• hayvan yeminde genetiği değiştirilmiş bazı soya ve mısır çeşitlerinin kullanımına izin verilmesiyle başlamıştır.
    yediğiniz piliç gdo ile beslenmiş olacak ama siz gdo barındıran gıda almamış olacaksınız. bu mümkün değil.
    beyaz et sanayicileri ve damızlıkçıları birliği derneği, izni biyogüvenlik kurulundan almış.

    piliç boykotum başlamış bulunuyor.

    gdo izni
  • zaten bugüne kadar yediğimiz tüm tavuklar, organik etiketli, kilosu 50 tl olanlar dahil, gdo'luydu ki, değişen bir şey olmadı dedirten gelişme. gidin organiğin dibi tavuk alın bir de köyde yetişmiş gerçek tavuk alın, ikisini pişirip yiyin farkı görün. kendi elinizle köyden alamıyorsanız asla ve asla dışarda tavuk yemeyiniz. marketten almayınız. diyetinizden çıkarınız tavuğu kısacası. hormon kaynıyo hepsi.
  • bana apartmanın arka bahçesine kümesi kurdurtacak haber.

    sonrasında komşularla uğraş dur, yok horozunuz ötüyor, tavuğunuz gıdaklıyor. horozunuz arabamın tekerini gagaladı vs.

    hay ızdırabınızı z*kiyim ya. bir kere de hayırlı bir iş yapın be.
  • merhabalar efendim
    sizlere broiler tavuk üreticisi bir çiftçi olarak bir iki şey söyleyeyim. bu başlığı açan cahil arkadaşa piliç boykotunda başarılar dilerim. bak güzel insan genel olarak hayvancılık sektöründe kullanılan karma yemlerde yıllardan beri gdo'lu hammadeler kullanılmaktadır. çünkü gdo'yla birlikte dönüm başına alınan verim artıyor ve maliyet düşüyor. son 10 yıllık süreçte dünya`da mısır ekim alanları % 24 oranında artarken, üretim % 42.3 oranında artmıştır. adamlar üretiyor güzel kardeşim öyle ya da böyle ve sen bunu kullanmak zorundasın. ya da götün yiyorsa yap kendine şöyle güzel bir köy evi, araştır güzel yerel tohumları yetiştir tahılını sebzeni yaşa hayatını, yoksa saçma salak fikirlerinle ortaya cehalet tohumları atma. bu hakaretlerim tavukta hormon var yeaaacıları da bağlar. bir tanesi de demiş ki mermer tozu veriyorlar evet kardeşim yumurta tavuklarında mermer tozu verilir kabuğu sert olsun yumurtanın diye istiridye kabuğu da verilir zaten bunu salma tavuk iç güdüsel olarak yapar. köy tavuğunu kötülemek için söylemiyorum da köy tavuğu ne bulursa onu yer, çöp yer, taş yer, diğer kuşların dışkılarını da yer... hasta bir göçmen kuşun bokunu da yer ve o tavuğu veya yumurtayı yiyen sen hastalanıp ölebilirsin. bunu bilmiyor olabilirsin ama insanları yönlendirirsin değil mi? çünkü entelektüel görünmek istiyorsun bir şey biliyormuş gibi görünmek istiyorsun ama üzgünüm cahilsin.

    tabi ki sağlıklı beslenmek, sağlıklı gıdalara ulaşmak herkesin hakkı ama yalan, yanlış, eksik bilgilerle herhangi bir sektörü kötülemek, kötüymüş gibi göstermek, emin ol ki -başka bir amacın yoksa- sana bir fayda sağlamaz. tavukta ne varsa yumurtada da var inekte de var sütte de var ette de var yağda da var domateste de var biberde de var. zaten kimse kimsenin boğazına birşey sokmuyor. bütün gün egzoz gazının içinde, yeşilden uzak, betonun, cam kafeslerin içinde yaşa bütün gün ebesinin amı gibi radyasyona maruz kal sonra ben tavuk yemoğruum de ya bir siktirin gidin lütfen

    edit: köyden aldığınız tavuklar kart oldukları için düdüklü tencerelerde 3 saatte pişer endüstriyel üretimde marketlerden aldıklarınız piliçtir, körpedir, gençtir, o yüzden daha kolay pişer.
  • ayda yılda bir körinin hatrına yediğim bir şeyi bir daha ağzıma sokmayacağım dönemdir. millet geri zekalı olmasa kâr uğruna sağlıklarını bozan bu firmalara dünyanın kaç bucak olduğunu gösterir ama türkiye'de yaşadığımız için hayal alemine dalmamak lazım.

