• 90’lı yıllarda elektrik faturası iki ayda bir gelirdi. kimse de elektrik faturamız çok fazla diye inlemezdi.
    eğitim ücretsizdi örneğin özel okul yok denecek kadar azdı. özel üniversite yoktu.
    sümerbank diye bir yer vardı. vatandaş aklınıza gelecek her türlü kıyafeti hesaplı bir şekilde satın alabilirdi.
    sebze, meyve, süt, süt ürünleri falan son derece ucuzdu.
    bir siyasetçi bir şekilde yolsuzluğa karışırsa istifa ederdi.
    kimse cumhurbaşkanına hakaretten hapis yatmazdı.
    alkollü içecek fiyatları meşrubat fiyatlarına çok yakındı.
    öğrenci bütçenizle bir pubda bir şeyler içebilirdiniz ve bu sizin bir elektrik ya da doğalgaz faturanız kadar tutmazdı.
    televizyonda her şey sansürlenmezdi.
    liste uzar gider. hülasa şimdikinden bin kat daha modern ve medeni şartlarda yaşayan bir toplumduk.
    son olarak önceden ülkemiz mülteci cenneti değildi.
  • 61 yaşındayım. eskileri benden dinleyin... :)
    35'lik ya da 70'lik yeni rakı bakkal efendinin hemen arkasındaki rafta dizili olurdu. isteyene gazete kağıdına sararak verirdi. 7,5 liraya rahmetli babama 70'lik büyük rakı satın aldığımı hatırlarım. ucuzdu.
    kaliteli şaraplar, tekel birası çok ucuzdu. herkesin almaya gücü yeterdi.
    devlet, alkollü içki ve sigara üzerinden şimdiki akp iktidarı gibi vatandaşı soymak gibi bir düşüncesi olmazdı.
    filtreli ve filtresiz sigara fiyatları oldukça makul seviyedeydi. sigara almak tiryakilere ekonomik bir yıkım getirmezdi.
    ilkokulda kızlar ya da erkekler siyah önlük giyer, beyaz yaka takardı. herkes kapkara bir görüntü sergilerdi. akıllara zarar bir durumdu.
    evler sobalı olduğundan yazın, kışın yakacağınız kömürü ve odunu temin ederdiniz. herkes belediyeye başvurup kok ya da linyit kömürü parasını peşin yatırıp, geleceği günü beklerdik. kömür yakıldığından kışın dışarıda nefes almak sorun yaratırdı.
    para kıymetliydi. rakamlar küçük ama liranın yaptığı iş büyüktü. ilkokuldayken kantinden 25 kuruşa gazoz ve kek alır yerdim. ilkokullarda beslenme saatinde, amerikan yardımı süt tozundan yapılma güğümle sıcak süt ve sandviç verirlerdi. kimse sütü içmek istemez, zorla içirirlerdi.
    fırından bakır on kuruşa ekmek aldığımı gayet iyi hatırlarım. ekmek de şimdiki ekmekler gibi kofti, içi boş sandviç büyüklüğünde ekmekler değil. bayağı büyük baba bir ekmekti. hatta halk arasında "adama bak bir oturuşta bir ekmek yiyor!.." diye bir deyiş vardı. bir ekmeği bir öğünde yiyip tüketebilmek çok sıra dışı bir olaydı...
    bakkallar veresiye mal verirlerdi. her bakkalın veresiye defteri olurdu. ay başında tahsil ederdi.
    et balık kurumu devletindi... mahalle aralarına et balık kurumunun arabası gelirdi. herkes etini, kıymasını buradan paket halinde alırdı. oldukça ucuzdu. etler hem kaliteli hem de lezzetliydi. devlet üretme çiftliğinden peynirimizi, aoç'den balımızı, şeker fabrikasından çuvalla şekerimizi, un fabrikasından çuvalla unumuzu alırdık. hem ucuz hem de tüm bu kuruluşlar devletindi.
    kızılay, diyanet işleri saygın kurumlardı. kızılay'ın bir ihtiyacı olduğunda tüm millet seferber olurdu, hem de canı gönülden. akp iktidarı ile bu kurumların saygınlığı yok edildi. yozlaştırıldı. yandaş kurumlar haline getirildi. bu ülkeye ne büyük bir kötülük...
    mahalle aralarına dondurmacı, horoz şekerci, macun şekerci, kırık leblebici gelirdi.
    televizyon ve bilgisayar olmadığından çocukların eğlencesi misket, saklambaç, dalya, körebe, lik (gazoz kapağı) gibi oyunlardı. komşulara gidip gelme çok yaygındı. tombala oynamak bayağı yaygındı.
    açık hava sinemaları çok yaygındı. ben çocukken kapalı sinema neredeyse yok denecek kadar azdı. sinemaya giriş 25 kuruştu. millet yolda ayçekirdeğini alıp sinemaya öyle girerdi. sinemada gazoz, meşrubat satılırdı. tahta sandalyelere oturup filmi öyle izlerdik.
    hülasa yazmakla, saymakla bitmez... insanlar daha mutlu, daha neşeli, daha candandı. komşuluk bağları çok güçlüydü.

