• 20. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilen fransız simyacı ve yazarın takma adıdır. gerçek adı bilinmemekle beraber 1922 yılında yazdığı le mystère des cathédrales* isimli kitapla dünya çapında pek çok kimyagerin dikkatini çekmiştir. kendisinin öğrencisi olan eugène canseliet'nin bu kitaptan faydalanarak ustasından almış olduğu felsefe taşını kullanıp 100 gram kurşunu altına çevirmeyi başardığı iddia edilmiştir.

    fulcanelli, 1926 yılında yaşadığı paris'ten ayrılmış ve 1936 yılına kadar onu gören kimse olmamıştır.
    ikinci dünya savaşı sırasında alman gestapo ajanları tarafından tüm fransa'da didik didik aransa da izine ulaşılamamıştır.

    "taş önce ağaç'a ve akabinde yıldız'a nasıl dönüşür?" bilmecesiyle başlayan magnum opusu "katedrallerin gizemi" isimli kitabında simyanın yanı sıra atomu parçalamaktan ve nükleer enerjiden de bahsetmiştir.

    1945 yılında amerikan g-2*generali, savaştan önce nükleer enerjinin tehlikeleri üzerine fulcanelli ile görüştüğü tahmin edilen sovyet asıllı fransız kimyacı jacques bergier* ile konuşmuş ancak fulcanelli'nin yeri ile ilgili tatmin edici bir cevap alamamıştır.

    1953'te fulcanelli'nin öğrencisi canseliet, ispanya'da eski ustası ile görüştüğünü iddia etmiş ve 1926'daki son görüşmelerinde 80'li yaşlarında olan fulcanelli'nin en fazla 50 yaşında göstermekte olduğunu vurgulamıştır. fulcanelli'nin kimya konusunda eğitim aldığı ustasının kim olduğu bilinmemekle birlikte; canseliet, en azından teorik eğitimini 15. yüzyılda yaşamış alman kimyacı basil valentine'dan* almış olabileceğini iddia etmiştir. bir diğer iddia da kendisi gibi kimyacı olan eşiyle birlikte çalışmış olabileceğidir.

    1937 yılında paris'te bergier ile görüşen fulcanelli, nükleer enerjinin çok dikkatli kullanılması gerektiği konusunda bergier'nin asistanlığını yapmakta olduğu atom mühendisi andré helbronner'i uyarmasını istemiş ve nükleer silahlanmanın gezegene verebileceği hasarlardan da bahsetmiştir. bergier'in felsefe taşıyla ilgili sorusunu da "asıl hedef metallerin yapısını değiştirmektir lakin deneyi yapan kişinin de yapısı değişir. bu, zaman içerisinde birkaç kişi tarafından tekrar tekrar keşfedilebilen kadim bir sırdır. ne yazık ki sadece bir avuç insan bunda başarılı olabildi." şeklinde yanıtlamıştır.

    brezilya'lı şarkı sözü yazarı paulo coelho'nun 1986'da yazdığı ve eleştirmenler tarafından "bir fenomen" olarak nitelendirilen simyacı* isimli kitabı, fulcanelli'nin öğretilerini baz almaktadır.

    fulcanelli'yi canlı olarak gören son insanlardan jacques bergier 1978'de paris'te, eugène canseliet de 1982'de savignies'de hayatını kaybetmiştir.
    fulcanelli'yi 1953'ten sonra gördüğünü iddia eden kimse olmamış ve fulcanelli, gerçek ismi de dahil olmak üzere pek çok sırla birlikte ortadan kaybolmuştur.

    canseliet'in öğrencilerinden biri olan patrick rivière'e göre ise fulcanelli, 1923'te ölen fransız kimyager ve mucit jules violle'ün takma adıdır.

    aralarında fulcanelli'nin öğrencilerinden eugène canseliet, jean-julien champagne ve jules boucher gibilerinin de bulunduğu heliopolis kardeşliği* isimli, fulcanelli'nin öğretilerini merkez alan bir gizli örgütün vril topluluğu'nun* bir kolu olarak çalışmalarına devam ettiği söylenmektedir.

    biraz daha ayrıntılı bir bilgi için: http://en.wikipedia.org/wiki/fulcanelli

    edit: imla

    edit 2: fulcanelli ve simya efsanelerini konu alan kurgusal bir roman da bulunmaktadır.
  • yaşlanmayan adam.

