• ibn-i arabi doğmadan 60 sene önce,
    mişkatü'l envar eserinde vahdet-i vücud'u savunmuş alim.

    şöyle diyor:

    gerçek varlık, allâhû teâlâ’dır. ârifler, buradan, mecaz çukurundan, hakikatin zirvesine yükselir, mi’râclarını tamamlar, açık bir müşahede ile görürler ki, varlıkta allâh’tan başka bir şey yoktur.

    o hâlde, mevcut olan yalnız allâh’ın vechi’dir. bu takdirde, allâh’tan ve o’nun vechi’nden başka mevcut yoktur.

    bunların, allâh’ın “bugün mülk kimindir?.. tek ve kahredici olan allâh’ın” hitabını işitmeleri için kıyametin kopmasına lüzum yoktur.

    o hâlde, mevcut olan yalnız o’nun vechi’dir!..

    ârifler, gerçeklik semâsına çıktıktan sonra, tek gerçekten başka bir varlık görmediklerinde ittifak etmişlerdir.

    şu var ki; bunların bazıları bu hakikati, ilm-u irfanla bulmuş; kimi bunu bir zevk ve hâl olarak yaşamış; çokluk kavramı onlardan tamamen gitmiş, sırf tek’liğe dalarak mest olmuşlar.

    o hâl içinde akılları zâil olmuş, o zevk içersinde sanki bayılmışlar, artık kendileri de dahil herşey yokluğa dönmüş, allâh’tan başka hiçbir şey kalmamış!..

    öyle sarhoş olmuşlar ki, akıllarının otoritesi hükmü aşağı düşmüş, bazıları, “enel hak!..”; bazıları, “subhani maazami şâni” = “subhanım, şânım ne kadar yücedir” demiş.

    bir diğeri ise, “ma fiy cübbeti sivallâh = cübbemin içinde allâh’tan gayrısı yoktur” demiştir!..

    tek olan allâh’tır. o’nun ortağı yoktur.

    bütün diğer nûrlar o’ndan istiaredir. hakiki olan yalnız, o’nun nûrudur. hepsi o’nun “nûr”undandır... belki, hepsi o’dur!..

    doğrusu, var olan o’dur!.. gayrın varlığı, ancak mecaz yolu iledir. her şeyin vechi, o’na yönelmiştir. ne zaman bir işaret etsek, hakikatte bu iş, o’nadır. varlıkta olan her şeyin, o’na nispeti, görünüştedir. gerçekte kendisinden ibarettir.

    kesret kalkınca, bir’lik gerçekleşir!.. izafet bâtıl olur, işaret kalkar!.. yüksek, alçak, inen, çıkan kalmaz. terakki muhal olur, urûc muhal olur!.. âlâ’nın ötesinde, uluv yoktur!..

    vahdetle beraber kesret yoktur!..
    kesretin kalkması ile, urûc da kalkar!..

    eğer, bir hâlden diğer bir hâle değişme olursa bu urûc ile değil, dünya semâsına inmekle, yani yüksekten, alçağa doğmak sureti ile olur.
    bunu bilen bilir, bilmeyen inkâr eder!..

    bu ilim ancak, allâh’ı bilenlere verilmiş olan hususi mahiyetteki gizli bir ilimdir.
    onlar bunları söyledikleri zaman, allâh’a karşı mağrur olanlardan başkası inkâra kalkmaz...

    basîret sahipleri, gördükleri her “şey”de allâh’ı beraber gördüler. bir kısmı, bundan da ileri gitti: “hiçbir şey görmedim ki, ondan önce allâh’ı görmüş olmayayım”... dedi.

    ehlullâh’tan kimi, eşya’yı o’nunla görür; kimi de eşya’yı görür, o’nu da eşya ile görür.
    o, kendisinden meydana gelen hiçbir “şey”den ayrılmaz... o, şey ile beraberdir!..

