• ne diyelim mahmut mu diyelim. adamın ismi gazali.

    iş bu entry şu #108537652 giriye ithafen yazılmıştır.

    bu arada herifin tam adı: hüccetü’l-islâm ebû hâmid muhammed bin muhammed bin muhammed bin ahmed el-gazzâlî et-tûsî şaka gibi ya.*

    edit: altta bir suser beni düzeltmek istemiş lakin neyin ne olduğunu bende biliyorum merak etme. adamın adı lakabı ünvanı künyesi her ne haltsa hepsini yazdım işte. zaten tepkim belli niye gazali diyormuşuz diyenlere, ne diyelim kardeşim işte al bak seç beğen al. kapiş.
  • bir üstteki entride adı ile künyesi karıştırılmış zât.

    eskiden soyadı olmadığı için araplar babalarının ya da çocuklarının adıyla anılırmış.
    binti: kızı
    ebu:babası
    bin-ibn:oğlu
    mesela, hz. aişe’nin künyesi aişe binti ebubekir, hz. muhammed’in ebu’l kasım, hz ömer’in kızının hafsa binti ömer olması gibi...
    hüccetil islam ise yaşadığı dönemde kendisine verilmiş bir sıfat, unvandır; isim değil.

    hüccetü’l-islâm ebû hâmid muhammed bin muhammed bin muhammed bin ahmed el-gazzâlî et-tûsî, derken kendi adıyla birlikte
    dedesinin oğlunun adını da öğreniyoruz.

    arap toplumunda soya çok önem verildiği ve dönemin şartları düşünüldüğünde olası karışıklıkların önüne geçmek için isimlerin bu şekilde künyelenmesinin zaruri olduğunu anlamak için einstein olmaya gerek yok.

    edit: iki üstteki yazar da zaten kimseye uzun uzun destan yaz dememiş. maksat tarihe mâl olmuş önemli bir şahsiyetin ruhaniyetine saygısızlık yapmamak... başına ya da sonuna farsçadaki sayın ifadesi olan hazret ya da imam getirebilirsin. böylesi daha doğru olur.
  • mucibe-i külliyenin aksi, mucibe-i cüzziyedir diyerek dönemin gayri müslim filozoflarının öne sürdüğü ve kendisi dahil birçok alimin safsatalara düşmesine sebep olmuş görüşlere açıklık getirerek doğru yolu bulmuştur. bunu yapabilmek için 10 yıl inzivaya çekilmiş ennihayetinde islamdaki filozofluğun sahih temelini oluşturmuştur. 1111 yılında vefat etmiştir.
  • bana, kemâl yolunda aklın iflâsını görmüş ve bu iflâsın yangını içinde kavrulmuş biri lâzımdı.
    nihayet buldum:
    imam-ı gazalî...
    sonra, o da velîler yolunda en ileri mertebelerden birine varan ve toprağa bağlı akılla, yâni benim kafa cinsimle alâkasını kesen koca imam-ı gazalî, başlangıçta her şeyi «nasıl?» ve «niçin?» isimli iki kol içinde zaptetmeye savaşırken öyle bir buhrana düşmüştü ki, aylarca uyumamış, ruhunun maddesinde açtığı yara yüzünden tek lokma ekmek yese, yerlerde kıvranacak hale gelmiş; ve eşyanın künhünü aramak cehdi içinde bütün bedahet duygularını kaybeder gibi bir şey olmuştu.
    — şu kadar ay sürdü ve sonra şifa buldum. diyor imam-ı gazalî ve ilâve ediyor:
    — gördüm ve anladım ki, peygamberlik tavrı aklın ötesindedir; ve her şey, o'nun, allah sevgilisinin bâtınından bir feyiz nuru alabilmekten ibarettir. o nura teslim oldum ve kurtuldum! akıl sahasında bu dâvayı; idrak sırrını sır idrakinde tamamlayan ve kafayı kafayla kalbe çeviren bu dâvaların dâvasını, kimse bana imam-ı gazalî derecesinde gösteremezdi.

    necip fazıl - o ve ben
  • "kuşku duymayan kişi bakmaz, bakmayan görmez, görmeyen kör ve şaşkın kalır." kalır diyen mutasavvıf, düşünür.