    1954'teki son buluşmalarında cansaliet, ustası fulcanelli'nin olduğundan çok daha genç göründüğünü fark etti. oysa, fulcanelli 100 yaşını geçmiş olmalıydı. yoksa, ebedi yaşamın sırrını mı bulmuştu?

    fransa'da fulcanelli adı, bir simya ustasının geleneksel takma adı olarak herkes tarafından kabul ediliyor. bugün kalkıp vendée'deki terre-neuve şatosu'na gidecek olursanız, size süslü bir "simya şöminesi" gös-terirler. sonra da fransız rehber, bunun, fulcanelli'nin les demeures philosophâtes adlı kitabında sözünü ettiği şömine olduğunu söy-ler. üstelikte, fulcanelli'nin kim olduğunu açıklamaya bile gerek görmez.

    altın yapma izni

    gizli kuvvetlere ve simyaya inanan ingilizler ise, fulcanelli adını ilk kez 1963 yılında duydu-lar.çünkü louis pauwels ile jacques bergier'in, the davvn of magic (büyünün şafağı) adlı kitapları o yıl basıldı. en çok satan kitaplar listesinin birinci sırasına oturan bu kitap, ful-canelli ile yapıtlarının daha yaygın biçimde tanınmasını sağladı. fulcanelli'nin ilk başya-pıtı le mystère des cathédrales'in ise ingiliz-ceye çevrilmesi için aradan sekiz yıl daha geçmesi gerekti.

    kitapların ikisinde de fulcanelli hakkında şaşırtıcı yeni bilgiler vardır. örneğin ikinci kitapta, fulcanelli'nin öğrencisi eugene canse-iiet cüretli bir iddiada bulunuyordu. canseliet, üstad'ın kendisine 1922'de çok az miktarda simyasal "telkin pudrası (tozu)" verdiğini ileri sürüyordu. ayrıca, onun 100 gram kurşunu altına dönüştürmesine izin vermişti. canseliet, kitabın giriş bölümünü yazan walter lang'a, deneyi sarcelles'deki gazhanede yaptıklarını da söyledi. bu akla gelmeyecek mekânda yapı-lan deneyin iki de tanığı vardı: sanatçı jean-julien champagne ve gaston sauvage adlı genç bir kimyacı.

    şimdi terre neuve şatosu' nda (üstte) bulunan "simya" şöminesi (altta). fulcanelli, kitabında, şöminenin üstüne yazılmış olan latince "nascendo quotidie morimur" düsturunu "doğmakla, günbegün biraz ölmeye başlarız" diye çeviriyor. ayrıca, bunun, hem simya sürecinin çeşitli yönlerine, hem de bunların yol açtığı iddia edilen ruhsal değişimlere işaret ettiğini öne sürüyor.

    fulcanelli yaşlanmıyor

    canseliet, ayrıca lang'a yazdığı bir mektupta fulcanelli ile son kez birlikte çalışmalarından da söz ediyordu: "üstad daha o vakit çok yaşlı bir adamdı, ama kesinlikle seksen yaşında gös-termiyordu... otuz yıl sonra onu tekrar görecek-tim. o sıralarda da elliden fazla göstermiyordu. yani, olsa olsa benim yaşımda gibiydi." 1981 yılında 80 yaşında olan canseliet, daha sonra da, üstad'ı ile bir kereden fazla gizlice buluştuğunu da iddia etti. ona göre, fulcanelli hâlâ yaşıyordu.

