• tuttugu takimin hicbir macini kacirmamaktan, mac cikisinda rakip takim taraftarlarini veya kendi futbolcularini dovmeye kadar uzanan genis bir davranis spektrumu gosteren ruh hastaligi
  • futbol, yaşadığımız yüzyılın en popüler etkinliklerinden biridir. futbol, günümüzde kitle iletişim araçlarında kendine çokça yer bulan, forma, tişört, kupa veya benzeri tüketim araçlarıyla kendisine yatırım yapılan ve yüksek teknolojili stadyumlar, yüksek ücretli futbolcu ve teknik direktör transferleriyle önemli miktarlarda para ayrılan dev bir sektör haline gelmiştir. bu sektörü ayakta tutan en önemli etmenlerin başında gönüllü olarak kendini futbola adamış fanatik taraftarlar gelmektedir. kişi, futbol takımına olan taraftarlığı ile kendisini o takımın bir parçası olarak görerek aidiyet duygusunu tatmin etmektedir. bireyin toplumda kendine bir rol ve statü edinebilmesi, bir aile, takım, siyasi parti ya da bir ulusun parçası olmasıyla mümkün olmaktadır. futbol maçları ve bununla ilgili etkinlikler bireyin, dini ve etnik gruplar veya akademik kurumlar gibi yapıların bir parçası olmaktan dolayı hissettikleri aidiyet duygusunu en derin ve belirgin biçimde yaşayabildiği yapılardır.

    ilk olarak fanatizm tartışmalarının içinde çok karşılaşılan taraftar, fan, fanatik ve holigan kavramlarının netleştirilmesi uygun olacaktır. spor taraftarı, bir spor etkinliğini yerinde ya da televizyon gibi görsel medya aracılığı ile izleyen kişi olarak tanımlanmaktadır. fan ise spor etkinliğinin duygusal tüketicisi olarak ifade edilmektedir. iki kavramın benzerliklerin yanı sıra farklılıklar da içerdiğini belirtilmektedir. buna göre, spor taraftarlarının ve fanların spor etkinliğini deneyimleme biçimleri oldukça farklıdır. fanlar için spor etkinliğini yerinde izlemek çok önemlidir. taraftarlar içinse bu o kadar önemli değildir. başka bir deyişle, fan ve taraftar ayrımını belirleyen etmenlerden biri, spor etkinliğinin yerinde izlenip izlenmediğidir. fan ve taraftarlar, spor etkinliği sırasında yaşanılan duygusal yoğunluk açısından da farklılık göstermektedir. fanların yaşadığı duygusal yoğunluk düzeyinin taraftarlarınkinden daha fazla olduğu düşünülmektedir. aralarındaki farklılıklara karşın, pratikte fan’ların taraftar, taraftarların da fan olarak algılanması mümkün görünmektedir. online oxford dictionary (2014) fanatik kavramını “özellikle dini ve siyasi nedenler yüzünden uç ve dar görüşlü coşkuyla dolu kimse” olarak tanımlamaktadır. fan kavramının ise “belirli bir spor, sanat dalı ya da ünlü birine güçlü bir ilgi veya hayranlık duyan kimse” olarak tanımlandığı görülmektedir (online oxford dictionary, 2014). sözlük ayrıca, fan sözcüğünün fanatik sözcüğünün kısaltması olduğunu belirtmektedir. bu nedenle iki kavramın aynı anlama geldiği de söylenebilir. türkiye’de spor bağlamında izleyici kitlesini tanımlamak için fan kavramı yerine fanatik kavramının kullanıldığına dikkat çekilmektedir. söz gelimi, ingiltere’de de futbol severleri ifade etmek için fanatik sözcüğü yerine fan ve holigan kavramları kullanılmaktadır. hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerebilen fanatiklik kavramı, bir takıma sosyal onay içerisinde derin bir bağlanmayı ifade ederken, içerdiği şiddet ve uç davranışlar nedeniyle sosyal olarak kabul edilmeyen bir anlam da barındırmaktadır. holigan ise merriam-webster's online dictionary (2014) tarafından “bir grubun veya bir çetenin üyesi olarak rahatsız edici ve şiddet içeren şeyler yapan genelde erkek kimse” olarak tanımlanmıştır. holigan olarak tanımlanan insanların hem avrupa’daki hem de türkiye’deki futbol kulüpleri, medya ve otoriteler tarafından futbol için zararlı kişiler olarak görüldüklerine dikkat çekilmektedir.

    fanatizm konusunda yapılan araştırmaların, fanatizmin nasıl ve neden ortaya çıktığından çok, onun sonucunda gözlenen şiddet ve saldırganlığa odaklandıkları anlaşılmaktadır. bir çalışmanın bulguları ise, bireylerin fanatik olma süreçleriyle ilgili sınırlı da olsa ipuçları sunmaktadır. buna göre, insanları spor fanatizmine özendiren etmenlerin başında baba gelmektedir. onu sırasıyla ünlü bir oyuncu, erkek kardeş, arkadaşlar, okul ve diğer aile bireyleri izlemektedir. fanatizmin, benlik saygısı, günlük yaşamdan uzaklaşma, eğlenme isteği, estetik gereksinimi, gruba bağlılık ve aileyle zaman geçirme gibi etmenlerden kaynaklandığına da dikkat çekilmektedir. ancak bir takımın diğerine tercih edilmesinin nedenleri henüz ayrıntılı bir şekilde araştırılmış değildir.

