• sabahattin eyüboğlu bu kitabı çevirmeye 12 mart darbesinde haksız yere tutuklanmasından sonra karar vermiş.
    hughette eyüboğlu'nun anılarından:
    kurtuluşundan kısa süre sonra sabahattin amcanın ağzından şimdiye kadar işittiğim en sert ve şiddetli cümleyi duydum.
    masa başında sert bir sesle bizlere; "beni tutuklatanlardan intikamımı alacağım!" dedi
    bu sös üzerine yıldırm çarpmışa dönerek ona ne kastettiğini sordum.
    "rabelais'nin gargantua'sını türkçeye çevireceğim" cevabını aldım.
    sonra büyük bir coşkuyla bize theleme manastırının kapısının üzerindeki kitabede yazılanları okudu.
    bu ne muazzam seviye farkıydı.
    bir yanda incir çekirdeğin doldurmayan ithamlarla bir insanın hürriyetini elinden alanlar,
    öte yanda elindeki tek silahı, edebi bilgeliği ile karşı koymaya çalışan bir insan!
  • interstellar isimli filmde kara deliğe verilen isimdir.
  • rabelais eserinden mülhem, 11 aylık hamilelik sonunda doğan ve doğar doğmaz bira isteyen bir acayip dev. cemil meriç bu ülke adlı kitabında da bu gargantua'dan ve müellifinden bahseder. ayrıca interstellar adlı filmde karadeliğe verilen isim olması nedeniyle son zamanlarda adından söz ettirmeye başladı. g kuvvetinin feriştahını simgeleyen dev bir karadeliğe, yiyip yiyip doymayan bu devin g harfiyle başlayan isminin verilmesini acayip derecede isabetli buldum. fonetik olarak da tam bir karadeliğe yakışacak bir isim. bilmiyorum benim çok hoşuma gitti. bu vesileyle gargantua'yı hatırlamış olduk.
  • fransız edebiyatının klasiklerinden, rabelaisin romanı..
    yerli malı haftasının coşkuyla kutlandığı ve türkiye'nin henüz dışa açılmadığı, bu nedenle diğer ülkeler hakkında oldukça az bilgiye sahip olduğumuz yıllarda; liseye giderken okuduğumda beni fazlasıyla etkilemişti..yıllar sonra yiyip yiyip sıçmaktan başka bi halt bilmeyen obez amerikan gençliği ile karşılaştığımda hiç şaşırmadım..çünkü gargantuaya yıllar öncesinden aşina idim..
  • francoise rabelais'nin essiz mihazi dehasını gösterdiği bölümlerden biride kitapta alt başlığı '' bir kıç sileceği buluşu dolayısıyla gargantua'nın ne yaman bir zekâsı olduğunu grandgousier'nin nasıl gördüğü '' olan xııı. bölümdür.

    bu bölümde gargantua kıçını silmek için grandgousier'e çarşaf, yorgan, minder, halı, yeşil çuha, masa örtüsü, havlu, mendil, bornoz kullandığını bundan aldığı zevkin uyuzların kaşınmasından aldığı zevkten fazla olduğunu söyler. hatta çalılığın arkasında pislediği bir gün, bir mart kedisi bulduğunu ve onunla silindiğini söyler. ama tırnakları dübürünü çizik çizik etmiştir. ertesi gün annesinin mis kokulu eldivenleriyle silinince birşeyinin kalmadığını söyler. grandgouiser sorar gargantua'ya: hangi silgeç hoşuna gitti der. gargantua'nın yanıtı ilginç olur: 'tüm serüveni öğreneceksiniz. kuru otla, samanla, üstüpü ile, postla, yünle, kağıtla silindim. ama,

    kim ki siler pis kıçını kâğıtla
    biraz pislik kalır taşşaklarında der. * * *

    hatta işi daha ileri götürür ve der ki:

    rondo * * *

    anladım geçen gün sıçarken
    kıçıma ne borçluymuşum ben
    bu kez bir başka türlüydü koku
    tüm üstüm başım pis pis koktu
    ah bir alıp getirseydi
    o beklediğim sevgiliyi
    sıçarken

    çiş deliğini kapardım iyice
    o benim hoyrat usulümce
    parmaklarıyla da sevgilim
    bok deliğimi tıkardı benim
    sıçarken * * *

    ''ama sonuç olarak bir kaz palazından daha iyi bir kıç silgeci yoktur, ama kafasını bacaklarınız arasında tutmak şartıyla. çünkü, insan kıçının deliğinde acayip bir haz duyuyor. bu haz tüyün yumuşaklığı kadar, palazın hafif sıcaklığından geliyor. bu sıcaklık, kalın ince bütün bağırsaklara, oradan da yüreğe ve beyne yayılıyor. sanmayın ki, cennetteki kahramanların ve yarı tanrıların mutlulukları, o kocakarıların dediği gibi, tanrı otundan, tanrı şerbetinden, tanrı balından geliyor. bence kıçlarını bir kaz palazı ile silmekten geliyor. '' * * * der ve noktayı koyar.
  • türkçe çevirisi sabahattin eyuboglu,azra erhat ve vedat gunyol dan oluşan üç kişilik gargantua'nın kendisi gibi dev bir kadroyla yapılmış,turkiye is bankasi kultur yayinlari ndan çıkmış kitap.
    tek sorunu, uzun bir dipnot listesine sahip olması ve bu dipnotların kitabın en arkasında listelenmiş olması.şöyle ki okurken sürekli arkaya bakmak gerekiyor ve okuyan kişi ne okuduğunu unutabiliyor ve akıcılık bir şekilde bölünüyor böylece.
  • yazarının şöyle başladığı kitap;

    bu kitabı okuyan okur dostlar
    atın içinizden her türlü kuşkuyu
    okurken de irkilmeyin sakın
    ne kötülük var içinde ne muzurluk
    doğrusu güldürmekten başka da
    bir hüner bulamayacaksınız pek
    başka yola gidemiyor gönlüm
    sizleri dertler içinde görürken
    gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
    gülmektir çünkü insanı insan eden
  • tonla domuz at eşşekle beslenen bir dev.
    fransız edebiyatından diyor hafızam.
  • rabelais'in bir eseridir, içinde semboller, mesajlar tonla gider, gargantua 1 devdir, kitaptın başında da eğitimi falan anlatırlır, burda hele satır başına 2 mesaj verilir... bunun tipinde 1 de pantagruel vardır, yine rabelais imzalı...
  • rabelias bu eserinde 'ben en rahat uykuyu vaaz dinlerken uyurum' diyerek çağının kilisesine taş atarken günümüzde de camide,kilisede,havrada insanların en rahat uykuyu vaaz dinlerken uyuduklarını görse ne derdi acaba...
hesabın var mı? giriş yap