 2007'de de böyledir ve fulbright commission adı altında türk milli eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007'de amerikan büyük elçisi oturmaktadır. (bu gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki de daha da ağır şekilde devam etmektedir. bundan daha ağır ne olacaksa?)

    ismet inönü, amerikan yarı-sömürgesi olduğunu açıklıyor.

    yalnızca milli eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların1949'dan başlayarak amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı gerçek, türkiye’yi amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek türk ulusunun anlına bu lekeyi süren ismet inönü tarafından, yıllar sonra,1963'de “timsah gözyaşlarıyla” şöyle itiraf etmişti.

    “daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemesini istiyoruz. herkes aynı şeyden söz ediyor. nasıl yapacağım ben bunu? karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. yapabilirler mi bunu?

    hepsini çevresinde uzman denen yabancılar dolu. iğfal etmeye çalışıyorlar. başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. o da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, washington’un haberi oluyor. sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

    bağımsızlık savaşından sonra lozan’da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu. yoksa sınırlar zaten fiili durum idi. tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik. bütün mücadele idaremize yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı. bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar. dayattık. biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk. onlar bizim neden inatla red ettiğimizi biliyorlardı.

    böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat ederler. imzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. ondan sonra sökebilirsen sök. gitmezler. ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. havanda su döversiniz. fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir. denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez…”

    türkiye’nin şubat 1948'de 705 bin dolar olan döviz varlığını, mayıs 1950'de eksi 12 milyon dolara; 1946'da 214 ton olan altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince altın ve döviz bulunmasına karşın amerika’dan borç alarak ülkeyi amerikan güdümüne sokan ismet inönü’nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında:

    “madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin amerika ile antlaşmalar yaparken türkiye’ye amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak maddelere imza attınız?” .."
    ___
    http://www.acikistihbarat.com/…erler.asp?haber=8263
    ___
    sonrası için:
    "yirmi yıldan beri türkiye’de faaliyette bulunan yardım programı, bir zamandan beri meyvelerini vermeye başlamıştır. önemli mevkilerde amerikan eğitimi görmüş bir türk’ün bulunmadığı bir bakanlık ya da iktisadi devlet teşekkülü hemen hemen kalmamıştır."
    -- richard podol, 1968
    ___
    daha sonrası içim:
    (bkz: 2010 türkiyesi)
  • imam hatip liseleri gelir aklıma, yök gelir. iki üç yılda bir değişen eğitim sistemi, içeriği değiştirilen ders kitapları, dağıtılan sınav soruları, çalınan sınav soruları, hasan ali yücel'den bu yana bir çok milli eğitim bakanı, hüseyin çelik, nimet çubukçu gelir. sistem dışına itilen kız çocukları, erasmuslar, beyin göçleri, içi boş üniversiteler, atanan rektörler gelir, dersaneler, işlevsiz liseler, orta öğretim başarı puanları, öys, öss, bilim üretmek dışında her zik yapılan kampüsler, batak king öğretim yuvaları, yurtlar, reisler, abiler, din kültürü ahlak bilgisi dersleri, dağıtılan cevap kağıtları, naylon stajlar, sivrisineğin sindirim sistemi, beyin bedava gelir.

    sonra bir gün -bilinmeyen daha nicelerinden sadece biri olan- bir anlaşmadan haberim oluverir. her şey yerli yerine oturur.

    öyle de bir anlaşmadır.
  • hakkında sözlükte bu kadar az enrty bulunması ilginç olan anlaşma. kimsenin umrunda değil anlaşılan.
  • ajan devşirme yöntemlerinden biridir efendim.

    kendi ölçütleriyle değerlendirildiğinde bile uygun olmayan nice adam, bu anlaşma ile yurtdışında eğitilir. nereden mi biliyorum üni de bölüm sonuncusu ama amcası hdp belediye başkanı bir zatı muhteremin o akademik yetersizliğiyle amerika'nın en önemli üniversitelerinde her yaz staj yapmasından bilirim. alakasız bir şekilde türkiye'ye gelen amerikan görevlileriyle görüşmesinden bilirim.

    ha bu demek değildir ki her fulbright bursu kazanan böyle olacak, ama araç olarak kullanıldığı da aşikardır.
  • her ekşicinin her ak veya kara trollün her şucu bucunun okuması gereken anlaşmadır. ve aslında herşeyin * boş *olduğunu göstermektedir.
  • fulbright antlaşmasını o dönem abd avrupa ülkeleriyle de yapmıştır. amerikalı öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin o ülkelerde araştırma yapmaları ile o ülkelerden gelen öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin amerika'da araştırma yapmalarını finanse eden, destekleyen bir program bu sadece.

    bizdeki komplo teoricileri bu antlaşma ile abd'nin meb ve yök'ü yönettiğini eğitim sistemimizi şekillendirdiğini iddia ediyor. siz gerçekten meb ve yök'ün abd tarafından yönetildiğini mi zannediyorsunuz? bir karar alacaklar ama abd izin vermiyordur kesin değil mi? kendi halimize bıraksalar eğitim de uçacağız ama o dış güçler yok mu işte yeğenim. bu antlaşmaya kadar eğitim de çok iyiymişiz gibi..
  • milli eğitimi abd tasarlıyormuş. bu anlaşma oymuş.

    peki nasıl tasarlıyor? ne yapıyor mesela? 3 bilinmeyenli denklemleri yanlış mı öğretiyor? türev integrali bi tarafından mı uyduruyor? yoksa özne bizim bildiğimiz şey değilmiymiş? yoksa giresun fındığı bir yalanmıymış? kavimler göçü diye birşey yokmuymuş? yoksa din dersinde çaktırmadan incili mi okutuyorlarmış?

    nasıl şekillendiriyor? allah aşkına birisi anlatsın.... misal abd'de öğretilip türkiye'de öğretilmeyen ne var? anlatın hele.

    bakın; başarısızlığa kılıf bulmanın en kolay yolu uydurma bir komplo teorisidir. 90larda lise okumuş birisi olarak 2010lu yıllarda üni sınavında ülkenin gençlerinin %70'nini geçebiliyorsam, bu başarısızlığa bir kılıf bulmalı değil mi:)
hesabın var mı? giriş yap