• ekim 2017, bodrum

    bu fotoğrafın yuvarlak bir hali daha çok hoşuma gidiyor aslında. sanki kendilerine ait bir gezegenmiş gibi duruyor o şekilde o manzara.

    bu fotoya bakanlar bir an içinde öylece kalakalmış iki insan görüyorlar muhtemelen, ama benim zihnimde, orada süregiden bir hayat var. sesler, kokular ve hatta arka planda çalan bir müzik bile var. biraz black mirror dizisi bölümü tadında, o ana hapsolmuş ve mahkum olmuş gibiler ama ne bileyim, bunun üzerine düşünmek zaman zaman beni rahatlatıyor kafamdaki müzikle birlikte.

    kadın kimdir, ben miyim bilmem. adamı zaten bilsem bile yeterince tanıyamam ki. öylece duruyormuşuz orada. olta atıyormuşuz denize ama balık tutmak bana göre değil. bir kere sahilde balık tutan bir kadının yanına oturup izlemiştim, belki ben de öğrenip tutmaya başlarım diye. ama sonra, yani kadın balığı yakalayıp çektikten sonra, balığın çektiklerini gördükten sonra, bunu yapamayacağımı anladım. “kolay gelsin size, iyi günler.” deyip kadına, çektim gittim. o yüzden bu fotoğraftaki kadınla adam, denizden balık çıkartmıyorlar. kadın mesela oltayı bir atıyor, hoop, çok güzel bir istiridye kabuğu takılıyor oltasına. bir, iki, üç beş derken, kadın bunlarla bir şey yaparım ki ben diyor. sonra sessizce oturup misinadan da bir parça kullanarak güzel bir kolye yapıyor bunlarla. zaten genelde sessizce duruyorlar kadınla adam yan yana. ama çok güzel anlaşıyorlar böyle. leb bile demiyorlar mesela, fakat leblebiden bahsediyorlar uzun uzun.

    kadın, kolyeyi bitirince adama uzatıyor. adam, “ben bunu takamam ki...” diyor hiç konuşmadan. “olsun, saklarsın. senin için yaptım. hatıra olsun. olmazsa annene verirsin.” diyor kadın. “annemin yanına dönmeyeceğimi biliyorsun. buradayım seninle hep.” diyor adam. “bilemeyiz.” diyor kadın. bilemezler, bilemeyiz. fikir değiştirmek neyse de, insanlar, bir gün söylediklerini ertesi gün reddedebiliyorlar bile neticede. öyle demek istememiştim de şöyle demek istemiştim... hatta bazen “ben öyle bir şey dememiştim”. o zaman inkar etmek değil, yalan söylemek oluyor elbette artık bu.

    ~~~

    "öyle bir yaşta idim ve öyle mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. yalana her şey isyan etmelidir. eşya bile: damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan... zavallı mürahik... nüzhet bana yalan söyledi." (peyami safa / dokuzuncu hariciye koğuşu )
  • https://i.hizliresim.com/mdxo96.jpg

    ali amca ve kedisi...

    bursa'da evi yanan ali amca, kedisini sağ salim yıkıntıların arasında bulunca yüreğinin ateşini ona sarılarak gideriyor.
    tek bir kareye insanın içini ısıtan, arka plandaki faciayı gül bahçesine dönüştüren bir an.

    edit: ayrıca iyi haber valilik ali amca'ya destek çıkacağını bildirdi.
hesabın var mı? giriş yap