    edit: bir şeyin sağlığa zararlı olduğunun ispatlanmamış olması, sağlığa zararlı olmadığının ispatlanmış olduğu anlamına gelmez. zamanında sigara içmeyi tavsiye eden doktor biliyorum. ha bu bir yana, bilim camiasının içinde bulunan biri olarak sağlığa zararlı olmadığı ispat edilse bile 100 yıl geçmeden bunu kaile almam.

    edit2: mesela geçen sene uydurulan bir yasa ile yerli tohum kullanan çiftçilere devlet desteği verilmeyeceği ve yerli tohum satışı yapılamayacağı ilan edildi. destek için sertifikalı tohum kullanılacak ve bu tohumlar tekrar tohum vermeyen hibrit tohumlar. elbette ithal. gdolu ürünler de ithal. mesele bu. en önemli gereksinim olan gıdanı başka ülkelerin şirketlerinin vicdanına(!) bırakıyorsun. velev ki sağlıklı, ne olacak? hayvan da ithal ediliyor. dört mevsim yaşanan bir ülkede tarım ve hayvancılık bu durumda. ülkenin tarım ve hayvancılık politikası olmamasından dolayı derler, bence asıl politika bu. bayer monsanto için 66 milyar dolar ödedi, nerden çıkartacak bu parayı? senin benim cebimden. evet gdonun kanser ile ilişkisi bulunamadı, sıkıysa bulunsun. belki yoktur bilmiyorum ama varsa da yoksa da temiz bi 100 yıl geçmeden bilineceğine inanmıyorum.
  • iyice cigirindan cikan bir durumdan bahsediyoruz.

    gidalarin genleri neden degistiriliyor biliyor muyuz? mahsule adanan bortu bocegi oldurmek icin. mesela monsento'nun yarattigi gdo'lu misir'i yiyen boceklerin mideleri patliyor. cunku misir'in icine monsento bacillus thuringiensis genini ilave ediyor, bu ilave edilen genin yarattigi proteyin boceklerin olumune neden oluyor.
    monsento bocek olduren misirini hayvanlara yediriyor. hayvanlari da biz yiyoruz.

    hasta olmasinlar cok satalim derdiyle antibiyotiklerle buyutulen hayvanlar yuzunden evrim gecirip hic bir ilacla olmeyen bakteriler ve mikroplar yarattigimiz dogru. misiri yiyip olmeyen evrim geciren bocekler de var. bir cogumuz etrafimizdaki gen degisikliklerinin getirdigi sorunlarla hastalanip olurken evrim gecirip butun bu gen oynamalarina dayanikli bir nesil hayatta kalacaktir belki. ama cogumuz goz gore gore kendi sonumuzu kendimiz yaratiyoruz.
    gdo'lu kanola kendi vahsi turunu yaratmis olarak kaliforniya'da problem olmaya baslayali cok oldu. bu mahsulun etrafini saran ve buyuk bir problem olan super ot mahsul fiyatlarinin artmasina mahsulun azalmasina neden olacagini soyluyorlar bu isi bilenler.
    buna cevap olarak dow agrosciences gdo'lu soy fasulyesi yaratti. bu sefer soya fasulyesi uc ayri herbisit'e dayanikli glyphosate, glufosinate, ve 2-4,d ( agent orange'da kullanilan maddelerden birisi) yabanci ot kontrolu yapabilecek. butun bunlar kimsalar madde kullanilmasin diye yapiliyor diyecekseniz, demeyin. gdo'lu gidalar yapilmaya baslandigi 1996 yilindan beri tarim ilaclari kullanimi 2011'de 200 milyon kilonun ustune cikti.

    bu konuda okumak isteyene bilgi cok. monsento ve dow gibi sirketler yuzunden bu konu cok arastirilmasa da cin'de ve norvec'de yapilan arastirmalar gostermis ki denilenin aksine bu gidalar yiyenin sisteminden gecip gitmiyor. barsak duvarlarindan gecip kana karisiyor ve hucrelerde yapilaniyor. gdo'lu gidayla beslenen hayvanlarda obezite, istah artmasi, bagisiklik fonksiyorunun azalmasi, proteyinlerin sindirilme sorunu, ve degisik barsak sorunlari gorulmus. benim kulagima cok asina geliyor bu sorunlar, ya size?
    gdo'lu gidalarla beslendigimizden beri ozellikle cocuklarda artis gosteren seylerden birkaci; gida allerjiler, otizim, seker hastaligi.

