• 1949 eylül'ünde birader mırc ve ben
    sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
    sana taptık ulan
    unuttun mu
    sana taptık
  • “ben hiç böylesini görmedim, vurdun kanıma girdin”
  • karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
    gözlerim gözlerini arıyor durmadan
    neredesin?
  • sanmıştık ki ikimiz
    yeryüzünde ancak
    birbirimiz için varız
  • "terkedilmiş bir çocuk gibiydim, dokunsanız ağlayacaktım... "
  • - görünmez bir mezarlıktır zaman
  • aysel git başımdan
  • sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
  • "açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
    en görkemli saatinde yıldız alacasının
    gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
    uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
    rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
    mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
    onu çok arıyorum onu çok arıyorum
    heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
    bir yerlere yıldırım düşüyorum
    ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
    ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
    gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
    tedirgin gülümser
    çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
    hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
    her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
    telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
    gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
    yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
    yansımalar tutmuş bütün sahili
    çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
    çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
    çünkü ayrılanlar hala sevgili
    yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
    hava ağır toprak ağır yaprak ağır
    su tozları yağıyor üstümüze
    özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
    eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
    karanlık çöktü denize
    yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
    ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
    kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
    bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
    sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
    yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
    bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
    benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
    sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
    ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
    hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
    tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
    hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız"

    ayrılık da sevdaya dahil
  • “başbaşa çay elele yürümek derken
    boğaz vapurları mı iskele sancak
    telefonda kaybolmak sesini beklerken
    insan insanı yeniler doğrudur ancak
    sevmek için geç ölmek için erken...”
hesabın var mı? giriş yap