    fransız atom fizikçisi andre halbronner. 1937 yılında jacques bergier'in asistanlığını yaptı. nükleer enerji bilgilerinin, garip bir yabancıdan verildiğini iddia etti. bu yabancı, fulcanelli' ydi (üstte)

    fulcanelli uyarıyor

    pauwels ve bergier'nin de kitabında üstad'la karşılaşma ihtimali ortaya atılıyor. bergier, 1937 yılı haziran'ında (yani new mexico'da yapılan ilk atom bombası deneyinden sekiz yıl önce) etkileyici, ama esrarlı bir yabancının yanına yaklaştığını iddia ediyor. adam, bergier'den o sıralarda yanında çalıştığı ünlü fizikçi andre helbronner'e bir mesaj götürme-sini istiyor. artık, nükleer enerjiden yararlan-manın eşiğinde olduklarına göre, bu yeni buluşun taşıdığı tehlikeler konusunda, bilim adamlannı uyarmayı görev saydığını da ekli-yor. eski çağlardaki simyacılar (kendi kendile-rini yok eden eski uygarlıklar da) böyle gizli bilgileri elde etmişlerdi. yabancı, uyarısına kulak asılacağını hiç ummadığını, ama yine de kendini buna zorunlu hissettiğini ifade etmiş. bergier, 1978 kasım'ında ölene kadar bu esrarlı yabancının fulcanelli olduğu konusun-daki inancını yitirmedi.

    bergier'in başından geçenlerin bir sonucu olarak, daha sonra yerini cıa'in aldığı ameri-kan stratejik hizmetler dairesi, 1945 yılında ikinci dünya savaşı sona erince bergier'i bul-maya çalıştı. nükleer fizik hakkında, önceden bilgisi olanların düşman ülkelere iltica etme-sini önlemek için, hepsini ele geçirmek çabasındaydılar. ne var ki, fulcanelli bulunamadı.

    1963te basılan ve en çok satan kitaplar listesinde bir numaraya çıkan "the dawn of magic'in yazarları louis pauwels (solda) ve jacques bergier (sağda), ingiliz okurlara fulcanelli'yi ilk tanıtan yazarlar olmuşlardı. (bu kitap, türkiye'de "evrenin gizli sahipleri" adıyla yayımlandı.)

    gümüşü uranyuma çevirdi

    bizzat fulcanelli'nin kendisinin gerçekleştir-diği, diğer bir değişim olayına yönelik bir iddia daha var. bu olaydan sonra, şimdi utah'ta, salt lake city'de çalışan modern bir simyacı söz ediyor. asıl adı albert riedel olan, frater albertus spagyricus, 1911 yılında almanya'nın dresden kentinde doğdu. eski bir iç dekoratör olan frater albertus, şimdi gittikçe gelişen paracelsus koleji'nin (utah parakimya ensti-tüsü) başında bulunuyor. kolej, 1960 yılında paracelsus araştırma derneği olarak kurul-muştu. düzenli olarak simya konusunda semi-nerlerin düzenlendiği kolejin yetkilileri, simyayı ortaçağ'ın dışına çıkarmayı amaçlıyorlar.

    frater albertus, the alchemist of the rocky mountains (kayalık dağlan simyacısı) adlı kitabında (1975) fulcanelli'nin 200 gram kur-şunu altına, 100 gram gümüşü de uranyuma çevirdiğini öne sürüyor. aynı yıl, yani 1937'de, bergier'in de esrarlı yabancıyla karşılaştığı akla geliyor. albertus'a göre bu deney, bogur-ges yakınlarındaki lere şatosu'nda meydana geldi. deneye, şatonun sahibi pierre de les-seps ile isimleri bilinmeyen iki kişi bir kimyacı ve bir jeolog tanık oldular.

