geceye bir opera aryası bırak
-
bu sanatı “bağırarak şarkı söylüyorlar ya höhehe” kafasından çıkıp önyargısız dinlemeyi, izlemeyi başarırsanız merak edersiniz. ariayı dinlerken, şarkıcı hangi rolde, ne söylemiş, neden söylemiş, orkestra nasıl cevap vermiş, hangi duygularla notalar yazılmış, hangi dilde, konusu ne vs. bunları bilirseniz, bir de üstüne şarkıcı şahane bir sesle, iyi bir teknikle ve oyunculukla yorumlayabilirse deliler gibi sevebilirsiniz. bu kadar zahmetli bir sanata ilginizin olmaması gayet anlaşılır bir şeydir. kimseyi yargılamıyorum aksine iyi anlıyorum, opera bizim kültürümüz değil ve ülke olarak sanatla uğraşmaya vaktimizin kalmadığı dramaların içinde bulunmaktan kurtulamıyoruz. sanat’a önem vermiyoruz, hatta sanatçıya boş işler müdürü gözüyle bakıyoruz. unutmayın ki sanat bir aktarımdır, bir şeyleri değiştirmeye öncü olur, fark ettirir. bu günümüzde rap le de olur, grafiti yle de... popüler sanatın önemi bu noktada ortaya çıkıyor işte.. neyse bunu başka zaman konuşuruz şuraya bi aria bırakıp çıkacaktım ben;
ces lettres
besteci: jules massenet
hikaye: goethe- “genç werther’in acıları”
libretto: edouard blau
videodaki mezzosoprano: elina garanca -
-
-
-
bu sevilir, özellikle 3.25. dakikadan sonra diva dance 5. element
-
-
dinlemekten keyif aldığım aryalardan iki tanesini buraya bırakayım o zaman.
luciano pavarotti - ah! mes amis
luciano pavarotti - la donna e mobile -
(bkz: e lucevan le stelle)
(bkz: puccini)
(bkz: tosca)
idam mahkumu cavaradossi'nin infaz zamanını beklerken sevgilisi tosca'yı hayal ettiği an...
e lucevan le stelle …
ed olezzava la terra
stridea l’uscio dell’orto …
e un passo sfiorava la rena …
entrava ella fragrante,
mi cadea fra le braccia.
o! dolci baci, o languide carezze,
mentr’io fremente le belle forme disciogliea dai veli!
svanì per sempre il sogno mio d’amore.
l’ora è fuggita, e muoio disperato!
e muoio disperato!
e non ho amato mai tanto la vita,
tanto la vita!
o gece yıldızlar parıldıyordu,
yeryüzüne tatlı bir koku yayılmıştı.
bahçe kapısı aralandı,
ve bir adım toprağa bastı…
o, güzel kokusuyla içeri girdi
ve kendini kollarıma bıraktı…
ah, ben onu tüm aşkımla o güzel tüllerinin arasından sıyırırken,
bana verdiği o tatlı öpücükleri ve baştan çıkaran dokunuşları…
ama şimdi o aşkın düşleri sonsuza dek yok oldu!
o dakikalar artık yok ve ben umutsuzluğun kıyılarında can veriyorum!
umutsuzluğun kıyılarında can veriyorum!
ve ben, daha önce şu hayatı hiç bu kadar sevmemiştim!
hiç bu kadar sevmemiştim…
enrico caruso 'nun yorumu
bir fincan kahveyle sabahı karşılarken iyi gider. -
sözlüğün müzik yelpazesini çeşitlendirmeye yönelik kampanya.
https://www.youtube.com/watch?v=k2sntkad64u -
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap