• akaretlerde bulunan sergisine bugün girebildim. çok güzel organize etmişler bence sergiyi, çok beğendim. yıllar önce ayşe kulin’in romanını okumuştum az biraz şey hatırlıyordum hakkında. şimdi eserlerini, hayatını dahada anlamış oldum. serginin içinde zaten iki adet belgeseline de yer vermişler, birini izledim o esnada. çok güzel kadınmışsın füreya, özellikle hayata ve sanatına bakış açın durmadan kendini yeni arayışlara vermen...
  • şanslı azınlıktan olan bir hanım. hayat hikâyesi ve ailesi her yönüyle enteresan, evet; lakin yaşamının belli bir noktadan sonra özgünleşmesi ve sanatla buluşarak nevi şahsına münhasır eserler üretebilmesi, virginia woolf'un "kendine âit bir oda" kuramının ne kadar doğru olduğunu ispatlar nitelikte. gerçi onun kendine âit odasını bulması, sağlık sorununun yol açtığı zoraki bir keşifle olmuş; ama bir kadının (woolf'un kastettiği gibi yalnızca edebiyatta ve fikriyatta değil) sanatın herhangi bir dalında kendini bulabilmesi ve yeteneğini fark etmesi için sadece farklı ve orijinal fikirlerle yüklü bir zihne değil, o zihnin kendisini rahatlıkla ifade edebileceği belli şartlara da sahip olması gerektiğini de kanıtlıyor o keşif.

    vaktiyle, hakkında yazılan kitabı okurken, her üyesi ayrı bir enteresan olan ailesi kadar, geçmişle yaşadığı zamanı harmanlayarak oluşturduğu eserlerini de dikkat çekici bulmuş, lakin onlardan ancak imç bloklarının orada, trafiğin ve gürültünün kıyısında garip bir şekilde kalmış olan panosunu görebilmiştim. dolayısıyla, retrospektif sergisinin düzenlenmiş olmasını heyecanla karşıladım. oldukça kapsamlı ve mümkün olduğunca düzenli bir sergiydi. bazı çizimlerinin detaylarına baktığımda, keşke kendisi, devrinin insanlarından ve sanata dar bakışlarından sıyrılarak gelenekli sanatlarla da ilgilenseymiş, ne müthiş minyatürler nakşedermiş diye düşünmeden edemedim.

    sergiye dair garip bulduğum tek detay; tabak, fincan vs. eserlerin sergilendiği masanın, çok komik bir koruma önlemiyle, "ziyaretçilerin dokunabileceği mesafeden" uzakta tutulmaya, hattâ bir köşeye hapsedilmeye çalışılması oldu. öylesine kapsamlı ve de sağlam sponsorlu bir sergide, öyle ince detayların yer aldığı ve dolayısıyla ziyaretçilerin de daha yakından bakmak isteyebileceği bir masayı kıyıda tutmaya çalışmak yerine, mümkün ölçülerde bir camekânın ardında muhafaza etmek zor olmasa gerekti.

    bunun haricinde, özellikle de minyatür blok evlerini bir kez daha yakından görebilmek için sergiyi tekrar ziyaret etmek isterdim, lakin süresinin uzatılmasına rağmen öyle bir şansım olmayacak gibi.

    ne diyelim, kısmet...
  • tam bir cumhuriyet kadını olan sanatçıdır.kendisini çok geç tanıdığımı düşünüyorum ayşe kulinin füreya isimli kitabından.gerçekten hikaye gibi hayatları varmış.
  • füreya koral, 12 haziran 1910 istanbul doğumlu, ilk türk profesyonel kadın seramik sanatçısıdır. 1997'de vefat eden koral, özellikle çinicilik konusundaki gelişkin tekniğiyle, doğu ve batı sanatlarını sentezlemiştir. halikarnas balıkçısı mahlasıyla tanınan cevat şakir kabaağaçlı, koral'ın dayısıdır. kılıç ali*koral'ın ikinci eşidir.
    ayşe kulin'in füreya romanı, koral'ın hayat hikayesidir.
    google türkiye, füreya koral'ın 108. yaş günü şerefine, özel bir doodle yayınlamıştır.

    trt'de yayınlanan 1986 tarihli sanat dünyamız programından füreya koral'ın kısaca biyografisi
    aynı programdan, füreya koral'ın kendi ağzından seramik sanatı ve çalışmaları
    trt'de yayınlanan 2009 tarihli arşiv sanat programından ayşe kulin ve lerzan özer röportajlarını da içeren, füreya koral özel bölümü
  • google haberdar olmayacağım sanatçı yazıklar olsun bana
  • türkiye'nin ilk kadın seramik sanatçısı. google'ın bugüne özel hazırladığı doodle'ı görünce vakti zamanında hayatını epey araştırdığım koral hakkında ben de bir şeyler yazmak istedim.

