• bir arkadaşımın arkadaşı diye anlatıldığında inanılmayan, bizzat yaşayınca bile inanması güç olan olaylardır.

    2000 yılında küçük kuzenim sürpriz bir şekilde mersin'den gelip kapımı çaldı. aslında ablasına gitmek istemişti ama kadıköy'de bulunan evlerini boşalttıklarını öğrenmiş ve kapıda kalmıştı, nereye taşındıkları konusunda alabildiği tek cevap "hasanpaşa galiba" olmuştu. ablasının cep telefonu kapalıydı, ulaşabileceğimiz, yerlerini bilen kimse yoktu. taksiye atladık, kadıköy vatan hastanesi'nin önünde indik. önümüze ilk gelen sokağa girip yürümeye başladık, on beş yirmi dakika yürüdükten sonra bir dükkana girip sokağa yeni taşınan biri olup olmadığını sorduk, bilmediğini söyledi adam, biraz daha yürüdük, dükkan sahiplerinden çok mahallede yaşayanlar bilir belki de diye düşündük, bir apartmana girdik, ikinci kata çıktık, kapıyı çaldık, büyük kuzenim kapıyı açtı, üçümüz de kalp krizi geçiriyorduk neredeyse...
  • ortaokuldayken müzik dersimize gelen bir stajyer öğretmen vardı. ben de niye hala bilmiyorum, büyük bir sevgiyle bağlanmıştım kızcağıza. adresler alındı verildi. bağlar kopmadı. sürekli birbirimize mektup yazdık, kart attık. lise döneminde ben birden nefret ettim kızdan. bi daha arayıp sormadım. bana son attığı kartta moralinin çok bozuk olduğunu, bahar adındaki çok yakın bir arkadaşının ailesiyle birlikte büyük bir kaza geçirdiğini, kızın geçmişe dair birşey hatırlamadığını, küçük bir çocuk gibi davrandığını yazdı. tanımasam da o kıza ne olduğunu hep merak ettim. seneler geçti. üniversiteye başladım izmirde. bi çocukla tanıştık. çok da iyi arkadaş olduk. aylar geçtikçe samimiyet arttı, birbirimize geçmişlerimizden bahsetmeye başladık. çocuk seneler önce ailecek bi kaza geçirdiklerini, bundan çok etkilendiğini, özellikle ablasının çok büyük bir tehlike atlattığını söyledi. anlatmaya devam ettikçe nedense aklıma stajyer öğretmenimin arkadaşı geldi, ama bişey söylemedim. sonra tutamadım kendimi. ablanın adı bahar mı diye sordum. evet nerden biliyosun dedi. gerçekten o kızmış. 2 sene sonra tam olarak düzelmiş. evlenmiş, bir de çocuğu varmış. dünya ne kadar küçükmüş diyerek sonlandırmıştık muhabbeti. bu da böyle garip bir olaydı benim için.
  • havanın kapalı ve olabildiğine gürültülü olmasından mıdır nedir, yıllar öncesinde yaşayıp şimdi hatırladığım ve hala anlam veremediğim bir olay...

    2000 senesiydi sanırım.. üniversiteye hazırlık için bir dersaneye yazılmıştım. okul başlamadan önce, bir hızlandırma programı var; at koşturmaca yani asıl adı! ona gidiyorum.. her allahın günü, sabahın köründe, güneş daha göstermeden yüzünü, güç bela uyanıp, alelacele hazırlanıp, sokağın hemen alt tarafında bulunan otobüs durağına sürükleniyorum. hergün devam ediyor bu çıldırtan ritüel.

    annemlerin evde olmadığı bir cumartesi, babaannemle beraber kalıyorum. erkenden yatıyoruz. ertesi gün, karga bokunu yemeden uyanıcam çünkü. tontonum uyandıracak beni, hatta o haliyle kahvaltı hazırlayacak kazık kadar torununa!

    ve ertesi gün olur. babaannem, dakik horoz misali tepemdedir: -kalk hadi! beyin olarak uyanığım, ancak gözkapaklarımın üstündeki tır'ları kaldırmak tek sorunum o an. ve dakikalar sonra kendini hala yatakta sanan beden anca kendine gelir. mutfağa yönelen babaannenin ardından gidilir. evdeki uzun koridorun bir ucundan diğer ucuna -ki o en uçta yatak odası ikamet etmekte- şöyle sersemce bir bakılır. sonra eşşek kadar olmuş gözlerle tekrar bakılır!! dilim tutulur. koridorun sonunda, başı tavana değen, upuzun, incecik bir kadın! bana bakmakta.. giysisi bile dün gibi aklımda; siyah, yerlere kadar uzanan tiril tiril bir elbise.. ve inanılmaz derecede güzel, zarif ama o derece tüyleri ürperten bir kadın.

