• lady gaga'nın netflix'te yayınlanacak belgeseli. elbette ki tanıtımını madonna hakkında konuşarak yapmaya başlamış bile.
    öf. çok 2012.
    ileri okuma: (bkz: lady gaga/#70392843)
  • lady gaga'nın, son albümü joanne'i çıkarırken yaşadığı süreci anlatan, bir (bkz: amy) olamasa da oldukça başarılı bulduğum belgesel.

    gaga, joanne albümünde farklı bir şey denemek istiyor.

    (bkz: diamond heart) şarkısında masumiyetini kaybedişinden,
    (bkz: john wayne) şarkısında hayatındaki iniş çıkışlardan,
    (bkz: million reasons) şarkısında ayrılıklarından,
    (bkz: joanne) şarkısında kayıplarından,
    (bkz: dancin in circles) şarkısında ağrılarından ve acılarından,
    (bkz: perfect illusion) şarkısında aldanışlarından ve kandırılışlarından,
    (bkz: angel down) şarkısında kaostan ve hayal kırıklarından,
    (bkz: hey girl) şarkısında yalnızlığından ve ihtiyaçlarından,
    (bkz: a-yo) şarkısında kaçışlarından,
    (bkz: sinner's prayer) şarkısında kabullenişlerinden ve umutlarından,
    (bkz: come to mama) şarkısında ise sevgiden ve affedişlerinden bahsediyor.

    bugüne dek genç bir kız olduğunu, bu albümden sonra ise kendisini güçlü bir kadın gibi hissettiğini söylüyor. tabiri caizse joanne, gaga'nın ustalık eseri sayılıyor.

    şöhretin beraberinde getirdiği zorlukları gözler önüne seren belgesel, gaga'nın hem madden hem de manen çektiği acıları seyirciye hissettiriyor. çıkardığı her albüm ve giriştiği her yeni proje neticesinde hayatındaki erkeklerden birini kaybeden gaga, geceleri yatağa yalnız girdiğinden ve herkesin bir gün kendisini terk edeceğini bildiğinden bahsediyor.

    son albümüne kadar bir ütopya yaratan ve yarattığı bu ütopyada yüzlerce farklı şekilde sevenlerinin karşısına çıkarak ufuk açan gaga, bu defa iç dünyasını açıp duygularını anlatmaya kalktığında hak ettiği değeri göremiyor. hayranları ondan şov ve görsel şamata beklerken gaga, sevenlerinin bu defa yüreklerine dokunmayı tercih ediyor. bence çok da iyi yapıyor.
  • dünya prömiyerini bu yaz toronto uluslararası film festivali'nde gerçekleştiren lady gaga belgeseli.

    gaga'nın joanne albümü sürecini tatlı bir samimiyetle anlatılmış. hikayesi olan işleri sevdiğimiz bir gerçek. bu bir şarkı da olsa koca bir film de hep böyle. filmin geneli için yapabileceğim en güzel eleştiri amerikanların yapmayı genelde sevdiği o yapmacık bir kanırtma yoktu. hani ikon bir karakteri daha uçlara çekmek amaçlı hollywood'un hikayenin orasına burasına yerli yersiz yerleştirdiği şişirme balonlardan bahsediyorum. olanlar da ufak tefekti, sayılmaz.

    söz konusu gaga olunca insan daha uç anlatımlar ummuyor değil. ama joanne albümünün neden daha mütevazı bir tarzı olduğunu anlatırken bu soruyu da cevaplıyor sanırım gaga. belki de bu belgesel ilk albümünden sonra çekilseydi daha çılgın bir şeyle karşılaşabilirdik. kim bilir? ama şu tevazu olayını da samimi buldum sahiden. daha olgun bir kadın var karşımızda ve güzel bir olgunluk bu yansıttığı.

    öte yandan amy kadar etkilemedi sahiden de. bilmiyorum neden amy winehouse'un hayatı, belgeseli itibariyle de benim için çok daha etkileyici ve ilham verici gelmişti. hikayelerinin oryantasyonlarının farkı olacak belki de. yine de düşünmeden duramıyor insan amy de gaga kadar şanslı bir ailede büyüseydi ya da amy'nin de aile bağları o denli sıkı olsaydı bugün aramızda olur muydu diye? yani bittiğinde belgesel kafamda bu soru eşliğinde million reasons'ı dinlerken buldum kendimi.
  • gaga'nın, 19 yaşında lupus hastalığı nedeniyle ölen halasına ithafen “joanne” albümünü hazırlama sürecini,nfl half time show sürecinde yaşadıklarını , hastalığını vs anlattığı belgesel ancak bana inanılmaz samimiyetsiz geldi. yani bu "ben de sizden biriyim bakın neler yaşıyorum" tavrı artık çok eskilerde kaldı. mesela büyükannesine gittiğinde sanki joanne ile ilgili tüm fotoğafları ve hatıraları ilk defa görüyor gibi davranması, hareketleri, konuşmaları falan aşırı itici ve yapay bence. madonna'ya laf çarpması da aynı şekilde, başkasının ekmeğini ye artık gaga ya.
    neyse işte işiniz gücünüz yoksa, bol vaktiniz varsa ve bu vakti ne yapsam diyorsanız izleyin, yoksa çok da şey değil.
  • lady gaga gibi femme fatale olarak rahatlikla niteleyebilecegim cok ciddi bir ikonun ozel yasantisinda acidan kivranirken ya da produktore kuafore is yaptirirken nasil yelkenleri indirebildigini gormemle beraber kendimi yalniz hissetmedim. cunku kendimde ozel yasantidaki su yumusak yuzlulugu bazen bir eksiklik olarak nitelendiriyordum, rahatladim. isler boyle yuruyormus :d devam...

    joanne sarkisinin hikayesini dinleyince cok etkilendim.

    zaten albumu daha onceden yuzlerce kez dinlemistim. fakat film icinde albumde o kadar gozume carpmayan bazi sarkilar ilgimi daha cok cekti...

    giving me a million reasons
    give me a million reasons
    givin me a million reasons
    about a million reasons
  • lady gaga’nın joanne albümünün çıkış süreci ve sonrasında yaşadıklarının kısmen anlatıldığı lady gaga belgeseli.