    şehâdet âlemi, melekût âlemine yükselme yeridir.
    o hâlde, sırat-ı müstakim’e girmek, bu terakkiden ibarettir...”
  • nazarımda en büyük islam bilginidir. onun hakkında islamcıların tek bildiği imam olduğudur. belki camii imamı filan sanıyorlardır, o kadar vahim.
  • yunan şüphecileri ve yunan sofistlerinden (bkz: protogoras), tanrıların varlığının kesin olarak bilinemeyeceğini ve insanın her şeyin ölçüsü olduğunu ileri sürüyordu. ona göre dış alemde her şey değişir. biz, ancak duyularımızın bize bildirdiği şekilde eşyayı tanırız. duyular ise, insandan insana ve organların sağlamlık derecesine göre değişir. değişmez bir gerçek yoktur fakat her ferde göre bir gerçek vardır.

    gorgias ise inkarcı bir yol tutarak "varlık yoktur" demiştir. ona göre duyularımız bizi aldatır. bu sebeple biz, varlığı tanıyamayız. netice olarak gorgias, herkes için gerçek olan bir bilginin varlığını kabul etmemiştir.

    bilindiği gibi gazali, al-munkk'de, iki ay kadar safsata mesleğinde olduğu gibi, şüpheye düştüğünü açıklıyor. miyar al-ilm'de ise sofistlerin hissi ve evveli olan yani duyularla ve akılla elde edilen bilgileri inkar ettiklerini açıklıyor. ancak gazzali sadece yunan sofistlerini değil, aynı zamanda yunan şüphecilerini de kastediyor.
    yunan şüphecilerinin başı pyrhondur. bir de onun öğrencisi (bkz: timon) vardır. her ikisinin görüşleri birbirine benzer. bunlardan pyrhon görünüşlerin realitelere uymadığını, bu sebeple de görünüşlere dayanarak hüküm vermenin doğru olmadığını iddia etti. her şeye karşı "ilgisiz kalmak" ve "hüküm vermekten kaçınmak" yolunu tuttu. akla da itimat etmedi. gazali'nin de bir ara hissiyat ve akliyattan şüphe ettiği malumdur.
    gerçekte gazali ile pyrhon arasında bazı benzer özelliklerin bulunur. bu özellikler şunlardır:
    1- gerek pyrhon ve gerekse gazali duyular ve akıl yoluyla elde edilen bilgilerden şüphe etmişlerdir.
    2- her iki filozof da mal ve paraya kıymet vermezdi.
    3- ikisi de filozoflardan hoşlanmazdı.
    4- gerek pyrhon ve gerekse gazali, sade ve mutlu bir hayat sürmeyi düşünmüştü.
    5- her ikisi de hareket ve fiilleriyle davalarını tatbik etmek istemişlerdi.
    ancak aralarında bazı derin farklar da vardır. yunan filozofu şüpheyi, islam filozofu ise tasavvuf yolunda bulduğu gerçekleri tatbik edip yaşıyordu. sonra birincisi örf ve adete göre yaşamayı tercih ettiği halde, ikincisi taklidi şiddetle reddetti.
    başlangıçta gazali de, pyrhon gibi şüphenin gerçek iyi olduğuna inanmış ve bunu mkan al-amel'in son kısmında açıklamıştır. fakat gazali şüpheyi, gerçeğe ve sağlam imana götürmesi bakımından gerçek iyi olarak kabul etti. pyrhon ise, hükümler ve görünüşler insanı yanılttığı ve ihtilafa düşürdüğü için şüpheyi gerçek iyi ve sükun kaynağı saydı.
    aralarındaki bazı benzerliklere rağmen, netice itibariyle her iki filozofun yolu tamamen ayrılmıştır. yunanlı filozof şüpheden kurtulamamış, islam filozofu ise imana ulaşmıştır.
    diyalektik şüphecilerden (bkz: ainesidemos) da çok tanınmıştır. o, pyrrhon dahil kendinden önceki bütün şüpheci filozofların görüşlerini sistemleştirdi. duyu organlarının bizi sağlam ve kesin bilgiye ulaştıramayacağını "tropes" adı verdiği ve on maddede topladığı fikirlerle ispat etmek istedi. ona göre akıl da gerçeğe ulaşmamıza yardım edemez. akıl bir şeyi ispat etmek için ya gerçeklere ya sebeplere yahut da alâmetlere dayanır. halbuki gerçekte bunlar mevcut değildir.
    ainesidemos’un duyuları yalanlamak için ileri sürdüğü bazı deliller şunlardır:
    canlı varlıklar başka başka yaratılıştadır. insanın algılarının, hayvanların algılarından daha çok eşyanın realitesine uyduğu iddia edilemez. insanlar arasında farklar vardır. her insan eşyayı kendisine göre algılar. insanların duyu organları değişiktir. bir eşyayı görme duyusu ve dokunma duyusu başka başka surette algılar. insanın içinde bulunduğu "şartlar ve haller" duyumlara tesir eder. duyumlar, eşyanın durumuna, mesafesine ve yerine göre değişir.
    ainesidemos’un "trope"larının ilk beşini meydana getiren bu deliller, batınilerin kültürsüz kimseleri şüpheye düşürme usullerine benzemektedir. batıniler'in yunan filozoflarından istifade ettikleri malumdur. gazali ise batıniliği iyi bilirdi. hatta fadai'h al-batinbre'de batınilerin davet metotlarından bahsetmiş ve onların akla da güvenmediklerini göstermiştir. gazali'nin batıniler vasıtasıyla yunan şüphecilerinin bazı görüşlerinden haberdar olması ihtimali bulunuyor. onun az önce adı geçen eserinde sofistlerden bir kaç cümle ile bahsetmesi de bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. fakat gazali, ainesidemos gibi şüphe yolunda değil, iman yolunda karar kılmıştır.
    diğer yunan şüphecilerinden karneades ve agrippa da duyuların ve aklın insanı kesin bilgiye ulaştıramayacağını savunmuştur. demek ki gazali'nin şüphesinin başlangıcı yunan filozoflarının görüşlerine aykırı değildir.
    kaynak: ibrahim agah çubukçu - gazali ve şüphecilik adlı doktora tezi
  • vahdeti vücud saçmalığı ile arasına mesafe koymuş mutasavvıf, ilim adamı.
    gerçi tasavvuf komple bid'attir. (bkz: #57300113). bu gözlükle bakılıp takip edilebilir, okunabilir. ama gazali gibi bazı mutasavvıfları da etkileyen ve tasavvufun en saf, temiz hallerini görmek isteyenlere muhasibi tavsiye olunur, er riaye okunmaya değer.
  • sadece aşağıdaki yazısına bakarak gazali'nin ne olduğunu görebilirsiniz:

    "hem bu filozofları (antik yunan) hem de onların islam filozofları arasında ibni sina, farabi gibi yandaşlarını imansızlar olarak kabul etmeliyiz (...) örneğin bir parça pamuğun ateşte yanmasını ele alalım. inançsız akılcı felsefeciler, pamuğu yakanın ateş olduğunu iddia edeceklerdir. bunu reddediyoruz ve şöyle diyoruz: pamuğu yakan ateş değildir, pamuğu yakan allah'tır."

    bunu söyleyen biri normalde bir karikatüre konu olmalıdır fakat gazali olunca önünde saygıyla eğilme zorunluluğu doğuyor!

    islam'ın ilk dönemlerinde bağdat, mısır, endülüs gibi yerlerde başlayan bilimsel çalışmalar, fikirlerin eleştirel olarak tartışılması islam'ı kendi döneminin ötesine taşımıştır. bu durum uzun sürmedi fakat. iyi bir demagog ve epey bir nüfuza sahip olan gazali, bir karabasan gibi her şeyin üzerine çökmekte ve bu aydınlanmacı geleneği boğmak için tarih sahnesindeki yerini almada geç kalmamıştır. o dönemin ünlü alimlerini, düşünürlerini kafirlikle suçlayıp tıp, astronomi, kimya alanındaki çalışmalara dini kaidelere uymuyor gerekçesiyle karşı çıkmıştır. islam'ı mühürlenmiş bir zaman dilimine hapsetmeyi kendine görev edinen gazali bu mücadelesinde de hiç de yalnız olmadı. geniş çevrelerce desteklenen gazali bu coğrafyadaki cehaletin, tahammülsüzlüğün, gericiliğin ana damarlarındandır. ne yazık ki bu damara pompalanan kan hiç durmadı.
  • derler ki islamın bilimsel olarak dört nala koştuğu çağda bilimin gelişimini bıçak gibi kesmiştir.

    hayır, esasen bilimin islam coğrafyasında dört nala koştuğunu görünce ölçüde, biçti ve anladı ki bu işe yaramaz dinin foyası açığa çıkacak. öngörülü adam dini ve bilimi öyle bir düşman etti ki o gün bugündür islam coğrafyası bilimden uzak ama nihayetinde islam olarak kalabildi.

    bu adamın çağımızdaki benzerleri said nursi gibi adamlardır. hatta said nursi bizatihi kendisini buna adamıştır ve maalesef başarılı da olmuştur.
  • ne toptan felsefeyi reddetmiş,
    ne de toptan ibni sina ve farabi'yi kafir ilan etmiş adam.
    ibni sina ve farabi'nin onlarca düşüncesi içerisinde
    sadece 3 konudaki görüşlerinin islam'a aykırı olduğunu yazmış,
    bu 3 konu hakkında farabi/ibni sina gibi düşünen bir kişinin
    din dışına çıkacağını düşünmüş kişidir gazali.
hesabın var mı? giriş yap