    sabahın körü. evde iki kişiyiz. babaannem doksan yaşına merdiven dayamış bir kadıncağız. evimizdeki bu yabancı kadın da kim ey yumurtaya can veren??

    kadın, usulca yatak odasının kapısından içeri doğru süzülürken ve ben gözlerimi ondan alamazken- ki normalde basardım çığlığı- her şey olup bitince anca kendime gelebildim. ve boğuk, cılız bir sesle: -babaanee, yatak odasında bir kadın var! diyebildim.. sonra, on dakika boyunca odanın her yeri arandı; kesmedi yatağın altına bile baktık. yok yok!?

    ve evden çıktığımda, otobüs durağında, otobüste, dersanede, test çözerken, yolda, o günün her anında aklımda o garip kadın vardı.

    ne olduğunu bilmiyorum.. ama aklımda kalan bir ayrıntı varsa o da asla korkunç olmadığıydı. hayatımda gördüğüm en "grotesk" varlıktı...
  • az önce cereyan etmiş ve beni yalnız başıma yaşadığım evimde tırstırmış olaylar silsilesi. bu akşam taksim'e çıkmayıp evde kalmaya karar vermiştim ve madem evdeyim okan'ın yeni programını izlerim diye düşündüm. saat 21:00'dan beri kanald'de okan'ın programını bekliyorum. iki dizi bitti ve "hıh, şimdi başlıyor" dedim. ama yok bir film başladı. bunu gayet normal karşıladım okan bu, gecenin bir yarısı da başlayabilir diye. sonra 15 dakika önce tuvalete gittim ve bir anda aklıma geldi (türkün aklı sıçarken çalışıyor gerçekten). okan artık kanald'de değil ki tv8'de. hemen kanalı değiştirip bakayım derken odaya döndüğümde gördüm ki tv8 açık ve okan konuşuyor. bir bilim insanı olarak herşeyin mantıklı bir açıklamasının olduğuna inanıp metafizik olaylara inanmam. ama emin olabilirsiniz ki kanalı ben değiştirmedim, hayır programı işaretlemedim (zaten başında açılmadı program başladıktan 1 saat sonra açıldı). eğer evimde benimle yaşayan ve görünmeyen varlıklar bulunuyorsa hayatımı kolaylaştırdıkları için teşekkür ederim böyle devam edebilirler. ama uçuşan ya da sallanan tencere tavalar istemiyorum.
  • dün başıma gelen durum bunlardan biridir sanırım ;

    sabah işe geldim ve sabahtan beri dilimde fi tarihli izel çelik ercan parçası özledim. en sonunda youtube'u açtım, eski izel çelik ercan parçalarını dinlemeye başladım. kendi kendime "yahu bu üçü show programına neyim katılsa ya, eskiden ne çok dinlerdik parçalarını" filan diye düşündüm. akşam işte eve döndüm, yalan dünya'yı izlerken alttan geçen reklamda "bu akşam beyaz show'da izel çelik ercan" yazısını görünce dumurdan dumura uğradım.