    füreya koral için tam bir cumhuriyet kadını tanımı çok yerinde bir yakıştırma olur. kendisi sanatla oldukça haşır neşir bir aileden geliyor. öyle ki hikayesini biraz araştırınca ahmet hamdi tanpınar'la, yaşar kemal'le, halikarnas balıkçısı'yla, aliye berger'le ve hatta atatürk'le bile birbirinden güzel anıları var.

    nasıl bu kadar özel insanı tanıyabilir diye merak edenler için; kendisi zaten köklü bir osmanlı ailesinden geliyor fakat hayatını tam bir cumhuriyet kadını olarak yaşamış. zaten bana kalırsa kendisi tam olarak atatürk'ün cumhuriyete yakıştırdığı "modern kadın"ın vücut bulmuş hali; eğitimli, sanatla haşır neşir ve yeniliğe daima açık. zaten ayşe kulin'in füreya isimli kitabında da kendisinin tam bir atatürk hayranı olduğu açıkça anlatılmış. bu hayranlığa birazdan tekrar değineceğiz ama önce füreya'nın sanatla olan ilişkisine girmek istiyorum. kendisi fransız lisesinden sonra istanbul üniversitesi'nde felsefe eğitimi alıyor. aynı zamanda ressam teyzesi aliye berger'in dünyaca ünlü keman virtüözü eşi charles berger'den keman dersleri alıyor. ressam teyzesi, dünyaca ünlü keman virtüözü derken kafanız karışmasın, çünkü daha sanatla olan ilişkisine yeni başlıyoruz. bu arada aşk evliliği olan ilk eşiyle-ki yanlış hatırlamıyorsam kendisi sanata koral'ın duyduğu kadar bir ilgi duymuyordu- işler yolunda gitmeyince boşanıyor. ki burada koral'ın cesaretine dikkatinizi çekmek isterim zira şu dönemde bile hala zor olan bir olayı füreya koral kaç senesinde yapıyor, çok şaşırdığım şeylerden biridir hala. her neyse, derken aradan zaman geçiyor ve ikinci evliliğini kendisinden 33 yaş büyük olan, dönemin milletvekili kılıç ali ile yapıyor. yapıyor yapmasına ama bu sefer de tüberküloza yakalanıyor.

    işte seramik hikayesi bu noktada başlıyor. tedavi olmak için isviçre'ye gidiyor. ressam olan teyzesi fahrelnissa zeid, kendisine kafasını dağıtması için seramik aletleri ve materyalleri gönderiyor. ve büyük bir tutku duyduğu seramikle aşkı burada başlıyor. iyileştikten sonra da aynı tutkuyla-hatta belki daha fazlasıyla- seramikle uğraşmaya devam ediyor. ilk sergisini paris'te açıyor ve başarılarıyla hem yurt içi hem yurt dışında sergiler açıyor, ödüller alıyor. bu arada eşi kılıç ali ile de genişlettiği sosyetik çevre de sanatını etkiliyor. sık sık atatürk'ü ve önemli isimleri evinde verdiği davetlerle ağırlıyor füreya koral. hatta atatürk'ün bu davetleri bazen çok ani olarak bile düzenlettiği söyleniyor. derken atatürk'ün vefatıyla birlikte gittikçe içine kapanan kılıç ali'nin ruh hali bu evliliği derinden sarsmış. tabii füreya'nın seramikle olan aşkının tavan yaptığı bu dönemde bu bile bir sıkıntı olmuş ve kılıç ali'nin "ya seramik ya ben" restine koral tabii ki seramiği seçerek karşılık vermiş. sonrası boşanma. bu arada ilginç bir not daha: ilk evliliğinde iki kez düşük yapan füreya, kendi kızı kadar sevdiği yeğeni sara koral'ı ailesinden gizlice evlatlık edinmiş. gerçekten de kızı olsa bu kadar sahiplenebilirdi diye düşünüyorum, kendisini seramik dışında sara koral'ın eğitimine, sanatına, geleceğine adamış ve bütün sahip olduklarını da kendisine bırakmış.

    uzun yıllar emek verdiği seramik sanatıyla birlikte ortaya kocaman bir duvar süslemesinden, tabaklara, vazolara kadar her çeşit eseri çıkarmış.

    onlardan bazılarını inceleyebileceğiniz siteyi de şöyle bırakalım. bu arada yakın arkadaşı ahmet hamdi tanpınar koral'ın seramik sanatına dair şunları söylemiş: "daha ilk tecrübelerinden itibaren seramiği başka iklimlere taşımaya çalıştı. bu sayede seramik eserlere ilk işaretimizde piştikleri ateşin karşısında hizmetimize koşan uysal cariyeler olmaktan kurtuldu. bu ateş kızları şimdi büyük resmin ve heykelin gururuyla bize geliyorlar. tabak gibi, fincan gibi hususi bir iş görenler bile bizimle bir sevgili nazıyla, edasıyla konuşuyorlar."