    futbol yalnızca bir spor dalı olmaktan çıkıp, ekonomik etkilerinin yanı sıra kültür, toplum ve siyaset üzerinde de derin etkiler göstermeye başlamıştır. futbolun yalnızca yerel kimlikler üzerinde değil, ulusal kimlikler üzerinde de etkili olduğu anlaşılmaktadır. söz gelimi, 2004 yılında düzenlenen avrupa futbol şampiyonası öncesinde ve sırasında ingiltere’de birçok vatandaş arabalarına ingiliz bayrağı asarak ulusalcılıklarını sergilemiştir. arabalara asılan bu bayraklar ile yalnızca bireysel kimliğe değil, ulusal kimliğe de vurgu yapılmıştır. bayraklar ingiliz takımına olan desteğin yanı sıra, ulusal bütünlüğü de simgelemiştir. futbol ayrıca, azınlıkların kendilerini çoğunluktan ve çoğunluğun yönettiği devletten ayırmanın bir aracı olarak da kullanılmaya başlanmıştır. örneğin, günümüzde fransa’ya bağlı korsika adası’nda yaşayan korsikalılar kurdukları futbol kulüplerini (sc bastia, ac ajaccio ve gazélec ajaccio gibi), çoğunluğa karşı sosyal protesto yeri ve kendi etnik kimliklerini tanımlama aracı olarak kullanmaktadırlar. ırk, cinsiyet ve coğrafi konum gibi değişkenler bir futbol kulübünü desteklemeyi veya desteklememeyi belirleyen etmenler arasındadır. memleketlerindeki futbol takımlarını destekleme eğilimi gösteren fanatikler tuttukları takımla yüksek özdeşim kurarak ve takıma duygusal olarak bağlanarak takımlarını benliklerinin bir parçası olarak görmektedirler. söz gelimi, zimbabwe’nin beyazlar tarafından sömürüldüğü yıllarda kurulan dynamos futbol kulübü yalnızca siyahlar tarafından kurulduğu için geniş siyahî kitleler tarafından destek görmüş ve popüler hale gelmiştir. o dönemde zimbabwe’de siyasi parti kurmanın tehlikeli olması nedeniyle kitleler futbol tribünlerde buluşarak devlet hakkındaki siyasi görüşlerini özgürce tartışabilmişlerdir.

    70’li yıllardan itibaren türkiye’de takım taraftarlığının giderek arttığını belirtilmektedir. ayan ayrıca, türkiye’de dört büyükler olarak adlandırılan beşiktaş, fenerbahçe, galatasaray ve trabzonspor futbol takımlarının maçları sırasında azımsanmayacak oranda şiddet olayı gerçekleştiğini ve pek çok insanın bundan zarar gördüğü de eklenmektedir.

    genel olarak spor fanatizmi, özel olarak futbol fanatizmi açısından bakıldığında cinsiyet farklılıklarına da rastlanmaktadır. yapılan çalışmalar erkeklerin fanatizm düzeyinin kadınlarınkinden yüksek olduğuna işaret etmektedir. bir araştırmaya göre, erkekler başarı (takımın başarısını paylaşma), empati (takım kaybettiğinde ya da kötü oynadığında hayal kırıklığı hissetme) ve bilgiye (takımın stratejisini ve teknik ayrıntıları bilmeyi isteme) kadınlardan daha fazla önem vermektedirler. başka bir araştırma ise, tribünlerde erkeklerin kaba bir dil kullanıyor olmalarının, kadınların stadyuma gelerek maç izleme oranlarını düşürdüğünü belirtmektedir. aynı durumun, topluca maç izlenen mekânlar için de geçerli olduğu gözlenmektedir. fanatizm ve takımla özdeşleşme üzerine yapılan bir çalışmanın bulgularına göre, kadın katılımcılarla erkek katılımcılar arasında özdeşleşme açısından fark bulunmazken, fanatizm düzeyi açısından kadınlar ve erkekler arasındaki farkın anlamlı olduğu anlaşılmıştır. bu farkın temelinde cinsiyet rollerinin yattığını belirtilmektedir. buna göre, kadınlarla erkekler arasında takıma olan bağlılık ve özdeşleşme açısından anlamlı bir farklılık gözlenmezken, fanatizm açısından fark gözlenmesinin nedeni; fanatik kimliğinin tarihsel olarak erkeklere atfedilmesi, bu nedenle kadınların söz konusu kimlikle yeterince özdeşleşmemesidir. özetle, kadınlar da en az erkekler kadar takımlarıyla özdeşleşebilmektedir. ancak, fanatizm düzeyleri ya da fanatik rol kimliğini benimseme düzeyleri erkeklerinki kadar yüksek değildir.

    not: bu yazi yuksek lisans tezimin giris bolumunden alintidir. okuma kolayligi acisindan kaynakcalar cikarilmis ve icerik duzenlenmistir.
  • gerizekalı indikatörü.