    ayrıca aynı gün "ya bi japon koreli falan gelse de işyerine enteresanlık olsa" dedim kendi kendime. aradan 1 saat geçti geçmedi şirketin kapısından güney koreli bir arkadaş girdi, civarda kiralık ev arıyormuş, yardımcı olabilir miymişim? vay amk dedim... hayır şirket olarak uzak doğulularla iş yapan insanlar da değiliz ki bi ihtimal dahi olsun. akşamki izel çelik ercan ile birleşince de komboyu oluşturdu bu garip olaylar. bilseydim o an için düşüncelerimin gerçekleşeceğini büyük ikramiye falan geçirirdim aklımdan... ne bileyim...
  • çok sık yaşamasam da küçükken yaşadığım bi olayı unutamıyorum. yaklaşık 9-10 yaşlarındayım ilkokula gidiyorum.bi gün eve geldim yorgunum çekyata doğru uzandım yatıyorum ama uyumuyorum.canım da acayip sıkılıyor yapıcak bir şey bulamıyorum. içimden keşke kuzenim gelsede atari oynasak diye geçiriyorum ve birden kendimi onun yerine koyuyorum. kafamdan geçen düşünceler tamanen şöyle(artık ben ben değil kuzenim olduğumdaki düşünceler); şimdi evdeyim,üstümü değiştiriyorum -tabi yapılan işin süresine göre es veriyorum- kapıyı kilitledim,merdivenlerden indim,şu sokaktayım,şu kadar mesafe kaldı vs vs böyle şeyler. ve en sonda kafamda kuzenim olarak kendi evimin kapısını çalıyorum. aradan 1 yada 2 saniye geçmeden gerçekten kapı çalınıyor ve ben kim olduğunu tamamen biliyorum ve kapıyı açtığımda karşımda kuzenim duruyor. bunun nasıl olduğunu hala anlayamadım ve anlayamıyorum.
  • bir ev partisi sırasında çok sesten ötürü (8 kişi) gıcık komşuların(!) polise haber vermesi ve kapıya gelen polisin lise arkadaşı çıkması, içerideki kalabalıktan üç tanesinin de lise arkadaşı olması sonucu elemanın içeri gelmesi ve iki saat muhabbete katılması. "az depişin gayri" diyerek gitmesi..
  • elektrik süpürgesiyle evi temizlerken birden sanki titresimde birakilmis cep telefonu caliyormus gibi bir ses duyulur. süpürge kapatildiktan sonra bir iki saniye sessizlik dinlenir. herhangi bir ses duyulmaz. ve tam ise devam edilecegi sirada ev telefonu calmaya baslar. olay sonrasi cep telefonlari kontrol edildiginde görülür ki herhangi bir cep telefonuna bir cagri gelmemistir.

    bir baska olay ise, eski sevgili ile ayrilmanin esiginde oldugum zamanlarda yasanmistir. epey uzunca duygusal bir konusmadan sonra telefon kapatilir. bir iki saniye sonra ekranda "bir mesaj alindi" yazisi belirir. eski sevgilidendir, ama sanki daha bir iki saniye önce ayrilik laflari edilmemis gibidir. "canim benim, seni bir ömür boyu sevecegim" tadinda bir mesajdir, afallanir bir an. sonra tarihe bakilir. yaklasik bir sene önce gönderilmis bir mesajdir. ama nasil olduysa, gsm operatörü tarafindan, tam da bu hassas anda yeniden gönderilmistir. gariptir. hüzne bogar, aglatir, neydik ne olduk dedirtir. ayrica, gsm operatörlerinin özel hayatimiza etkisi üzerine derin derin düsündürür.
  • bundan seneler evvel, bir gece bir arkadaşım, eşim ve ben, geyiğimizi yaptık ve yataklarımıza yollandık. eşim çalışacağı için salonda, arkadaşım çalışma odasında, ben de yatak odasında yatıyorum ve evimizin planı da aynen bu sıralamada. eşim hafif bir uykuya dalmış, uykusunda evden içeri bir adam dalmış, pis suratlı, "höyt! noluyo kardeşim" derken uyanmış. arkadaşımın uykusunda da bir adam buna saldırıyormuş, farklı bir ortamda değil yatakta üzerine atlamış, bu kurtulmuş, adam balkona kaçmış, arkadaş uyanmış. bu arada çalışma odası ve yatak odası yan yana ve balkonları ortak. ben uykudayken bir adamla aramızda yine odaya giriş çıkışla ilgili bir muhabbet geçti, "laayyn" derken uyandım. sonra hepimiz kaldığımız yerden uykuya devam etmişiz, tabii bunları ertesi gün sabah kahvaltısında konuşuyoruz. böyle konuşurken konuşurken, bir de fark ettik ki saçından, başından, giysilerinin tüm ayrıntılarına kadar aynı adamdan bahsediyoruz.
    tabii fazla kurcuklamamak lazım; bilinçdışı bu, herhalde üçümüz bir imgede ortaklaşarak, rüyamızda da onu gördük, ama garipti...
  • tanımadığım bir telefon numarasının bana yaşattığı hezeyan da bu sınıfa girer nazarımda..

    sabahın bi köründe ''+9720000123456'' numaralı bir telefondan tam 8 kez aranmam... arayan numaranın sayısal düzeni sıralı olarak 1'den 6'ya kadar olması kıllanmama yeni bir boyut kazandırmakla beraber 972'nin israil'in telefon kodunu öğrenmemle boyut moyut kalmamış aklıma türlü türlü şey getirmiştir..

    (bkz: ne oluyor lan)
hesabın var mı? giriş yap