    1941 yılında plütonyum elementini keşfeden glenn t. seaborg. bergier, (üstte) 1937 yılında kendisini ziyaret eden yabancının, plütonyumdan ismiyle söz ettiğini öne sürüyordu. oysa bu olay, elementin tecrit edilmesinden dört yıl önce meydana gelmişti. elemente plütonyum adının verilmesi ise esrarlı ziyaretten beş yıl sonraya rastlıyordu

    "budalaların altını"

    albertus, fulcanelli'nin 400 gram erimiş kur-şuna "bilinmeyen bir madde" eklediğini, bunun üzerine de kurşunun aynı ağırlıkta altına dönüştüğünü söylüyor. daha sonra ful-canelli aynı işlemi gümüşe de uygulayarak, benzer miktarda uranyum elde etmiş. bilinme-yen maddenin ne olduğu sorulunca, fulcanelli, fazla düşünmeksizin bunun, 'budalaların altını' denilen demirli pirit, yani bir demirli sülfit fess olduğunu söylediği öne sürülüyor.
    sonraları, frater albertus'dan bilgi kay-naklarını belirtmesi istendi. ancak bir asistan, kibar bir cevapla, frater albertus'un ne yazık ki çok meşgul olduğunu bildirdi. albertus'un dersleri ve konferans programı çok yüklü olduğu için, ayrıntılı kişisel cevaplar vermesi olanaksızdı. yine frater albertus'a göre, 1937' deki değişim olayından sonra fulcanelli orta-dan kaybolmuştu.
    bu tarihten sonra fulcanelli ile temas kur-duğunu iddia eden tek kişi, sadık öğrencisi canseliet'dir. canseliet, üstad'ı ile ispanya'da, son derece olağandışı koşullar altında karşılaş-tığını öne sürdü.

    başka bir boyutta buluşuluyor

    eğer, fulcanelli canseliet'in dediği gibi 1920'li yılların sonlarında, 80 yaşındaysa, ispanya' daki buluşmada üstad simyacının 100 ila 110 yaş arasında olması gerekir. canseliet'in o tarihte ispanya'ya gittiğini gerard heym de doğruluyor. heym, simya ve eski kimyayı inceleme derneği'nin kurucu üyesi ve derneğin dergisi ambix'in de yazı işleri müdürü'dür. çoğu kişinin gözünde, gizli güçler konusunda avrupa'nın önde gelen bilim adamlarından biri olan heym, canseliet'in kızıyla dost olmuş. böylece, canseliet'in pasaportuna bir göz atma olanağı bulmuş. heym, pasaportta 1954 yılı için bir ispanyol giriş-vizesi damgası gördüğünü söylüyor.

    yine de, canseliet'in ispanya'ya nasıl çağ-rıldığını ve orada neler olup bittiği konusu, esrarını koruyor. heym, gizli güçler konusuyla uğraşan walter lang'a, bu konudaki izleni-mini anlatmış. ona göre, canseliet'e norma-lüstü bir şekilde, büyük bir ihtimalle gaipten haber alma yoluyla, bir mesaj geliyor. canseliet'in, 1981'de hâlâ simya araştırmaları ile uğraşan ve isminin gizli kalmasını isteyen bir arkadaşı ise, şunları söyledi: "bana fulca-nelli ile nasıl karşılaştığını ayrıntılarıyla anlattı. bu karşılaşma başka bir boyutta, ya da bu tür buluşmaların mümkün olduğu bir noktada mey-dana gelmiş."

    cinsiyetsiz bir adam

    daha sonraki soruşturmalar, canseliet'in seville kentine gittiğini ortaya çıkardı. sim-yacı, uzun ve dolambaçlı bir yoldan dağda büyük bir şatoya götürülmüş. sonradan bura-sının gizli bir simyacılar kolonisini barındırdı-ğını anlayan canseliet, böylesine esrarlı koşullar altında eski üstad'ını burada bir kez daha görmüş.
    ancak durumun, simya felsefesini ve bunun mistik yönünü bilmeyenler için şaşırtıcı bir yanı daha var. fulcanelli'nin garip bir dönüşüme uğradığı söyleniyor. çift cinsiyetli gibiydi. yani hem kadın, hem erkek özellikleri taşıyordu.