    debe edit: yazımın sonunda da belirttiğim gibi eskilere ait yaşadığımız şeyler say say bitmez. mesaj kutuma gelen istekler üzerine birkaç ilave yapmak isterim, izninizle...
    sokaklarda ayı oynatılırdı. genelde çingene, roman vatandaşlar bu işi yapardı. aslında o dönemlerde de sokaklarda ayı oynatmak yasaktı. bazen belediye ekipleri bunları yakalar götürürdü. ama ısrarla bir dönem ayı oynatmayı sürdürdüler. biz çocuklar da ayı oynatanların peşine takılıp giderdik. zavallı hayvanların zülüm gördüğünü akıl edemezdik. bize normal gelirdi, çocuk aklı işte...
    çocukken kauçuktan ya da araba tekerleğinin iç lastiğinden sapan yapar, kuş avlardık. birkaç kuş vurmuşluğum vardır. şimdi düşünüyorum da ne kadar büyük bir zalimlik. aklıma geldikçe çok üzülürüm, tanrı beni affetsin... yıllardır sokak kuşlarını, hayvanlarını beslerim. umarım günahlarıma kefaret olur.
    pazarda tornetçilik yaptım. ilkokulu bitirdiğimde semt pazarına tornet ile gider 25, 50 ya da 100 kuruşa pazar müşterilerinin zerzevatlarını taşıdım. 12 yaşımdayım ve kazandığım para ile ortaokul 1. sınıf kitaplarının tamamını satın aldım. 10 lira 75 kuruş tutmuştu, tamamı. 10'dan fazla ders kitabı satın aldığımı hatırlıyorum. tornetçilik çok yaygındı o yıllar. sonra zabıta tamamen yasakladı.
    bakkallarda kader-kısmet satarlardı. bir yuvarlağı açmak 5 kuruştu. 2,5 liraya aldığımız setten 2 lira kazanmak mümkündü. bu işi de yaptım.
    hacivat-karagöz oynattım, orta okul yıllarında... biraz para kazandım. koskoca hacivat-karagöz kitabının tamamını ezbere bilirdim. şimdilerde unuttum tabi, çoğu replikleri ama girişleri halen aklımda... orijinal kitabın sözlerinin anlamlarını bilmeden ezberledim. örneğin hacivat perdeye geldiğinde: "huzuri haziran cemmiyeti irfan diye başlardı. ya da huzuri erbabı diye bir hacivat girişi vardı. şimdilerde oynatılan hacivat-karagöz orijinal hacivat-karagöz oyunu asla değil...
    çocukken bayramlarda tüm apartman sakinlerini dolaşıp şeker toplamak en büyük zevkimizdi. harçlık da alırdık ev sahiplerinden... şimdilerde millet yan komşusunu tanımıyor. hülasa, nerelerden nerelere geldik...
  • 19 yıl önce "bu fakirin bir nikah yüzüğü var" diyerek iktidara gelen "zengin olursam bilin ki haram yemişimdir" diyen erdoğan şu an 1500 odalı sarayında lüks içinde yaşıyor.
  • trt'de rock market isimli bir program vardı. her türlü metal müzik grubunun video klipleri ve konser görüntüleri gösterilirdi. "aman insanlar tepki göstermesin" kaygısıyla daha ılımlı gruplar da seçilmezdi. hayatımda ilk kez bir black metal şarkısını o programda dinlemiştim. emperor'ın klibiydi.

    internetten video izlemek gibi bir olanağı olmayan bizler için inanılmaz değerli bir programdı. bugün işi gücü gerici siyasi propaganda olan trt'nin eskiden böyle bir program yayınlıyor olması inanılmaz değil mi?