    %3'lük hazırlanan 100 ml otomobil çözeltisine 0.1m 50 ml kıraathane politikası eklenir ve balon jojeye alınır. büretten damlalar halinde futbol eklenir. çözelti kırmızı olduysa gerizekalısınız demektir.
  • enteresan bir olaydır. bir futbol fanatiği tuttuğu takımın aleyhinde seviyeli veya seviyesiz bir eleştiride bulunan kişiye öfkelenip akla hayale gelmeyecek küfürler savururken yine aynı futbol fanatiği çevresel nedenlerden dolayı şu anda tuttuğu takımı değil de rakiplerinden birini tutsa ettiği akla hayale gelmeyecek küfürlerin kaynağını oluşturan eleştirilerin aynısı o takıma kendisi yöneltirdi.

    böylesine sığ, böylesine birbirinin aynısı olan kitleleri bu denli farklı kutuplara iten bir şey bu futbol fanatizmi.
  • insanın başına gelene kadar iyi birşeymiş gibi geliyor. fanatizm, faşizmin alt kollarındandır. kendinden olmayanı sindir, söv, aşağıla, döv hemde grup olarak. grupların birey olamktan çıkıp koyun sürülerine dönüşmelerini sağlayan habis bir urdur. ilk saldırı geldiğinde geri kalanda ilke uyar ve saldırır. iş bitince kendilerini sembolize eden her ne zıkkımsa onu haykırırlar. saldırıya uğrayan taraf içinde, eğer içinde biraz fanatizm varsa saldıran tarafın tüm imgelerine karşı inanılması zor bir nefret başlangıcıdır. hatta o imgeleri destekleyen çevresindekiler bile gözüne batar haksızlığa uğrayan kişinin. bu sebeple haklıyken haksız duruma düşme olayı ortaya çıkar. fanatizm, toplumsal bir histeridir. tedavi edilmesi şart olan ama birtakım sebeplerden dolayı fanatizmin balşındaki öncüler tarafından körüklenen bir ateş, bir vebadır. ve bu vebayı destekleyen, körükleyen, alet olan herkimse uzak durunuz.
  • gerizekalıların yaptığı iştir. açık ve net. şunlar olmasa futbol o kadar keyif verecek ki ama izin vermiyorlar maalesef.
  • galatasaray'ın neushatel (yanli$ yazdıysam kusura bakmayin) galibiyetini kutlamak isteyen bir grup akilli (!) taraftar isvicre konsoloslugunu basip, parmakliklarin ustunden atlayarak konsolostan kizini ister.. panige kapilan konsolos polise haber verir, diplomatik krize son anda engel olunur! (garip ama gercek)
  • bundan 2-3 sene önce bende de olan çok ciddi bir gerizekalılık belirtisi. neyse ki zamanında rakip takım taraftarlarına bağırarak küfrederken durup 15 saniye ''napıyorum lan ben böyle'' diye düşününce ucuz atlattık. sağlıklı bir insan 15 saniye bilemedin 20 saniye üzerine düşününce nasıl bir aptallığın içinde olduğunu rahat farkediyor. ben kurtuldum siz de kurtulabilirsiniz yoldaşlar!
  • az önce bir internet forumunda tesadüfen rastladığım satırlar:

    biz klaslarla coştuk
    kalaslarla değil
    ve biz avrupada açtık bayrağımızı
    kadıköy'de değil
    iç hatlarda değil
    dış hatlarda bekledik biz

    bir spor dalı için böylesine garip, saçma, manyakça, komik dizeler üretebilen bir tuhaf güruhun halet-i ruhiyesi olmalı "futbol fanatizmi" denen şey. hangi takım için yazıldığı, söylendiği fark etmez ki... fenerbahçeliler, beşiktaşlılar, trabzonsporlular vs. de eminim başka bir yaratıcılık örneği gösterirler, konu bu değil.
    her durumda anormal bir tavır olduğu aşikar.
  • "sen sampiyon olmasanda kupalari almasan da..." seklinde girtlagini yirtan sahislarin muhattabi olan "sen" burada fanatigi olunan spor klubudur dikkatiniz cekerim. bu baglamla fanatik, gozunde pire kadar degeri olmayan, fanatigi oldugu klubu yenilerek asagilayan (esasinda tabiki mahallede kendi egosunun yerlerde surunmesine sebep olan) futbolcuyu tekme tokat dovmekte de, uzerine benzin dokup yakmakta da haklidir.

    sanilmaya ki fanatik bu eglemleri hakki oldugu icin yapmaktadir ve de bu satirlarin yazari bu olaylari tasvip etmektedir (bkz: spor klubu yonetici agizi) amac fanatigin hasta psikolojisi icerisinde durum analizi yapmaktir. uzumu yemektir bagciyi oksamak sirtini pis pislamaktir.
hesabın var mı? giriş yap