• durmadan kufreden orospu cocuklari.
  • en önemlileri türkiye'deki futbol özürlülüğü ve ağzından küfür eksik olmayan ergen kafalı fanatiklerdir. aynı laflar kendilerine edilse de eline döner bıçağı alıp adam kesmeye falan kalkar. bu başlığa bile yazmışlar hatta bazıları. bitin ulan artık...
  • aslında futboldan soğumadım, daha iyisinin yapılabileceğine inancım her geçen gün daha arttı. ama bu olsa olsa theseus'un gemisi bir yapıda olabilir. sıfırdan başlayamazsın, olanı düzeltmeye başlar, iyiyle kötüyü ikame edersin.

    cm 01 02'de iodine taktiği vardır bilirsiniz. kurarsın bu taktiği her gelen geçen takıma 5 atarsın, 2. ligdeyken. 2 sene sonra sürekli bir şampiyonlar ligi kupası kazanma garantisi vardır. veya add manager yaparak yine hile yaparak gerçekleştirirsiniz. başarı kazanırsınız oyunda sürekli ama hileyle. sizin zevk aldığınız aslında oyun değil, başarı değil, kupa olur. daha sonra sürekli kazanıldığı için, sürekli tekrarlanan kelimenin anlamını yitirmesi gibi o da anlamını kaybeder. oyunu kaldırırsınız. ama alt liglerden bir takımla sürekli yarı finallerden dönmek, küme düşme tehlikeleri atlatmak, finalde 120'de gol yemek, ertesi sene o kupayı almak; size heyecanı ve motivasyonu bunlar verir.

    ben türkiye'deki futbolda bunu göremiyorum. en baştan anlayamadığım noktalar; ülkede galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş gibi takımlar var. istanbul'un en birbirine benzeyen yerleşimlerin takımları, siyasi görüş, refah düzeyi, sosyal düzey aynı. bir farkları yok. futbolda ve sporda öncü olmuşlar, eşik atlatmışlar kültürleriyle, çıtayı bir yere getirmişler en başta. ama bu kadar. bu takımları tutacak kadar aidiyet duygusunun ne olduğunu anlayamıyorum. bu ancak dededen, dayıdan, aileden bir tarafın yönlendirmesiyle olabilecek bir şey. hadi öyle olmadığını düşünelim, ülke gündeminde istanbul'un olduğu noktada, etkileşimden dolayı başarı fetişinden etkilenerek bir kimlik bulma çabası, ezilmişlik veya taşralılıktan sıyrılma arayışı da olabilir nedeni ama ben bunda bir motivasyon göremiyorum. bir amaç, bir aidiyet bulamıyorum.

    bana göre futbol ne bileyim athletic bilbao'dur, napoli'dir, schalke'dir, barcelona'dır, deportivo la coruna'dır, trabzonspor'dur, göztepe'dir, amedspor'dur.

    bu takımların kimliği var. milliyetçilik / şehircilik ekseninden bahsetmiyorum. tutanların bir bölümü o amaçla tutuyor olsa da, fonksiyondan bahsediyorum. yapılan her eylem farkında olun ya da olmayın bir bilinç içerir. motivasyondan, başarının kendi çevrelerinde yaratacağı etkinin çemberinin çapının büyüklüğünden beslenir ve geri besler. bir feedback vardır, iletişim daha canlıdır. etkileşim daha içiçe ve duygusal olabilir.

    ama türkiye'ye bakıyorum. milyon eurolarca transfer yapılıyor artık sürekli. astronomik ve evet pornografik rakamlar. olay sadece sidik yarıştırmak. reklamın da bir mantığı vardır ama durum borç yarıştırma haline girdi. sürekli şampiyonluk potasında olan takımların mali durumu dipte. aşırı borçlanarak yıldızlar transfer ediliyor ve kazanılan şampiyonluklar çılgınca kutlanıyor. bunda insana dair ne var? ben hiçbir şey göremiyorum. bu masturbasyon da değil. başarı değil. başka bir şey. delilik hali. fanustan şampiyonluk hepsi. bu yarış 1990'lardan sonra artık eşit değil türkiye'de. 90'lara kadar dikkat edin türkiye'de anadolu takımları hep yarışta olmuş, can yakmış, rekabet ve heyecan yaratmış. ama 90'lardan sonra artık makas öyle bir açıldı ki her sene, milyonlarca belki milyarlarca doların yaratıldığı bir masturbasyonun içinde yer alıyoruz. televizyon programlarında, gazetelerde, sokaklarda hep bu kozmetik tröstleri izliyoruz.

    akp'yi düşünün. seçimlerde partilere verilen bir pay var. extra akp'nin örtülü ödenekleri, kendi yararı için kullandığı vergiler var. bu akp dominasyonunda bile 16 yılda, ne bileyim iyi parti çıktı artık, hdp çıktı. kafa tutuyor, heyecan yaratıyor, bir dinamizm var, olacak, bir doğurganlık var. ama futbolda bu yok. her yıl finansı elinde tutan 3 takımı ve bu takımları taklit etmeye çalışan, aslında kendilerini de bu takip ettikleri takımların mantığının bitirdiği takımları izliyoruz. özgün bir şey yok. artık onlar da bu taklitle kendi kimliklerini, varlıklarını nerdeyse kaybetmişler. heyecan yok, dinamizm yok. futbolda enflasyon o kadar arttı ki, çığ gibi büyüyör. bonservis ücretleri, futbolculara ödenen paralar her 5 yıllık periyotta bu enflasyon eskisiyle açıldı ve devam ediyor. eksi bakiyeyle yapılıyor.

