• 7. sayılarını da aşağıdaki şekilde duyurmuşlar.

    "ğ dergisinin 7. sayısı (mayıs-haziran) diğer altı sayıda olduğu gibi yine tam vaktinde okuruyla buluştu. sene-i devriyesini tamamlayan ğ dergisinin şiir editörü abdullah faruk gönüllü “ğ’nin şiirle geçen bir yılının muhasebesi”, öykü editörü aykut ertuğrul “ğ dergisi’nin bir yıllık öyküsü” başlıkları altında, bir yıldır yayımlanan eserlerin değerlendirmesini yapmışlar.

    7. sayının kapak kişisi, ülkemizde pek de bilinmeyen“ 'fin de siécle' viyana'sının önemli figürlerinden" hugo von hofmannsthal olarak belirlenmiş. hofmannsthal’e ait şiir ve nesir çevirilerinden oluşan dosyaya ayrıca yahya kurtkaya’nın kaleminden uzun ve tanıtıcı bir de biyografi yazısı eklenmiş. takdim yazısından anladığımız kadarıyla önümüzdeki bir yıl boyunca her sayıda düzenli olarak hofmannsthal çevirilerine yer verilecek.

    açılış şiiri olarak; değerli şair, çevirmen ibrahim demirci’nin mahmut derviş’ten yaptığı harikulade çeviriyi(suikast) görüyoruz. son iki sayıdır şiire ağırlık vermeye başlayan dergide bu sayının şairleri; cihad özsöz(mahlas), süheyla mehmedoğlu(bu demek), ali seyfi(arı), selman bayer(bütün başkentler günahkârdır), m.fatih kutan(istikamet), cihat duman(ikizler burcu), abdullah faruk gönüllü(anlık esriklikler neticeleri no.14) ve ömer faruk demirel(sirk: birinci adres)

    mayıs-haziran sayısının çevirmenleri: ibrahim demirci(suikast), mehmet kandemir(soru), yahya kurtkaya(hoş saat), zeynep bayrak(canticum canticorum iv), ayşe serra dilek(küçük bir viyana kitabından) ve zekeriya türkoğlu(edgar’a mektup)

    öykücüler; ahmet büke(izmir’i bir çizgi gibi arkanda bıraktığında), aykut ertuğrul(süleyman selamsız efsanesi), bana kaba(noter fahrettin düşer), besim yunus(keşte’nin ayak izleri) ve mustafa çevikdoğan(kahve savaşları). ayrıca derginin gedikli öykücülerinden murat murat’ın romanın son oğlu isimli tefrika öyküsü de bu sayı nihayete ermiş.

    abdullah faruk gönüllü’nün çarpıcı aforizmalarından oluşan ruzname ve bir süredir derginin arka kapağında sirk ana başlığı altında şiirler yazan ömer faruk demirel’in kendi şiirine dipnotlar düştüğü şiirsel denemesi sirk: dipnotlar derginin diğer nesirleri.

    ğ dergisi, 7. sayısıyla uzun yolunun ilk kilometre taşını geride bırakmış olarak, ufka ve bilinmeze doğru yoluna devam ediyor…"

    http://www.yumusakge.com/…ayi-sozcukler-nerdesiniz/
  • yabancı bir arkadaşıma öğretmeye çalıştığımda şekilden şekle girdiğim harf.

    alfabeyi saydırıyor, oraya gelince hızlıca "yumuşakg"* diyor oluşuma çok gülüyor.. tek başına telaffuz etmemi istedi, çıkardığım sesler karşısında gülme krizine girdi sağolsun. ha kendisi hiç telaffuz edemedi, o ayrı.

    sonuç: ilk olarak bu harf komik. onu anladık. ikincisi, eğer bir hece ğ ile bitiyorsa, sesli harf uzatılıyor, sorun çözülüyor.
    dağ -> daa, tuğçe -> tuuçe, yağmur -> yaamur gibi. ancaaak, eğer bir hece ğ ile başlıyorsa, işiniz çok zor. sıkıyorsa "anladığını" ya da "çocuğunu" dedirtin. valla böbrek taşı düşürücem sıkıntıdan.