    buyuk sirketlerle savasimiz don kisotun yel degirmenleriyle savasi gibi dursa da elimizden gelen seyler de var. biz yemesek onlar satamayacaklar. bu da sey degil mi?
  • tavuk yetiştirmekten daha kolay birşey yok yahu. bir bahçemiz var. 12 tavuk. sabah salıyorum yiyip içsinler organik morganik. akşam bili bili diyorum kaçışıyorlar içeri. sabah akşam yumurtluyor enayiler. günde 5 yumurta veriyorlar. 60 liraya çuvalla arpa buğday ezmesi alıp döküyorum 50 liraya aldığım yemliğe. artan yemekleri veriyorum fasulye yiyorlar lan pilav falan tanesi kalmıyor. biri horoz. iki horoz vardı, kavga dövüş, yok yumurta gagalama derken birini sitenin bekçisine kestirdik yedik. sularını kontrol ederim hep temizlik önemli.

    yediğimiz horozu fırında elbasan tava şeklinde yoğurtlu salçalı yaptık. çocukluğumda yerken çenemi ağrıtan, pişmek bilmeyen düdüklü parçalatan tavuklar geldi aklıma. senelerdir böyle bir lezzetten neden ne için mahrum bırakıldık.
    fast food çikınbörgır yiyen anlamaz. anlayamazsınız böhühühü.

    şimdi de civcivlerimiz oldu. mutluyuz. babam torun niyetine seviyor civcivleri.

    bill gates amcaya sormuşlar. günde 1 dolar gelirin olsa ne yaparsın. demiş ki tavuk beslerim. asya'da gördüm, hem kadınlar da rahatlıkla yapabiliyor hem yumurta verir, sağdan soldan ne bulursa onu yer falan.

    en azından yumurta için küçük bir hobi bahçesi kiralayıp tavuk beslemenizi öneririm.
  • konunun uzmanı değilim ama bazı gdo'lu ürünler daha sağlıklı olabilir. bunlar genellikle börtü- böcek, parazite karşı dirençli olacak şekilde genleriyle oynandığı için tarım ilacına ihtiyaç duymuyor. tarım ilacı daha zararlı ne de olsa.

    öte yandan gdo'suz, suni gübresiz %100 organik ürünlerle 7 milyarlık dünya nüfusunu beslemek imkansız. hatta 2. dünya savaşından önce suni gübreyi icat eden alman yahudisi bilim adamı fritz haber, dünyayı açlıktan kurtaran adam olarak bilinir. zira o dönem sanayileşme ve modern tıp sayesinde sürekli artan insan nüfusu açlık tehdidi ile karşı karşıyaydı. haber'in bu buluşu sayesinde tarım üretimi kat be kat artmış, dünya nüfusu da buna paralel olarak yaklaşık 3 kat artmıştır. öte yandan haber, kimyasal silahların geliştirilmesi yönünde çalışmalar yaparak nüfus planlamasına da katkıda bulunmuştur ya neyse, biz konumuzdan sapmayalım şimdilik.

    şunu kabullenmemiz gerekiyor ki sevgili suserlar, organik tarım ile bu kadar çok nüfusun beslenmesi imkansızdır. gdo sağlıklıdır demiyorum ama dünyadaki sabit miktarda toprakla sürekli artan bir nüfusu beslemek imkansız. bir noktadan sonra böyle teknolojilere ihtiyacımız olduğu kesin. unutmayın ki, günümüzde şeker hastalarının kullandığı insülin başta olmak üzere pek çok biyokimyasal ilaç, gdo'lu bakterilere veya mantarlara ürettirilmektedir. insülin gibi kompleks bir proteini konvansiyonel yöntemlerle laboratuvarda üretmek imkansızdır. üretseniz bile aşırı maliyetinden dolayı talebi karşılayamazsınız. bunu ancak genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalar yapabilir ki, yapıyorlar zaten. sizin anlayacağınız milyonlarca şeker hastasının hayatı gdo sayesinde uzatılmaktadır ve yaşam koşulları gdo sayesinde düzelmektedir.