    (bkz: #109571501)
  • muhabbeti lâyık olan ancak allah'tır!

    allah'a nisbet edildiğinden değil de şahsından dolayı başkasını seven bir kimsenin sevgisi cehaletinden ve allah'ın marifetindeki kusurluluğundan ileri gelir.

    hz. peygamber'i sevmek övülür; zira allah sevgisinin aynısıdır. âlimleri ve muttakîleri sevmek de böyledir. çünkü mahbubun mahbubu mahbubdur. mahbubun elçisi sevilir. mahbubun dostu güzeldir. bütün bunlar esasın sevgisine dönüşür. onu geçip başkasına varamaz. bu bakımdan hakîkatte, basiret sahipleri nezdinde allah'tan başka sevilen ve sevgiye müs-tehak olan yoktur.

    bunun izahı şöyledir:
    biz daha önce zikrettiğimiz beş sebebe dönüp onların tam olarak allah hakkında bir araya toplandıklarını beyan edeceğiz. allah'tan başkalarında ise ancak bu sebeplerin bir tanesi vardır. o sebepler allah hakkında hakikattir. allah'tan başkası hakkında onların varlıkları vehim ve hayaldir ve katıksız bir mecazdır. asla hakikati yoktur. bu hakîkat anlaşılınca allah sevgisinin kesinlikle muhal olduğunu hayal eden, aklen ve kalben zayıf olan kimselerin hayalinin tam zıddı her basiret sahibine inkişaf eder ki hakîkatta allah'tan başkasını sevmemeyi gerektirir.

    o, insanın kendi nefsini, bekâsını, kemâlini ve varlığının devamını sevmesi, helâkini, yokluğunu ve eksikliğini çirkin görmesi ve kemâline engel olan şeyleri iyi telâkki etmemesidir. bu bakımdan bunlar her diri insanın tabiatıdır. diri olan insandan bu tabiatın ayrılması düşünülemez. bu ise allah'ı çok sevmeyi gerektirir; zira nefsini bilen rabbini bilir. kesinlikle varlığının kendi zatından olmadığını bilir. zatının varlığı varlığının devamını ve varlığının kemâlini sadece allah'tan olduğunu bilir. bu bakımdan kulu yoktan var eden, hayatta bırakan ve onun kemâl sıfatlarını yaratmak suretiyle varlığını ikmâl eden ve buna götüren sebepleri yaratan sebepleri kullanma hidayetini yaratan ancak allah'tır. aksi takdirde kul, zatı bakımından, zatından gelen bir varlığa sahip değildir. aksine kul eğer allah kendisine lütfetmezse katıksız bir hiçtir. eğer hayatta bırakmak suretiyle allah'ın onun üzerindeki fazlı olmazsa, katıksız bir şey yoktur.
  • evrende tanrının dışında etkin bir özne tayin etmenin şirke girdiğini iddia eden filozof.

    ona göre tanrıyı dahil etmeden neden-sonuç arasında ilişki kurulamaz. mesela normal bir insan, ateşi; yakma fiilinin faili olarak görür değil mi? gazali ise ateşin cansız olduğunu ve cansızdan fiil gerçekleşmeyeceğini söylüyor. dolayısıyla fiilsizlikten fail çıkmayacağını iddia ediyor. yani biz ateşin yakma işini zorunlu olarak yaptığını iddia edersek, ateşi özne yapmış oluyoruz. ama bilinçsiz bir şey özne olamaz. milyon kere ateş ve pamuğun yan yana geldiğinde pamuğun yandığını gözlemlesek de bu bize nedenin sonucu doğurduğunu söylemez. evet, ateşin dokunmasından sonra pamuğun yandığını gösterir belki ama ateş yüzünden yandığını değil. gazali'ye göre bu olayların birbiri ardına geliyor olması zorunluluğun sonucu olamaz.

    gazali'nin açıklaması çok net: ateş ile pamuğu yan yana getirdiğimizde yanar ama sırf zaman sıralamasında önce geliyor diye bunu ateş yapmıştır diyemeyiz. bazı şeyler sürekli aynı sıralamayla oluyor diye öncekinin sonrakini yaptığını kabul edemeyiz. oradaki fiili gerçekleştirecek güç, irade, ilim ateşte yok. hayat sahibi de değil. bunları belli sıralamalarla yapan; buna yetecek ilmi, iradesi, kudreti olan biri olmalıdır. kimdir bu yüce şahsiyet? tanrı.