    öncelikle gerçek adının stefani olduğunu yeni öğrendiğim için çok utandım kendimden. hiç mi merak etmemişim acaba yoksa unuttum mu emin olamadım.

    daha bir rock yıldızı havasında daha sert bir kadın izlemeyi beklerken, bu kadar duygusal ve bu kadar ağlayan bir kadın görmek biraz şaşırttı beni. aslında nerdeyse her sahnede ağlayan bir gaga izledim galiba. tamam şöhretin zorluklarını anlatmış ama bu biraz lady gaga’nın dramı gibiydi sanki. “gündüzleri yanımda hep birileri var ama geceleri çok yalnızım” diyebilecek kadar ilgi bağımlısı olmuş bir kadın. başardığı her büyük şeyden sonra hayatındaki erkekleri kaybettiğini söylemesi, yaşadığı şiddetli ağrılar, kramplar, tiroid hastası olması, sürekli ağlaması, sürekli sigara içmesi biraz dram tadındaydı cidden ama itici de gelmedi açıkcası.

    beni rahatsız eden tek bir şey oldu, o da büyükannesine, 17 yaşında lupus hastalığından ölen halası için yazdığı joanne’i ilk kez dinletmesi ve böyle özel bir anı kameraların önünde yapmış olması. yanlış düşünüyor da olabilirim, yani gerçekten kalıcı bir an olması için de bu şekilde yapılmış olabilir ki gayet de başarılı çekilmiş bir bölümdü hatta beni de neredeyse ağlatıyordu ama yine de rahatsız etti işte.

    genel olarak bana o kadar doğal geldi ki, aynı ortamda olsam saatlerce geyik yapıp, muhabbet edebileceğim biriymiş gibi bir his oluştu bende. çok yakın bir arkadaşıma aşırı benzemesiyle de alakalı bir durum büyük ihtimalle. sonuç olarak benim gözümde kendisi artık “manyak” değil, “ayy canım yaa çok tatlı” kıvamındadır. inşallah uyuşturucudan falan ölmez mutlu olur, biz de bad romance gibi birkaç şarkı daha dinleyebiliriz.
  • kronik eklem & kas ağrısı hastalığını ve ptsd sahibi olduğunu netçe açıkladığı bir belgeseldir.
    ben hala durup durup şeyi düşünüyorum bu kadın nasıl dünya turnesine çıkıyor..
    çünkü iki hastalıkta birbirin tetikleyen türden hastalıklar ,
    yani o rahatsızlıklara sahip bir vücud ile uzun soluklu ve fizksel performans gerektiren bir iş nasıl yapılır hiçbir fikrim yok...
  • pop starlarıyla yakından ilgilendiğimden beni çok şaşırtmayan belgesel. gayet güzel buldum ve bana yapmacık gelmedi çünkü tabii ki de önceden planlanmış veya kamera için tekrar edilen görüntüler olacak ama bu lady gagayı sahte yapmaz, böyle büyük hayran kitlelerine sahip olan insanlar attıkları her adımı bi amaç doğrultusunda veya planlı yapmaya mecburlar. sürekli ağlaması, acı çekmesi, şikayet etmesi, ilgi istemesi çok normal çünkü lady gaga manic panic bi insan anladığım kadarıyla, onun bu düşük tavırları onu bu kadar yükseklere çıkmasına motive ediyor, çektiği acıları dışına atıyor yani ve etrafında onu gerçekten önemseyen çok insan olduğunu sanmıyorum çünkü bu biraz yorucu bi insan tipi ve o lady gaga, ama duygusal insanlarda olduğu gibi o sürekli insanlara güvenmeye ve onlardan ilgi duymaya devam ediyor bu bence güçlü bir özellik. belgeselde görüp bu da ne drama queen ya diye nitelendirdiğimiz şeyler olmasa o mükemmel lady gaga olmazdı. belgeselde olgunlaştığını iddia etse de pek inanmıyorum çünkü kişiliği immature kadının, ünsüz biri olmuş olsa da, 60 yaşına gelse de öyle kalacak o.

    bu arada mark ranson'a herkesin duyduğu yoğun ilgiyi tekrar anladım. gerçekten çok tatlı, yakışıklı, bilgili, yetenekli, anlayışlı ve komik bir adam.
  • yaklaşık 15 yıldır benim celebrity crushlarım arasındadır stefani * *
    hala rock'n'roll bir hayat yaşıyordur diye hayal ederek izlemiştim belgeseli, bu hayat/yaşam tarzının ona çok yakışacağından da emindim, fakat izledikçe rock'n'rolldan uzak ve acılar içinde gördükçe üzülmeme sebep oldu. kronikleşmiş hastalığına ve ptsd ına rağmen büyük prodüksiyonlar büyük performanslar göstermesi takdir edilesi.
hesabın var mı? giriş yap