    peki bunu tersine çevirmek için bir şey yapılıyor mu? hayır yapılmıyor. istanbul takımları daha çok pay almaya devam ediyor, kazandığından fazlasına borçlanıyor, başarı kazanıyor [kazanamazsa şike yapıyor, oy potansiyeli yüzünde bu yolsuzluklara siyasiler pek ses çıkarmıyor] pay almaya devam ediyor, kazandığından daha da fazlasına borçlanıyor, başarı kazanıyor [kazanamazsa şike yapmaya devam ediyor, oy potansiyeli yüzünde bu yolsuzluklara siyasiler yine ses çıkarmıyor] böyle gidiyor.

    anadolu takımları istanbul takımlarını taklit ediyor, oldukları yerden bir süre debelendikten sonra, nefesleri ve finansal durumları yetmiyor çakılıyorlar.

    ülkeyi ve futbolu yönetenler buna sebep oluyor, izliyor ve gülüyorlar.

    işte bunlar; yani kendileri o cm 01 02'de add manager yapanlar, iodine'i kullananlar. bunlar.

    aslında dünya tam bir kapitalist pazar haline geldikten sonra türkiye'nin payına düşen sadece ufak bir pasta. 220 milyon euro'ya futbolcu bonservisi alınıyor. bu ne kadar gerçekçi? bu 1943'teki bir alman markı gibi bir şey.

    artık dünya kupasını ne kadar merak ediyorsunuz? bunu geçmişi veya çocukluğu duygusallıkla yorumlama / yüceltme ekseninden sormuyorum. gerçekten soruyorum. ne kadar artık merak ediyorsunuz?

    işte bu sebeplerden ötürü insan mahalle arasında severek oynadığı futboldan uzaklaştı, takip etmiyor. artık o çocuklar da mahalle aralarında futbol oynamıyor. futbol, marka değeri diye, kendisine atfedilen; lüks olduğu algısı çabası ve empozesi, rakamlar ve reklamlar göz önünde alınınca son yıllarda daha da arttı. böyle bir ortamda tribün olaylarını tabi ki kontrol edemezsiniz. kırılmalar o kadar büyük ki, bu buhranları passoligle falan da önlemeyezsiniz. bu açık ne kadar büyükse, holiganlık ve saha olayları daha da büyüyecek.

    bu insanlar kötü insanlar. bunu asla unutmayın. iyiler bunlar değil. aklınızdan bir an olsun bile çıkarmayın. size hiç bir zaman iyi teklifleri olmayacak. hep sevdiğiniz şeylerden daha fazla götürme gayretinde olacaklar, gözünüzün içine bakarak yapacaklar bunu. yapamadıkları zaman sizi suçlayıp, ezmeye çalışacaklar. sizin zevkinizi, keyfinizi elinizden almaya çalışacaklar, daha fazla, daha fazla, çünkü hiç bir zaman doymak bilmezler, bilmeyecekler.

    futbol, dünyanın en basit şekilde oynanan ve mutluluk hormonunu en çabuk yükselten sporlarından bir tanesidir.

    sizi bu sade ve muhteşem zevkten soğutmak isteyenlere karşı yapılacak şey; mikasa topunuzla burunlarına pis burun bir şut çekmektir.

    canlarını acıtacak olan topun burunlarına gelmesi değil; sizde bunu yapacak cesareti ve bilinci görmeleri olacak.
  • bilginin kaynağını arayan filozoflar gibi hayatın kaynağını arayan fanatikler. buna cevap olarak küfür, şiddet, vur kır parçalayı koyanlar. adaletin fi tarihe karıştırıldığı zamanlar. halbuki ninelerimiz ne güzel söylüyormuş: "bir topun peşinde 12 adam koşuyor, siz de birbirinizi yiyorsunuz" evet, gerçekten öyle! bir topun peşinde 12 adam ve arkadaki yönetici takımı. işin kaymağını yiyen onlar, biz ise sadece birbirimizi yiyoruz...!
  • (bkz: hagi'nin futbolu bırakması)

    benim için birinci sebepti. daha sonra galatasaray'ın futbolundan zerre tatmin olmadım ve akabinde maç izleyicisi olmayı bıraktım.
  • en alası anlamsız, dayanaksız, en büyük motivasyonu rahmetli dayım da tarsus idman yurdu taraftarıydı olan fanatizmdir. özellikle canım memleketimde birbirlerine karşı sportif başarı haricinde hiç bir üstünlüğü bulunmayan bir çok spor kulubü taraftarının kendini en özel takımı destekliyor sanması -ki buna en azından şahsen bir itirazım yok-, desteklediği takımın bir "duruş"unun olduğunu iddia etmesi ve maalesef bu yönde yazınsal ve görsel çirkinlikler yaratması da başka enteresan bir husustur. sonra bir de bu sebepten kavga etmek, cana kastetmek var.

    futbolu çok seviyorum ama saydığım sebeplerden ötürü stadyumdan ayağımı kestim, lig maçlarının sonuçlarını ve puan durumunu takip ediyorum sadece.
  • futbolun bir spor ve eğlence yanının olduğunu unutup gurur meselesi haline getiren insanlar.
    unutma senin takımın her maçı kazanmak, en iyi olmak zorunda değil, en centilmen olmak zorunda değil, şike yapmamak zorunda değil. otur izle eğlen 2 gün yorum yap bırak normal hayata dön.
  • (bkz: fanatizm)
hesabın var mı? giriş yap