    şu anda kanser hastalarına uygulanan gen nakli de benzer teknolojiyle yapılmaktadır. bir virüs (zararsız hale getirilmiş hiv virüsü) ile vücuttaki bazı akyuvarlara kanser hücreleri ile savaşması için gereken genler aktarılmakta ve hasta kendi akyuvar hücreleriyle kanseri tedavi edebilmektedir. bu teknoloji henüz çalışma aşamasında olsa da, özellikle kronik lenfoid lösemilerde anlamlı başarılar sağlanmış durumdadır.

    diyeceğim o ki, istesek de istemesek de gdo hayatımıza bir şekilde girecek, girmek zorunda. hatta birçok alanda girmiş durumda bile. yakın gelecekte bu teknoloji sayesinde hayvanları öldürmeden et üretebilmemiz de mümkün olacak (evet vejeteryan-vegan arkadaşlar, bu müjde size). aslında şu anda o teknolojiye sahibiz ancak maliyeti henüz düşürülemediği için rutin kullanılamıyor. ancak yakın gelecekte bu teknoloji de iyice geliştiğinde hayvanları katletmeden tamamen laboratuvarda hijyenik koşullarda üretilmiş ve bozulmaması için içine sodyum nitrit denen kanserojen koruyucu madde katılmasına gerek olmayan sağlıklı et yiyebilmemiz mümkün olacaktır. tabi o zaman kurban bayramlarında "kan akıtmak lazım" diyen dinciler ne yapar bilmiyorum.

    tabi gdo'nun ya da bu işin ticaretini yapanların avukatı filan değilim, savunmuyorum da. ama gelecek burada. işin tek kötü tarafı, gdo'nun olası zararları henüz bilinmediği için bu teknoloji şu anda bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde denenmekte. adamlar haklı tabi, kendi halkı üzerinde deneyecek halleri yok ya. sen teknolojini geliştireceğine kudüs mitinginde "gahrolsun israyıl" diye böğürüp sağa sola saldırırken, şimdiye kadar efektif kullanamadığın botanik bahçesini de üç kuruş rant uğruna diyanete devrederken, "yahudiler gargat ağacının arkasına saklanacakmış" diyerek zeytin ağaçlarını keserken; elin amerikalısı, israillisi sana tohum da satar, gdo'sunu da sana yedirir. hiçkimse kusura bakmasın. hepimiz şu anda birer deneğiz ama bu onların kabahati değil. olay tamamen bizim tembelliğimiz ve aptallığımızdan kaynaklanmaktadır.

    edit: bazı imla hataları düzeltildi. eee ne de olsa copy paste yapmıyoruz burada, alın terimizle entry yazıyoruz. hal böyle olunca arada imla hataları da oluveriyor. olsun, maksat vatandaş bilgilensin, okusun, kendini geliştirsin. buna ufacık bir katkı sağlayabilirsek ne mutlu bize.
  • "gdo kanser yapar", "bilim adamlari yalan soyluyor", "butun universiteleri monsanto satin almis" diyen arkadaslar, size cok iyi haberlerim var:

    hemen bir arastirma yapin,
    gdo'nun zararlarini bilimsel sekilde gosterin
    ve bu seneki tip nobelini kapin derim.

    konusmanizda bana tesekkur ederseniz sevinirim
  • şimdi linçe davet çıkarıyorum ama neyse, ben yine diyeyim.

    "yediğiniz piliç gdo ile beslenmiş olacak ama siz gdo barındıran gıda almamış olacaksınız. bu mümkün değil."

    mm, bunun tamamen mümkün olması haricinde doğru tabii.

    yani düşmanınızın kalbini yiyip onun cesaretini alacağını düşünen bir kabile şefi falan değilseniz, genetiği değiştirilmiş organizma yiyip, genetiği değiştirilmiş organizmaya dönüşülmediğini biliyor olmanız lazım. zira genler öyle işlemiyor; mideden geçip, bağırsaklardan filtrelenip, kana karışıp oradan yiyen canlının hücrelerine duhul etmiyor.

    hayır gdo yiyip gdo olunabiliyorsa zaten, gdolu piliçten daha büyük problemlerimiz var demektir. ben olsam uzaylı istilası ihtimalini düşünebilirim şahsen.

    ki bakın, gdo niye kötü, genetiği değiştirilmiş organizma ne demek, köpek, sıradan bildiğiniz mısır falan zaten geçtiğimiz 40 bin senenin gdo teknolojisinin ürünü değil mi, niçin insanlar okuduğundan fazla bilgi üretmeye çalışıyor falan oralara hiç girmiyorum bile.

    belki de çok rezalet gdo'lardır o piliçlerin yedikleri, allah belasını versin onların, ayrı konu da, cidden yani bir şeylere tepki göstereceğiniz zaman ne olur bilgili ve mantıklı tepki verin.
hesabın var mı? giriş yap