    ''yemeğe, suya muhtaç olduğunda sakın tanrıdan başkasına gereksinim duyduğunu sanma! sakın yavrunun yalnızca annesine muhtaç olduğunu düşünerek tanrıya ihtiyacı olmadığını zannetme! zira annesinin memesindeki sütü de annesinin şefkatini de anlık olarak yaratan tanrıdır.'' -gazali, tehafütü'l felasife (filozofların tutarsızlığı)

    gazali'ye göre tek gereksinim duyulan tanrıdır. tanrı dışındaki doğal neden olarak görülen şeylerin, sonuçlar üzerinde doğrudan etkisi yoktur. neden ve sonuç tanrısal adet gereği yan yana bulunmakta ve biri diğerini tanrısal yaratmayla var kılmaktadır. onlar ancak vesiledir. nesneler ancak tanrının sayesinde varlık ve süreklilik kazanmaktadır. yani neden sonucu zorunlu kılmaz. neden sonuca yol açmaz. ateşin pamuğu yakması adetullahtır(tanrısal adet) ama mucize anında adette değişiklik olabilir. müslümanın, islamdaki tabiatüstü gerçekleşen mucizeleri kabul edebilmesi için nedenselliği reddetmesi gerekir.

    ''biz niye bu mucizelere tanıklık etmiyoruz?'' aslında atomaltı fiziğince ediyoruz. ona sonradan değineceğim. gazali ise bu soruya islami açıdan şöyle cevap veriyor: allah’ın mümkün olan pek çok şeyi yaratmayacağını biliyor olmamız, bizi kaos içerisindeki evren algısından kurtarır. evrende düzen hakimdir ancak her şey bir anda kaosa veya düzensizliğe geçebilme potansiyeline sahiptir. tanrı isterse madde içerisindeki potansiyeli kullanarak alışık olmadığımız acayiplikleri de yaratabilmektedir.

    biz ateşin pamuğu yakabildiğini daha doğrusu ateş ve pamuk yan yana geldiğinde pamuğun yandığını biliyoruz. insanoğlunun bilgi için gerçek nedenleri bilmesi gerekir. zaten bugüne kadar ilerleyişimiz tamamen neden-sonuç ilişkisine dayalıydı. ''bu böyle oluyor, bu yüzden böyle yapmalıyız'' gibisinden. gazali'nin dediğini yaparsak biz nedenin sonuç üzerinde etkisini yadsımış oluyoruz. bu da bilginin reddini gerektiriyor. dolayısıyla nedenleri bilmemize yarayan aklı da reddediyoruz. hadi bakalım nolacak şimdi? gitti bütün bilim, rasyonalizm, aydınlanma çabaları. bizim akıl dediğimiz şey zaten varlıkların nedenleriyle birlikte kavranmasından başka bir şey değildi. bunu da bir kenara atınca allah'tan başka kimsemiz kalmadı. özetle gazali şunu diyor:

    1)nedenselliği açıklayamıyoruz./nedensellik, nedenleri tanrılaştırıyor.
    2)sebebi tanrıdır./tanrı nedenlerin üzerindedir.
    3)tanrı varsa vahiy akıldan üstündür./nedensellik zaruri değildir.

    gazali nedenselliği bir sorun olarak ele alıyor ve bunu islami perspektifle açıklama gereği duyuyor. tamamen dinsel kaygılarından ötürü tepkisel bir çıkış bu. çünkü nedenselliğin zorunluluğuna ve ikincil nedenlerin etkin olduğuna inanmanın hem tanrının kudretini sınırlamak hem de mucizevi olguları imkansızlaştırmak anlamına geldiğini düşünüyor ki haklı da. bu yüzden gazali ye göre nesnelerin tabiatları gereği zorunlu fail olduğunu ve neden sonuç ilişkisinin zorunluluğunu savunan düşünceler islamla örtüşmez. aslında gazalinin bu görüşü mainstream sayılır. müslümanların çoğu her şeyin nedeni olarak allah'ı görüyor ve ikincil nedenleri inkar ediyor ama farkında değil. depremlerden trafik kazalarına kadar her şeyi allah'a bağlıyorlar. ''inşallah'' lafı bile doğal nedenlerin sonuç üzerinde etkisi olmadığını düşündüklerinin bir kanıtı.

    gazali delikanlı adammış. maturidiler gibi islamı eğip bükmek yerine aklı bir kenara koymuş ve vahyi baz almıştır. nitekim kendi görüşüne uygun olan da budur. islamı anlamak bu kadar basit. fazla rasyonalize etmeye gerek yok. benim gibi senelerinizi harcamayın boşu boşuna. analitik okumalara kalkışırsanız bir sürü çelişki görürsünüz. gazali'yi bu konudaki dürüstlüğünden dolayı tebrik etmek lazım. mesela adama diyorlar ki ''madem adetullah anlık yaratmadan ibaret, o zaman özgür iradeden bahsedemeyiz. madem insanın hareketlerini tanrı belirler o zaman allah bu hayata doğrudan müdahil. burası nasıl bir imtihan yeri?'' gazali de hiç laf salatası yapmadan diyor ki ''sen bu düşünceyi öne sürüyorsan niyetin zaten kötüdür, çıkarcısındır, gözün allahın rızasında değildir ve cehennemi hak etmişsindir'' :d müthiş ya. gazali'de topu taca atmak yok. materyalistler gibi her şeyi rasyonalize etmeye çalışmıyor. yalnızca bilimsel bilginin var olabileceğine inanmıyor. benimsediği islami görüş çerçevesinde tutarlı konuşuyor. zaten teizmin öyle çok rasyonel olmak gibi bir çabası yok. kuran'ın kadercilik ve nedensellik konusundaki tavrı çok net:

    ''alemlerin rabbi allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz!'' (81:29)

    "ey mülkün gerçek sahibi olan allah'ım! mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın. her türlü iyilik senin elindedir. hiç kuşku yok sen her şeye kadirsin." (3:26)

    ''kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. ama allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi o bilir.'' (28:56)

    garip bir şekilde kuantum belirsizliği de gazali'nin yanında. kuantuma göre biz nesnenin konum bilgisini netleştirince momentumu hakkında kesin bir yargıya varamıyoruz. doğa, atom altında her iki bilgiye birden ulaşmamıza engel oluyor. bu durumda sistemin geleceğiyle ilgili öngörüde bulunmak imkansızlaşıyor. nerede olduğunu bildiğimiz parçacığın nereye doğru ve ne kadar hızlı gittiğini bilemiyoruz. bu yüzden gerçekliğe erişemiyoruz. çünkü gerçeklik için konum ve momentuma aynı anda ulaşmamız gerekiyor. planck bu durumu şöyle açıklıyor:

    ''hızla giden bir elektronun konumunu ancak elektronu görürsek ölçebiliriz. görelim diye onu ışıklandırmak zorundayız, yani üzerine ışık düşürmeliyiz. ama üzerine düşen ışık ışınları elektronu dürtüyor, elektronun hızı böylece kontrol edemeyeceğimiz bir biçimde değişiveriyor. o bakımdan elektronun konumunu ne kadar kesin belirlemek (görmek) istiyorsak, daima daha kısa ışık dalgaları kullanmamız gerekiyor. ama kısa dalgalı ışının enerjisi de o derecede yüksektir ve elektronu daha kuvvetli itekliyor (elektron gerçek hızından farklı bir hız kazanıyor). gerçek hızını saptama olanağımız kalmıyor, belirsizlik burada yatıyor!'' (planck,1987, 163).

    atomaltı seviyede belirsizlik hakim. iki madde arasında zamansal bir ilişki kurulduğunda atomaltı düzeyde kesinlikten söz edilemiyor. ne yaparsak yapalım ilişkinin bir ayağı (zaman ya da madde) daima belirsiz alanda kalıyor. kesinlik yerine olasılıklar var. olasılığın söz konusu olduğu bir ortamda zorunluluktan söz edemiyoruz. dolayısıyla buradan zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi çıkartmak kuantum fiziğince mümkün değil. bu da determinizmin ve nedenselliğin sorgulanmasını sebep oluyor. gazali ve kuantum fiziği; nedenselliğin zorunlu bir ilişki olmadığı konusunda birleşiyor.

    edit: schopenhauer de gazali'yle aynı fikirde: "nedensellik yasasının yalnızca zaman ve mekanla ilgili olarak anlamlı olduğunun farkına varmalıyız."
  • zıttı ibn rüşd'tür. eleştirilecek taraflarını zaten eleştirmiştir. kendisini okumadan bir yorum yapılması çoğunlukla gereksiz olacaktır.
  • islami felsefe ve dusuncenin onunu, islam'in altin caginda kapatan anti-reformist zat. katharlari, bogomilleri, valdoculari yakan, ekumenik konsillerle olusturulmus katolik dini neyse, gazali ve temelini attigi emevi dini de odur. dikkat edin hristiyanlik ve islam kelimelerini kullanmadim.

    gunun sonunda valdocularin fikren esin kaynagi oldugu* reformizm galip gelmis ve avrupa'da aydinlanmanin onu acilmistir. kazanmak, dini reformist hareketlerin kaderidir. zira bilgi birikimimin arttikca insanin tanri'ya degil; tanri'nin insana ihtiyac duydugunu temele alirlar. hersey zihnimizdedir, bazen iyi, bazen kotu yonde*

    bunun gibi semavi seytan'in yer yuzundeki temsilcilerine karsi soylenecek en guzel seyi valdocular mottolariyla soylemis: lux in tenebris lucet.*
hesabın var mı? giriş yap