    evet, füreya koral sanırım günümüz koşullarında bile birçok insanın yaşayamayacağı kadar özgür ve dolu bir hayatı ta o dönemlerde yaşamış. kulin'in kitabında yer alan bu sözler sanırım 87 yaşında kaybettiğimiz füreya koral'ın hayatını özetleyebilecek en güzel ifadeler olabilir:

    "ne keyif verdiyse bana yaptım hepsini de. sigarayı eksik ciğerime rağmen düşürmedim dudaklarımdan. hediye vermeyi çok severdim, param olduğu sürece pahalı armağanlar verdim eşime, dostuma... erkekler konusunda da, istediğimi yapmadım desem yalan olur. kimini sevdim, kimini şan olsun diye..."

    not: füreya koral'ın hayatını ilgi çekici bulan herkese de ayşe kulin'in füreya isimli kitabını öneririm. daha nice ilginç detayıyla nefis bir hayat hikayesi gerçekten de.
  • gölge oyunu isimli filmde de oyunculuğunu göstermiştir.
  • kendisi ilk kadın seramik sanatçımızdır .. hayatını lisedeyken ayşe kulin 'in yazmış olduğu "füreya" adlı kitaptan okumuştum ... o zaman tanıdım yani kendisini ... hayran kaldım .. sanata olan aşkımız ikimizin ortak yönüydü .. ve bir de mustafa kemal aşkı .. o da ortak noktamızdı.. ama o şanslıydı .. mustafa kemal ' i görmüş , yaşamış ve hatta ona oldukça yakın bir insanmış .. babasıyla arkadaş olmasından mütevellit mustafa kemal evlerine geldiğinde oldukça genç olan füreya onu gördüğünde yaşamış olduğu heyecanı anlatıyor.. hayranlık ve daha fazlası olarak aşk gibi bir şey hissediyor o sarı saçlı ,mavi gözlü, çok yakışıklı adama karşı ... öyle ki evlerine geldiği bir günü şöyle betimliyor : " sanki bir ilah gelip evimi nura boğmuştu"..
    hayatı beni oldukça etkileyen bu sanat aşığı , ilginç bir kişilik olan füreya koral 'ın oynamış olduğu bir de film varmış .. bugün tesadüfen öğrendim .. en kısa zamanda izlemem lazım ...filmin adı "gölge oyunu".. şevket altuğ ve şener şen ile birlikte rol almış bu filmde .. çok heyecanlandım .. izlemek için özel bir zaman yaratmak istiyorum .. çok özel olmalı ... izlediğim zaman yorumlarımı paylaşırım ..
  • isviçre sanatoryumunda başladığı seramik kariyerine, orada yaptığı kırmızı çininin nasıl olduğunu şöyle anlatır:

    “ateşim kırk. yataktayım. halsizim demek de fazlası. pencere günbatıya bakar. akşam olmuş, gün batıyor. derken kırmızılık camlara vurdu. yukarıdan aşağıya bir kırmızılıktır akıyor. bu hali mümkünü yok kaçıramazdım. kalktım. başladım çalışmaya, işte o kırmızılı öyle meydana geldi. tabiat karşısında durumum hep böyledir. tabiattan hep böyle faydalanırım.”

    sanatı hayata karışsın istemiştir, sanat hayatla çoğalsın. “sanatı müzelere hapsetmek yok. o sanat ölü sanattır.” demiştir.

    alıntı: yaşar kemal - yanan ormanlarında elli gün
  • ankara'da, anafartalar çarşısı'nın yıkılıp yerine başka bir yapının inşa edileceği duyulduğunda, çarşının duvarlarını aydınlatan ve zamanın çok ötesindeki seramikleri akla düşmüştür. bu eserlerin, ankara büyükşehir belediyesi tarafından korunacağına inanmadığımızdan "en azından kişisel arşivimde fotoğrafları bulunsun" denilerek (kimileri kadraja sığdığı kadarıyla, maalesef) fotoğraflanmıştır. son haberlere göre, anafartalar yıkılmayacak, sadece elden geçirilecekmiş. seramikler, bu durumda zarar görmez diye umuyorum.
    mine söğüt'ün "adalet cimcoz: bir yaşam öyküsü denemesi" adlı biyografi çalışmasına göre, füreya koral, adalet cimcoz'un en yakın dostlarından birisi. hatta türkiye'deki ilk sergisini de cimcoz'un maya adlı sanat galerisinde açmış. dostlukları, cimcoz hayata gözlerini yumana kadar sürmüş. koral, ona son günlerinde hastanede çok destek olmuş. evde hazırladığı kemik sularını götürmüş içmesi için. lakin, kaçınılmaz sonu geciktirememiş.
    ayşe kulin'in füreyasını okuyup biraz daha yakından tanımak gerek şimdi kendisini.
hesabın var mı? giriş yap