geceye bir şiir bırak
-
o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!
aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin
o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!
düşü geçtik, kendine bakabilirsin
o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!
kimi geçtik, kimseye sorabilirsin.
(bkz: haydar ergülen) -
ben geceyim diyor bir ses
her şey konuşur benimle
bir ağaç durduğu yerde
dönüp duruyor
akşamüstüne öykünüyor yüzün
ama sen nerelerde dolaşırsın
inanma sokaklara
tarihe de
rüzgârın dediklerine dönmeli
bilinir mi bilmem
suyun taşla konuştuğu
hiç sormayız
ketumdur taş.
ilhan berk -
senden habersizken de yoktun,
şimdi de yoksun.
ne tuhaf,
her şey aynıyken daha da mutsuzum...
bbvbn -
kaplan
tutman gerek kara köşelerinden ağır bu
tutman gerek bir kez daha güçlenmeliyim
ölümlerle o insanca yıkıntılarla gelen
kışı başka nasıl durdurabilirim
yalnızlık bakımlı otlar arasında
kendiliğinden açan çiçek
bir öğle kalabalığında yolda meydanda
türlü şaşkınlıklar arasından
yürüyen sarı ellik sarı atkı
varsa da bir, bu benim
güven mi o ağaç ayaklarıyla gelen
yahut benim gittiğim boşalmış yerlerimden
boşalmış hani ummaz -belki de uman hani-
güven mi, doldurursun becerikli ellerin
ben sana güvenirim
sevgi mi kaplan duruşlu
en büyük parçayı kendine ayıran
bir kendi gözünün ışığında
biçimsiz yağmurlar yağmurlar yağdırıp
bütün ateşleri söndüren
-insan daha güç durumda olamaz
bilmem ki ne diyeyim.-
gülten akın -
(bkz: hiçsizliğe)
tanrı sen ne kadar güzelsin
bir hiç olarak
ormansın belki bilmiyorum
belki ormanda bir ağaçsın şuncacık
bir pazartesi günüsün
insanları dupduru edemeyen
bütün karayollarında ve demiryollarında
gider gelirim bütün dünyada
ama biliyorum kırşehir’de mezarsın
bir kilisesin kapadokya’da
sözgelimi yumurtada zarsın
ustasın sabahları yapmada
en katı yoklukları koyarak insanın içine
akşamüstlerinde biraz gaddarsın
sular ve zamanlar kararırken
ne yapalım
bari bağışlayalım birbirimizi.
turgut uyar -
bugün biri aklıma getirdi bu şiiri paylaşmak istedim.
bir eylüldü başlayan içimde
ağaçlar dökmüştü yapraklarını
çimenler sararmıştı
rengi solmuştu tüm çiçeklerin
gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
katar gidiyordu kuşlar uzaklara
deli deli esiyordu rüzgar
dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
neydi o bir zamanlar
sevmişliğim, sevilmişliğim
o heyheyler, o delişmenlikler neydi
ne bu kadere boyun eğmişliğim
ne bu acıdan korlaşan yürek
ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
beni kötü yakaladın haziran
gamlı, yıkık eylül sonuma
bir ilk yaz tazeliği getirdin
masmavi göğünle
cana can katan güneşinle
pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
çiçekler açtı dokunduğun
çimler büyüdü yürüdüğün
ve güller katmer oldu güldüğün yerde
başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
oldurduğun yemişlerin ağırlığından
dallarım yere değiyor
güneşi batmadan saçlarının
bir dolunay doğuyor bakışlarından
gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
ölebilirim artık
ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
baksana; parmak uçlarım ateş
lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
benimle meydan oku her çaresizliğe
benimle uyu, benimle uyan
birlikte varalım on üçüncü aylara.
ümit yaşar oğuzcan
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap