• basılı versiyonu 15 lira olmuş olan dergi ( iki-üç ay öncesine kadar 10 lira idi. )

    son derece gereksiz bir zam olmuş.

    merhaba endüstriyel futbol, bizi biraz daha öp lütfen.
  • yeni sezonda farklı bir içerik ekibinin hazırlayacağı dergi...

    derginin eski genel yayın yönetmeni mehmet şenol'un veda yazısı ise aşağıda.

    kişisel bir "galatasaray dergisi'ne veda" yazısı...
    geçen hafta büroyu boşalttık; galatasaray dergisi'nde/sitesinde çalışan ekip olarak birbirimizle helalleştik ve 13 yıl süren bu unutulmaz yolculuğa noktayı koyduk. bize biraz süpriz oldu, meğer 147. şampiyonluk sayısıyla son sayıyı yapmışız smile ifade simgesi buruk ve şaşkınız elbette ama önemli değil; galatasaray biter mi bizim için? asla.
    “smoke”u izlemiş miydiniz?
    wayne vang’in filminin 2 kahramanı vardır. biri brooklyn’de bir tütün dükkanı olan auggie (harvey keitel).. diğeri, o dükkandan sürekli sigara alan, karısı ellen’in bir sokak çatışmasında serseri kurşunla ölümünü hala hazmedemeyen bunalımdaki yazar paul (william hurt)....
    bir akşam auggie tam kepengi indirirken paul gelir; sigarası bitmiştir. içeri girerler, sigarasını alırken, aralarında sohbet başlar, biralar açılır.. dükkânda daha önce gözüne takılan fotoğraf makinesini sorar.. auggie, fotoğraf albümlerini çıkarır, yığar paul’ün önüne. paul, albümü açar ve şaşırır.. tümü aynı açıdan çekilmiş 4.000 fotoğraf vardır. sayfaları hızla çevirir, yeni bir şey bulabilmek için.... heyhat, hepsi aynı!
    auggie, yıllardır her sabah 08:00'de dükkanının yanındaki meydanı fotoğraflamıştır. ayne yerde, aynı açıda...
    “ama” der paul, “bunların hepsi aynı!..”
    auggie "hayır" der, "sana öyle geliyor. her biri farklı bir güne ait.
    her gün farklıdır. güneş farklı bir açıdan vurur dünya’ya. görmek için yavaşlaman lazım. biraz yavaşla. yavaşlayamazsan anlayamazsın dostum"...
    ve paul albümün sayfalarını hızla çevirmeyi bırakır, her fotoğrafa tek tek bakmaya başlar. ölen karısını görür bir fotoğrafta... o sabah işine giderken auggie'nin fotoğraf kadrajına girmiştir...
    evet, aslında galiba hep yanlış algılıyoruz.
    zaman hızlı geçmiyor, hatta hiç geçmiyor. geçen; doğan, büyüyen ve ölmekte olan...
    onüç yıllık bu yolculukta kafilede sadece biz çalışanlar yoktuk; onbinlerce okurumuzla birlikteydik. bana sorarsanız, dünyanın en iyi dergisini çıkarıyorduk smile ifade simgesi bizi hiçbir zaman bırakmayan okurlarımızla birlikte, ruşen eşref'in deyimiyle hep o lise "duvarının arkasında kalmayı seçen", ama bizim üye filan olmadan da çok sevdiğimiz o galatasaray'ı keşfetmeye çalıştık. ben, galatasaray'ı çocukken sevmiş, tribünlerden gelen bir adamım. gazete kupürlerinde sevmiştim sarı-kırmızıyı, insan tanıdıkça sever derler, ben de öyle; tandıkça sevdim galatasaray'ı.. hatta öyle sevmişim ki, uğruna rahmetli mehmet ali'yle yıllarca uğraşıp 600 sayfalık kocaman bir kitap yazıp, yapıp, "bu da sevgili kulübümüze bizden 100. yıl armağanımız olsun" diyecek kadar... (salak diyenleri duyuyorum, ona göre)
    kendimi paul ile başlayıp şimdi auggie'ye dönüşmüş gibi hissediyorum: "görmek için yavaşlamak lazım. yavaş. yavaşlayamazsan anlayamazsın"...
    herkese teşekkürler...
    bizi hiç bir zaman yalnız bırakmayan dünyanın dört bir tarafındaki galatasaraylılara, allah için bir kez bile bize müdahale etmeyen yönetimlere, bize destek olan tüm profesyonellere, 147 sayı boyunca onbinlerce sayfa yazarak, araştırarak, kütüphanelerde, maçlarda, tesislerde, salonlarda, her yerde bitmek tükenmek bilmeyen bir merakla galatasaray'ı didik didik ederek yazanlara, fotoğraflayanlara, çizenlere, sayfalarını özenle tasarlayanlara, en darlandığımız zamanlarda yardıma koşup dergi sabahlamalarına gelenlere, teras'ı özleyip "ben pankart boyamaya geldim" diyenlere, darlanıp galatasaray'ı kurtarma toplantıları tertip
    edenlere, "abi bize fanzin çıkarar mısın" diyenlere, sadece tanışmak için o kadar yol tepenlere, galatasaray'ın ne kadar büyük olduğunu dünyanın dört bir yanından çektikleri fotoğraflarla "tarif edebilenlere", internette "güzel bir poster çekmek istiyoruz, ali
    sami yen'i gerçek bir cehennem yapalım pazar günü" yazdığımda abartıp yüzlerce meşaleyi stada sokup aynı anda yakan galatasaraylılara, onbinlerce sadık abonelerimize, sıradan bir kapalı taraftarıyken beni galatasaray'a iten "bizim" 416'ya ve benim 13 yıl süren "cimbom deliliğime" yıllardır sabırla katlanan canım eşime, aslan parçası çocuklarıma...
    kısacası dergiye taraftarlığın o ölümsüz ruhunu üfleyen hepinize yürekten teşekkür....
    umarım güzel bir miras bırakmışızdır geriye.. bıraktıysak ne mutlu bize....
  • 2019 haziran sayısı hiçbir yerde bulunamayandır.
  • 2002 yılında ilk sayısını almıştım. derginin neredeyse her sayfasında o zamanlar göreve ikinci kez gelen fatih terim olduğu için ikinci sayısını bile almamıştım. 20 yaşımdaki halimle şampiyon teknik direktörün gönderilip boşta olan bir teknik direktöre iş imkanı yaratılması içime sinmemişti.