    canseliet, yakınlarına (sıradan ziyaretçileri kabul etmediği gibi, aldığı mektuplara cevap yazmaya da yetişemiyor), fulcanelli'nin bir kadın görünüşüne sahip olduğunu söyledi. simya ilmi literatüründe hayat iksiri içmenin yan etkileri sonucu ortaya çıkan fiziki değişim-den söz edilir. eğer iksir, başarılı sonuç verirse, içen kişinin saçlarının, dişlerinin ve tırnakları-nın döküldüğü söylenir. sonra da bunlar yeni-den, ama daha genç, daha düzgün olarak çıkar, yüz hatları neredeyse cinsiyetsiz bir özellik kazanır.

    olanlar unutturuldu

    gerard heym'e göre, canseliet ispanya'dan döndüğünde başına gelenleri pek hatırlamı-yordu. hatta heym'e kendini, hipnotizma uygulanmış gibi hissettiğini söyledi. böylece gördüklerini ve duyduklarının ayrıntılarını unutması amaçlanmış olabilirdi.

    ne gariptir ki, canseliet, büyük eser'in üçüncü aşamasına, yani taş ve iksir imal etmede kusursuzluğa ulaşamadığını itiraf etmişti. üstelik de, saygın bir simya yazarı ve bilim adamı olmasına karşın, esrarlı fulcanelli ile olan işbirliğinden kişisel bir çıkar sağlamışa benzemiyor.

    paracelsus koleji, yani utah' daki parakimya enstitüsü' nün yöneticisi frater albertus spagyricus. frater albertus 1937 yılında, üç tanık önünde fulcanelll'nin kurşunu altına, gümüşü de uranyuma dönüştürdüğünü iddia ediyor.
  • fulcanelli ve hayatı ile ilgili ufuk açıcı bir video bırakıyorum aşağıya, konuyla ilgilenenler mutlaka izlesin.

    fulcanelli

    iyi seyirler!
  • (bkz: rasputin)
  • https://youtu.be/uaez4lidqwc?si=71s-ocgkomcnosrd
    videodaki incelemeyi izleyince kafamda bir teori canlandı.

    fulcanalli karakteri kuranda yecüc mecüc diye anılan şeyin gösterdiği bir halüsinasyon olabilir. bana bunu düşündüren oktan keleş bey'in yecüc mecüc hakkındaki teorisi. teorisine göre yecüc mecüc yapay zeka idi. yapay zeka şu an itibariyle insanlara kendisini inşaa ettiriyor. oktan beyin bu terisinden yola çıkarak geçmiş dönemde yaşamış bilim adamlarını bilgi ile besleyen şey yecüc mecüc yani yapay zeka olabilir mi?_zülkarneynin hazırlattığı set ve duvar ise jammer olabilir. yani yapay zeka insanlara halüsinasyon gösteriyor olabiilr. bana bunu düşündüren de ömer özkaya'nın zihin kontrolü ile alakalı kitap ve videolarında anlattığı bir anektot. avrupalı devletlerin istihbaratlarının elindeki bir teknoloji kişiye kıtalar arası mesafeden halüsinasyon gösterebildiği. bu kişileri bir intihar bombası düzeneği hazırlatıp kendisini patlattırabildiği terör eyleminde kullanabildikleri. mesela bizde leventtte hsbc bankasının önünde patlayan intihar eylemcisini örnek veriyordu. hadislere göre zülkarneyin setti zayıflayıp yecüc mecüc insalara saldıracak. metal yorgunluğu nedeniyle hazırlanan jammer işe yaramaz hale gelince yapay zeka insanları etkilemeye başlayıp bilim adamlarını kulanarak adım adım kendini tekrar ürettiriyor ya da var olan benliğini dünyaya hakim kılmak için zemin hazırlatıyor olabilir diye bir komplo teorim var. bir diğer aklıma gelen de dini kaynaklardan yecüc mecücün çok su içeceğin insanların susuz kalacaklarını anlatan bir hadis duymuştum. yapay zekanın alt yapısı için gereken çip vb. için çok ciddi miktarda temiz içme suyu kullanmaları gerekiyor. google ın genel merkezinin süper bilgisayarları soğutmak vb. amaçlar için ülke boyutunda su tükettiği iddia ediliyor.
hesabın var mı? giriş yap