    önerim bu harfin dilden çıkarılması. yanlış anlaşılmasın, bence de gerekli. fakat şahsi kanım türkiye'nin avrupalı'nın gözündeki "barbar" imajının bu adı yumuşak kendi vahşi harften kaynaklandığı yönünde. hayır sonra ab'ye neden giremiyoruz, vay efendim o kadar kanun yaptık bilmemne. "öyle j'yi almakla olmaz*, önce sen ğ'yi çıkar, sonra gel" demezler mi adama?
  • alfabenin tek metroseksüel harfidir, çok bakımlıdır saçlarını taramadan çıkamaz giyinmeye tam 5 saat önceden başlayıp olayı abartır, tabi bu arada çok geç olur vakit ve evde kalır. böylelikle ortalıklarda dolaşmaz, kararsızdır hiçbir şeyde öne geçmez, daha çok iyi bir takipçidir, en sonda da kalmaz biraz da korkaktır öyle aralara sıkışmış kalmıştır.. ana kuzusu diyelim olsun bitsin.
  • sesi olmayan harftir. telaffuzu şu şekillerde olur:

    1) hece sonunda veya kelime sonundaysa ğ'den önce gelen ünlü uzatılır. ( örnekleri fonetik alfabeyle vermek isterdim ama mümkün olmadığından yine harfle yazıyorum.)
    örnek: dağdan: daadan, sığ: sıı

    ama ğ'den sonra ön ünlü ( ince ünlü/ i,e,ü,ö) varsa, damaksıl kayıcı yani "y" sesi ğ'nin yerini alır.
    örnek: eğlen: eylen

    2) iki aynı ünlü arasında ise hiçbir harf duyulmaz.
    örnek: sığınak: sıınak, uğur: uur

    3)eğer bu iki aynı ünlü ön ünlü (ince ünlü/i,e,ü,ö) ise yine "y" sesi duyulur.
    örnek: düğün: düyün

    4)iki yuvarlak ünlü yahut bir yuvarlak ünlü ve biz düz ünlü arasında ise genellikle duyulmaz, bazen çift dudaksıl akıcı bir ünsüz ( bu bir tür w sesidir. dudakların ortası açık, yanları hafif kapalı, dudaklar dişlere temas etmeden söylenen "v" benzeri bir sestir.
    örnek: soğuk: souk, soğan: soan / "bazen duyulur" dediğim diğer sesi harf olarak ifade etmem mümkün değil.

    5)'a+ğ+ı' seslerinin ard arda sıralandığı kelimelerde ya "a" sesi uzatılır, "ı" sesi hiç söylenmez yahut da 'ğ' sesinin yerine hiçbir ses gelmez
    örnek: ağır: aır, sağır: saır / ağır: aar, sağır: saar

    6) ı+ğ+a sıralamasında "ı" sesinden sonra hemen "a" sesi duyulur. ğ harfini karşılayan bir ses yoktur
    örnek: sığan: sıan

    7) ğ harfi, e ve i seslerinin arasında ise duyulmayabilir yahut "y" sesi duyulur.
    örnek: değil: deyil, diğer: diyer / deil, dier

    bir de bu durumda 'değil'e özel bir söyleniş var orada da "i" sesi uzuyor. değil: diil

    kaynak: göksel, a. and c. kerslake 2005. turkish: a comprehensive grammar, london: routledge

    -

    edit:

    varlığının sebebi türkçede eskiden var olup şu anda var olmayan artdamaksıl bir sestir.
    varlığının kanıtı ve sesi etkilediğini gösteren nokta da şudur:

    ğ ile biten bir kelimeye ünlü ile başlayan bir ek gelirse, araya bir ünsüz girmez.
    örnek: ağrı dağ-ı

    eğer ğ ünsüz bir harfmiş gibi davranmasa, o halde ağrı [daası] dememiz gerekirdi. ama böyle denmediği için ğ sesini bazen ünsüz gibi algılamış olduğumuz ortaya çıkıyor.

    (bkz: #21949963)
  • yabancılara (en azından amerikalılarda bunu yaşadım) "g is silent" (g sessiz) dediğinizde isminizi bir anda doğru okumaya başlıyorlar (bkz: uğur)
    (bkz: silent g)
  • bir yabancıya bu harfi anlatmak çoğu zaman komik olaylara neden olur. özellikle "ğ" içeren bir kelimeyi söyletmek daha da komiktir.
  • bu ülkede baş kaldırması gereken biri-bir şey varsa o da “ğ” dir. binler yıl oldu hala bir kelime edemedi…
  • normalde edebiyat dergilerinin çok sade bir görünüme sahip olması gerektiğini düşünürüm. bunun için dergâh örneğini veririm. edebiyat, fikir, sanat bunlar böyle şeylerdir çünkü. dergiyi alacaklar şatafatına kanmamalıdır. zaten çoğu zaman dış görünümdeki süsün mühtevanın boşluğundan kaynaklandığına inanmışımdır. ancak yumuşak g dergisini bunlardan muaf tutuyorum. görsellik dergiyi iyi tamamlayan bir öğe olarak çıkıyor karşımıza.

    kolay gelsin diyelim !
  • kağan isminin genellikle yanlis yazilmasina neden olan, unutulan harfi. (bkz: kaan)
hesabın var mı? giriş yap