• içlerinde kimin oturduğu ne gibi hüzünle kaplı olduğu düşünülen evlerdir. borcu mu var? hastası mı var? neden orada oturuyor? onu oaraya bağlayan ne? gibi soruları sordurtur peşisıra...
  • bana hep çok uzakmış gibi gelen yaşamlara tanık olmanın verdiği garip hisle uzun uzun incelediğim evlerdir.
  • "lan oğlum orada yaşayan var. neyşiniz var orada?" dedirten evlerdir.

    istanbul - sivas arası mesela.. ankara'yı çıkıp kırkkale'ye girersin ve derken yerköy sapağından yozgat'a dönersin. ulan o dümdüz bozkır, kuru memleket.. yola yakın köylerde yanan ışıklar falan. köyün içindeki elektrik direğinin altına bırakılmış tarım aletleri. sonra ilçenin birinin içinden geçen şehirlerarası yol üzerinde şehir içi trafik ışığı kırmızı yanar, durursun ve el arabasıyla karşıya geçen emmiler, soğuktan iki üç kat gocuk giymiş teyzeler falan. yeşil yanar ve "hasssiii... lan burada yaşanır mı enayiler!" deyip gazlarsın. öyle işte.
  • ışıklarıyla yol alırken bir otobüsün en arka cam kenarında yol kenarına serpilmiş soluk yüzlü duran yalnızca ayın aydınlattığı evler her zaman bir duygusallığı bir hüznü anlatır.

    yolculara hayal kurduran evlerdir.
  • yazık yol kenarında gürültü, toz çekiyolar diye acırım fakaaat
    yeni bir çevreyolu kenarındaysa acımak yerine söverim çünkü yok yere trafiğin artmasına neden olmaktalar aynı şey 1960-1990 arası istanbul içi e5 tem için de geçerli
  • insanın hayal gücünü ve merakını üst seviyelere çıkaran evlerdir.

    o balkonlara çamaşır asanları, dik merdivenlerden çıkıp o evlere girenleri, sarp sokaklara park edilen araçların sahiplerini, kısacası o evlere ışık veren insanları düşünürsün, onlar hakkında hayaller kurup kafanda hikayeler düzersin, onlardan biri olsaydın nasıl bir hayat yaşanırdı empatisini yaparsın.
  • hep nasıl yaşıyorlar yaw burada hissi vermiştir.
  • otobüs yolculuğunda siksen uyuyamama özelliğine sahip bendenize "içine girsem de bi yatağa kıvrılsam, mışıl mışıl uyusam" dedirtir.
  • nedense hep "çok mutlu, ama yalnız" insanların yaşadığını düşünürüm ben bu evlerde. yalnızlıktan kastım, bir ailelerinin olmaması değil. terk edilmiş gibi hissetmeleri.

    belki de herkes, onları bırakıp istanbul'a taşındığındandır. *
  • önce bakıp iç geçirilen daha sonra da "yok ya yapamam ben orada nasıl yaşarım" dedirten evlerdir. kışın tüten dumanı eksik olmaz. hep bir yalnızlık ve dünyanın sonu gelmiş hissi yaratırlar bünyede.
hesabın var mı? giriş yap