    çok şükür geçen yıllar beni yanıltmadı, aynı filmi defalarca kez izledik ve hiçbirinde sonuç değişmedi.
  • digital ortama da taşınmış. bugün itibariyle google play ve apple stor'lardan ücretsiz indirilebiliyormuş.
  • 2019 haziran ayında istanbul dışındaydım ve bulunduğum şehirdeki bütün belli başlı kitapçı ve hipermarketleri gezerek yeni sayısını aradığım fakat bulamadığım dergidir. eş zamanlı olarak istanbulda bulunan 2 arkadaşımdan da dergiyi aramalarını rica ettim, onlar da bulamadılar.
    189. sayısının basılmadığından şüphelenmekteyim.
  • (bkz: galatasaray)
  • ara ara arayıp müzik dinletiyorlar, müzik de dediysem derinden cızırtılı bir ses. bastım engeli kurtuldum umarım.
  • yeni yıl öncesinde bir
    çok kişiyi dergi kapağında yayınlanma hediyesiyle senelik üyelik olarak ikna etmiş,
    ve ödemesini alarak üye yapmıştır.

    sonrasında ocak ayına kadar yaklaşık 6 aydır iletişim kurulmamış.

    ocak ayından itibaren dergi online a dönmüş, buna rağmen peşin ödeme alınan taraftarlar aranmamış, bilgilendirilmemiş ve açıkça dolandırılmıştır.

    bunun sorumlusu tahminimce geçen sezon dergiyi yapma yetkisi olan firmadır, bir diğer ihtimal ise galatasaray spor klübü’dür.

    yani yönetim açıkça ya dolandırıcıdır, ya da iş bilmezdir. hangisi daha kötü bilemedim.

    not: bir de köy okullarına hediye dergi satmaya çalışıyorlar. adamı 1-3 de dolandırmıyorlar.
hesabın var mı? giriş yap