    jenerik müziğini de ekleyeyim şuraya, nostalji olsun: tık
  • üniversitelerin bahar şenliklerinde içki içebiliyorduk, parti başkanları tv tartışma programlarına çıkıp iki kelimeyi biraraya getirebiliyorlardı, sevgililerimize mektup yazıyorduk, taksim'de akm'nin önünde buluşuyorduk, devlet okullarına gitmek daha havalıydı, metallica türkiye'de enfes bir konser vermişti ve bayağı büyük bir şeydi, cumhuriyet gazetesi okurduk ve gazeteler genel olarak itibarlıydı, bazı diziler vardı ve herkes onları izlerdi...
    sınıfsal farklılıkların daha az hissedilir olduğu, hayatla bağlantımızın daha derin olduğu zamanlardı.
    bunları bilmenize gerek yok ama z kuşağı. siz kendi yolunuza sahip çıkın yeter.
  • birisi söze chp döneminde diye başlıyorsa muhtemelen az sonra yalan söyleyecektir, böyle tiplerden uzak durun.

    ismet inönü'ye sallayan birini görürseniz, aslında bu adam atatürk düşmanıdır ve fakat çeşitli nedenlerle (atatürk'ü koruma kanunu, toplumdaki atatürk sevgisi gibi) onun hakkında söylemeye götü yemediği şeyleri inönü hakkında söylemektedir.

    abdülhamit matah bir adam değildir.

    şu anda yaşadığımız koşullar normal değil, aslında bu ülke çok daha medeniyet, özgürlük ve refah gördü.

    siz doğmadan önce de evlerde buzdolabı ve televizyon vardı.

    doksanlı yıllarda bir şişe tekel birası kutu koladan, bir şişe güzel marmara şarabı bir paket sigaradan daha ucuzdu.

    yumurta, tavuk, domates, karpuz çok lezzetliydi.
  • 90'larda yaşanan hiçbir ekonomik krizde türk halkının alım gücü bu kadar düşmemişti.
  • eskiden orta ya da fakir bir aile çocuğu olsanız bile devlet okullarında iyi bir eğitim alırsanız iyi bir hayatınız ve geleceğiniz olurdu.

    bunun için de bir partinin ilçe teşkilatlarında dolanmanız gerekmezdi. özel sektörde de çalışabilirdiniz.
  • * memurun,işçinin,vatandaşın devleti protesto etmesi çok normal bir şeydi. meydanlarda toplanılırdı. grev yapılabiliyordu. kimse başbakanı ve hükümeti eleştirdiği için vatan haini ilan edilmiyordu.
    * işçi,memur emekli ikramiyesi ile ev alabiliyordu. siz emekli olduğunuzda kuru ekmek yiyeceksiniz.
    * sendikalaşma olduğundan toplumda asgari ücret genel maaş değildi. toplu sözleşmeler ile asgari ücret değil, uzman kişinin alması gereken maaşı alınabilirdi.
    *sendikalar hükümetten istediğini almak için diretirdi.
    * enflasyon yüksekse, devalüasyon varsa bu hükümetin beceriksizliği idi. halk hükümeti suçlardı. hükümet de halkı azarlamadan halkın dediklerini dinlerdi. yeri geldiğinde susar sorumluluğu üstlenirlerdi. kendilerini sorumlu tutanlara dış mihrakların bilmemnesi, bilmem ne lobisinin adamı diye saçma sapan çıkışlar yapılmazdı.
    *türkiye ciddi bir ülkeydi. kadrolaşma elbette vardı. ama o okumuş, bilgi sahibi adamı gelirdi. allah'ın güreşçisi banka yönetecek konuma gelemezdi.
    *yolsuzluklarda, bugünkü gibi devleti ve halkı zarara sokacak ihale ve garantilerin hesabı sorulurdu. medyada gündem olurdu.
    *tartışma programlarında tek tip görüşler değil, farklı görüşler çıkardı. halkın konuştuğu programlar vardı.
    *siyasi liderler tek yönlü propaganda değil, fikirlerini karşılıklı tartışacakları programlara çıkardı.
  • 90'lı yıllarda ankara polis radyosunda metal müzik programı vardı (arkadaşım hazırlıyordu (bkz: önder üre)). bol miktarda helloween ve msg* çalardı.
hesabın var mı? giriş yap